Gerilimde Irak Sahnesi: Haşdi Şabi Üslerine Saldırılar

Gerilimde Irak Sahnesi: Haşdi Şabi Üslerine Saldırılar
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

20 Ağustos Salı günü Irak Balad’da Haşdi Şabi üssüne düzenlenen saldırı bu hafta bölgeyi en çok meşgul eden gelişme oldu. Salı günü düzenlenen saldırı yaklaşık bir ay içerisinde Haşdi Şabi üslerine düzenlenen dördüncü saldırı olarak kayda geçti ve sonrasındaki gelişmeler bölgesel gerilimi artırmaya devam etti.

İlk olarak 19 ve 28 Temmuz tarihlerinde Amirli ve Diyala’da ve sonrasında 12 ile 20 Ağustos tarihlerinde gerçekleşen Saqr ve Balad saldırılarında Haşdi Şabi’nin İran destekli unsurlarının silah depoları hedef alındı. Amirli saldırısından itibaren bahsi geçen saldırılarla alakalı birçok spekülasyon yapıldı. Öne çıkan en kritik iddia ise İsrail’in tıpkı Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da İran’ın vekil güçlerini hedef almaya başladığı oldu. Özellikle ilk saldırının İsrail tarafından iki ayrı F-35 uçağıyla düzenlendiği gündemde yer alsa da akabindeki saldırılarla birlikte daha çok kabul gören iddia üslerin “drone”lar aracılığıyla hedef alındığı şeklindeydi.

Tel Aviv’in Bozulan Sessizliği

İsrail tarafından, Tel Aviv’e yöneltilen İran ve vekil güçlerine karşı yaptığı hava saldırılarını Suriye’den Irak’a doğru genişlettiği şeklindeki iddiaları doğrulayan ya da yalanlayan herhangi bir açıklama gelmedi. Ancak Benyamin Netanyahu’nun salı günü Ukrayna ziyareti sırasında Irak’taki son saldırıları İsrail’in düzenleyip düzenlemediği sorusuna verdiği “İran hiçbir yerde dokunulmaz değil” yanıtı İsrail Başbakanı’nın saldırıları üstü kapalı bir şekilde üstlendiği şeklinde yorumlanabilir. Bunun akabinde Netanyahu’nun perşembe günü Kanal 9 İsrail’e verdiği mülakatta “İran’a karşı birçok bölgede harekete geçiyoruz. Güvenlik güçlerimize İran’ın planlarını önlemek adına gerekenleri yapmaları konusunda tam yetki vermiş bulunmaktayım” sözlerinin salı günü verdiği yanıta dair yapılan okumaları pekiştirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Haşdi Şabi’den İki Farklı Reaksiyon

Haşdi Şabi’nin saldırılarla alakalı bugüne kadar yaptığı açıklamalar değişkenlik göstermektedir. Irak ordusu bünyesinde faaliyet gösteren Haşdi Şabi, Amirli saldırısı sonrasında olayın bir “iç patlama” olduğunu ilan etmişti. Fakat iddialara göre ulus-ötesi operasyonlara katılan militanlara eğitim verilen ve Lübnan ve Suriye’ye transfer edilecek İran menşeli füzelerin bulunduğu başka üslerin de hedef alınması Haşdi Şabi idari kanadının iddialarını deyim yerindeyse çürüttü.

12 Ağustos Saqr ve 20 Ağustos Balad üssü saldırılarından sonra Haşdi Şabi’nin Dava Partisi’ne yakın bürokratik kanadının temkinli duruşuna bu kez organizasyonun liderlik kademesini domine eden İran’a yakın milis liderler meydan okumaya başladı. En dikkat çeken açıklama Balad Saldırısı sonrasında çarşamba günü organizasyonun “de facto lideri” olarak da tanımlanan Mehdi Mühendis’ten geldi. Mühendis açıklamasında “Saldırıların arkasında ABD’nin olduğunu ve patlamalardan ülkedeki ABD güçlerini sorumlu olarak göreceklerini” beyan etti.

Mehdi Mühendis patlamaların perde arkasına dair yaptığı açıklamalarda “ABD’nin Azerbaycan üzerinden İsrail’e ait 4 adet ‘drone’u Irak’ta bulunan üslerine transfer ettiğini ve Haşd Şabi üslerine saldırıların bu ‘drone’lar aracılığıyla gerçekleştiğini” iddia etti. Mühendis’in bu açıklamasından çıkarılan en kritik sonuç ise şemsiye organizasyonun saldırılardan temel anlamda Tel Aviv’den çok Washington’u mesul gördüğü oldu. Bununla birlikte Mühendis devam eden süreçte İran’a yakın Haşdi Şabi unsurlarının Irak’taki ABD üslerini hedef alacağını da bu açıklamayla ilan etti.

