Hamenei’nin Açıklamaları Işığında Seçimler ve Zarif’in Siyasi Geleceği

Hamenei’nin Açıklamaları Işığında Seçimler ve Zarif’in Siyasi Geleceği
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Devrim Rehberi Ali Hamenei, 2 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve İran ulusal televizyonunda yayımlanan halka seslenişte; Hz. Ali’nin şehadeti, öğretmenler günü ve işçiler hakkındaki konulara değindi. Sonrasında, en çok merak edilen konu olan Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in bir hafta önce basına sızdırılan ses kaydında dile getirdiği hususlar ile yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve aday adaylıklarını açıklamış olanlar hakkında isim belirtmeden üstü kapalı mesajlar verdi. Son bir haftada yaşanan gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde Hamenei’nin söz konusu açıklamaları, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden süreçteki köşe taşlarını netleştirmiş oldu.

Sızdırılan ses kaydında, diplomasi ve saha arasında yaşanan kimi uyumsuzluklara işaret eden Zarif, sahanın ülke diplomasisini esir aldığını belirtmiştir. Zarif bununla da sınırlı kalmamış; ulusal kahramana dönüşen Kasım Süleymani’nin de Ruslarla iş tuttuğunu ve Rusya’nın, İran’ı Suriye’de nasıl bir kara gücü olarak kullandığından söz etmiştir. Bunun yanında Zarif, Nükleer Anlaşma’ya giden süreçte, İran’ın Batı’ya yanaşmaması ve kendi kontrolünden çıkmaması için Rusya’nın müzakereleri sabote etmeye çalıştığından açıkça bahsetmiştir. Bunların dışında, ABD ve bölgede yaşanan gelişmelerle ilgili düşüncelerini paylaşırken Dışişleri Bakanlığının ne denli pasifleştirildiğinin de altını çizmiştir. Birçok kimse tarafından bugüne kadar bu meyanda değerlendirmeler yapılmış ve bu iddialar resmî makamlar tarafından yalanlanmış olsa da bu defa ilk kez, devletin temsilcisi söz konusu iddiaların gerçekliğine resmiyet kazandırmış oldu.

Söz konusu kaydın, Zarif’in yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reformcu kanadın çatı adayı olacağı yönündeki savların tartışıldığı sırada sızdırılmış olması, Zarif için siyasi bir intihar niteliğindedir. Bazı yorumcular aşırı iyimser bir yaklaşımla bunun Zarif için bir seçim yatırımı olduğunu ileri sürse de bu bakış açısının temelsiz bir yaklaşım olduğu ve Zarif’in müesses nizamın kırmızı çizgilerini aştığı gerçeğini hafife aldığı söylenebilir. Nitekim Hamenei, dünkü konuşmasının sonlarına doğru Bakan’ı sert ifadelerle eleştirdi. Hamenei, Zarif’in yürüttüğü mantığın benzerine başvurarak Bakan’ı, düşmanın (ABD’nin) açıklamalarını ve iddialarını ülke içerisinde dillendirmekle suçladı. Ayrıca Dışişleri Bakanlığının dünyanın her yerinde olduğu gibi İran’da da sadece üst merciler tarafından belirlenen politikaların yürütücüsü olduğu ve Bakanlığın, ülke dış politikasını belirlemekle yetkili olmadığının altını çizdi. Sahanın diplomasiye baskın olmasına da açıklık getiren Hamenei, Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO) bağlı Kudüs Gücünün, Batı Asya’da proaktif bir rol üstlenerek pasif diplomasinin önüne geçtiğini ve bunu da üst mercilerin (kendisinin) yetkisi ve bilgisi dâhilinde gerçekleştirdiğini Bakan’ın kulağını çekercesine hatırlattı. Hamenei, hükûmetin Batı’ya yanaşma taraftarı olduğunu ima ederken Batı’nın da İran’ı yeniden kontrol altına almak için can attığının altını çizdi. Hamenei’nin açıklamalarının ardından Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) Sözcüsü Abbas Kedhüdayi Twitter hesabından paylaştığı mesajda, Devrim Rehberi’nin açıklamalarında yer alan kriterlerin, Cumhurbaşkanlığı aday adaylarını incelerken kendileri için yol gösterici nitelikte olduğunun altını çizdi. Bu açıklamalar ışığında Zarif’in aday adaylığı daha başlamadan bitmiş gözükmektedir.

