Aliyev’in Tahran’a Uyarılarının İran’daki Yansımaları

Aliyev’in Tahran’a Uyarılarının İran’daki Yansımaları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Türkiye ile Azerbaycan arasında yeni bir bağlantı sağlayacak olan Zengezur Koridoru’na ilişkin tartışmaların ivme kazanmasıyla birlikte Azerbaycan ile İran arasında tırmanan gerilim, her iki ülkenin kamuoyunun gündemini azami bir şekilde meşgul etmeye devam etmektedir. Tahran yönetimi, sahada ve diplomaside gerilimi tırmandıracak eylemlerini sürdürürken Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran’ı üstü kapalı bir biçimde uyarmıştır. Karabağ Zaferi’nin 2. yıl dönümü nedeniyle 8 Kasım 2022’de Şuşa’da düzenlenen etkinlikte konuşan Aliyev, “Sınırımızda Ermenistan’a destek için askerî eğitim yapanlar da bilsin ki bizi kimse korkutamaz!” açıklamasında bulunmuş; bunun yanında Özbekistan’ın Semerkant şehrinde 11 Kasım 2022’de düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Başkanları 9. Zirvesi’nde de dolaylı bir şekilde İran’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin asimilasyona uğradığını ima ederek Azerbaycan’dan ayrı düşen soydaşlara destek vereceğini belirtmiştir. Söz konusu bu açıklamalar, İran’da tepkiyle karşılanmıştır. 

Sistem Öncülerinin Tepkileri

İran’daki siyasal düzen öncülerinden gelen tepkiler arasında en dikkat çekici olanın, Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin başdanışmanlığı görevini ifa eden Ali Ekber Velayeti’den geldiğini belirtmek mümkündür. Velayeti’nin beyanlarının Hamenei’nin görüş ve fikirlerini yansıtması bakımından ehemmiyeti haiz olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Velayeti, Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) yakınlığıyla bilinen Tasnim Haber Ajansı için İran ve Azerbaycan arasında yaşanan gerilimi konu edinen özel bir makale yazmıştır. Makalede, ilk olarak tarihsel anlatılarla ortak bir Şii-İran kimliği iddiasında bulunmuştur. Akabinde, “İran’ın Azerbaycan’a saldırdığı iddiaları, İran’a atılan en kalleşçe iftiradır. İran’ın komşu ülkeye özellikle ortak sınır ve aynı ırk, dil, din, mezhep, gelenek ve tarihi paylaştığı ülkeye saldırmaya niyeti yoktur ancak sınırlardaki değişikliğe de müsaade etmeyecektir.” ifadelerine yer vermiştir

Aliyev’in açıklamalarının ardından Azerbaycan’ın Tahran’daki Büyükelçisi’nin, Dışişleri Bakanlığına çağrıldığı ve Azerbaycan’a nota verildiği atlanmamalıdır. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani yaptığı açıklamada “İran’ın sabrını ve hoşgörüsünü kimse zayıflık olarak yorumlamasın.” yorumunda bulunmuştur

Milletvekillerinden Tepkiler

Bakü-Tahran hattında yaşanan gerilim, İran İslami Şûra Meclisine de taşınmıştır. 13 Kasım’da gerçekleşen Meclis Genel Kurulu olağan oturumunda milletvekilleri, Aliyev’in açıklamalarına sert tepki göstermiştir. Öyle ki bazı milletvekilleri, tehdit ve hakarete varan açıklamalarda bulunmuştur. Bu tepkilerden en dikkat çekici olanı ise Meclis Millî Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyeliğini yürüten Merkezi Milletvekili Mahmud Ahmedi Biğaş’ın, Tahran yönetiminin Türkiye’nin bölgedeki kazanımlarını baltalamak için sık sık başvurduğu “neo-Osmanlıcılık” suçlamasını yöneltmesi olmuştur. Geçmişte de birçok kez Türkiye ve Azerbaycan’a nahoş ithamlarda bulunan Biğaş’ın konuşmasında, “Azerbaycan’ın sabırlı ve sevgi dolu halkına saygılarımı sunuyorum. Hepsini ebedî varlığımızın bir parçası olarak görüyoruz. Osmanlı İmparatorluğu ve Büyük Anadolu arzunuz sizinle birlikte mezara gömülecektir. Yanlış yaklaşımlarınız ve ilhak çabalarınız, bizi geçmiş coğrafyayı ilhak etmeye daha da kararlı kılacaktır.” ifadeleri yer almıştır. Aliyev’in sözlerini “millî kimliğe saldırı” olarak telakki ederek Aliyev’in haddini aştığını ileri sürmüş ve “Aliyev, hayallerden sıyrılarak fırsatçı Batılı müttefikleri ve gaspçı İsrail’in hayalî destekleriyle cesaretlenmemelidir.” ifadelerine yer vermiştir

