Bağdat Zirvesi’nin Ardından İran’ın Irak ve Suriye Temasları

Bağdat Zirvesi’nin Ardından İran’ın Irak ve Suriye Temasları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Hurşit Dingil

28 Ağustos Cumartesi günü Irak’ın başkenti Bağdat’ta önemli bir zirve düzenlendi. “Komşu ve Bölge Ülkeler İş Birliği ve Dayanışma Zirvesi” olarak adlandırılan Bağdat Zirvesi’ne Türkiye’yi temsilen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katılırken ayrıca Katar Emiri Temim bin Hamad es-Sani, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi, Kuveyt Başbakanı Sabah Halid es-Sabah, Ürdün Kralı 2. Abdullah, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkan Yardımcısı ve Başbakanı Şeyh Muhammed bin Raşid el-Maktum, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Yusuf el-Useymin, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ve Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Nayif el-Hacraf olmak üzere bölgesel ve uluslararası seviyeden üst düzeyli katılım gerçekleştirildi. Zirvede bölgenin sorunları başta olmak üzere komşu ülkelerin iş birliği geliştirmesi ve ortaklık konuları ele alındı. Özellikle karşılaşılan ortak sorunlara ortak çözümler oluşturmak motivasyonuyla bir araya gelinen Bağdat Zirvesi, uzun bir süreden sonra bölgedeki gerginliği yumuşatmayı amaçladı. Bölgenin terör ve istikrarsızlıklardan arındırılması, ekonomik iş birlikleri ve bölgesel kalkınmanın teşvik edilmesi gibi gündemler, zirvenin öncelikleri arasındaydı. Yine Suriye, Yemen ve Lübnan’daki krizler de zirvenin gündeminde yer aldı. Zirveye bölgesel konular dâhilinde ayrışan ülkelerin katılması da bu anlamda bölgesel istikrarın sağlanması noktasında önemli bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Her ne kadar zirvede ülkeler kendi gündemlerini önceleyen diplomatik açıklamalar yapsa da ayrışan kutuplara iletişim ortamı sunan Bağdat Zirvesi, bölgesel anlamda tansiyonun düşürülmesi noktasında sergilenen gayretin somut bir sonucu olarak okunabilir.

Bağdat Zirvesi, İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ın katıldığı ilk bölgesel zirve olması açısından İran’ın yeni dönem dış politikasının kodlarını anlamak adına da önemlidir. Bu doğrultuda Abdullahiyan’ın bölgeye dair konular hakkında yaptığı açıklamalar ve sergilediği tutum; İran’ın bölgesel politikalarının geleceğine yönelik bazı ipuçları sunmaktadır. Öyle ki Abdullahiyan’ın söylemlerinde görülen bölge ülkeleriyle ekonomik iş birliğinin güçlendirilmesi, komşu ülkelerle iyi ilişkiler sürdürülmesi gibi anahtar ifadeler dikkat çekti.  Ayrıca Abdullahiyan’ın zirvedeki konuşmasını Arapça olarak yapması da yine bölgedeki Arap ülkeleriyle olan ilişkilerin öncelendiğini vurgular nitelikteydi. Abdullahiyan, Bağdat Zirvesi’ndeki konuşmasında, İran’ın yeni dönemde “dengeli, aktif ve akıllı” bir dış politika izleyeceğini söyledi. Bir diğer ifadeyle Abdullahiyan, İran dış politikasını bu üç anahtar kelime üzerinden tanımlamış oldu. Bununla beraber Abdullahiyan’ın, “Zirveye, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin katılması gerekliydi.” şeklindeki yakınması da İran’ın dış politika önceliklerinde Suriye’nin konumuna işaret etti. Ayrıca Bağdat Zirvesi’nin hemen ardından Suriye’ye giden Abdullahiyan, bu ziyaretiyle zirvedeki Suriye eksikliğini vurgulayarak İran’ın, Şam yönetimini bölgesel olarak şekillenen yeni sürece dâhil etmek konusundaki kararlığını göstermeye çalıştı. Bununla birlikte Suriye’ye gerçekleştirdiği ziyarette Suriye-İran iş birliğinin özellikle de ekonomik anlamda ikili ilişkilerin ilerletilmesi yönündeki açıklamalarıyla Abdullahiyan, bakanlığı döneminde İran’ın ekonomik öncelikler ve bölgesel iş birlikleri üzerine yoğunlaşan bir dış politika takip edileceği sinyallerini verdi. Öte yandan Reisi’nin sertlik yanlısı bir yönetim profili sunması, aynı şekilde yeni Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın da bu çizgiye uyum sağlaması, “direniş ekseni” etrafında şekillenecek olan iş birlikleri ve koordinasyonun da bu dönemde ön plana çıkacağı düşüncesini beraberinde getirdi. Nitekim Abdullahiyan, Suriye ziyaretinde Suriye’yi “direniş ülkesi” olarak nitelendirerek ABD yaptırımları karşısında ortak bir direniş sergilemenin önemli olduğunu vurguladı.

Abdullahiyan’ın Bağdat Zirvesi’ne katılmadan önce Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürüldüğü yeri ziyaret etmesi de direniş ekseninin yeni dönem dış politikasındaki yerine işaret etmektedir. İran’ın yeni Dışişleri Bakanı’nın hem Bağdat’taki hem de Suriye’deki açıklamalarından da anlaşılacağı üzere ekonomik iş birliklerinin ve komşu ülkelerle ekonomik ve ticari ikili ilişkilerin geliştirilmesinin yeni dönem İran dış politikasında istikrar arz eden bir hedef olduğunu söylemek mümkündür.

Tüm bunlar dikkate alındığında İran’ın yeni dönem dış politika hedef ve öncelikleri de açıkça anlaşılmaktadır. Özetlemek gerekirse Tahran’ın; ekonomik iş birliklerinin ve ticari ilişkilerin artırılmasını hedefleyen bir dış politika stratejisi ile bölgesel politikalarını belirleyeceğini, yeni dönemde direniş ekseni iş birliği ve koordinasyonuna da önem vererek bir dış politika siyaseti izleyeceğini söylemek mümkündür.