Albay Caferi Suikastı: Gölge Savaşları Yeniden mi Başlıyor?

Albay Caferi Suikastı: Gölge Savaşları Yeniden mi Başlıyor?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Hurşit Dingil

İran’da kadın hakları motivasyonuyla başlayan gösteriler 16 Eylül’den bu yana devam ederken İran ve İsrail arasında, bölgesel gerilim eğilimlerinin yeniden yükselmesine yönelik emarelerin arttığı görülmektedir. Nitekim 15 Kasım 2022 tarihinde İsrailli milyarder Idan Ofer'in sahibi olduğu Liberya bandıralı petrol tankeri Pacific Zircon’un, Umman Körfezi'nde seyir hâlindeyken kamikaze İHA’yla vurulması gündem olmuştur. Eastern Pacific Shipping şirketinin saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada; gaz yağı taşıyan Pacific Zircon'un, Umman kıyılarının yaklaşık 240 kilometre açığında vurulduğu belirtilmiştir. Saldırı sonrası BBC’nin Batılı yetkililerden edindiği bilgiye göre kamikaze İHA’nın, İran’ın Çabahar’daki Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Hava Kuvvetleri Bölge Komutanlığından fırlatıldığı ileri sürüldü. Ardından ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) da söz konusu saldırıya dair bulgu ve değerlendirmelerini paylaştı. Buna göre saldırı, İran’ın Şahit-136 kamikaze İHA’sıyla gerçekleştirildi. CENTCOM, saldırının enkazından elde edilen bulgular ve daha önceki Şahit-136 saldırılarından hareketle Ukrayna’da da kullanılan Şahit-136 kamikaze drone’unun kullanıldığını öne sürdü. Diğer taraftan saldırının motivasyonları arasında; Suriye’de İran’ın petrol sevkiyatlarının, İsrail ve ABD saldırıları dâhilinde hedef alınması ve buna karşılık olarak İran’ın bir misilleme yaptığı değerlendirmeleri de mevcuttur. Yine saldırı öncesi, 8 Kasım 2022 tarihinde ABD Deniz Kuvvetleri 5. Filo Komutanlığı, İran’dan Yemen’e sevk edilmeye çalışılan ve büyük miktardaki patlayıcı materyalleri taşıyan bir gemiyi yakaladığını duyurmuştur. Bununla birlikte saldırı sonrasında, 18 Kasım 2022 tarihinde İran’ın Kirmanşah iline bağlı Sehne kentinde görevli DMO İstihbarat Albayı Nadir Birami’nin hükûmet karşıtı gösteriler dâhilinde bıçaklanarak öldürülmesi de önemli bir yerde durmaktadır. 

Bu olaylar ışığında akla şu soru gelmektedir: Yaklaşık 1 yıl önce yoğun bir şekilde İran-İsrail arasında sürdürülen denizlerdeki gölge savaşları yeniden mi başlıyor?

