İç ve Dış Baskılar Ruhani’yi Köşeye Sıkıştırıyor

İç ve Dış Baskılar Ruhani’yi Köşeye Sıkıştırıyor
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Nükleer anlaşmanın devreye girdiği Ocak 2016'dan kısa süre sonra martta İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani nevruz vesilesiyle yayımladığı mesajda şu değerlendirmelerde bulunmuştu:

Milletimiz beraberce “Bercam”ı başarıya ulaştırmış, yaptırım zincirini kırmış ve zemini ekonomik canlılık için hazır hale getirmiştir.

Bankalara, finans sistemine, para birimine, petrole, petrokimyaya, sigortaya ve lojistiğe getirilen yaptırımlar ve bütün nükleer yaptırımlar kalkmış ve ortam halkımızın ekonomik faaliyeti için daha hazır hale gelmiştir. (...) Her zaman öncü olan milletimiz “2. Bercam”ı da başlatmıştır. 2. Bercam ülke içinde birlik, beraberlik ve barış ile başlayacak olan milli bir girişimdir.

“Bercam” nükleer anlaşmanın resmi adı olan Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın Farsça kısaltmasıydı. Göreve gelişinden bir süre sonra nükleer anlaşmayı imzalayan Ruhani dış politikada elde ettiği bu başarıyı iç siyasete de taşımayı tasarlamış ve buna “2. Bercam” adını vermişti. Bu tasarı en somut şekliyle 2009 Yeşil Hareketi'nin ev hapsinde bulunan liderleri Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi'nin serbest bırakılmasını içeriyordu. Ancak Ruhani, Devrim Rehberi Ali Hamaney başta gelmek üzere müesses nizamın direnciyle karşılaşınca geri adım atmak zorunda kalmıştı. Ruhani'nin sınavı bununla da bitmemişti. Mart'taki iyimser nevruzmesajından kısa süre sonra Donald Trump'ın ABD başkanı seçilmesi Ruhani'yi siyasi yol haritasının odağını oluşturan nükleer anlaşmadan etmişti.

Her şeye rağmen Ruhani Mayıs 2017'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci dönem için seçilmişti.

Her fırsatta nükleer anlaşmanın ülkesini “Venezuela benzeri” bir ekonomik yıkıma uğramak, savaş riski ve milli güvenlik sorunlarından kurtardığını savunan Ruhani, Trump İran'ı tahkir ve itham ettikçe köşeye sıkışıyor ve muhafazakar rakiplerince “düşman”a fazla güvenmekle suçlanıyordu. Trump Mayıs 2018'de ABD'yi anlaşmadan çekince Ruhani'nin etrafındaki çember daha da daraldı ve çok geçmeden kabinesi hedef tahtasına oturtuldu.

Ağustosta önce Ruhani'nin Çalışma Bakanı Ali Rabii sonra da Ekonomi Bakanı Mesud Kerbasiyan'ın bakanlıkları gensoruyla düşürüldü.

Hâlihazırda Sanayi Bakanı Muhammed Şeriatmedari hakkında da bir gensoru verilmiş bulunmakta. Şeriatmedari'yi başka isimlerin takip etmesi de kuvvetle muhtemel. Bu gelişmelerin ortasında bir süre önce 82 milletvekilinin imzasıyla soruları cevaplamak üzere Meclise davet edilen Ruhani 28 Ağustos sabahı gerçekleştirilen özel oturuma katıldı.

Döviz kuru, işsizlik, kaçakçılık ve ekonomik gerileme gibi konularda kendisine beş soru yöneltilen Ruhani'nin açıklamaları muhafazakarlarca ikna edici bulunmadı. Peki, bütün bunlar doğrudan Ruhani'nin cumhurbaşkanlığının sonunu getirecek bir sürecin habercisi midir?

Ruhani'nin Geleceği

Her ne kadar son dönemlerde bazı çevreler Ruhani'yi istifaya davet etse de en azından mevcut durumda İran Cumhurbaşkanının koltuğunun tehlikede olmadığı söylenebilir. Nitekim Ruhani'nin Meclisteki açıklamalarından bir gün sonra 28 Ağustos'ta Hamaney'in Cumhurbaşkanı ve kabine üyeleriyle yaptığı görüşmede sarf ettiği ifadeler bu durumu teyit etmektedir. Hamaney son bir senede hükümetin ekonomi alanında önemli başarılar kaydettiğini ifade ederek bir anlamda geçtiğimiz haftalarda görevinin başında kalarak işini yapması gerektiğini söylediği Ruhani'ye tekrar sahip çıkmış oldu.

Ancak Hamaney'in konuşmasında geçen özenle seçilmiş şu iki mesaj bu desteğin koşulsuz olmadığını da göstermiştir:

  • Ülkenin ekonomi yönetiminden sorumlu olanların kapasite, nitelik ve çalışmaları gece gündüz tanımayacak surette olmalı ve ekonomi, merkezinde yerli üretim olan “direniş ekonomisi” ekseninde yürütülmelidir.
  • Ekonomi, ciddi bir itina, cihat ruhu ve yolsuzluğa karşı eksiksiz ve sürekli bir mücadeleyle yürütülmelidir ki yargının müdahalesine gerek kalmasın.

Hamaney'in “direniş ekonomisi” dediği ve muhafazakarların büyük önem atfettiği anlayışla Ruhani'nin dünya ekonomisine entegre olma ve ülkeye doğrudan yabancı sermaye çekmeyi önceleme vurgusu arasında derin bir yaklaşım farkı vardır. Hamaney ülkenin en üst anayasal otoritesi sıfatıyla Cumhurbaşkanını ülkeye karşı dış baskının zirve yaptığı bir dönemde daha “devrimci” bir tavır takınmaya davet etmiş ve aksi bir eğilimin olası sonuçlarını işaret etmiştir.

Ruhani'nin ağustosta başlayan ve kasımda daha da sertleşecek olan ABD yaptırımlarının baskısı altında bu mesajı almak dışında bir şansı bulunmamaktadır.

Hamaney'in olası halefleri arasında adı geçen Ruhani'nin kendisini selefi reformcu Hatemi gibi meşru siyaset dairesinin dışında bulmak ya da ülkede bir hükümet krizine kapı aralamak istememesi normaldir.

Ancak bu tavrın uzun vadeli siyasi sonuçları olacağı kesin. 2000'lerin başında reform programı dönemin ABD Başkanı Bush'un İran'ı “şer ekseni” ülkesi olarak tanımlamasıyla büyük darbe alan Hatemi'den sonra benzer bir programla iş başına gelen Ruhani de Trump'ın İran'ı “dini diktatörlük” olarak ilan etmesi ve sonrasındaki yaklaşımları nedeniyle reform programından önemli tavizler verdi. Bu durumun sürmesi İran'da reformcu siyaset içindeki tartışmaları alevlendirecek ve bunun 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önemli sonuçları olacaktır.


Bu makale 01.09.2018 tarihinde Sabah Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/perspektif/serhan-afacam/2018/09/01/ic-ve-dis-baskilar-ruhaniyi-koseye-sikistiriyor