Erdoğan'ın İran Ziyareti ve 4 Ekim Ekonomik Kararları

Erdoğan'ın İran Ziyareti ve 4 Ekim Ekonomik Kararları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

1. Giriş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eylül ayında ABD dönüşünde açıkladığı ve çok önemli olarak nitelendirdiği İran ziyareti 4 Ekim Çarşamba günü bakanlardan ve danışmanlardan oluşan bir heyet eşliğinde gerçekleşti. Erdoğan Tahran’a geçerek hem Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile hem de Dini Lider Ayetullah Ali Hamenei ile görüştü. Bu ziyaretin en önemli gündem maddesinin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumu olduğu aşikârdı. Ancak yapılan açıklamalarda ekonomik alanda da önemli görüşmeler gerçekleştiği ve yeni kararlar alındığı duyuruldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle iki ülke arasındaki 30 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi, Tahran’da düzenlenen Türkiye–İran Yüksek Düzeyli İş Birliği Konseyi 4. Toplantısı’nın ana belirleyici maddesi olarak gündeme geldi. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 2012 yılında 21 milyar doların üzerinde bir performans göstermesi, 30 milyar dolar hedefinin belirlenmesinde büyük rol oynamış ancak ticaret hacmi bu tarihten itibaren beklenen artışın aksine düşmüştür.

Bu çalışmanın amacı 4 Ekim’de alınan kararların genel bir değerlendirilmesidir. Çalışmamızın ikinci bölümünde İran dış ticareti ve İran’ın Türkiye ile olan ticari ilişkileri hakkında genel bir arka plan sunulacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümündeyse 4 Ekim’de alınan kararlar hakkında genel bilgi verilecektir.

2. Rakamlarla İran’ın Dış Ticareti

İran’ın gerek ithalâtı ve gerekse de ihracatı 2011 yılından sonra dramatik bir şekilde azalmıştır. Bu azalışta en temel sebep, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından İran’ın nükleer faaliyetlerini gerekçe göstererek uygulamaya koyduğu yaptırımlardır. Yaptırım kararları her ne kadar 2006-2007 döneminde alınmış olsa bile yaptırımların “ciddi anlamda” uygulanması, özellikle 2010 sonrası döneme rast gelmektedir. Başta ABD ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler olmak üzere birçok ülkenin yaptırımları uygulama konusunda “işi sıkı tutmaları” sonucunda özellikle 2012 sonrasında İran dış ticareti, iyiden iyiye kötüye gitmiştir.

İran’ın P5+1 ile Temmuz 2015’te imzaladığı ve Ocak 2016’da yürürlüğe giren anlaşma ile BM tarafından nükleer faaliyetleri sebebiyle uygulamaya konulan yaptırımlar kaldırılmıştır. Ancak 2015 yılının sonundan itibaren petrol fiyatlarında meydana gelen ciddi düşüş, İran’ın ihracatının toparlanmasını engellemiştir. Aşağıdaki grafikten (Grafik-1) takip edileceği gibi 2011 yılında artan petrol fiyatlarının da etkisi ile İran’ın ihracat gelirleri 130 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. 2012 yılında 90 milyar ABD dolarının altına düşen ihracat, 2015 yılında ise 41 milyar düzeyine gerilemiştir.

İran’ın ithalâtı ülkenin döviz gelirleri ile önemli miktarda irtibatlıdır. Dolayısıyla petrol fiyatları düşük seyrettiği sürece ithalâtta önemli bir artış olması beklenilmemektedir. Petrol fiyatları son iki yıldır varil başına 50 ABD doları civarında seyretmektedir. Irak’ta meydana gelen gelişmeler sebebiyle petrol fiyatları 55 ABD doları düzeyine yükselse dahi, uzun dönemde petrol fiyatlarının 2000’li yılların sonlarında yaşandığı gibi 100 ABD dolarının üzerine çıkması şu an olası değildir. Dolayısıyla yakın dönemde İran’ın petrol ihracat gelirlerinin çok büyük sıçrama yapması beklenilmemektedir.

