Ruhani’nin Batı Azerbaycan Ziyareti ve Verdiği Mesajlar

Ruhani’nin Batı Azerbaycan Ziyareti ve Verdiği Mesajlar
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Eyalet ziyaretleri kapsamında ziyaretini planladığı ancak gerçekleştiremediği Batı Azerbaycan eyaleti ziyaretini 30 Mayıs 2016’da gerçekleştirdi. Ruhani’nin ziyareti sırasında verdiği mesajlar iç politika açısından önem arz etmektedir. İran Cumhurbaşkanı, Batı Azerbaycan Eyaletinin merkezi olan Urumiye’de etnisite, mezhep ve dini azınlıklara yönelik birtakım açıklamalarda bulundu.[1] Urumiye’den Mahabad’a geçen Ruhani, mesajlarını burada yineledi.[2]

İran’ın çok etnisiteli ve farklı mezheplerden müteşekkil bir ülke oluşu, onu Ortadoğu’da meydana gelen her türlü gelişmeden etkilenmeye açık bir pozisyona yerleştirmektedir. Batı Azerbaycan’ın coğrafi konumu ve demografik yapısını, son seçimlerdeki siyasi eğilimini, İran ekonomisi içindeki yerini ve potansiyelini, etnik ve mezhepsel yapısı gibi temel özelliklerini ayrıntılı incelemek Cumhurbaşkanı Ruhani’nin verdiği mesajları daha iyi anlayabilmeyi sağlayacaktır.

Batı Azerbaycan 2013 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %67.09 oy ile ülke genelinin üzerinde bir oyla Ruhani’ye destek vermiştir.[3] Eyalet İslami Şura Meclisinde 12 sandalyeye sahiptir. 2016 Genel seçimlerinde 5’i muhafazakâr, 5’i reformist ve 2’si bağımsız aday meclise seçilmiştir.[4]Üç milyonu aşan nüfusuyla ülkenin otuz bir eyaleti arasında yedinci sırada yer alan ve ağırlıklı olarak Azer ve Kürt nüfusa ev sahipliği yapan Batı Azerbaycan Eyaletinde, Farsların sayısı son derece düşüktür. Ancak Azeri ve Kürt unsurlarının nüfus yoğunluklarına ilişkin kesin ve net rakamlar bilinmemektedir.

İran’ın kuzey batısında yer alan Batı Azerbaycan eyaleti, batıda Türkiye ve Irakile kuzeyde Azerbaycan’ın Nahcivan özerk bölgesi ile komşudur. İran’ın üç ülke ile komşu olan tek eyaleti olması Batı Azerbaycan’a ayrı bir önem kazandırmaktadır.

Eyalet, önemli jeopolitik konumu yanında tarım ve hayvancılıkta ülkede ilk sıralarda yer almasına rağmen ülke ekonomisi içerisindeki sıralamada bu potansiyeline uygun bir konuma sahip değildir. Türkiye, Irak ve Nahcivan’a açılan gümrük kapıları sayesinde bu ülkelerle 7 ortak sınır ticareti bölgesine sahip olmasına rağmen işsizlik oranında ilk sıralarda yer almaktadır.[5] Ruhani, devletin bölgesel geri kalmışlıklarının oraya çıkarttığı tepki ile etnik milliyetçiliklerin daha fazla gelişmemesi ve pekişmemesi için bölgede birtakım ekonomik yatırımları hayata geçirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda Batı Azerbaycan ziyareti kapsamında yapımı tamamlanan yıllık 300 bin ton Polietilen üretme kapasitesine sahip Mahabad Petrokimya tesisi gibi önemli projelerin açılısını yapmıştır.

İran’da farklı etnik kimlikteki ve mezhepteki azınlıklar genel olarak sınır bölgelerinde yaşamaktadırlar. Neredeyse tamamı Şii olan Azeriler Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye sınır şehirlerinden başlayarak İran’ın içlerine doğru uzanan şehirlerde yaşamaktadır. Hanefi mezhebine mensup Türkmenler, İran’ın kuzey bölgeleri ve Hazar Denizinin Türkmenistan sınırına bitişik bölgelerinde yaşamaktadırlar. Afganistan ve Pakistan sınırında yer alan Sistan ve Beluçistan eyaletinde yaşayan Beluçlar İran’daki en büyük Sünni dini eğitim merkezlerine sahiptirler. Irak ve Körfez sınırında yer alan Ahvaz’da ise çoğunluğu Araplar oluşturmaktadır. Çoğunluğu Sünni olan Kürtler; Türkiye ve Irak sınırlarındaki şehirlerde yaşamaktadır.  Bu durum İran devleti için doğal olarak bazı güvenlik kaygılarını da ortaya çıkartmaktadır.

Kültür ve medeniyet eksenli İran söylemi üzerinden Şii-Sünni ve Müslüman-Gayrı Müslüman unsurları büyük oranda bir arada tutmayı başaran İran, ülkenin en büyük çoğunluğunu oluşturan Azeri ve Fars unsurlarıyla da Şiilik söylemi üzerinden stratejik bir ittifak oluşturarak ülkenin birlik ve beraberlik ruhunu pekiştirmiştir. Ancak Arap Baharı sırasında Ortadoğu’da tırmanan etnik ve mezhepsel çatışmalara doğru kayan siyasi krizler, özellikle de çatışmaların Suriye’ye sıçramasından bu yana İran’ı da sorunun faal taraflarından biri haline getirmiştir.