Oysa yine dün, gün içerisinde Reformcu Koordinasyon Konseyi üyeleri bir araya gelerek kendi aday adaylarını belirlemeye çalıştı. Söz konusu toplantının ardından açıklama yapan Sözcü Azer Mansuri, reformcu cephenin öne çıkan aday adaylarını sıraladı. Sırasıyla Zarif 37, İshak Cihangiri (hâlihazırda cumhurbaşkanı birinci yardımcısı) 35, Mustafa Taczade (Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu duyurmuştu.) 32, Mesut Pezeşkiyan (hâlihazırda milletvekili) 25, Muhammed Rıza Arif 21 ve Muhsin Haşimi (hâlihazırda Tahran Belediyesi İl Meclis Başkanı) 20 kişinin önerisiyle öne çıkan ilk çatı adayken Şahinduht Mevlaverdi ve Zehra Şucai ise on birer öneri ile listede kendilerine yer buldu.

Listede yer alan isimlere bakıldığında Zarif’ten sonra en yüksek oy Cihangiri’ye aittir. Cihangiri, müesses nizamın “sakıncalılar listesi”nde yer almayan reformcu aday adayı seçeneklerinden biri olsa da sekiz yıl boyunca yürüttüğü cumhurbaşkanı yardımcılığı görevi sebebiyle ülkenin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik koşulların sorumlularından biri olarak görülmektedir. Bu bakımdan hükûmetin iki numaralı ismi olan Cihangiri, taban nezdindeki kredisini de tüketmiş gözükmektedir.

Üçüncü en yüksek oyu alan Taczade ise Hamenei’nin eleştirilerinin hedefindeki bir diğer isim olmuştur. Hamenei, Taczade’ye isim vermeden yaptığı göndermede onu, yerine getirilmesi mümkün olmayan vaatler vererek halkı kandırmaya çalışmak ve İran Anayasası’na ve İslam’a özde değil, sözde bağlı olmakla suçlamıştır. Taczade, açıklamalarında güvenlik başta gelmek üzere ekonomi ve dış politika gibi alanlarda etkisini bir hayli artıran ve şimdi de ülke siyasetini tamamen kontrolü altına almak amacıyla seçimlerde asker kökenli ve kendilerinden olan bir aday çıkarma amacındaki DMO’nun seçimleri kazanmasına engel olmayı ve onları kışlalarına geri göndermeyi vadetmişti.

Dördüncü sırada yer alan ve Türk kökenli olan aday adayı Pezeşkiyan’ın ademimerkeziyetçi yönetimi dillendirmesi kimi çevrelerce “ayrılıkçılık” yapmakla suçlanmasına neden olmuştur. Mütevazı bir şekilde yaşayan ve diğer birçok politikacı ile adayın aksine siyasi yaşamı boyunca herhangi bir yolsuzluk ve usulsüzlük ile suçlanmayan Pezeşkiyan, söz konusu suçlamaların esas alındığı herhangi bir engele takılmazsa reformcuların önde gelen aday adaylarından olacaktır. Pezeşkiyan’ın Türk kökenli seçmenlerin yanı sıra Kürt kökenli seçmenler nezdindeki itibarı, ona bu bölgelerden önemli bir oy potansiyeli sağlayacaktır.

Arif ise müesses nizamı incitmemek adına aşırı ihtiyatlı davranan bir politikacı olarak bilinmektedir. Bu bakımdan reformcu tabanın beklentilerini karşılamaktan uzak bir adaydır. Diğer yandan AKK’nin Anayasa’da cumhurbaşkanında aranan şartlar arasında yer alan “rical-i siyasi”nin tanımına dayanarak cinsiyetçi bir yorumla şimdiye kadar çeşitli dönemlerde başvuruda bulunan kadın aday adaylarını reddettiği düşünüldüğünde Mevlaverdi ve Şucai’nin de hiçbir şansının bulunmadığı söylenebilir.

