Hayalle Gerçek Arasında Suriye’nin Yeniden İnşası

Hayalle Gerçek Arasında Suriye’nin Yeniden İnşası
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Suriye’deki askerî hareketliliğin azalmasıyla birlikte İran başta gelmek üzere Beşşar Esed’in müttefikleri elde ettikleri konumu ülkenin geleceğinde koruyamayacakları endişesine kapılmıştır. Esed’i iktidarda tutmak için ciddi harcamalarda bulunan İran İslam Cumhuriyeti, ne yolla olursa olsun ülkedeki nüfuzunu koruma çabasındadır. İran, Suriye’nin geleceğinde varlığını uzun vadede garantiye almak adına ülkenin yeniden inşası sürecine aktif bir şekilde dâhil olmak istemektedir. Ancak bunun önünde ciddi engeller vardır. Rusya Devlet Başkanı Putin ve Esed, İran’ın sürece katılımını engellemeye çalıştığı gibi muhtelif nedenlerle İran da Suriye’nin yeniden inşa sürecinde büyük bir rol alma gücüne ve imkanına sahip değildir.

Esed’in Meşruiyetini İade Etmek İçin Bir Araç Olarak Yeniden İnşa

Putin, Esed’in yitirdiği meşruiyeti ona tedrici bir şekilde iade etme ve dünyaya, Esed’in artık ülkeye hâkim konuma geldiği ve onunla iş birliği yapmanın zorunluluk olduğu mesajı vermeye çalışmaktadır. Moskova’nın Suriye’nin yeniden inşa sürecini hızlandırmaktaki hedefi, elinde bulundurduğu ekonomik imtiyazları korumanın yanı sıra Esed’in iktidarını sağlamlaştırmaktır. Moskova’ya göre Avrupa’nın mülteci krizinden kurtulmasının yolu, AB ülkelerinin Suriye’nin yeniden inşasına yardımcı olmasıdır. Buna rağmen Moskova’nın, ABD’yi ve Avrupa ülkelerini Suriye’nin yeniden inşası ve mültecilerin dönmesi konusundaki ikna çabası boşa çıkmıştır. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Rusya’nın teklifine “İran’ın desteklediği bütün güçler Suriye’yi terk etmediği müddetçe Amerika, bu ülkenin savaş sonrası yeniden inşası için bir dolar bile harcamayacaktır” şeklinde karşılık vermiştir. Amerika ve Avrupa; Suriye’nin yeniden inşasına yardımda bulunmak için siyasi sürecin başlamasını ve BM denetiminde genel seçimlerin yapılmasını şart koşmuştur. Moskova ise bu tutumun yeniden inşa sürecini siyasallaştıracağını ileri sürmektedir. Zengin Arap ülkeleri de İran’ın Suriye’deki kapsamlı varlığı nedeniyle Suriye ekonomisine katkı vermeye yanaşmamaktadır. Rusya’nın pek çok ülkeyi Suriye’nin yeniden inşasına katılmaya ikna etmek için atması gereken adımlardan biri İran’ın ülkedeki nüfuzunu azaltmaktır.

İran’ın Beklentileri ve Rusya ile Rekabet

İran’a göre artık Esed’in, müttefiklerini imtiyazlar vermek suretiyle ödüllendirme zamanı gelmiştir. İranlı yetkililer, Suriye’nin yeniden inşasını ABD yaptırımlarından doğan krizi aşmak için bir fırsat olarak görmektedir. Tahran yönetimi, Esed rejimi üzerinde sahip olduğu nüfuzu dikkate alarak, istedikleri anlaşmayı rejime dikte edebileceğini düşünmektedir. İran İslam Cumhuriyeti’nin Suriye’nin yeniden inşasına katılarak bu ülkede yaptığı harcamaları telafi edilebileceğine ilişkin konuşan ilk kişi, Devrim Muhafızları Ordusu eski komutanı ve Devrim Rehberi Hamenei’nin Başdanışmanı Rahim Safevi olmuştur. Safevi’ye göre Esed, bu harcamaları Suriye’nin petrol, doğal gaz ve fosfat kaynaklarıyla ödemeye hazırdır. Safavi, Rusya ile Suriye arasındaki 49 yıllık anlaşmaya ve bu anlaşmaya istinaden Rusya’ya verilen askerî üs ve siyasi-ekonomik imtiyazlara vurgu yaparak Esed hükûmetiyle uzun süreli siyasi-ekonomik anlaşmaların yapılmasını istemiştir. İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Siyaset Komisyonu üyelerinden Kerimi Kuddusi de Suriye’nin sahip olduğu önemli petrol ve doğal gaz kaynaklarına dikkat çekerek savaşta tahrip olan bölgelerin inşası karşılığında Esed’in söz konusu kaynakları İran’a teslim etmeye hazır olduğunu iddia etmiş ve “Suriyeliler, İran’da üretilen yapı malzemelerini AB fiyatlarından daha yüksek bir meblağa satın almaya hazırdır ve bu da İran genelindeki ekonomik durgunluk dikkate alındığında oldukça önemli bir meseledir” diye eklemiştir. Ne var ki İranlı yetkililerin ülkelerinin Suriye’de harcadığı paraları geri almakta olduğu yönündeki değerlendirmeleri büyük oranda bu İran kamuoyunu rahatlatmaya yönelik açıklamalardır.

