Gerilim Tırmanırken 24 Haziran Yaptırımları

Gerilim Tırmanırken 24 Haziran Yaptırımları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD’nin nükleer anlaşmadan (Kapsamlı Ortak Eylem Planı-KOEP) çekilmesi ile İran’a yönelik askıya aldığı yaptırımlar Kasım 2018 itibari ile yeniden yürürlüğe girmişti. Geçici olarak ABD yönetimince 8 ülkeye verilen petrol muafiyetinin Mayıs 2019’da sona ermesi ile yaptırımların İran ekonomisine verdiği tahribatın giderek derinleştiği gözlemlenmektedir.

Trump’ın ABD’nin KOEP’ten çekildiğini açıkladığı Mayıs 2018’in hemen sonrasında yaptırımların olumsuz etkileri İran ekonomisinde hissedilmeye başlandı. 2018’in yaz aylarında başta petrol ithal eden ülkeler olmak üzere birçok ülke İran ile ticari ilişkilerini ciddi düzeyde azalttı. Yaptırım öncesi petrol ihracatı günlük 2,5 milyon varil düzeyinde iken yaptırımların henüz yürürlüğe girmediği Kasım 2018’den önce bunun 1,5 milyon varile düştüğü gözlemlendi. ABD tarafından verilen geçici istisna ile bir süre daha 1-1,3 milyon varil bandında seyreden petrol ihracatının Mayıs 2019’da muafiyetlerin sonlandırılması ile günlük 300-500 bin varil bandına düştüğü görülüyor. Yaptırımlar yalnızca petrol gelirlerini ve yabancı yatırımları etkilemekle kalmadı ham madde ve diğer ürünlerin ithalatını da ciddi sıkıntıya soktu. Ülkede hâlihazırda var olan ekonomik sorunların yaptırımlar nedeniyle içinden çıkılmaz bir hâl alması bu sorunların toplumsal hareketlere evirilme olasılığını giderek arttırıyor.

İran tarafı yaptırımlarla mücadeleyi “maksimum mukavemet” olarak kavramsallaştırmış durumda. Bu politikanın iç ve dış boyutu var. Maksimum mukavemet düzleminde içeride önemli bazı adımlar atıldı. Bu adımlardan en önemlisi kritik yerlere yapılan atamalar. Ülkede yakın dönemde önemli bazı kritik makamlara daha şahin isimlerin getirilmesi İran’ın artan baskıya nasıl tepki göstereceğine yönelik önemli ipuçları sunuyor.

Maksimum mukavemet politikasının ikinci yönü İran’ın uluslararası ilişkileri ekseninde incelenebilir. İlk yol diplomasi olarak öne çıkmakta. Diplomatik kanalları kullanmak suretiyle KOEP’e taraf olan ülkeler hedef alınıyor. Nükleer faaliyetlerin belirli bir süre askıya alınması karşılığında KOEP ile İran’a ekonomik anlamda ciddi taahhütlerde bulunulmuştu. İran tarafı ABD anlaşmadan çıksa dahi anlaşmada yer alan ekonomik faydanın en azından kısmen devamını istiyor. Somut anlamda İran bu ülkelerin başta petrol olmak üzere ticari faaliyetlerinin en azından belirli bir düzeyde devam ettirilmesini arzu ediyor. Şu ana kadar açıkçası bu alanda anlaşmada yer alan ülkelerin performansı oldukça kötü.

Maksimum mukavemet politikasının uluslararası ayağı ile ilgili ikinci unsur askerî alan. Ortadoğu’da bu alanda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip en önemli ülkelerinden birisi İran’dır. 40 yıldır üzerine çalışılan asimetrik savunma doktriniyle çok sayıda unsur geliştirilmiştir. Bu unsurlar arasında vekil güçler (proxy), füze sistemleri, denizde küçük ölçekli botlarla vur-kaça dayalı saldırı teknikleri gibi yöntemler yer almaktadır.

İran ekonomisinin giderek kötüye gittiği ve ayrıca zamanın İran’ın aleyhine işlediği birçok uzman tarafından dile getiriliyor. Uluslararası ilişkilerde diplomasiden istediğini alamayan İran tarafının gün geçtikçe agresifleştiği ve maksimum mukavemet kapsamında giderek askerî seçeneklere yöneldiği ve bu yönelişin günbegün ivmelendiği görülüyor. Bu ivmelenmeye ABD tarafınca şu ana kadar askerî bir karşılık verilmedi. Geçtiğimiz hafta Trump tarafından sınırlı bir askerî operasyon için karar verildiği ancak operasyona saatler kala bundan vazgeçildiği söylenildi. ABD’nin elindeki askerî olmayan seçenekler zaten hâlihazırda kullanıldığından yaptırım yelpazesinde aslında çok fazla alan da kalmamış durumda. Bu sınırlı alan çerçevesinde Trump 24 Haziran’da yaptırımın genişletilmesini amaçlayan bir karar açıkladı.

