ABD Yaptırımlarının Gölgesinde Çin-İran Petrol Ticareti

ABD Yaptırımlarının Gölgesinde Çin-İran Petrol Ticareti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD’nin Nükleer Anlaşma’ya dönüşü ve İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması konusunda son dönemlerde artan diplomasi trafiğinin gölgesinde Çin’in, İran petrolünün önemli bir ithalatçısı hâline geldiği gözlemleniyor.

Enerji araştırma şirketi Kpler’in açıkladığı verilere göre son 14 ayda Çin, İran’dan günde ortalama 306.000 varil ham petrol ve toplamda 17,8 milyon ton ham petrol ithal etti. Çin’in şubat ayında İran’dan günde ortalama 478.000 varil petrol ithal ettiği belirtilirken söz konusu ithalatın yaklaşık %75’i ise dolaylı olarak Malezya, Umman veya Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden gerçekleştirildi. Son dönemlerde ise söz konusu ham petrol ihracatının gittikçe arttığı söylenmekte ve mart ayında petrol ithalatının, şubat ayına oranla %129 artış gerçekleştirerek 856.000 varil seviyelerine ulaşması bekleniyor.

Nükleer Anlaşma Çıkmazı ve Pekin-Tahran ilişkileri

2018 yılında Donald Trump başkanlığında ABD’nin İran’la imzalanan Nükleer Anlaşma’dan çekilmesinden sonra İran’a uygulanmaya başlanan maksimum baskı politikası kapsamında; Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore başta olmak üzere Asya ülkelerinin İran’dan petrol ihracatı önemli ölçüde azalmıştı. Ancak ABD tehditlerine ve önde gelen bazı Çin devlet adamlarına uygulanan yaptırımlara rağmen Çin’in, İran’dan petrol ihracatını ciddi miktarda azaltsa da hiçbir zaman tamamen durdurmadığı görülmektedir.

Bazı gözlemciler, Joe Biden yönetiminin Tahran’ı, Nükleer Anlaşma müzakerelerine katılmaya teşvik etmek amacıyla son dönemlerde zirveye çıkan Çin-İran petrol ticaretini görmezden gelip gelmediğini sorgulamaya başladı. Söz konusu eleştirilerle birlikte ABD tarafından Çin’e karşı yeni yaptırımların gelebileceği dillendirilmeye başlandı. İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir ABD’li yetkili, Biden yönetiminin Pekin’e, İran’dan yapılan petrol sevkiyatlarının artmasına karşı Çin’e Trump Dönemi yaptırımlarını uygulayabileceğini belirterek “Çinlilere yaptırımlarımızı uygulamaya devam edeceğimizi söyledik.” dedi.

Biden’ın yönetime gelmesiyle ABD’nin Nükleer Anlaşma’ya dönüş yapıp yapmayacağı konusunda farklı söylemler ortaya çıksa da Washington, bu yönde ilk adımın Tahran’dan gelmesini beklemektedir. Gerek Washington gerekse Tahran’ın karşılıklı beklentiler içinde olması ve İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılmaması, ekonomik anlamda köşeye sıkışan İran’ın Çin ile daha sıkı ilişkiler geliştirmesine yol açıyor. Son dönemlerde ABD’nin anlaşmaya dönmesi ve yaptırımları derhâl kaldırması yönünde çağrılarda bulunan Pekin, Tahran ile geliştirdiği özellikle ticari ilişkiler nedeni ile ABD yaptırımlarının tekrar hedefi hâline geldi.

Çin ile Artan İş Birliğinin Başlıca Nedenleri

Açıklanan veriler göz önüne alındığında taraflar arasında son dönemlerde zirveye çıkan ticari ve siyasi ilişkilerin bazı önemli nedenleri olduğu söylenebilir. Öncelikle Çin’in, düşük maliyetleri nedeniyle İran petrolüne başvurduğu söyleniyor. Ekonomik darboğazdan kurtulma çabaları içerisinde olan İran’ın Çinli şirketlere büyük indirim teşvikleri sunması, enerji ihtiyacının büyük kısmını Orta Doğu’dan tedarik eden Pekin için bir fırsat olarak görülüyor. Pekin nezdindeki bir diğer neden ise ABD’yi Nükleer Anlaşma’ya tekrar dâhil edeceği vaadinde bulunan Biden’ın yönetime geçmesidir. Nitekim Biden’ın görevi devralmasından beri İran-Çin arasında artan petrol ticaretinin, Tahran’ı Nükleer Anlaşma müzakereleri için ilk adımı atması şeklinde teşvik edeceği düşünülerek görmezden gelindiği söylenmektedir. Ancak yine de Çin ile İran arasındaki bağların gelişmesindeki tek faktör Washington’da değişen yönetimin farklı duruşu değildir. Zira iki ülkenin de Temmuz 2020’de imzalanan uzun vadeli kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması müzakerelerini sonuçlandırmaya yönelik adımlar attığı da dillendirilmektedir. Bu minvalde Çin’in İran’a büyük yatırımlar yaptığına dair çıkan haberler, söz konusu ticaret artışının uzun vadeli siyasi boyutlarının da olduğunu ve anlaşmanın ticaret ve yatırımın ötesine geçerek bölgede ek askerî iş birliği için bir yol açacağını da göstermektedir.

Çin, Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile enerji endüstrisine odaklanarak Orta Doğu ülkeleri ile siyasi, ekonomik ve stratejik bağlarını güçlendirmeye çalışmaktadır. Nitekim taraflar arasında müzakereleri devam eden 25 yıllık kapsamlı iş birliği anlaşması, Pekin açısından enerji arzını çeşitlendirme çabalarına yardımcı olacak ve Bir Kuşak Bir Yol Projesi’ni genişletmek için zemin hazırlayarak Çin’in ekonomik koridorlarını Orta Doğu’ya bağlayacaktır. Ayrıca Çin’in devam eden enerji güvenliği endişelerinin yakın zamanda azalması mümkün olmadığı için Pekin, Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile İran’ın stratejik liman kenti Çabahar da dâhil olmak üzere gerçekleştireceği altyapı yatırımları ile ülkenin enerji güvenliğini sağlamasını bir nebze daha da kolaylaştırabilecektir.