Esed, yeniden inşa döneminde İran’ın Suriye’nin en büyük ekonomik ortağı olacağı vaadinde bulunmuşsa da İran’ın aktif bir şekilde Suriye’de bulunmaya devam etmesi hâlinde iktidarda kalmasının imkânsız olduğunu bildiği için pratikte Tahran’ın bu ülkedeki varlığına karşı engeller çıkarmaktadır. Anlaşılan o ki İran İslam Cumhuriyeti yetkilileri de verilen taahhütlerin sözde kaldığını ve Moskova’yı Tahran’a tercih eden Esed’in bir yandan da Körfez’deki Arap yatırımcıları kazanmaya çalıştığını anlamıştır. İran’daki siyasi elitlerin, Suriye’nin yeniden inşasına ortak olmaya hazır olduklarını sürekli dile getirmesi, Tahran’ın Suriye’nin yeniden inşasında şimdilik dikkat çekici bir pay alamadığını göstermektedir. Nitekim İranlı Milletvekili Behruz Bünyadi, 26 Haziran 2018’de yaptığı açıklamada Rusya ile Suriye arasındaki yakınlığa ilişkin dikkat çekici ifadeler kullanmış ve Esed’in “utanmadan” Putin’le daha uyumlu hareket ettiğini savunarak “çok geçmeden bu iki siyasi aktör kendi çıkarları doğrultusunda Netanyahu ile Trump için bizi feda edecektir” ifadelerini kullanmıştır.

İran basını, son aylarda defalarca Suriye iç savaşında ciddi masrafa giren İran’ın, savaş sonrası muhtemel kazanımları başkasına kaptırmaması gerektiğinin altını çizmiştir. Dahası basında Suriye’nin yeniden inşası konusunda Tahran’ın Rusya tarafından devre dışı bırakılması konusunda uyarılar yapılmıştır. Tabnak websitesi İran’ı Rus girişimcilerine nazaran Suriye pazarında geride kalmakla eleştirmiştir. Kanun gazetesinde de “Şam Pazarından İran’ın Payı: Hiç” başlıklı bir yazıda “İran’ın Suriye’de yaptığı ağır harcamalarından sonra bu ülkenin yeniden inşası konusundaki anlaşmalar Putin’in menfaatine yapılmaktadır. Yeniden inşa ve DEAŞ sonrası süreçlerde Esed’in İran’ı devre dışı bırakmasına müsaade edilmemelidir” diye yazılmıştır. Bir müddet önce de Merdum Salari gazetesi de İran’ın Suriye pazarındaki rakipleri olarak Rusya ve Çin’i zikretmiş ve fırsatın değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiş ve herhangi bir ihmalin bu büyük ve hazır pazarın kaybına neden olabileceğini yazmıştır.

İran’ın Hayalleri ve Gerçekler

İran, savaş bitmeden önce savaş sonrası için hazırlık yaparak diğer aktörler gelmeden önce Esed rejimine birtakım anlaşmalar dayatmak istemiştir. Bu bağlamda İran Ocak 2017’de rejimle beş iş birliği anlaşması imzalamıştır. Söz konusu anlaşmalar kapsamında Lazkiye’de bir elektrik santralinin inşası, Halep termik elektrik santralinin tamiri, Humus ve Deyrezor elektrik santrallerinin tamiri, üçüncü GSM operatörünün imtiyazı ve Suriye’nin doğusundaki fosfat madenlerinin işletimi İran’a verilecektir. Ayrıca tarım için 5.000 hektarlık bir alan ve doğal gaz ve petrol santrali inşası için de 1000 hektarlık bir arazi bu ülkeye tahsis edilecektir. Suriye limanlarında yatırım da bu anlaşmaların kapsamındadır.