Haşdi Şabi Heyet Başkanı Falih Feyyaz’ın resmî açıklaması ise Mühendis’ten bir gün sonra geldi. Feyyaz’ın açıklamasının en önemli kısmı ise “Mühendis’in ifadelerinin Haşdi Şabi’nin resmî duruşunu temsil etmediğini” vurguladığı bölüm oldu. Feyyaz, genel anlamda Mühendis’in sert retoriğini yumuşatmayı hedeflerken saldırıları kimin düzenlediğine dair ülke adı vermekten kaçındı. Açıklamasında sık sık Haşdi Şabi Kuvvetleri Komutanı’nın Başbakan Adil Abdülmehdi olduğunu vurgulayarak deyim yerindeyse rövanş isteyen milis liderlere hükûmetin mutedil çizgisine yaklaşma çağrısı yaptı.

Irak Hükûmeti’nin Son Çıkmazı

Kırılgan Adil Abdülmehdi kabinesinin soruşturmalar sonrasında saldırıların yabancı güçlere ait “drone”lar ile gerçekleştirildiğini tespit ettiği ancak Irak’ın İran-ABD gerginliğinde nötr kalma çabalarının daha elzem hâle geldiği son aylarda bu konuda ciddi bir taraf olamayacağı iddia ediliyordu. Nitekim Abdülmehdi’nin Falih Feyyaz aracılığıyla Kataib Hizbullah ve Asaib Ehl il-Hak gibi şahin milis grupları dizginlemeye çalışırken salı günü gerçekleşen saldırıdan birkaç gün önce bütün askerî uçak ve “drone”lara Irak hava sahasını yasaklaması bu iddiaları doğrular nitelikte oldu.

Ancak hükûmet, perde önünde ve arkasındaki tüm çabalarına rağmen resmî olarak Irak Ordusu’nun parçası olan Haşdi Şabi gruplarının karargâhlarına art arda saldırı yapılmasını önleyememektedir. Bu bakımdan Hükûmetin hâlihazırda devam eden Haşdi Şabi’nin orduya entegrasyon sürecinde, entegrasyona direnen veya kendi entegrasyon modellerinde ısrar eden İran’a yakın gruplara karşı otoritesinin azaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu paralelde hükûmetin yeni gerilim sonrasında, İran destekli Haşdi Şabi gruplarına itidal karşılığında tanıyabileceği imtiyazların hem ABD hem de ülke içerisinde bulunan tam entegrasyon yanlısı Şii ve Sünni bloklarla arasının açılmasına neden olabilir.

ABD ve İran Nerede Duruyor?

Washington kanadı saldırıları bugüne kadar üstlenmezken 16 Ağustos tarihinde yaptığı açıklamayla Abdülmehdi hükûmetinin çizdiği hava sahası kullanım kararlarına tamamen uyduğunu ilan etmişti. Ancak ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun geçmiş açıklamalarında İsrail’in İran vekillerine saldırması durumunda nötr kalabileceklerini ima etmesi, Washington’un İsrail’in güvenliğini ABD-İran gerilimi üzerinden ele alan söylemleri ve son olarak Netanyahu’nun saldırıları üstü kapalı üstlenmesi ABD’nin tıpkı Rusya’nın Suriye’de yaptığı gibi İsrail’e Irak’ta saldırı düzenlemesi için “yeşil ışık” yaktığı şeklinde okundu. Nitekim son olarak perşembe günü isminin açıklanmasını istemeyen ABD’li iki diplomat da saldırıları İsrail’in düzenlediğini doğruladı.

İran kanadında ise saldırılara dair genel sessizlik devam ediyor. Bu sessizlikteki ısrarın en önemli nedenin ise Tahran’ın “saldırıları İsrail’in düzenlediğinin resmî olarak kabulü durumunda özellikle Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Güçleri’nden hızlı bir karşılık beklentisi” içine girileceğini düşünmesi olduğu söylenebilir. Bu bağlamda Lübnan Hizbullahı’nın İsrail’e karşı daha öncesinde düzenlediği gibi, İran’ın da Suriye ve Irak’taki vekilleri aracılığıyla kendileri için uygun bir zamanda karşılık verme seçeneğini göz önünde bulundurduğu ihtimaller dâhilindedir.

Tahran’ın son saldırılardan sonra Haşdi Şabi gruplarının siyasi kanadı aracılığıyla Irak hükûmetini İsrail ile yakınlaşmak istemekle suçlayacağı, hükûmete ülkedeki ABD üslerini kapatması ve Amerikan askerlerinin gönderilmesi konusunda baskılarını artıracağı ise yine muhtemel gelişmeler arasındadır. Özellikle İran destekli Haşdi Şabi gruplarının çarşamba gününden itibaren bu doğrultuda hükûmete baskılarını artırması tesadüf değildir. ABD’nin Haşdi Şabi unsurlarının tamamen yasa dışı ilan edilmesi isteği gibi Amerikan askerlerinin ülkeden hâlihazırdaki aşamada gönderilmesi ise, İran-ABD geriliminde tarafsız kalmak isteyen Irak için tabiri caizse uçurumun kenarı olan taraf beyanı anlamına gelecektir.