Suriye, Irak ve Yemen’de mezhepsel etkenler üzerinden hareket eden İran, bölgedeki rakiplerinin aynı riskli durumu kendisine karşı kullanabileceği endişesini sürekli taşımaktadır. İçerdeki bu etnik ve mezhepsel unsurların olası aşırı uç noktalara kaymalarını önlemek adına Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Batı Azerbaycan eyaletini ziyareti sırasında bazı açılımların hayata geçirilmesi için mesajlar vermiştir.

Ruhani her türlü etnik ayrımcılığa karşı olduğunu belirterek istihdamlarda önceliğin liyakat ve sorumluluk anlayışında olduğunun ve bu konuda hiçbir ayrımcılığın mazur görülemeyeceğinin üzerinde özellikle durmuştur. Ruhani anayasanın 15. Maddesi[6] gereğince İran’daki bütün kavimlere mensup vatandaşların okullarda anadillerini öğrenme hakkına sahip olduğunu hatırlatarak bugüne kadar pilot bölgelerde uygulanmakta olan bu sistemin ülkenin diğer yerlerinde de hayata geçirilmesi için İran Eğitim ve Öğretim Bakanlığı ile görüşmelerin sürdüğünü açıklamıştır.

Devrimden sonra düzenlenen anayasada yer alan bu madde bugüne kadar uygulanmamıştır. Hükümetin 15. maddeyi bugün hayata geçirmeye kalkışmasında bölgesel gelişmelerin rolü ve etkisi büyüktür. Ülke içerisindeki azınlıklar Hıristiyanlar (Ermeniler ve Asuriler) Zerdüştler ve Kelîmîler (Yahudiler)[7] en başından beri okullarda kendi dillerini öğrenme serbestisine sahip olmalarına rağmen[8] Müslüman kavimlerin bundan mahrum kalması Azeriler başta olmak üzere Kürtler, Araplar, Beluçlar ve Türkmenler nezdinde hoşnutsuzluğa neden olmuştur. Hükümet anayasanın bu maddesini hayata geçirmekle söz konusu hoşnutsuzlukları gidermeyi amaçlıyor olsa da bu uygulamanın ileride anadilde eğitim talebine dönüşmesi ihtimalini de göz ardı etmemektedir.

Ruhani konuşmasının diğer bir bölümünde bölgedeki kargaşa ve güvensizliğe değinerek İran Kürtlerinin Irak, Suriye ve Türkiye Kürtlerinden daha güvenli ve istikrarlı bir durumda yaşadıklarını iddia etmiştir. İran’ın sadece ülke içerisindeki halkların güvenliğini temin etmekle kalmadığını Irak, Suriye ve Yemen’de de yardıma koştuklarını belirterek İran’ın resmi olarak bu ülkelerdeki varlığını bir kez daha en üst seviyeden dile getirmiştir.

Sonuç itibariyle İran’daki son açılım söylemleri, ülkenin bölgedeki gelişmelerden etkilenmemesinin mümkün olmadığını göstermektedir. Anayasada 37 yıldan beri yer almasına rağmen güvenlik kaygılarıyla bir türlü uygulanmayan ancak bugün hayata geçirilmeye çalışılan 15. madde bunun en bariz göstergesidir.


[1]http://president.ir/fa/93804

[2]http://president.ir/fa/93846

[3]http://www.bbc.com/persian/iran/2013/07/130707_l39_file_election_behavior_84_88_92

[4]http://www.mehrnews.com/news/3612722

[5]http://ag.mefa.gov.ir/Portal/Home/Default.aspx?CategoryID=c7168823-cfb4-4313-a657-1037224d6ee2

[6] İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 15. maddesi:

İran’ın resmi ve halkın ortak dili ve yazısı Farsçadır. Resmi belgeler, yazışmalar, metinler ve ders kitapları bu dil ve yazı ile yazılmalıdır. Diğer kavimler Farsçanın yanında basın-yayın ve kitlesel iletişimde kendi dillerini kullanmak ve okullarda dil ve edebiyatlarını öğrenmekte serbesttirler.

[7]İran İslam Cumhuriyeti Anayasasının 15. maddesi:

Zerdüşt, Kelîmî (Yahudi) ve Hıristiyan İranlılar ülkede tanınan azınlıklardır. Kanun çerçevesinde dini ayinlerini yerine getirmek, medeni haklar ve dini eğitimlerini kendi inançları çerçevesinde yerine getirmekte serbesttirler.

[8] Bu azınlıklar İran eğitim ve Öğretim Bakanlığına bağlı kendilerine ait okullarda öğrenim görmektedirler. Ders kitapları ve müfredat ise ülkenin resmi eğitim ve öğretim müfredatı ile aynıdır ve Bakanlığının atadığı Müslüman öğretmenler tarafından öğrenim verilir. Ancak din derslerini kendi dillerinde ve kendi din adamları tarafından öğrenirler.