Astana Görüşmelerinin 17. Turunda Öne Çıkan Gelişmeler

Astana Görüşmelerinin 17. Turunda Öne Çıkan Gelişmeler
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Astana Barış Süreci’nin 17. Tur Görüşmeleri, 21-22 Aralık tarihlerinde Kazakistan’ın başkenti Nur Sultan’da gerçekleştirildi. Suriye’deki krize çözüm bulmayı hedefleyen görüşmelerde; Astana Süreci’nin garantör ülkeleri Türkiye, Rusya ve İran’ın yanı sıra Esed rejiminin ve Suriyeli muhaliflerin temsilcileri de yer aldı. Zirvede Türkiye heyetine Dışişleri Bakanlığı Suriye Genel Müdürü Büyükelçi Selçuk Ünal, Rusya heyetine Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev ve İran heyetine Dışişleri Bakanı Siyasi İşler Danışmanı Ali Asgar Hacı başkanlık etti. Zirvede, Esed rejimini Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ayman Susan temsil ederken muhalifleri ise Ahmet Tuma temsil etti. Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilci Yardımcısı Khawla Mattar’ın da katıldığı zirveye Irak, Ürdün ve Lübnan’ın da gözlemci statüsünde katıldığı belirtildi. Zirve kapsamında taraflar arasında ikili ve çoklu toplantılar gerçekleştirildi. İki gün süren görüşmelerde; Suriye’deki mevcut durum, bölgedeki terör gruplarının varlığı, bölgeye insani yardımın ulaştırılması, Cenevre’deki Suriye Anayasa Komitesinin çalışmalarının yeniden başlatılması, mahkûmların değişimi ve tutukluların serbest bırakılması gibi birçok konu ele alındı.

İran Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada; zirvenin ilk gününde, İran ve Rusya heyetleri arasında yapılan görüşmede “İdlib ve güneydeki durum, anayasanın yedinci oturumunun oluşturulması, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırıları ve ABD’nin Irak ve Suriye’den çekilmesi” gibi konuların ele alındığı belirtildi. İran ve Türkiye heyetleri arasında yapılan görüşmelerde ise “karşılıklı çıkarlara dayalı yeni planların gözden geçirilmesi ve Astana Süreci’ni derinleştirme ve sağlamlaştırma ihtiyacı, Suriyeli mülteciler konusu ve bölgedeki DEAŞ faaliyetlerinin yeniden başlaması” gibi konuların ele alındığı ifade edildi. Ayrıca yapılan açıklamada bir sonraki Astana formatındaki zirvenin 2022’nin başlarında Tahran’da düzenleneceği ve devlet başkanları zirvesinden önce bir de dışişleri bakanları toplantısının yapılacağı ifade edildi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı da toplantının içeriğine ve gelecek görüşmelere dair açıklamalar yaptı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, diğer konuların yanı sıra Suriyeli mültecilerin ülkedeki güvenli bölgelere geri dönüşleri konusunun ele alındığı belirtildi. Açıklamada ayrıca “Taraflar, Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik güçlü taahhütlerini yinelemişler, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde sükûnetin korunmasının önemini vurgulamışlar ve sahadaki insani durumun düzeltilmesi için daha fazla çaba gösterilmesi konusunda mutabık kalmışlardır.” ifadelerine yer verildi. Aynı zamanda açıklamada PKK/YPG terör örgütleri ile mücadelenin devam edeceği vurgulanırken söz konusu terör örgütlerinin varlığı “gayrimeşru öz yönetim” olarak tanımlandı.

Rusya temsilcisi Lavrentyev yaptığı açıklamalarda; garantör ülkelerin, Suriye Anayasa Komitesi sürecini desteklediklerini belirtti. Özellikle esir takasında önemli gelişmelerin yaşandığını belirten Lavrentyev, “Son takaslardan biri, birkaç gün önce gerçekleşti. Her iki taraftan beşer kişiden takas yapıldı… Burada resmî sayılara yansımayan ancak yerel düzeyde çok sayıda takas işleminin gerçekleştiğinin altını çizmek istiyorum. Bu konuda Uluslararası Kızılhaç Komitesinin aktif katılımını bekliyoruz.” dedi. Lavrentyev ayrıca Türk ve İran heyetleri ile görüştüklerini ifade ederek “Görüşmeler, normal bir ateşkesin sağlanabilmesi için durumun istikrara kavuşturulmasıyla ilgiliydi. Bu hem İdlib ve güneyi hem de son zamanlarda çatışmaların yoğunlaştığının gözlendiği Suriye-Türkiye sınırı ve Suriye’nin kuzey bölgesi için geçerli.” dedi.

Görüşmelerden sonra yayımlanan 18 maddelik sonuç bildirgesinde; Suriye’nin toprak bütünlüğü, ülkedeki terör grupları ile mücadele, İdlib’de sükûnetin sağlanması ve bölgedeki insani durumun bir an önce düzeltilmesi gerektiği gibi temel konulara dikkat çekildi. Özellikle bildirgenin dördüncü maddesinde “ülkedeki terörün her türlüsü ile mücadele edilmesi gerektiği” vurgulanırken Suriye’nin kuzeydoğusunda terörle mücadele bahanesiyle oluşturulan ve meşru olmayan yönetim girişimlerinin reddedildiği kaydedilerek komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden bu ayrılıkçı terör gruplarına karşı durulması gerektiği ifade edildi. Bu bağlamda sonuç bildirgesinde “Fırat’ın doğusunda bulunan terör örgütlerinin varlığından ve eylemlerinden endişe duyulduğunun açıkça belirtilmesi”, Türkiye’nin zirve kapsamındaki etkin diplomasisini göstermektedir. Diğer taraftan bildirgede; İsrail’in, Suriye’deki saldırılarının doğrudan kınanması da İran’ın çekincelerinin dikkate alındığını göstermektedir. Nitekim geçtiğimiz günlerde İsrail ve Rusya arasında, İran’ın bölgedeki faaliyetlerinin ele alınması konulu görüşmeler yapılacağı söylenmiş ancak Rusya Dışişleri Bakanı tarafından İsrail’e yapılması planlanan ziyaret, somut bir neden gösterilmeden iptal edilmişti. İran’ın Suriye’deki konumu konusunda taraflar arasında fikir ayrılıklarının yaşanmış olabileceği gündeme gelmişken bu bildirgede “İsrail’in Suriye’de uluslararası hukuku ve bölge ülkelerinin egemenliğini ihlal eden, bölgedeki istikrar ve güvenliği tehlikeye atan askerî saldırılarının kınanması ve bu saldırıların durdurulması yönündeki çağrılar” Tahran’ın bu konuda özellikle Moskova nezdinde ciddi bir diplomasi yürüttüğü düşüncelerine kapı aralıyor.