24 Haziran’da alınan kararın nedeni olarak diğer gelişmelerin yanında 20 Haziran’da İran hava savunma sistemlerinin değeri 120 milyon dolar olduğu söylenilen ABD’ye ait İHA’yı düşürmesi görülüyor. Bu karardan ABD'nin İran’ın hamlelerine karşı askerî seçenekleri masada tuttuğunu ve şimdilik yaptırım kapsamını genişleten bir karar ile yetinmeyi tercih ettiği anlaşılıyor.

24 Haziran’da alınan kararlar yaptırım kapsamındaki kişilere yenilerinin ilavesinden ibaret. Ancak bu kararın basında ciddi anlamda ilgi uyandırmasının önemli iki nedeni var:

  1. 24 Haziran’da alınan karar ile Devrim Rehberi Ali Hamenei ve Devrim Rehberliğine doğrudan bağlı olan kurumların yaptırım kapsamına alınması,
  2. 24 Haziran’da yayınlanan listede ismi olmasa da birkaç gün içinde İran Dışişleri Bakanı C. Zarif’in de yaptırım listesine eklenecek olması.

ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Finansal Varlıkları Kontrol Ofisi (Office of Foreign Asset Control -OFAC) Şubat ayında Devrim Muhafızları Ordusunu (DMO) ve orduda görev yapan bazı üst düzey komutanları 13224 Sayılı Başkanlık Kararı çerçevesinde yaptırım sistemine zaten dâhil etmişti. Trump 24 Haziran’da yukarıda zikredilen 13224 Saylı Başkanlık Kararı’na ilave hükümler getirildiğini söylemiş ve bu kapsamda aşağıdaki kişi ve kurumlar yaptırım kapsamına alınmıştır:

  • Devrim Rehberi Ali Hamenei ve Devrim Rehberliğine bağlı kurum ve kuruluşlar
  • DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tenegseri
  • DMO Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade
  • DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur
  • DMO Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 1. Bölge Komutanı Abbas Gülümşahi
  • DMO Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 2. Bölge Komutanı Ramazan Zirahi
  • DMO Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 3. Bölge Komutanı Yadullah Badin
  • DMO Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 4. Bölge Komutanı Mansur Ravankar
  • DMO Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 5. Bölge Komutanı Ali Ozma

İran ekonomisi yapısal olarak yabancı yatırım, petrol geliri ve ithal ham ve ara malına bağımlı bir ülke ve bunlar olmaksızın ayakta kalması zor gibi. Görülen o ki bu duruma dayanabilme kapasitesinin sınırlarına gelmiş durumda. Yaptırımlarla mücadelenin bu alanında (ekonomi cephesinde) hemen hemen her şey İran’ın aleyhinde seyrediyor. Maksimum mukavemetin uluslararası ilişkiler ayağını oluşturan diplomatik adımlar şu ana kadar işe yaramadı. İran’ın elinde son bir mücadele alanı olarak askerî seçenek kalmışa benziyor. İran ABD’nin kırmızı çizgisine şu ana kadar dokunmadı ancak küçük ısırıklarla ABD’yi sınıyor.

ABD tarafı şimdilik askerî seçeneği kullanmadı. Bu seçeneğin siyasi ve ekonomik maliyetleri bu opsiyona yönelmeyi şu ana kadar engellemişe benziyor. 24 Haziran’da ABD yönetimi yaptırım opsiyonunda bir düğüm daha attı. Ancak bu adımın ekonomi bağlamında ciddi bir karşılığı yok. Hedef alınan aktörler aslında yaptırım mekanizması içindeki diğer enstrümanlar ile zaten kuşatılmış durumda. Dolayısıyla ABD yönetiminin aldığı kararlar askerî müdahale seçeneğini kullanmamak için bir sembolik adım karakterinde.

Bu yaz Körfez bölgesinde bu “didişme” devam edeceğe benziyor ve açıkçası durumu tersine çevirecek bir alternatif ortaya konamadı. İki ülke arasında arabuluculuk yapacak ve tansiyonu düşürecek aktörler ya da mekanizmalar ufukta gözükmüyor.