Zencan Milletvekili Elborz Hüseyni ise Anayasa’nın 152. maddesine atıfta bulunarak Azerbaycan Dışişleri Bakanlığına hitaben bir uyarıda bulunmuş ve bu uyarıda, “Gülistan Antlaşması’nı okuyarak kimin kimden ayrıldığını öğrenmesini tavsiye ediyorum. Komşu ülkelerin toprak bütünlüğü ile ilgili bu tür beyanlar, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın onuruna yakışmıyor. İran Dışişleri Bakanlığı ile Meclisin bu tür beyanlara tepki göstermesi gerekiyor çünkü bölgenin sükûnete her zamankinden daha çok ihtiyacı var.” sözlerini sarf etmiştir. Bu uyarıya mukabil, oturumun başkanlığını yürüten Meclis Başkan Vekili ve Erdebil Milletvekili Ali Nikzad da “Torun dedesini inkâr edemez. Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın beyanlarının hiçbir dayanağı yoktur.” açıklamasında bulunmuştur.

Tebriz Milletvekili Muhammed Rıza Mir Taceddin’in, Aliyev’in açıklamalarına Azerbaycan Türkçesiyle tepki göstermesi de oldukça dikkat çekicidir. Gülistan ve Türkmençay antlaşmalarında Bakü, Erivan ve Karabağ gibi 14 bölgenin İran’dan koparıldığının altını çizen Mir Taceddin, Aliyev’in kendinden büyük laflar ettiğini ve tarih konusunda cahil olduğunu ileri sürmüştür. Bunun yanında Aliyev’e hitaben “Eğer ilhak söz konusuysa Nahçıvan, İran’a ilhak edilmelidir.” açıklamasında bulunmuştur.

Diğer bir tepki çeken açıklama da Doğu Azerbaycan Milletvekili ve ılımlı siyasetçi Murtaza Hüseyni’den gelmiştir. “Biz aynı kökten geliyoruz, sizin ilerlemeniz demek bizim ilerlememiz demektir. Bu nedenle bizimle hareket etmeseniz bile en azından düşmanlarımızla birlikte hareket etmemenizi bekliyoruz. ABD ve İsrail’in çürümüş ipiyle kuyuya girmeyin.” ifadelerine yer veren Hüseyni, Türkiye’ye yönelik de açıklamalarda bulunmuştur. ABD’nin, Türkiye ve İran’ın ekonomisi ile güvenliğini hedef aldığını kaydeden Hüseyni; ABD’nin güçlü ve gelişmiş ülkeleri istikrarsızlaştırmaya çalıştığını belirtmiş ve “Bizim ve sizin birliğinizi ve ilerlememizi hiçbir şekilde istemiyorlar. Güçlü ve dirençli İran ile kardeş olun.” şeklinde konuşmuştur. 

İran Basınının Yaklaşımı

Bakü-Tahran hattında tırmanan gerginliği çok yönlü bir zeminde işleyen İran basını, Tahran yönetimi ile paralel bir çerçeve sunmaktadır. İktisad-ı Selam haber sitesi, DEAŞ’ın üstlendiği Şiraz’daki Şah Çerağ Türbesine yönelik terör saldırısında, Türk istihbaratının rolünün bulunduğunu öne sürerek MİT Başkanı Hakan Fidan’a yönelik kabul edilemez ithamlar yöneltmiştir. “Hakan Fidan İran’ın Suyunu İçti Ancak İran’a Nankörlük Etti” başlıklı haberde, MİT’in Suriye’den Azerbaycan’a “terörist” transfer ettiği ve türbeye saldırının da bu kişiler tarafından yapıldığı ileri sürülmüştür. DMO’nun gayriresmî Telegram kanalından da paylaşıldığı için oldukça tepki çeken haber, daha sonra yayından kaldırılmıştır

