Ekonomi Eksenli Güç Mücadelesi

Ekonomi Eksenli Güç Mücadelesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran, ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan çekileceğine ilişkin sinyallerin artmasından sonra zorlu bir sürece girmiş, ekonomik sorunların kıskacında kalan halk, ülkenin pek çok yerinde sokaklara çıkarak hükûmeti protesto etmiştir. Yaptırımlar altında ezilen İran ekonomisi için âdeta tek çözüm yolu olarak lanse edilen nükleer anlaşmadan ABD'nin tek taraflı olarak çekilmesiyle artan ekonomik sorunlardan sonra ülke içinde gözler, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve kabinesine çevrilmiş, hükûmetin ekonomi takımı âdeta hedef tahtasına konmuştur. Merkez Bankası Başkanının Ruhani tarafından görevden alınmasının ardından Ağustos ayında Çalışma Bakanı Ali Rabii ile Ekonomi ve Maliye Bakanı Mesut Kerbasiyan, riyalin aşırı değer kaybetmesi ve ekonomik durumun kötüye gitmesi gerekçe gösterilerek meclis tarafından gensoruyla azledilmiştir. Akabinde Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Çalışma Bakanlığına yerine geçici olarak Enuşirvan Muhsini Bendpey'i ve Ekonomi Bakanlığına da vekaleten bakan yardımcısı Rahmetullah Ekrami'yi atamıştır

ABD Başkanı Donald Trump'ın Eylül 2017’de nükleer anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamalar ve ülkede yıl sonuna doğru sosyoekonomik sorunlardan kaynaklı yaşanan gösteriler, riyaldeki değer kaybının hızlanmasına neden olmuştur. Hükûmetin döviz piyasasını düzenlemeye yönelik attığı adımların sonuçsuz kalması, uzun yıllardır dillendirilen kur rejiminin tekleştirilememesi, döviz piyasasına müdahaleyi ve piyasanın kontrolünü zorlaştırmış bu nedenle hükûmet, ilk adım olarak piyasaya müdahaleden ziyade birinci ağızdan demeçlerle piyasayı sakinleştirmeye çalışmıştır. Ancak hükûmet kanadından tansiyonu düşürmeye yönelik gelen açıklamalar; her gün bir yenisinin yaşandığı protestolar, nükleer anlaşmaya ilişkin belirsizlik ve ülke içindeki kötü ekonomik gidişat nedeniyle başta Devrim Rehberi tarafından olmak üzere hükûmete yönelik eleştirilerin artması gibi nedenlerle etkisiz kalmış, yönetime olan güvenin azalmasına sebebiyet vermiştir. Zira açıklamaların yetersiz kalmasından sonra Merkez Bankası tarafından Nisan ayı başlarında yabancı para birimleriyle ilgili bir dizi önlemi içeren bir tedbir paketi uygulamaya koyulmuştur. 10 Nisan 2018’de ilan edilen bu paketle ülkede var olan ikili döviz kuru rejimi tekleştirilerek sabit kur rejimine geçilmiştir. Uygulamaya koyulan bu paket ile 1 ABD doları 42.000 İran riyaline eşitlenerek sabitlenmiş ancak bu kurda meydana gelecek ufak artışların olabileceği İran Merkez Bankası tarafından açıklanmıştır. Nitekim 1 ABD doları 42.000 riyal de sabit kalmamış ancak az bir miktar artış göstermiştir. Bununla birlikte serbest kur oranı hükûmet tarafından feshedilmiş ve yetkili kurumlar dışındaki kurum ve sokaklarda faaliyet gösteren kişilerin döviz işlemlerinde bulunması ve yetkili kurumların da farklı oranlarda satış yapması yasaklanmıştır. Bu uygulamanın ardından 60.000 riyal seviyelerine çıkan dolar kurunda gözle görülür bir sakinleşme yaşanmış, sokaklarda faaliyet gösteren takasçılar âdeta ortadan kaybolmuştur. Ancak kısa bir süreliğine artışı yavaşlayan kurda, 9 Mayıs'ta Trump'ın ABD'nin nükleer anlaşmadan çekildiğini ve yaptırımların tekrar yürürlüğe gireceğini açıklamasıyla tekrar bir sıçrama yaşamıştır (Grafik 1).