Ekim 2018’de Mepna Elektrik Şirketi, Suriye Elektrik Üretimi Kurumu ile Lazkiye’de 540 megavatlık bir santralin inşası için bir anlaşma imzalamıştır. 411 milyon avro değerindeki bu anlaşmaya göre Lazkiye limanında bir kombine çevrim santrali ve bir doğal gaz intikal hattı inşa edilecektir.

Tahran yönetimi, kendi özel sektörünü de Suriye’deki iktisadi projelere ve özellikle ülkedeki yeniden inşa sürecine dâhil etmek istemektedir. Suriye Şehircilik Bakanı 15 Ağustos 2018’de İran’dan gelen ekonomi heyetiyle yaptığı bir görüşmede İranlı şirketlerin Şam, Halep ve Humus kentlerinde 30.000 daire inşa edeceğini bildirmiştir. Aynı yılın Kasım ayında İran’da inşaat, petrol ve demir üretimi sektöründe faaliyet gösteren 180 şirketi temsilen bir heyet, Suriye’yi ziyaret ederek bu ülkede yapı malzemeleri üreten fabrikaların kurulması teklifinde bulunmuştur. Söz konusu “özel” şirketlerin birçoğunun “Sazman-ı Müstazafân”’ın (Fakirler Kurumu) çatısı altında faaliyet yürüttüğü ve Devrim Muhafızları ve Devrim Rehberi’nin denetiminde olan kurumlara bağlı olduğu belirtilmelidir.

Uzun süredir Akdeniz’e ulaşma hedefinde olan İran, demir yolu vasıtasıyla bu hedefini gerçekleştirme çabasındadır. Bu doğrultuda inşa edilecek Şelemçe-Basra demir yoluyla İran demir Irak’a ve oradan da Lazkiye limanına ulaşacaktır. Irak-Suriye demir yolu bağlantısı Lazkiye’den Halep’e, oradan Musul’a ve Bağdat’a daha sonra da Basra Körfezi yakınlarındaki Ümm-i Kasr limanına kadar uzanmaktadır. Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD askerlerinin bulunması bu hedefe bir engel teşkil etmekteydi ancak Amerikan askerinin çekilmesinden sonra bu hedefin gerçekleşmesinin önü açılmıştır. Söz konusu demir yolunun yapılmasıyla İran’ın Suriye’nin yeniden inşasındaki rolü daha büyük ve Akdeniz’e ulaşımı ve Hizbullah’a silah taşıması ise daha kolay olacaktır. Ancak bunca anlaşmanın imzalanmasından bir iki yıl geçmesine rağmen hâlâ birçok proje yürürlüğe girmemiştir. Örneğin iletişim ve bilgi teknolojileri alanında iş birliği yapmak üzere iki ülke arasında Ocak 2017’de yapılan anlaşmaya göre İran, Suriye’de 300 milyon dolar değerinde üçüncü bir GSM operatörü kurma imtiyazı kazanmışsa da bu projeye hâlâ başlanmamıştır. Sahil kenti olan Banyas’ta petrol ihracatı için bir liman yapımı ve keza “el-Eman” adında ortak bir bankanın kurulması da rafta bekleyen projeler arasındadır.

Son günlerde İran basınında, savaş öncesi Suriye’de günlük satışı 50-60 adet olan Saypa otomobil şirketinin satışlarının hâlihazırda üç-dört civarına indiğine ilişkin haberler çıkmıştır. İran’ın Suriye’de ne gibi zorluklarla karşılaşacağını gösteren bu dikkate değer düşüş, yaptırımlardan dolayı yedek parça taşımasının zor ve maliyetli oluşu, yüksek sigorta gideri ve benzer Rus ürünleriyle rekabet etmek zorluluğundan kaynaklanmaktadır. Yüzde sekseni İran Prayd şirketine, yüzde yirmisi de Suriye’ye ait olan Saypa üretim fabrikası 2009’da kurulmuş ve 2016’da ise birkaç yıllık aradan sonra yeniden üretime başlamıştır.