İran’ın iç ve bölgesel politikalarında belirleyici bir rol oynayan İslami Azad Üniversitesinin uhdesinde neşredilen ve muhafazakâr bir yayın politikası izleyen Ferhigtegan gazetesi, “İlham Küçükev” manşetini kullanarak Aliyev’in isminde kelime oyunu yapmış; Azerbaycan ve Türkiye’ye yönelik nahoş ithamlar kullanmıştır: “Yeni yetme Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 30 yıllık tarihi, Aliyevlerin her zaman başkalarının dizlerine yaslandığını gösterdi. Baba [Haydar Aliyev], bu zayıflığını kendine has kurnazlığıyla örtüyordu ancak bu zekâdan yoksun olan oğul [İlham Aliyev], saçma sapan konuşarak babasının açtığı yolda adım atabileceğini düşünüyor. Ermenistan ile savaşamayacak durumda olan baba, Azerbaycan topraklarının İran’a ait olduğunu düşünerek Tahran’dan Ermenistan ile savaşa girip Azerbaycan’ı yönetmesini istedi. Baba Aliyev’in başka bir ülkeyi savaşa sürüklemeye çalıştığını bilen Tahran, bu teklifi kabul etmedi ancak taraflar arasında ateşkes sağlamaya çalıştı ve Aliyev’i ölümden kurtarmayı başardı. Babanın kurnazlığı, bölgedeki konumunun farkına varmasını sağlarken oğlun bu kurnazlıktan yoksun olması, onu büyük bir uçuruma sürükleyecektir.” Yazının devamında “Türkiye’nin, Suriye’den sevk ettiği tekfirci teröristlere ve bu ülkenin silah ve lojistik desteğine borçlu olan Aliyev özellikle Karabağ Savaşı’ndan sonra gerçekleri unuttu… Hem baba hem oğla aşina olan Tahran, babasının zekâsından yoksun oğlunun saçmalıklarına soğukkanlılıkla yanıt vermeye çalışacaktır ancak Aliyev’in bu umursamazlığını sürdürmesi ona pahalıya mal olabilir.” ifadeleri yer almıştır

Reformcu çizgideki Merdumsalari Partisine yakınlığıyla bilinen Merdumsalari gazetesi “Küçük İlham’ın Boş Konuşması” manşetine yer vererek Aliyev’i aşağılayan bir karikatür servis etmiştir. Reformcu siyasetçi Muhammed Ali Vekili’nin denetiminde neşredilen İbtikar gazetesinin “Zahmetli Komşu” manşetli yazısında, Türkiye ve Azerbaycan karşıtı söylemleriyle bilinen Araştırmacı Salar Seyfeddini’nin görüşlerine de yer verilmiştir. Seyfeddini, Şiraz’daki Şah Çerağ Türbesine yönelik terör saldırısında Azerbaycan’ın rolü bulunduğunu öne sürerek tekfirci ve terörist güçlerin ülkeye kolayca girişinin engellenmesi için İran’ın Azerbaycan’a vize sistemini uygulaması gerektiğini kaydetmiştir

Şark gazetesi ise “Bakü’nün İddiası ve Hoşgörü Diplomasisi” manşetli yazısında, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine ilişkin “İran’daki Azerbaycan vilayetinin adının Muhammed Emin Resulzade tarafından çalınıp Bakü’de kullanılması” ve “Resulzade ve ırkçı Osmanlı Türklerinin Nahçıvan kışkırtmaları” gibi mesnetsiz iddialar kullanarak Azerbaycan’ın meşruiyetini sorgulamaya çalışmıştır.

Değerlendirme

Gerek siyasi elitler tarafından ortaya konan açıklamalarda olsun gerek basında yer alan analizlerde olsun Azerbaycan ve Türkiye nezdinde tehditkâr ve manipülatif bir yaklaşım göze çarparken Azerbaycan halkı ve İran Türklerine karşı bütünleştirici bir perspektif gözlemlenmiştir. Erdoğan’ın bölgedeki politikasını; “neo-Osmanlıcılık, hilafet-saltanat, yayılmacılık ve radikal, tekfirci teröristlere himaye” gibi mesnetsiz suçlamalarla kamuoyuna lanse eden Tahran yönetiminin, Aliyev’i de benzer bir perspektifle yansıtarak İran Türkleri nezdinde Azerbaycan’ın imajını zedelemeye çalıştığı görülmektedir. 
Türkiye ile Azerbaycan’ın bölgede artan nüfuzu ve kazanımlarından duyduğu kaygı nedeniyle etki alanını tehdit altında hisseden Tahran yönetiminin, bölgesel rakiplerine karşı sahada ve diplomaside saldırgan ve pervasız bir yaklaşım benimsediğini söylemek yerinde olacaktır. Dolayısıyla tarafların duruşlarını değiştirmesi gibi bir seçenek pek mümkün gözükmediğinden Tahran yönetiminin etnik bölünme söylemine dayanarak bölge ülkeleri nezdindeki tehdit rolünü pekiştirecek ve gerilimi daha da tırmandıracak girişimlerde bulunmasının şaşırtıcı olmayacağını belirtmek mümkündür.