 

Grafik 1: 1 Eylül 2017-1 Eylül 2018 İran Döviz Kuru* (1$=Tümen)

*: İran da kullanılan iki adet para birimi bulunmaktadır. Her ne kadar riyal daha sık kullanılsa da hükûmet 2017 yılında aldığı bir kararla resmî para birimi olarak tümeni kullanacağını açıklamıştır. Grafik tümen üzerinden çizilmiştir. Bir tümen 10 riyale eşittir. 

 

Merkez Bankasının uygulamaya koyduğu pakete karşın piyasanın ihtiyaç duyduğu dövizi sağlayamaması dahası sabit kur rejiminin üst düzey yetkililerin de içinde bulunduğu bir grup tarafından yolsuzluklara araç olarak kullanılması ve ülkedeki risk algısının artması, bu artış trendinin durdurulamaz bir hâl almasına neden olmuştur. Tahran Çarşısı'ndaki esnafın artan döviz kuruna ve hayat pahalılığına tepki olarak protestolara başlaması ve İsfahan, Kirmanşah ve Erak gibi şehirlerde sokak olaylarının yaşanması hükûmeti adım atmaya mecbur kılmıştır[1]. Söz konusu olaylar karşısında ekonomi takımının performansına ilişkin olumsuz beyan vermekten kaçınan ve riyalin değer kaybını yabancı basının propagandasının sonucu olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 25 Temmuz'da Merkez Bankası Başkanı Veliyullah Seyf'i görevinden alarak yerine Abdul Nasır Himmeti'yi getirmiştir. Fakat Cumhurbaşkanı Ruhani'nin sorunların kaynağına ilişkin açıklamaları ve Merkez Bankasının kuru düşürmeyi hedefleyen politikalarının ülkedeki yapısal sorunlar sebebiyle başarısız olması göz önüne alındığında bu kararın sorunun çözümünden ziyade muhalefeti sakinleştirmek adına yapıldığı gözlemlenmektedir. Zira MB Başkanının değiştirilmesine evirilen süreç, ülkede yaşanan ekonomik sıkıntıların yanı sıra meclisin muhafazakâr kanadından gelen baskıların bir sonucu olarak da değerlendirilebilir. Sürecin ilk adımı, Temmuz ayının ilk haftasında  Çalışma, Kooperatif ve Sosyal Refah Bakanı Ali Rabii hakkında gensoru hazırlanmasıyla başlamış ardından 200 milletvekilinin ekonomi yönetiminin değişmesi için imza toplaması ve hatta meclise sunulan gensorular işaret edilerek bazı vekillerin ekonomi takımında değişime gidilmediği takdirde meclisin gereğini yapacağına dair tehditleriyle devam etmiştir. Baskıların ardından İran Cumhurbaşkanı Özel Kalemi Mahmut Vaizi, kabine ve ekonomi yönetimine yönelik değişikliklerin gerçekleştirileceğini açıklamış ancak Hasan Ruhani, kabine değişikliğinin aksine görevden alınması istenen yetkililerden biri olan Bütçe ve Planlama Kurumu Başkanı Muhammed Bakır Novbaht'ın istifasını dahi kabul etmemiştir. Meclisin kabine değişikliğiyle tamamlanmasını beklediği süreç, sadece MB Başkanının değişmesiyle son bulmuştur. Ruhani'nin beklenen adımları atmaması meclisi harekete geçirmiş, Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesinden yaklaşık iki hafta sonra, 8 Ağustos'ta 129 milletvekilinin oyuyla “istihdamda yaşanan sorunlar, iş güvenliğinin olmaması, bakanlıkta üst düzey görevlerde gençlerden faydalanılmaması” vb. hususlar gerekçe gösterilerek Çalışma, Kooperatif ve Sosyal Refah Bakanı Ali Rabii görevinden azledilmiştir. 2013 yılından beri Ruhani ile birlikte çalışan Ali Rabii'nin azledilmesinin akabinde 26 Ağustos’ta, Ekonomi ve Maliye Bakanı Mesut Kerbasiyan da 137 vekilin oyuyla görevden alınmıştır. Kerbasiyan'ın görevden alınmasının nedenleri arasında; “ülke ekonomisini idare edememesi, ekonomiyi örgütlemek için gerekli önlemleri almaması, ‘Direniş Ekonomisi’ne duyarsız kalması, döviz piyasasının etkin bir şekilde denetlememesi, ekonomi politikalarını netleştirmemesi, bankacılık faaliyetleri alanında hukuki görevleri, parlamentodan güven oyu alındığı zaman ilan edilen planları ve vergi sistemini adil bir şekilde uygulamaması” yer almaktadır.