İran-İsrail gölge savaşlarının mücadele alanlarından biri olarak denizler sıklıkla çeşitli vakalarla ön plana çıkmıştır. Ancak gölge savaşlarının bilinen en önemli karakteristiği bilhassa İsrail nezdinde, İran’ın askerî yeteneklerinin gelişmesinde rol oynayan kritik orta düzey askerî yetkililerin hedef alınması üzerine şekillenmektedir. Nitekim 21 Kasım 2022 Pazartesi günü, Suriye’de Seyyide Zeynep bölgesi yakınlarında DMO Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanlığında görevli Albay Davud Caferi (İran askerî hiyerarşi sistemine göre tuğgeneral rütbesinin hemen altında albay rütbesinin hemen üstünde yer alan tuğgeneral yardımcısı rütbesine sahiptir.) bir suikast sonucu öldürülmüştür. Yol kenarına yerleştirilen bombanın Caferi’nin aracının geçtiği sırada patlatılması sonucu gerçekleştirilen suikast İsrail’e atfedilmektedir. Bu doğrultuda, Caferi suikastı sonrası üst düzey DMO yetkilileri, suikastı İsrail’in yaptığını ileri sürmüş ve intikam söylemlerini dile getirmiştir. Aynı zamanda suikast sonrası DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami de intikam söylemlerini dile getirerek tehdit mesajları vermiştir. Albay Caferi suikastı İran nezdinde büyük bir tepkiyle karşılanmış, İran’ın suikasta yönelik reaksiyonları bundan öncekilere kıyasla eylem seviyesinde daha açıktan gerçekleştirilmiştir. Zira öldürülen Albay Caferi’nin, Ocak 2016’da İran kara sularına yaklaşan ABD donanma gemisinin mürettebatının yakalanması ve esir alınmasında rol oynadığı; bu olayın ardından Devrim Rehberi Ali Hamenei tarafından ödüllendirilen bir komutan olduğu da açık kaynaklara yansımıştır. Öte yandan Caferi’nin, İran’ın Suriye’deki hava savunma sistemlerinin geliştirilmesi ile konuşlandırılmasında etkin bir yetkili olduğu ve bununla birlikte S/İHA birliklerinin sevk-idaresinden sorumlu bir komutan olduğu da açık kaynaklara yansıyan bilgiler arasındadır. Ayrıca Caferi’nin İran askerî-sivil gemilerine S/İHA’ların konuşlandırılması ve komutasından sorumlu olduğu da ileri sürülmektedir. Bu açıdan Albay Caferi, DMO’nun orta düzey ancak etkin ve önemli askerî yetkililerinden biri olarak konumlanmaktadır. Diğer taraftan Caferi’nin DMO Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanlığına mensup olması ve görev alanlarının S/İHA ve balistik füzeler olması da oldukça dikkate değerdir. Zira İsrail’in Ahtapot Doktrini dâhilinde geçtiğimiz mayıs ayında Albay Seyyad Hüdayi ile başlattığı örtülü operasyonlarda, hedefler ağırlıklı olarak DMO Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanlığı ile İran’ın S/İHA ve balistik füze kapasitesi üzerine şekillenmekteydi. Caferi suikastının da bu operasyonel hedefle uyum sağlaması, söz konusu suikastın İsrail tarafından gerçekleştirildiği ihtimallerini yükseltmektedir. Diğer taraftan Caferi suikastının gerçekleştirildiği tarih olan 21 Kasım 2022 Pazartesi günü; İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Eyal Hulata, Bahreyn’deki ABD Deniz Kuvvetleri 5. Filo Komutanlığını ziyaret etmiş ve ziyarete ilişkin paylaşılan görseller arasında, İran’ın bölgesel deniz aktivitelerinin yakından takip edildiğini gösteren detaylar gündeme gelmiştir. Caferi’nin, İran gemilerine S/İHA konuşlandırılması ve donanma S/İHA birliklerinin sevk-idaresinden sorumlu bir komutan olduğu düşünüldüğünde söz konusu suikastın, Pacific Zirkon tankerine yönelik saldırının bir misillemesi olduğu değerlendirilebilir. Nitekim buna karşın İran’ın reaksiyonları; Kudüs’te bir bombalı saldırı düzenlenmesi noktasındaki dolaylı imalar, ardından bu saldırının görüntülerinin sızdırılması üzerine gelişmiştir. Bu saldırının sorumluluğu noktasında Musa’nın Asası isimli İran destekli hacker grubu, saldırıya dair görüntüleri ilgili İsrail kurumlarının veri tabanlarını ele geçirmek suretiyle sızdırmış ve saldırıyı üstlenen bir profil sunmuştur. İsrailli yetkililer sızan kamera görüntülerini ilk aşamada kabul etmese de söz konusu sızdırma olayına ilişkin sürdürülen soruşturma dâhilinde ilgili kameraların bağlı olduğu sistemin şifresinin çok zayıf olduğu eleştirileri gündeme gelmiştir. Bu eleştiriler bir açıdan söz konusu sızdırma olayının doğru olduğunu gösteren bir emare olarak okunabilir. Bununla birlikte özellikle Caferi suikastı sonrası, İsrail içindeki bazı endüstriyel şirketler ve enerji şebekelerinde yangın, patlama ve kesintiler olmak üzere bazı anormal aktivitelerin gerçekleştiği yönünde gelişmeler de ortaya çıkmıştır. 

Tüm bunlar değerlendirildiğinde İran’da gösteriler devam ederken İsrail’in, Binyamin Netanyahu’nun seçimleri kazanmasıyla birlikte yeniden Ahtapot Doktrini dâhilinde “Savaşlar Arasında” yaklaşımını uygulamaya koyduğu; buna karşın İran’ın reaksiyonlarıyla birlikte gölge savaşlarının yeniden başladığı bölgesel bir eğilim görülmektedir. Ancak bu yeni süreçte, önceki gerilimlere kıyasla İran’ın daha agresif reaksiyonlara açık bir şekilde başvurduğu, söz konusu vakaların ilk emareleri itibarıyla anlaşılmaktadır. Nitekim DMO Genel Komutanı Tümgeneral Selami’nin, Albay Caferi’nin cenaze törenindeki tehdit ve intikam açıklamalarının hemen sonrasında, İsrail dış istihbarat servisi MOSSAD, yurt dışındaki görevlilerinin bilhassa eski MOSSAD yetkililerinin korunmasına yönelik güvenlik tedbirlerinin artırılması kararını duyurdu. Bu kararın; yurt dışındaki MOSSAD yetkililerine yönelik yüksek seviyeli, İran kaynaklı olabilecek tehditler ve risklerden ötürü alındığı yönünde değerlendirmeler de gündeme geldi. Bu doğrultuda, yeni gelişmeler ve söz konusu karar ile İran’ın Albay Caferi suikastına yönelik bir misilleme arayışında olduğu anlaşılmakta; bu durum gölge savaşlarının yeniden hız kazanacağına işaret etmektedir. Öte yandan İran’ın, İsrail’in eylemlerine karşılık olarak reaksiyonlarını üçüncül ülkeler ve siber alan dâhilinde göstermesi, gerilimi düşük profille sürdürme isteği olarak değerlendirilmektedir. Ancak İran’ın üçüncül ülkelerde İsrailli yetkilileri hedef alan eylem arayışları ve bir şekilde böyle bir eylemin başarılması, söz konusu gerilimi yükseltme potansiyeli taşımaktadır. Son zamanlarda, iddialara göre İran tarafından Gürcistan’daki bir İsrail vatandaşına gerçekleştirilmesi planlanan suikastın akamete uğratılması, İran’ın İsrail’in eylemlerine karşı bir arayış içinde olduğunu teyit etmekte; bu olayın hemen ardından gerçekleşen Albay Caferi suikastı ise İran’ın söz konusu arayışlarına daha fazla yoğunlaşacağına işaret etmektedir.