Hamenei’nin Süleymani Sonrası İlk Konuşmasında Öne Çıkanlar

Hamenei’nin Süleymani Sonrası İlk Konuşmasında Öne Çıkanlar
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Devrim Muhafızları Ordusunun (DMO) yurt dışı faaliyetlerinden sorumlu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin 3 Ocak sabahının erken saatlerinde Bağdat Havalimanı’nın çok yakınında ABD tarafından öldürülmesi aniden dünyanın gündemine oturdu. Olaydan hemen sonra İranlı yetkililer Devrim Rehberi Hamenei başta olmak üzere “zor bir intikamdan” bahsederken ABD Başkanı Donald Trump sosyal medyada ABD bayrağını paylaşarak tepki vermedi. Sonraki paylaşımlarında Trump, ABD’nin bu saldırıyı bir savaşı başlatmak için değil aksine önlemek için yaptığını açıklarken bir yandan da İran’ı korkutmak adına ABD’nin dünyanın en gelişmiş silahlara sahip olduğunu vurguladı. Bu tehditleri takiben İran, 8 Ocak Çarşamba günü Süleymani’nin öldürüldüğü saate denk gelecek şekilde sabahın erken saatlerinde el-Harir ve Aynu'l-Esed olmak üzere ABD’ye ait iki üsse balistik füzelerle saldırı düzenledi. Akabinde İran Devrim Rehberi Hamenei bir konuşma gerçekleştirdi. Hamenei’nin bu konuşması aynı zamanda Süleymani’nin ölümünden sonraki ilk konuşması olması hasebiyle dünyaca yakından izlendi. Peki Hamenei bu konuşmasında neler söyledi?

Hamenei konuşmasının büyük bir kısmında Süleymani hakkında beyanlarda bulundu. Süleymani’yi “hem cesur hem de tedbirli” bir komutan olarak niteleyen Hamenei’ye göre Süleymani, sadece askerî alanda değil aynı zamanda siyasi alanda da bu özelliğini göstermişti. Süleymani’nin Batı Asya bölgesinde ABD’nin planlarını bozduğunu dile getirerek Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin’de yaptığı faaliyetlere değindi. Devamında Süleymani’nin yapmış olduğu faaliyetleri anlatmak için “O bana yaptıklarıyla ilgili rapor verirken ben kalben onu takdir ederdim. Ancak bugün ülke ve bölge için yaptıkları nedeniyle ona saygı duyuyorum.” ifadesini kullandı. Gene aynı şekilde ABD’nin dünyaya yalan söylediğini ancak Süleymani’nin mücadelesinin dünyanın gözünü açmasına ve bu yalanların ortaya çıkmasına neden olduğunu söyledi.

Konuşmanın bu kısmını yorumlayacak olursak; İran sosyolojisinde belli kişi ve olaylar sembolize edilerek halkın yönetilmesinde kullanılmaktadır. Bu bağlamda Hz. Hüseyin ve onun üvey kardeşi Abbas ile Kerbela Olayı ilk akla gelen unsurladır. Nitekim gençlerin İran’dan ve hatta diğer bazı ülkelerden gidip Suriye ve Irak topraklarında “direniş ekseni” adı altında savaşmalarını sağlamak bu semboller sayesinde kolaylaşmıştır. Şimdi ise Süleymani’den bu şekilde bir övgüyle bahsedilmesi onun hem ülke içindeki birliği sağlamak adına hem de direniş ekseni mücadelesi kapsamında İran’ın sıklıkla dillendireceği bir sembol hâline geleceğini göstermektedir. Nitekim şimdiden adına mersiyeler yazılıp tıpkı Abbas’ın Kerbela Olayı’nda alemdar* olarak anılması gibi direniş ekseninde de Süleymani, alemdar* olarak anılmaktadır.

Hamenei konuşmasının bir kısmında İran’ın Aynu'l-Esed ve el-Harir üslerine yaptığı saldırıya değinerek bu saldırının yeterli olmadığını, önemli olanın ABD’nin tamamen bölgeden çekilmesi olduğunu söyledi. Hamenei, ABD’nin adım attığı her yerde yıkım ve yoksulluğun meydana geldiğini işaret ederek Orta Doğu’nun bunun bir örneği olduğunu ileri sürdü. Saldırılardan hemen sonra yapılan konuşmada Hamenei, beklenenin aksine bu olayın üstünde fazla durmadan ABD’ye yönelik eski söylemlerini tekrar etti.

Hamenei, konuşmasının sonunda düşmanın doğru tanınması gerektiğini vurgulayarak düşmanın ABD, İsrail ve emperyalizm mekanizması olduğunu ifade etti. Emperyalizm mekanizması olarak ise emperyalizm güdümünde çalışan uluslararası kuruluş ve şirketleri işaret etti. Hamenei “Emperyalizmin düşmanlığı geçici değil, bunun tek ilacı kendimizi askerî, güvenlik, siyasi, ekonomik ve farklı alanlarda güçlendirmemizdir. ABD karşısında geri adım atmak büyük bir hatadır.” ifadelerini kullanarak İran İslami Şûra Meclisi ve Irak Parlamentosunun onayladığı yasaları doğru ve uygulanması gereken kararlar olarak nitelendirdi.

Sonuç olarak Hamenei’nin konuşmasına bakıldığında konuşma, yaşanan hadiselerden sonra beklenenin aksine oldukça normal ve olağan bir çerçevede gerçekleşti. Bu konuşma ve sabah saatlerinde yapılan saldırıda can kaybının olmadığını düşünecek olursak İran'ın ABD’yle rejimin bekasını tehdit edecek ciddi bir savaşa girmekten kaçındığını söylemek yanlış olmayacaktır. Fakat sayısı milyonlara varan ve sokaklara dökülüp intikam isteyen vatandaşları ikna etmek için sembolik de olsa bir karşılığın verilmesi gerekliydi. Diğer yandan ülke içerisinde sıkıntıların yaşandığı böylesi bir dönemde Süleymani’nin öldürülmesi, içerideki kitlenin birleşmesine ve yönetimin bu açıdan rahatlamasına neden olmuştur. Ancak konuşmalardan da anlaşılacağı gibi ne İran bölgedeki faaliyetlerinden vazgeçecek ne de ABD İran üzerindeki baskıları azaltacaktır. Başka bir ifadeyle Süleymani öncesi ABD-İran polemiği kaldığı yerden devam edecektir.

 

* Sancağı taşıyan kişi