İran, Suriye pazarında ciddi zorluklarla karşılaşmaktadır. İran Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Hüseyin Silahverzi, Eylül ayında Suriye’yi İran ürünlerinin ithalatına sınırlamalar getirmekle itham etmiştir.  İki ülke arasında bir milyar dolarlık bir ticaret hacmi için uygun zeminin mevcut olduğuna işaret eden Silahverzi, İran’ın Suriye’ye olan yaklaşık 250 milyon dolarlık ihracatından duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirmiştir. İran-Suriye Ortak Ticaret Komisyonu Başkan Yardımcısı Ali Asgar Cumai de çeşitli zorluklar sebebiyle İran’ın, Suriye ekonomisinde yeterli hisseye sahip olamadığından bahsetmiştir. İran Ticaret ve Kalkınma Kurumu ise Şam yönetiminin inisiyatif almak yerine İran’dan yardım beklediğini ve ayrıca şirketlere olan borçlarını zamanında ödememesinin İran’la Suriye arasındaki karşılıklı ticareti zorlaştırdığını söylemiştir.

İran’ın Suriye’yi Yeniden İnşa Edecek Kapasitesi Var mı?

Birleşmiş Milletler, Ağustos 2018’de Suriye’nin yeniden inşasının maliyetini 400 milyar dolar olarak açıklamıştır. Esed ve müttefiklerinin Suriye halkına karşı yürüttüğü savaş birçok konutu, sağlık ve eğitim merkezini, devlet dairesini ve ayrıca ülkenin altyapısını büyük oranda yıkmıştır.

Rusya ile rekabet ve Esed’in İran’ı oyalaması gibi etkenlerin dışında Suriye’nin yeniden inşası konusunda İran’ın kapasitesinin yeterli olup olmadığı konusunda da ciddi tereddütler vardır. Zira bunun için İran’ın hâlihazırda sahip olmadığı olanaklara ve yüksek miktarda mali kaynağa ihtiyaç vardır. Suriye’yi yeniden inşa etmek için ekonomisinin normal koşullarında dahi yeterli kaynağa sahip olmayan İran’ın, yaptırım ve ekonomik krizle karşı karşıya olduğu bir dönemde bunu gerçekleştirmesi imkansızdır. İran’ın kendisi ciddi bir şekilde teknolojiye ve dış yatırımlara muhtaç bir durumdadır. Ülkedeki resmî haber ajansının raporuna göre ülke ekonomisini iyileştirmek adına İran, yıllık 43 milyar dolarlık bir dış yatırıma ihtiyaç duymaktadır ki ülkeye 2016 yılında gelen yabancı yatırım 5 milyar dolarla sınırlı kalmıştır. Parlamento raporlarına göre ülke genelinde 70.000’den fazla tamamlanmamış proje mevcuttur ve söz konusu projelerin tamamlanması için 500.000 milyar tümene ihtiyaç vardır. Böyle büyük bir bütçe bulunmadığı için binlerce proje yarım kalmıştır. İran İslam Cumhuriyeti, Suriye’de yatırım yapma imkân ve gücüne sahip olmadığından Devrim Muhafızları Ordusu, yeniden inşa sürecine katılması için özel sektöre baskı yapmaktadır. Devrim Muhafızları büyük olasılıkla sadece kârlı ve stratejik bölgelerdeki projelere katılacaktır. Fakat bugüne kadar Rusya, İran’ı kârlı projelerden uzak tutmayı başarmıştır. Diğer yandan bazı gözlemcilere göre İran, Esed üzerindeki nüfuzunu kullanarak Şam rejiminden alacağı bazı projeleri komisyon karşılığında Çinli şirketlere verebilir.

Sonuç

İran İslam Cumhuriyeti, Suriye’yi yeniden inşa etmek istemektedir. Ancak İran-Irak Savaşı’nın üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen İran’daki bazı bölgelerde hâlâ savaşın izlerini görmek mümkündür. Ülkenin Kirmanşah eyaletinde 2 yıl önce meydana gelen depremin yaraları henüz sarılamadığı için depremzedeler henüz çadır ve konteynerlerde yaşamaktadır. İran’ın Suriye’de yaptığı projelerden elde edeceği kârın Esed’i iktidarda tutmak için yaptığı harcamalara nispetle oldukça az olduğu öne sürülebilir. Esasen İran’ın hedefi Suriye’nin geleceğinde kendisine sağlam bir yer edinmektir.

Suriye’de siyasi çözüm gerçekleşmeden ülkede yeniden inşa konusundan bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle, ülkenin şimdiki durumu ve belirsiz geleceği dikkate alındığında yeniden inşa sürecinin zamanı henüz gelmemiştir denebilir. Bütün tarafların üzerinde mutabık kalacağı bir siyasi çözümden yana olmayan Esed rejimi ve müttefiklerinin, Suriye krizinin aşıldığı görüntüsünü verme çabalarının sonuca varma ihtimali zayıftır.