P5+1 ülkeleri ile imzalanan nükleer yaptırımların kaldırılmasına yönelik anlaşmaya rağmen İran hâlen birtakım engellemelerle karşı karşıyadır. Özellikle ABD, İran’ı küresel finans sisteminden mahrum etmeye yönelik tutumundan geri adım atmamıştır. Ayrıca ABD İran üzerine uyguladığı birincil yaptırımlarda herhangi bir esnemeye gitmemiştir. Dünya finans sisteminin yönetiminin büyük oranda ABD Hazine Bakanlığı’nın kontrolünde olduğu düşünüldüğünde ABD’nin bu tutumunun İran’ı zorlamaya devam edeceği açıktır.

İran’ın ihracatının mal grupları bağlamında dağılımı incelendiğinde petrol, petrol yan sanayii ve doğalgazın önemli bir yere sahip olduğu gözlemlenmektedir. Grafik-2’de görüleceği gibi petrol, petrol ürünleri ve doğalgaz ürünlerinin, toplam ihracat içindeki payı 2016 yılı itibarıyla %65 düzeyindedir. Bu kalemlerin toplam içindeki payı, yıllar itibari ile dalgalanma göstermekle birlikte %60-65 bandında gerçekleşmektedir. Başta polimer olmak üzere kimyasal ürün, maden ve işlenmiş maden ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı %13 düzeyindedir. İran ihracatında diğer bir önemli kalem, demir filizi ve işlenmiş çeliktir. Bu kalemin toplam içindeki payı %3-5 bandında değişmektedir. Tarım ürünlerinin payı hayli düşüktür ve %1,5-2 bandında değişmektedir.

İran’ın ithalâtının alt kalemleri geniş bir yelpazede yer almaktadır ve çok sayıda ürün ithal edilmesi sebebiyle mal ya da mal gruplarının yüzdesel dağılımı ihracat kadar kolay yapılamamaktadır. İthalâtın alt kalemleri içerisinde 2016 yılı itibari ile en önde gelen 5 adet mal grubunun dağılımı şu şekildedir: (1) Binek otomobil, motorlu taşıt aksamları, telefon, hava pompası vb. gibi sanayi ürünleri (%13); (2) Sağlık cihazları ve ilâç gibi sağlık ürünleri (%9); (3) Tarım ürünleri (%6) ve (4) Altın (%3) şeklinde sıralanabilir.

Tablo 1: İran’ın İthalatının Ülkelere Göre Dağılımı (%)

 

2013

2014

2015

2016

1. Çin

21.99

33.45

32.18

35.86

2. Türkiye

6.57

5.34

6.61

10.75

3. G. Kore

7.02

5.73

6.78

8.04

4. Almanya

3.91

4.43

4.21

6.55

5. Hindistan

8.51

6.05

5.64

5.22

6. Brezilya

2.52

1.98

3.01

4.83

7. Rusya

1.83

1.82

1.84

4.07

8. İtalya

2.20

2.11

2.39

3.69

9. Fransa

1.03

0.83

1.13

1.73

10. Hollanda

0.55

0.70

0.92

1.70

Toplam İthalat (Milyar$) $)

63,8

72,8

55,4

46,2

 Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

2016 yılı itibariyle İran’ın toplam ithalâtı içerisinde ülkelere göre Türkiye, %10,8’lik pay ile ikinci sıradadır (Bakınız Tablo 1). Tablo-2’den görüleceği gibi İran’ın yaptığı ihracat bağlamında Türkiye, İran’ın üçüncü büyük pazarı durumundadır.

Tablo 2: İran’ın İhracatının Ülkelere Göre Dağılımı (%)

 

2013

2014

2015

2016

Çin

37.33

40.39

38.89

32.46

Hindistan

14.75

16.51

15.10

17.92

Türkiye

15.27

14.44

14.79

10.20

G. Kore

8.18

6.72

5.73

10.07

Japonya

10.19

9.07

7.89

7.23

Fransa

0.11

0.12

0.18

3.33

İtalya

0.27

0.86

1.26

2.52

İspanya

0.17

0.25

0.47

2.17

Yunanistan

0.07

0.01

0.03

1.79

Tayvan

1.67

0.60

0.82

1.60

Toplam İhracat (Milyar$)

