Çin’in İran’ın Uranyum Zenginleştirme Kararına Tepkisi

Çin’in İran’ın Uranyum Zenginleştirme Kararına Tepkisi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Donald Trump’ın maksimum baskı politikası kapsamında artan ABD yaptırımlarını gerekçe gösteren İran, 1 Ocak 2021 tarihinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna (UAEK), yakında mevcut %4,5’lik uranyum zenginleştirme seviyesini %20’ye çıkaracağını bildirmişti. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, UAEK’yi bilgilendirdikten sonra İran’ın %20 uranyum zenginleştirmeye başlamaya hazır olduğunu söylemişti. Zenginleştirme emri verildiğinde bunu hızlı bir şekilde yerine getirebileceklerini söyleyen Salihi, yalnızca hükûmetin son hamlesini beklediğini belirtmişti. 4 Ocak Pazartesi gününe gelindiğinde ise Hükûmet Sözcüsü Ali Rebii’nin, “Birkaç saat önce gazı enjekte etme süreci başladı ve ilk UF6 ile zenginleştirilmiş uranyum ürününe saatler içerisinde ulaşılacak.” sözleriyle %20 uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin başladığı resmen ilan edildi.

Trump Dönemi’nde uygulanan yaptırımların en can alıcı dönemlerinde, Tahran ile yaptığı çok boyutlu iş birliği anlaşmaları ile İran ekonomisine nefes olduğu söylenen Çin ise yaptığı açıklamalarda İran’ı, fevri hareket etmemesi yönünde uyardı. Nükleer Anlaşma’ya taraf Batılı ülkeler, söz konusu karardan dolayı doğrudan Tahran yönetimini hedef alsalar da Çin, 2015 Nükleer Anlaşması’nın ihlali anlamına gelen uranyum zenginleştirme kararının ardından 5 Ocak Salı günü ABD’yi de alınan karardan sorumlu tutarak taraflara sükûnet ve itidal çağrısında bulundu.

Pekin’in İtidal Çağrıları Ne İfade Ediyor?

Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, alınan kararın son derece kritik olduğu belirtilerek “Çin, diplomatik çabalara ve durumda bir değişikliğe alan açmak için tüm tarafları sakin ve itidalli olmaya, Anlaşma’nın taahhütlerine bağlı kalarak gerilimi tırmandırabilecek eylemlerde bulunmaktan kaçınmaya çağırıyor.” denildi. Çin tarafından yapılan açıklamanın Anlaşma’nın diğer üyelerine nazaran yumuşak kaldığı görülürken ABD’nin Anlaşma’ya geri dönmesi gerektiği vurgulandı. İran’ın doğrudan hedef tahtası yapılmasının aksine Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying, “Elimizdeki öncelikli görev, tüm tarafların ABD'yi kayıtsız şartsız Anlaşma’ya geri dönmeye ve ilgili tüm yaptırımları kaldırmaya zorlamasıdır.” diyerek gelinen noktanın ABD’nin suçu olduğunu ima etti.

Tahran yönetimi tarafından alınan kararın nedeninin ABD yaptırımları olduğu yönünde benzer bir açıklamanın da Moskova’dan gelmesi, Pekin ve Moskova arasında danışıklı bir süreç yönetmeye dair bir bilgilendirmenin gerçekleşmiş olması ihtimalini gündeme getiriyor. Zira Trump tarafından hedef tahtasına konulan Pekin’in özellikle ABD’yi ilgilendiren uluslararası siyasi meselelerde görünür olmaktan kaçındığı bilinse de son dönemde, ekonomik çıkarları söz konusu olduğunda sahneye çıkmaktan çekinmediği görülmektedir. Geçtiğimiz aylarda Tahran ile son zamanların en büyük anlaşmalarından birine imza atan Pekin’in, Kuşak ve Yol Girişimi ve ilgili ekonomik programları kapsamında İran’ın stratejik rolünü dikkate alarak Tahran tarafından alınan fevri kararların daha kötü sonuçlara yol açmasını önleme peşinde olması muhtemeldir. Zira enerji bakımından dış bağımlılığı gittikçe artan ve doğal gaz ihtiyacının yaklaşık %60’ını Orta Doğu ve MENA bölgesinden sağlayan Çin’in, enerji güvenliğinin sağlanması adına Orta Doğu’da daha istikrarlı bir dönemin olmasını istemesi doğal bir durumdur. İran ise bu amacın gerçekleştirilmesindeki kilit ülkelerden biridir. Dolayısıyla Çin’in, yaptırımlara rağmen İran’ın en büyük ticari ortağı olduğu göz önüne alındığında Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan söz konusu stratejik açıklamaların daha iyi anlaşılması mümkündür. İran’daki ekonomik çıkarlarını korumak adına İran ile ABD arasındaki gerilimi kendi lehine kullanma konusunda çok temkinli davranan Pekin, artan petrol talebi ve İran’ı Kuşak ve Yol Girişimi’ne dâhil etme çabası nedeniyle Tahran ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışıyor. Ancak son 2 yıldır zaten her alanda ABD’nin eleştirileriyle karşı karşıya kalan Çin’in, İran nedeniyle Washington ile herhangi bir anlaşmazlığa düşmekten kaçındığına da dikkat çekmek gerekiyor.