25 Yıllık İran-Çin Anlaşması’nın Yankıları

25 Yıllık İran-Çin Anlaşması’nın Yankıları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Bugünlerde İran’da ve uluslararası basında, İran ve Çin’in 25 yıllık stratejik bir anlaşma üzerinde çalıştıklarına dair çeşitli haberler ve yorumlar çıkıyor. Siyasi, askerî ve ekonomik boyutları olan Anlaşma’nın yürürlüğe girmesi hâlinde ikili ve bölgesel ilişkilere derin etkileri olacağı belirtiliyor. Anlaşma ile ilgili haberlerin daha çok İran basınında yer alması ve İranlı yetkililerin yorumlarda bulunması, buna karşın Çin basının ve yetkililerinin şu ana kadar net bir açıklama yapmamaları dikkatlerden kaçmıyor.

Batılı haber kaynakları tarafından elde edildiği belirtilen Taslak Anlaşma’nın içeriğine geçmeden önce hemen her konuda ikiye bölünen İran kamuoyunun ve yetkililerinin Çin ile anlaşma konusunda nispi bir fikir birliği içinde olduğu ifade edilmelidir. Örneğin rakip kanat tarafından sıklıkla Batıcılıkla suçlanan Ruhani hükûmeti ve Dışişleri Bakanı Cevad Zarif Çin ile anlaşmanın sıkı taraflarından ve Bakan, iddia edilenin aksine Anlaşma’nın hiçbir gizli maddesi olmadığı hususunda ısrarcı. Yine karşı kanatta yer alan ülke lideri Ayetullah Hamenei’nin ekonomi danışmalarından Aga Muhammedi, katıldığı bir televizyon programında İran’ın uluslararası yatırıma ihtiyacı olduğunu belirterek Anlaşma’yı savundu. Dolayısıyla söz konusu Anlaşma ve Çin ile stratejik ilişkiler tesis etme konusunda ülkedeki tüm grupların ortak görüşe sahip olduğu ileri sürülebilir.

Batılı kaynaklar tarafından açıklanan Taslak Anlaşma genel hatlarıyla İran’a 400 milyar doları bulan Çin yatırımını, tarımdan enerjiye, ulaşımdan iletişime hemen tüm alanlarda Çinlilerin İran pazarına girmelerini içeriyor. Süre boyunca İran’dan indirimli enerji alacak olan Çin ayrıca birçok stratejik limanın işletimini de üstlenecek ve Pakistan’dan Lübnan’a kadar uzanan alanda demir yolları da inşa edecek. Yine doğrulanmayan kimi iddialara göre Çin, İran’da sayıları binlere varan askerî varlık bulundurabilecek. İçeriğinden bağımsız olarak Hasan Ruhani tarafından imzalanan Anlaşma’nın detayları için Dışişleri Bakanı Cevad Zarif görevlendirildi ve muhtemelen küresel salgın izin verir vermez Pekin’e giderek Çinli yetkililerle bu konuda temaslarda bulunacaktır.

Çin’in ABD ile olan tüm gerilimlere rağmen şu ana kadar herhangi bir konuda doğrudan Washington ile karşı karşıya kalmaya yol açabilecek bir adım atmadığı biliniyor. Örneğin ABD ile sorunlarından dolayı İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütüne üyeliğine izin vermeyen Pekin yine tek taraflı ABD yaptırımlarına uyarak Tahran’dan petrol alımını önemli ölçüde azaltmıştı. Bu nedenle sızdırılan metinlerin doğru olması ve Çin’in ABD’nin maksimum baskı politikasının hedefindeki ülke ile böyle geniş kapsamlı bir anlaşma imzalaması durumunda bu Anlaşma, ABD-Çin ilişkilerinde çok önemli bir dönüm noktasını oluşturacaktır. Anlaşma’nın ileri sürülen maddeler çerçevesinde hayata geçirilmesi hâlinde ABD-Çin soğuk savaşı fiilen başlamış olacaktır. Tarihin garip bir cilvesi olarak ABD-SSCB arasındaki Soğuk Savaş, 2. Dünya Savaşı sonrasında İran’daki askerlerini çekmek istemeyen Sovyetler ve buna karşı çıkan ABD arasında İran üzerinden başlamış ve 45 yıl boyunca devam etmişti.

Tahran yönetiminin özellikle yurt dışındaki muhalefetin “2. Türkmençay” ya da “Çağdaş Kapitülasyon Anlaşması” diyerek karşı çıktığı Anlaşma’ya istekli olmasının anlaşılabilir nedenleri bulunuyor. Nükleer çalışmalarından tavizler vererek Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı imzaladığı hâlde ABD’nin Anlaşma’dan çıkmasıyla birlikte hayal kırıklığına uğrayan Tahran, geleneksel olarak kendisine yakın duran Avrupa başkentlerinden de istediği maddi beklentileri elde edemedi. ABD’nin artan ekonomik baskıları sonucunda döviz fiyatları yaklaşık beş kat artarken tüm ekonomik göstergeler ülkenin kaçınılmaz iflasa doğru yol aldığını gösteriyor. Hasan Ruhani’nin geçtiğimiz hafta “İhracatçılar 20 milyar doları ülkeye getirmediler artık yargı devreye girecek.” açıklaması güçlükle gerçekleştirilen dış ticaretin getirisinin de ülke içine girmediğini gösteriyor. Böylesi bir ortamda acilen dış kaynağa ihtiyaç duyan Tahran’ın mali taleplerini Rusya’nın karşılaması mümkün olmadığından geriye tek seçenek Çin kalıyor. Tarihsel hafızada dış güçleri birbiriyle dengeleme girişimlerinin olumsuz örneklerini barındıran ülke, tüm çekincelere rağmen Çin’den başka bir çıkar yol görmüyor.

Şu ana kadar Anlaşma ile ilgili sessiz kalan Çin yönetiminin böyle iddialı bir anlaşmayı imzalaması hâlinde bunun önemli bölgesel sonuçları olacaktır. Pakistan ile stratejik iş birliği içinde bulunan Çin’in, İran ve etkili olduğu başkentler üzerinden Batı Asya bölgesinde derinlemesine nüfuz kazanmasına ABD tarafından hangi karşılığın verileceğini ise zaman gösterecek.


Bu makale ilk olarak 15.7.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/brnmh-h/2020/07/15/nghy-bh-qrrdd-25-slh-hmkhryhy-mshtrkh-yrn-w-chyn-1455682