68,0

68,1

41,2

46,1

 Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

3. İran-Türkiye Arasındaki Ticaretin Gelişimi

3.A. Yıllar İtibariyle İki Ülke Ticareti

Türkiye ile İran arasındaki dış ticaretin zaman içindeki seyri aşağıdaki tablodan (Tablo-3) izlenebilir. 1998-2017 yılları arasındaki genel eğilim ticarette bir artışa işaret etmektedir. 2012 yılında 22 milyar seviyesine yükselen iki ülke arasındaki ticaret, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın da işaret ettiği gibi son birkaç yılda 10 milyar ABD doları seviyesinde tıkandığı gözlemlenmektedir. 2012 yılında gerçekleşen rekor rakamın, ağırlıklı olarak İran’a uygulanan ambargoların doğrudan ve dolaylı etkilerinden kaynaklandığının altını çizmek istiyoruz. 2012 yılında gerçekleşen rakamlar, yapısal bir durumdan ziyade, İran’ın o dönemde içinde bulunduğu “arızi” gerekçelerden kaynaklanmaktadır.

İki ülke arasındaki ticaret son 20 yıl içerisinde oynaklık gösterse bile, 2002 sonrasındaki dönem dikkatle incelendiğinde dış ticaret hacminde gözle görülür bir artış trendi gözden kaçmamaktadır.

Tablo-3: Türkiye İran Dış Ticareti (Milyar ABD$)

Yıllar

İhracat

(A)

İthalat

(B)

Toplam

(A+B)

Yıllar

İhracat

(A)

İthalat

(B)

Toplam

(A+B)

2017 (*)

2.09

5.15

7.24

2007

1.44

6.61

8.05

2016

4.97

4.69

9.66

2006

1.07

5.63

6.70

2015

3.66

6.09

9.75

2005

0.91

3.47

4.38

2014

3.89

9.83

13.72

2004

0.81

1.96

2.77

2013

4.19

10.38

14.57

2003

0.53

1.86

2.39

2012

9.92

11.96

21.88

2002

0.33

0.92

1.25

2011

3.59

12.46

16.05

2001

0.36

0.84

1.20

2010

3.04

7.65

10.69

2000

0.24

0.82

1.06

2009

2.02

3.41

5.43

1999

0.16

0.64

0.80

2008

2.03

8.19

10.22

1998

0,19

0,43

0,62

 (*) İlk 8 aylık gerçekleşme

 Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

 

3.B. Ticareti Geliştirmeye Yönelik Adımlar

Son 20 yıl içerisinde Türkiye ile İran’ın arasındaki ticaretin geliştirilmesine yönelik bazı önemli anlaşmalar yapılmıştır. 2005 yılında imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, 2006 yılında imzalanan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve 2015 yılında yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması bunların en önemlileridir. Bunlardan Tercihli Ticaret Anlaşması, diğerlerine göre çok daha özel bir öneme sahiptir. Bu anlaşma ile yaklaşık 265 ürün için uygulanan gümrük vergilerinin, yaklaşık olarak %30 oranında azaltılması kabul edilmiştir.[1] Bunların 140 adeti Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği, 125 adeti ise İran’ın Türkiye’den ithal ettiği ürünlerdir. Tercihli Ticaret Anlaşması’nın kapsamının geliştirilmesi için müzakereler hâlen devam etmektedir.

Resmî anlaşmaların yanında, yakın dönemde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran İslâm Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerinde ticaret hacminin 30 milyarı aşmasına yönelik beyanda bulunduklarının altını çizmek gerekmektedir.[2]

3.C. 4 Ekim’de Alınan Kararlar

4 Ekim 2017’de Tahran’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ülkenin iktisadi münasebetlerinin geliştirilmesi amacıyla bazı somut adımlar atılması gerektiğini söylemiştir. Üst düzey katlımla gerçekleşen toplantıda bazı önemli konu başlıkları ele alınmıştır. Toplantıda iki ülke arasında bazı anlaşmalar imzalanmıştır.

