Düşünür Muhammed Rıza Hekimi Vefat Etti

Düşünür Muhammed Rıza Hekimi Vefat Etti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da ilahiyat ve felsefe alanında; düşüncesi, eserleri ve etkisiyle ün kazanan Muhammed Rıza Hekimi, 22 Ağustos Pazar günü 86 yaşında vefat etti. Ölüm sebebi kalp krizi olarak belirtilse de Hekimi’nin, geçtiğimiz günlerde atlattığı koronavirüs hastalığının devam eden etkilerinden dolayı vefat ettiği aktarıldı.

Hekimi, 1935’te Meşhed’de doğdu. Aslen Yezd’e bağlı Erdekanlıdır. 1941’de temel eğitime başladı. Eğitim hayatını, 1947’de Horasan İlim Havzasına kaydolarak dinî eğitim alanında 20 yıl boyunca sürdürdü. Muhammed Taki Edib Nişaburi, Mücteba Kazvini Horasani, Muhammed Hadi Milani, Ahmed Müderris Yezdi, İsmail Nücumyan, Ebulhasan Hafızyan ve Hacı Han Muhayyiri gibi isimlerden ders aldı. Dinî eğitimle beraber Arapçasını da iyi derecede geliştirdi. İlgi duyduğu edebiyat alanında hayatı boyunca kalem oynattı. Din alanında üst düzey eğitim almasına rağmen dinî kıyafet giymedi ve modern giyim tarzını benimsedi. Çoğu kitap çalışması olan; ilahiyat, felsefe ve edebiyat alanında yaklaşık 50 yazılı esere imza attı. İki eseri, Batı Güneşi ve İslam Bilim Tarihi adıyla Türkçeye tercüme edildi. Bir İslam ansiklopedisi olan el-Hayat eseri ise İran sınırlarını aşarak tüm İslam dünyasında ün kazanmış en önemli çalışmalarındandır.

Hekimi, “Mekteb-i Tefkik” adı verilen düşünce akımının en önemli temsilcilerindendir. “Maarif Mektebi” ve “Meşhed ekolü” olarak da bilinen bu akımın en önemli özelliği aklı, din alanına müdahale ettirmemesidir. Bu akıma göre din ve kutsal metinler, akılcı çıkarımlarla hiçbir şekilde uyuşmaz; aksine çoğu kere birbirlerinden tam manasıyla ayrıdır. Tefkik ekolü, bir yandan beşerî veya iç içe girmiş anlam ve kavramlar, diğer yandan ilahi ve semavi halis maarif arasında fark bulunduğunu savunur. Kur’an, delil ve irfan şeklindeki üç epistemik yöntemin birbirinden ayrılmasını, akli ve irfanî ilimlerden yararlanarak dinî metinleri tevil etmekten kaçınmak gerektiğini vurgular.

1960’ların Pehlevi Dönemi’nde henüz öğrenciyken Meşhed medreselerinde o gün yaygın olan Necef’teki taklit mercilerini takip etme geleneğinin aksine Kum’da ikamet eden Ayetullah Humeyni’nin yanında durmayı seçti. Üstelik bu tarafgirlik onu izlemekle sınırlı kalmadı ve genç Hekimi, hocası Mücteba Kazvini’yi de Ayetullah Humeyni’nin safına geçmeye ikna etmeye çalıştı. Onun bu çabaları sonucu Kazvini ve Meşhed’deki diğer bazı din adamları Kum’a giderek Ayetullah Humeyni’yle görüştü.

Hekimi, Meşhed’de oturduğu sırada Ali Şeriati’yle yakın irtibat içerisindeydi. Bu yakınlık o derece derindi ki Şeriati, vasiyetinde kendisinden sonra eserlerinde yapılacak müdahale yetkisini Hekimi’ye bıraktı. Hekimi, 1966’da Tahran’a geçti. Tahran’dayken Murtaza Mutahhari ve Muhammed Taki Caferi gibi ilahiyat ve felsefe alanında öne çıkan din adamlarıyla yakınlık kurdu.