On dört kişilik listede yer alan diğer aday adaylarından Muhammed Şeriatmedari, Mustafa Kevakibiyan, Muhammed Sadr, Abbas Ahundi, Mahmud Sadıki ve Sadık Harrazi gibi isimlerin, tabanda bir karşılığı bulunmamaktadır. Bu isimlerin reformcu kanadı seferber ederek sandık başına götürme potansiyelleri oldukça sınırlıdır.

Haşimi ise mevcut koşullarda müesses nizamın tolere edebileceği makul adaylar arasında bulunmaktadır. Devrim sonrası İran siyasal yaşamında en etkili aktörler arasında yer alan Haşimi Rafsancani’nin oğlu olan Haşimi, Rafsancani’nin büyük oğlu Mehdi ve kızı Faize gibi sistemi eleştiren çocuklarından ayrışarak Hamenei’nin hassasiyetlerini gözeten bir yol izlemiş ve sistem içerisindeki yerini korumaya çalışmıştır. Bu bakımdan aday adayı olması durumunda AKK engeline takılmama ihtimali yüksektir. Uzun yıllar Tahran metrosu genel müdürlüğü görevini yürüten Haşimi, 2017’den bu yana Tahran Belediye İl Meclisi başkanlığı görevini yürütmekteydi. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile eş zamanlı düzenlenecek olan yerel seçimlerde, cumhurbaşkanlığına aday olmak amacıyla yeniden aday olmamıştır.

Hamenei’nin konuşmalarında öne çıkan bir diğer husus ise seçime katılımı teşvik konusundaki vurgusudur. Hamenei, geçmiş dönemlerdeki gibi seçimlere katılımın şeri bir görev ve sorumluluk olduğunu hatırlatmak yerine bu kez sadece katılımın devletin temellerini güçlendireceğini belirtmekle yetinmiştir. Bu yaklaşım, son dönemlerde seçime katılım oranında yaşanacak olan kayda değer düşüşün müesses nizam tarafından kabul edilebilir bir durum olduğunu göstermektedir. Zira reformcu tabanda zaten var olan hoşnutsuzların yanında yukarıda adı geçen reformcu çehrelerin adaylıkları da reddedilirse seçime katılım oranının %50’nin altında kalması yüksek bir ihtimaldir. Nitekim buna benzer bir sonuç, Şubat 2020 Meclis Seçimlerinde yaşanmış ve katılım oranı Devrim’den bu yana ilk kez %50’nin altına düşerek %42,5 düzeyinde kalmıştı. Bu durum, beraberinde birtakım tartışmaları getirmiş olsa da ülkenin siyasal yaşamında herhangi bir sıra dışı gelişmeye sebebiyet vermemiştir. Dolayısıyla düşük katılımlı bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin de sonuç olarak ülkenin siyasi kaderinde herhangi bir temel olumsuzluk yaratmayacağı kanaati, müesses nizamda hasıl olmuştur. Öte yandan düşük katılımlı bir seçimde muhafazakârların seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Hamenei’nin; genç, hizbullahi (şahin) ve yeni soluklu bir cumhurbaşkanı ve iktidar vurgusu da dikkate alındığında reformcuların seçim mühendisliği ile devre dışı bırakılması veya oldukça sınırlı bir alanda siyaset yapması amaçlanmaktadır. Böylelikle Hamenei’nin son beş yıldır ülke yönetimini tek tipleştirme politikasının son ayağı olan yürütme erkinin de muhafazakâr kanadın kontrolüne geçmesi sağlanmış olacaktır.

Sonuç olarak İran siyasetinde son bir haftada yaşanan hızlı gelişmelerin neticesinde; 42 yıldır diplomasi alanında ülkeye hizmet eden ve reformcuların en güçlü potansiyel cumhurbaşkanı adayı olan Zarif’in siyasi kariyerinin noktalandığı ve Taczade gibi aday adaylarının politik duruşlarından dolayı sistem içerisinde yer bulamayacağı anlaşılmıştır. Cihangiri gibi bir adayın da Ruhani hükûmeti döneminde güvenilirliğini tükettiği ve tabandan gerekli ilgiyi görmeyeceği söylenebilir. Bu durum, Devrim Rehberi’nin işaret ettiği genç ve hizbullahi iktidarın şekillenmesinin önündeki bütün engellerin ortadan kalktığını göstermektedir.