Bu adımların başında sınır kapılarına ilişkin uygulamalar gelmektedir. İran-Türkiye sınırında Gürbulak, Esendere ve Kapıköy olmak üzere toplam 3 adet gümrük kapısı bulunmaktadır. Ruhani’nin yaptığı açıklamaya göre bu üç sınır kapısının ikisi hemen ertesi gün, biri de gerekli süreçler tamamlandıktan sonra olmak üzere 24 saat esasına göre çalışacak, karayolları iyileştirilecektir. Bu amaç doğrultusunda Türkiye Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile İran Ekonomik İşler ve Maliye Bakanlığı arasında mutabakat zaptı imzalandı. Gümrük kapılarının açık kalmasına ek olarak iki ülke da ticari taşımacılık ve gümrük engelleri ile ilgili adımlar atma konusunda da hemfikir olduklarını belirtti.

Ekonomiye dair ikinci önemli başlık ise iki ülkenin ticarette milli para birimlerini kullanması konusuydu. Bu konu daha önce Azerbaycan, Rusya ve İran için gündeme gelmiş, ancak o süreçte uygulanma aşamasında taraflardan bir adım atılmamıştı. Konuya ilişkin bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Ekonomik ilişkileri mevcut kur baskısından kurtarmak suretiyle yerli parayla alışveriş yapma sürecini hayata geçirme kararı verdik’ beyanında bulundu. Konuya ilişkin Mutabakat Zaptı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ile İran Merkez Bankası arasında imzalanırken, nihai anlaşmanın ilerleyen hafta sonunda tamamlanacağı belirtildi. Anlaşmada yerli para kullanımının kolaylaştırılması sebebiyle bankaların karşılıklı şube sayılarını arttırmaları ve finans sektörünü canlandırmak için Merkez Bankaları’nın ortak çalışmaları da yer alıyor. Fakat İran’da geçerli olan ikili kur sistemi, yerli para birimleriyle ticaret yapma uygulamasının açık bir şekilde anlaşılmasını engellemektedir. Bilindiği gibi İran’da var olan kambiyo rejimi sebebiyle, ülkede resmi ve piyasa olmak üzere iki farklı kur oranı mevcuttur. Bu sebeple para takasının hangi kur birimi üzerinden yapılacağı ya da başka bir oran ihtimalinde bu oranın nasıl belirleneceği konuları açık değildir.

Ele alınan bir diğer konu ise karşılıklı yatırımın geliştirilmesi ve kolaylaştırılmasıydı. İran’ın yatırıma ihtiyaç hissettiği alanların fazlalığı, İranlı bakanlar tarafından da sık sık dile getirilmektedir. Nükleer anlaşmaya rağmen yabancı doğrudan yatırımlarda meydana gelen artış henüz İran ekonomi elitlerinin arzu ettiği düzeyin son derece gerisindedir. Bunun bir nedeni İran’da yatırım yapmanın Türkiye’ye kıyasla hayli zor olmasındandır. Dünya Bankası önderliğinde yapılan ‘Doing Bussiness’ Araştırması’nda yer alan iş yapma kolaylığı sıralamasında İran, 190 ülke arasında 120. sırada. Bu sebeple Türk yatırımcıların İran’da karşılaştığı zorlukların azaltılması gerekmektedir. Konuya ilişkin açıklama yapan Cumhurbaşkanı Ruhani de altyapı ve taşımacılık konularında İran’ın yatırımcılara imkân ve destek sağlayacağını belirtti.

Bir diğer önemli konu da doğalgaz meselesidir. İran’ın yatırımlara ihtiyaç duyduğu alanların başında doğal kaynaklar gelmektedir. Hasan Ruhani’nin Türkiye’nin hem daha fazla doğalgaz talebini vurgulaması, hem de İran’ın bu alanda ihtiyaç hissettiği yatırımı yapmaya hazır olduğunu belirtmesi ve Recep Tayyip Erdoğan’ın da vurguladığı enerji sektöründeki iş birliğinin yoğunlaştırılması açıklaması, iki ülke arasındaki yatırım ilişkilerinin daha da güçleneceğini açıkça gösteriyor.


[2] Örneğin: 15 Nisan 2016’da yapılan Türkiye-İran 3'üncü Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) Oturumu; 20 Nisan 2016 İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. İslam Zirvesi.