ABD’nin Enerji Politikasının İran’a Etkisi

ABD’nin Enerji Politikasının İran’a Etkisi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Bilgehan Alagöz

ABD seçimlerinin sonuçları pek çok açıdan Orta Doğu’yu ve de İran’ı ilgilendirmektedir. İran bağlamında en çok gündeme gelen konu Nükleer Anlaşma olsa da esasen başka bir konu daha vardır ki o da İran’ı uzun vadede yakından ilgilendirecek olan ABD’nin yeni dönemde nasıl bir enerji politikası benimseyeceği hususudur. Nitekim bu konu seçimlerin kaderini tayin eden önemli konulardan biridir. İki başkan adayının enerji politikaları kampanya döneminde oldukça tartışılmıştır. Peki, başkanlığı resmî olmayan açıklamalarla ilan edilmiş olan Joe Biden ve selefi Başkan Donald Trump’ın enerji politikaları arasındaki fark nedir?

Trump, başkanlığının ilk döneminde Önce Amerika Enerji Planı (America First Energy Plan) adıyla bir enerji ajandası belirlemiştir. Enerji bağımsızlığı hedefine odaklanan bu politika, ABD’nin on yıllardır ilk kez tükettiğinden daha fazla enerji ihraç etmeye hazır olduğu bir döneme erişilmesi ile ortaya çıkmıştır. Biden ise yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklı, fosil kaynaklara dayalı tüketimi azaltan temiz enerji politikasını benimsemiştir ve Obama Dönemi’nde oluşturulmuş olan Yeşil Yeni Mutabakat (Green New Deal) politikasına devam edileceğini ilan etmiştir. Biden’ın bu yönde hareket etmesinin önemli sebeplerinden biri seçmen davranışlarıdır. Data for Progress’in Mart 2019’da ABD’li seçmenler arasında çevrim içi olarak gerçekleştirdiği araştırmaya göre ABD seçmenlerinin %59’u Yeşil Yeni Mutabakat’ı desteklemekte ve sadece %28’i buna karşı çıkmaktadır. Önemli bir oy potansiyeli olan Y kuşağının, bu politikayı diğer kuşaklardan seçmenlere göre daha fazla desteklemesi ise dikkat çekicidir. Y kuşağı seçmenlerinin %66’sının destek veriyor olması Demokrat Parti Adayı’nın Yeşil Yeni Mutabakat’ı daha fazla ön plana çıkarmasının temel sebeplerinden biri olmuştur.

Öte yandan seçimlere kısa bir süre kala iki aday arasındaki temel tartışma, Biden’ın Yeşil Yeni Mutabakat politikası kapsamında ABD’yi en önemli petrol ve doğal gaz üreticisi hâline getiren hidrolik çatlatma (fracking) yöntemini yasaklayıp yasaklamayacağı olmuştur. Biden son konuşmalarında böyle bir yasaklama yapmayacağını belirtse de Başkan Yardımcısı Adayı Kamala Harris’in bu yönde açık beyanları söz konusudur. Ne var ki sonradan yaptığı açıklamalarda Harris, bu ifadeleri reddetmiştir. Biden yönetimi eğer hidrolik çatlatma yöntemini kullanmaya devam ederse ABD, petrol ve doğal gaz konusunda enerji devi olmayı sürdürecek ve bu da en önemli petrol ve doğal gaz üreticisi olan Körfez ülkeleri ile İran’ı doğrudan etkileyecektir.

Trump Dönemi’nde Suudi Arabistan ve ABD ilişkileri her ne kadar yakın gözükse de esasen son dönem için bunu söylemek pek mümkün değildir. Basra Körfezi’nin en önemli petrol üreticilerinden olan Suudi Arabistan, Trump’ın enerji politikasından en çok rahatsızlık duyan ülkelerden biri olmuştur. Suudi Arabistan, ABD’nin petrol piyasalarını manipüle edebilen bir ülke hâline gelmesinden oldukça rahatsız olmuş, benzer şekilde Trump yönetimi de Suudi Arabistan’ın OPEC nezdinde yürüttüğü politikalardan memnun kalmamıştır. Dolayısıyla petrol üretimi konusunda ABD ve Suudi Arabistan arasında devam eden bu örtülü rekabetin Biden Dönemi’nde devam edip etmeyeceği benimsenecek enerji politikasına bağlı olarak şekillenecektir. Bu durum ise OPEC’in iki büyük üyesi olan İran ve Suudi Arabistan arasında bir iş birliği siyasetini tetikleme potansiyeli yaratmaktadır. Dolayısıyla ABD seçimlerinin sonuçlarına ve yeni seçilen Başkan ve ekibinin olası İran siyasetine bir de enerji perspektifinden bakmak giderek önem kazanmaktadır.