1979 Devrimi’nden önce İslamcı hareketin önemli düşünce figürlerinden olan Hekimi, Pehlevi yönetiminin güvenlik güçleri tarafından faaliyetlerinden dolayı takibe alındı. İslamcı bir düşünür olmasına rağmen gerek yenilikçi yaklaşımı gerekse felsefe ve edebiyat merakı gibi kişisel tutumu nedeniyle sol ve seküler görüşlü muhalif isimlerle de irtibattaydı. Bundan dolayı iki farklı kesim arasında köprü rolünü üstlendi. Devrim’den sonra Humeyni liderliğindeki İslamcı hareketin iktidara gelmesi, devlet görevlerinde bulunmasının önünü açmasına rağmen aktif siyasetten uzak durarak hayatını bilimsel çalışmalara adadı. Hekimi’nin hayatı boyunca tüm dinî, felsefi ve edebî çalışmalarında merkezî konumda olan konu, adalet kavramıdır. Bu nedenledir ki İran’da “allame”, “üstat” ve “tevhidin koruyucusu” gibi kendisine addedilen unvanların yanı sıra “adaletin bilgesi” lakabıyla da ünlenmiştir. Bu bağlamda Hekimi, 2002’de Küba Devrimi Lideri Fidel Castro’ya yazdığı mektupla gündeme gelmiştir. Eski İran Devrim Rehberi Ayetullah Humeyni’nin 1989’da dönemin Sovyetler Birliği Lideri Mihail Gorbaçov’a yazdığı ve İslam’a davet ettiği mektubu andıran 18 sayfalık bu mektupta Hekimi, Castro’ya adalet kavramının İslam’daki konumunu anlatmaktaydı. Castro’ysa verdiği kısa cevabında kendisini Küba’da ağırlamaktan memnun kalacağını belirtti.

Hekimi de diğer düşünürler gibi fikir ve görüşlerinden dolayı eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin ünlü düşünür Mustafa Melekiyan; Hekimi’yi, tefkik ekolünün görüşlerini benimsemekle suçlayarak kendisini sosyalist-Marksist bir yaklaşımla İslam’ı yorumlamaya çalışmakla eleştirmiştir. Hekimi’nin felsefe ve ilahiyat alanında mensubu olduğu ekolle ilgili savunduğu düşüncelerin doğal olarak yol açtığı tartışmalar dışında siyasi muhalifleri, kendisini İran’da “siyasal İslam”ın güçlenmesinde rol oynamak ve İran İslam Cumhuriyeti Devleti’nin meydana gelmesine fikrî zemin hazırlamakla eleştirmiştir. Ancak bu suçlamanın daha çok Hekimi’nin İran’daki olumsuz şartların ortaya çıkmasında sorumluluk payına sahip olduğunu öne çıkarmak amacıyla günümüzde ileri sürüldüğünü not etmek gerekir. Zira daha önceki satırlarda da belirttiğimiz gibi Hekimi, hayatı boyuncu ve özellikle Devrim’den önce hem İslamcı hem de seküler muhalifler başta olmak üzere her kesimin saygıyla karşıladığı bir isim olmuştur. Buna rağmen diğer bazı düşünürler gibi İran’daki mevcut şartların yaşanmasında kendisinin de payı olduğunun farkında olarak rahatsızlığını ifade etmekten geri durmamıştır. Bunun bir örneği Castro’ya yazdığı mektubunda kaleme aldığı şu ifadelerdir: “Biz kendimiz de henüz İslam’ın; siyasi, iktisadi, hukuki, içtimai ve insani kanunlarını ülkemizde hayata geçiremedik. Düşman ve onun yaptığı oyunlarla beraber içeride ve hatta devletin içinde olan bazı dünyaperestler yüzünden devlet gerçekten İslami olamamıştır…”. Başka bir örnekte devlet tarafından organize edilen Farabi Festivali’nde “Beşerî Bilimlere 50 Yıl Hizmet” adıyla kendisine verilen ödülü reddederek şu açıklamada bulundu: “Her zaman söylediğim gibi tekrar hatırlatmak isterim ki toplumumuzda fakirlik ve yoksulluk var olduğu müddetçe böyle festivallerin yapılması ön planda olmamalıdır.”

Bu tarz itiraz ve açıklamalara rağmen Hekimi’nin saygınlık ve ağırlığı, vefatının ardından Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin taziye mesajı yayımlayarak kendisinden “kadim dostum” diye bahsetmesini engellemedi. Hekimi; Şeriati ve Mutahhari gibi İslami Devrim’e düşünsel zemin ve altyapı hazırlayan kesimin son mensuplarındandı ve İran düşünce dünyasında özgül konuma sahip önemli bir isimdi. Buna rağmen ölümü ardından kendisi hakkında söylenenler arasında belki de onun en çok tercümeihâli olan ifade, İran Bilimler Akademisi İslami Araştırmalar Masası Başkanı Mustafa Muhakkik-Damad’ın mesajındaki şu cümlelerdir: “Hocamıza bugün şunu sorabiliriz. Yıllarca adaletin kurulması için yazdın, konuştun, çile çektin ve bağırdın. Acaba amacına ulaşabildin mi!”