Muhammed Bin Selman Suudi Arabistan’ı Nereye Götürür?

Muhammed Bin Selman Suudi Arabistan’ı Nereye Götürür?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz, Çarşamba günü sabah erken saatlerde yayınladığı kraliyet fermanıyla yeğeni Prens Muhammed Bin Nayif’i Veliahtlık ve İçişleri Bakanlığı görevlerinden azlederek oğlu Prens Muhammed Bin Selman’ı Veliaht Prens olarak atadı. Aynı zamanda Savunma Bakanı olan Prens Muhammed Bin Selman’ın bu görevini de sürdüreceği açıklandı.

Kral Selman Bin Abdülaziz, Prens Muhammed Bin Selman için tahta giden yolu Nisan 2015 sonunda üvey kardeşi Prens Mugrin Bin Abdülaziz’i Veliahtlıktan azlederek ve yeğeni Prens Muhammed Bin Nayif’i Veliaht, 1985 doğumlu oğlu Muhammed Bin Selman’ı 2’inci Veliaht tayin ederek açmıştı. O dönemde bunun bir ilk adım olduğu, Kral’ın bir süre sonra ikinci bir adım daha atarak Prens Muhammed Bin Nayif’i de saf dışı bırakacağı konuşulmuştu. Suudi Arabistan Kralı o adımı nihayet önceki gün attı. Yakın bir gelecekte Kralın son adımı atarak oğlu lehine tahttan çekilmesi ve Suudi Arabistan tahtının ülkenin kurucusu Kral Abdülaziz Âl Suud’un oğullarından ilk kez ikinci kuşağa geçişinin tamamlanması bekleniyor.

Washington’ın Tercihi

Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz’in halefinin kim olacağı tartışmaları sürerken gözler Amerika’nın iki Muhammed’den hangisini tercih edeceğini anlamak için Washington’a çevrilmişti. Prens Muhammed Bin Nayif “terörle mücadelede mükemmel istihbarat performansı, güvenlik ve barışa katkısından ötürü” şubat ayında CIA Başkanı Mike Pompeo tarafından George Tenet madalyasıyla ödüllendirilse de Prens Muhammed Bin Selman rekabette bir adım öne geçerek Trump yönetiminin desteğini almayı başardı.

ABD’li düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü’nden Simon Henderson, 19 Haziran’da yayınlanan analizinde, bazı Suudilerin Prens Muhammed Bin Nayif’e verilen madalyayı “meşru varis”e destek olarak gördüklerine işaret ettikten sonra mayıs ayında Riyad’da düzenlenen bir akşam yemeğinde Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner’in Prens Muhammed Bin Selman’la yan yana oturduğunu hatırlattı. Henderson ayrıca Beyaz Saray’ın Prens Muhammed Bin Selman’ı Suudi Arabistan’ın gelecek lideri olarak gördüğünü, genç prensi “2030 Vizyonu” ve “Suudi toplumunu modernleştirme arzusunu açıkça dile getirmesi” nedeniyle daha çok tercih ettiğini yazdı.

Prens Muhammed Bin Selman’ın babası Kral Selman Bin Abdülaziz’in otoritesinden yararlanarak kısa sürede nüfuzunu artırması ve güçlü bir aktör olarak sahneye çıkması kadar Trump yönetimiyle gerçekleştirdiği görüşmelerin ve yaptığı pazarlıkların Washington’ın kendisini tercih etmesinde etkili olduğu söylenebilir. ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk görüştüğü liderlerden biri olan Prens Muhammed Bin Selman, 14 Mart’ta Beyaz Saray’da Trump tarafından kabul edildi. Oval Ofis’te gerçekleştirilen söz konusu görüşmede Prens Muhammed Bin Selman’ın Trump yönetimine Suudi Arabistan’ı modernleştirme ve laikleştirme yolunda adımlar atma sözü verdiği öne sürülüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın 14 Haziran’da Kongre üyelerine bakanlığının bütçesiyle ilgili bilgi verdiği oturumda yaptığı açıklamalar, Prens Muhammed Bin Selman’ın Washington’a Suudi Arabistan toplumunu modernleştirme sözü verdiği yönündeki iddiaları güçlendiriyor. Tillerson, Suudi Arabistan’ın Selefi/Vahhabi ideoloji ile radikal İslam’ı dünyaya yayma faaliyetlerinden vazgeçme konusunda Amerika ile yaptığı anlaşmaya uyup uymadığının ne ölçüde kontrol edildiği sorusuna verdiği cevapta, Riyad Zirvesi’nin bir sonucunun da Radikal İslami Düşünceyle Mücadele Merkezi’nin kurulması olduğunu, radikal Vahhabi düşünceyi yayan ders kitaplarının kaldırılarak yeni ders kitaplarının yayınlanacağını ve genç imamların eğitileceğini söyledi.