Kerbasiyan'ın 2017 yılında göreve başladığı göz önünde bulundurulduğunda böylesine geniş bir alanda neredeyse bütün sistemi değiştirememekle suçlanması, kötü ekonomik gidişat için günah keçisi olarak seçildiği izlenimini uyandırmaktadır. Nitekim yukarıda bahsedilen sebeplerin çoğunun (bankacılık ve finans alanı başta olmak üzere) yapısal sorunlardan kaynaklandığı ve ancak güçlü reformlarla çözülebileceği uzun zamandır hem hükûmet yetkilileri hem de uzmanlar tarafından dillendirilmektedir. Bu sebeple görevden almaların ardında yalnızca ekonomik durumun değil aynı zamanda ülke içindeki güç mücadelesinin de yer aldığı düşünülmektedir. Bu açıdan bakıldığında reformistlerin direnmesine karşın muhafazakâr ve bağımsız vekillerin oylarıyla gerçekleştirilen aziller, Ruhani hükûmeti ve müesses nizam arasında güç mücadelesine dönüştüğü görülmektedir. Baskı sonucu gerçekleşmeyen kabine değişikliği meclis gücüyle yapılmıştır. Üstelik medyada yer alan yorumlardan bu mücadelenin devam edeceği anlaşılmaktadır. Zira Ruhani'ye 200 milletvekili tarafından yazılan açık mektupta imzası bulunan Tahran milletvekili Ebulfazl Suruş, Cumhurbaşkanına, Ekonomi Bakanı, Çalışma, Kooperatif ve Sosyal Refah Bakanı ile birlikte Sanayi, Maden ve Ticaret Bakanı son olarak Bütçe ve Planlama Kurumu Başkanının da görevden ayrılması gerektiğine dair meclis tarafından ültimatom verildiğini, bu isimlerin değiştirilmesine yönelik uzlaşma gerçekleşmezse, meclisin bu görevi ifa edeceğini belirtmiştir ve çok geçmeden iki bakan azledilmiştir. Ayrıca üçüncü isim olarak zikredilen Sanayi, Ticaret ve Maden Bakanı Muhammet Şeriatmedari hakkındaki gensoru tasarısı da 28 Ağustos itibariyle meclise sunulmuştur. Üstelik görevden alınan bakanların yerine yenilerinin atanması ve bunların meclisten güvenoyunu alması çetrefilli bir süreçtir. Her ne kadar Ruhani’nin ılımlı bir tutum sergileyerek muhafazakârların talepleri doğrultusunda atamalar yapması beklense de Cumhurbaşkanının baskılar ve istifalar karşısındaki tepkisiyle muhafazakârların direnci göz önünde bulundurulduğunda bu sürecin her iki taraf içinde zorlu olacağı anlaşılmaktadır.

Siyasi çekişmeler sonucu yapılan/yapılacak azillerin ekonomik sorunların çözümüne katkı sunmayacağı hatta sorunu daha da arttıracağı açıktır. Zira riyalin dolar karşısındaki aşırı değer kaybı, artan enflasyon sebebiyle halkın alım gücünün düşmesi, gerekli yatırımların yapılamamasından kaynaklı işsizliğin giderek artması gibi hususlar, yalnızca salt ekonomik parametrelerden değil aynı zamanda siyasi ve sosyal konjonktürden doğrudan etkilenen değişkenlerdendir. Bu sebeple de ekonomik sorunların aşılamaz hâle geldiği bir dönemde yönetimin reformist ve muhafazakâr elitler arasında bir siyasi çekişmeye sahne olması İran halkını, ülke dışında yaşanan olaylardan daha fazla etkileyecektir ve ülke içindeki siyasi çekişmelerin ekonomik parametrelere negatif bir şekilde yansıması kaçınılmaz olacaktır.


[1] 1979 devriminde şahın karşısında yer alan pazar esnafının dükkan kapatmaları ve  greve başlamaları, hükûmete ve rejime karşı tehdit olarak lanse edilmiş, yabancı basında yeni bir devrimin sinyalleri olarak algılanmıştır.