Yeni Dönemin Şifresi: Köklü Değişim

Babasının ölümüyle veya tahttan feragat etmesiyle bir sonraki Suudi Arabistan Kralı olmasına artık kesin gözüyle bakılan Prens Muhammed Bin Selman’ı kritik bir dönemde içeride ve dışarıda çözülmesi gereken bir yığın sorun ile oldukça zor bir görev bekliyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez koalisyonunun Yemen’e müdahalesi yılan hikâyesine dönerken, Riyad ve Abu Dhabi’nin Katar’ı kuşatma ve Doha’yı kendi dış politika çizgilerine çekme planları başarısız oldu. Geçen yıl Nisan ayında “2030 Vizyonu” adıyla ilan edilen ve ülke ekonomisinin petrole bağımlılığını azaltmak için aşamalı olarak uygulanması planlanan ekonomik dönüşüm programının işe yarayacağına ve ülkenin ekonomik sorunlarına çözüm getireceğine dair henüz herhangi bir belirti yok. Tam tersine devlet memurlarının maaşları azaltıldı fakat halktan gelen yoğun tepkiler üzerine bu karardan geri adım atıldı.

Suudi Arabistan’ın önümüzdeki dönemde Muhammed Bin Selman liderliğinde köklü bir değişim yönünde radikal adımlar atması bekleniyor. Kral Selman’ın oğlunun Suudi Arabistan toplumunu dönüştürmeyi ne ölçüde başarabileceği bir yana, bu yönde atılacak adımlar Suud hanedanı için ciddi anlamda riskler de barındırıyor. Batı medyasında “Din Polisi” olarak da adlandırılan İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Heyeti’nin yetkilerinin büyük ölçüde kısıtlanması, ülke çapında çeşitli kültür ve eğlence etkinlikleri düzenlemek için Genel Eğlence Heyeti kurulması, El Arabiya ve MBC gibi devlet destekli özel kanallar aracılığıyla Selefi/Vahhabi ideolojinin ve hatta halkın saygı duyduğu dini değerlerin hedef alınması din âlimleri ve toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan mütedeyyin kesim arasında rahatsızlığa yol açıyor. Fakat ülkenin kuruluşundan bu yana toplumsal meşruiyetini Selefi/Vahhabi ideolojiden, şeriat devleti olma iddiasından ve ulu’l emre itaat ilkesinden alan Suud hanedanı için en tehlikelisi, Selefi/Vahhabi ideolojiye savaş açarak toplumu dönüştürme çabalarının etkisiyle mütedeyyin kesimle bağlarının kopması ve toplumsal meşruiyetini kaybetmek olacaktır.

Suudi Arabistan yönetimindeki değişim eğilimi sadece içeriyle sınırlı değil. Bilakis İsrail’le diplomatik ilişki kurmanın önünü açacak bir bakış açısını ve dış politika değişikliğini de kapsıyor. İsrail gazetelerinden Haaretz’de Zvi Bar’el imzasıyla yayınlanan analizde Prens Muhammed Bin Selman’ın Veliaht tayin edilmesinin “İsrail ve ABD için iyi haber” olarak nitelendirilmesi, Suudi Arabistanlı ve İsrailli üst düzey yetkililerin görüşmeler yaptığına ve Savunma Bakanı Prens Muhammed Bin Selman’ın izniyle Suudi Arabistanlı subayların iki yıldır İsrailli subaylarla ortak toplantılara katıldıklarına dikkat çekilmesi, Prens Muhammed Bin Selman’ın İran’ın yanı sıra IŞİD, Müslüman Kardeşler ve Hizbullah karşıtı kararlı tavrının onu önemli bir stratejik ortak haline getirdiğinden bahsedilmesi Tel Aviv’in de bu değişimden hoşnut olduğuna işaret ediyor.

Prens Muhammed Bin Selman, Mayıs ayında katıldığı bir televizyon programında İran’ın yayılmacı politikalarını eleştirerek, radikal bir ideoloji üzerine kurulu olmakla itham ettiği İran rejiminin ülkesinde gözü olduğunu bildiklerini ve İran rejiminin kısa sürede değişmeyeceğini söyledikten sonra “Savaşın Suudi Arabistan’da olmasını beklemeyeceğiz. Bilakis savaşın İran’da olması için çalışacağız” diyerek Tahran’ı tehdit etti. Genç Prens bu açıklamasıyla hem İran konusunda oldukça duyarlı olan iç kamuoyuna “İran’a karşı kararlılık gösteren güçlü lider” olduğu mesajı verdi hem de dışarıya İran konusunda Trump ve Netanyahu’yla paralel düşündüğünü gösterdi. Prens Muhammed Bin Selman döneminde Suudi Arabistan ilişkilerindeki gerginliğin devam edeceğinin işareti sayılan bu açıklamalara rağmen söz konusu gerginliğin Washington’ın belirlediği seviyeyle paralel yükseleceği ve önüne geçmeyeceği söylenebilir.

Genç ve devlet adamlığı tecrübesinden yoksun Prens Muhammed Bin Selman’ın ülkesindeki toplumsal hassasiyetleri ve bölgesel denklemleri göz ardı edebilecek nitelikte olması cesaret gibi görünse de Katar’da darbe girişimi örneğinde olduğu gibi ciddi krizlere yol açma riskini de içinde barındırıyor. Bir yanda ekonomik sorunlarla ve diğer yanda Yemen ve Katar krizleriyle mücadele etmek zorunda olan Prens Muhammed Bin Selman’ın aynı zamanda Suudi Arabistan toplumunu dönüştürme ve İsrail ile yakınlaşma girişimlerinin hem ülke içinde hem de dışında tepkiyle karşılanması kuvvetle muhtemel. Prens Muhammed Bin Selman yönetiminde Riyad’ın içeriden ve dışarıdan gelebilecek eleştirilere karşı baskılarını yoğunlaştırması ve daha da sertleşmesi bekleniyor.


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.