Irak’ta Yeni Dönem: Kazımi Hükûmeti

Irak’ta Yeni Dönem: Kazımi Hükûmeti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Başbakan Adil Abdülmehdi’nin ülkedeki kitlesel protestolar sonucu 29 Kasım 2019 tarihinde istifa etmesinin ardından Irak’ta beş aydır devam eden siyasi kriz ortamı, Mustafa el-Kazımi başkanlığındaki kabinenin Irak Meclisinde güvenoyu alması ile aşılmış gibi görünüyor. Muhammed Tevfik Allavi ve Adnan el-Zurfi’nin hükûmet kurma denemelerinin başarısızlıkla sonuçlanması siyasi blokların uzlaşı arayışını hızlandırmış, önceleri Süleymani ve el-Mühendis’in öldürülmesinde ABD’ye istihbarat sağlamakla suçlanarak İran destekli Fetih İttifakı tarafından veto edilen ve adaylığı engellenen Kazımi isminde nihayet bir uzlaşı sağlanmıştır.

Irak Meclisinde 6 Mayıs Çarşamba akşamı yapılan oturumda Kazımi kabinesinde aday gösterilen 20 bakandan 15'i güven oyu aldı. Ancak Ticaret, Adalet, Kültür, Tarım ve Göç Bakanları güvenoyu alamadı. Petrol ve Dışişleri Bakanlıklarının oylaması ise ertelendi. Başbakan Kazımi oylama sonrası yaptığı konuşmasında "Tüm siyasi aktörleri Irak'ın çıkarlarına hizmet etmek için ulusal bir program etrafında bir araya gelmeye çağırıyorum." diyerek önündeki en büyük zorluğun ekonomik, güvenlik ve sağlık sorunları ile karşı karşıya olan Irak’ta, krizlerden bıkmış bir halkı ABD veya İran gibi başka herhangi bir yabancı gücün çıkarları için değil ülke menfaatleri doğrultusunda hareket ettiğine ikna etmek olduğunu bildiğini gösterdi. Kazımi, birlik vurgusu yaparak ülkedeki krizlerin üstesinden gelmek için tüm taraflarla çalışmaya hazır olduğunu belirtti ve hükûmetinin “kriz değil çözüm hükûmeti” olduğunu vurguladı. Ayrıca şeffaf bir seçimin ve yolsuzlukla mücadelenin sözünü verdi.

Kabinesindeki bakanlıkları siyasi bloklara göre dağıtılmış olan Kazımi’nin hem içeride hem de dışarıda büyük sorunlarla baş etmesi gerekecek. Irak son dönemde sadece koronavirüs krizi ile değil aynı zamanda ağır bir ekonomik kriz ile de mücadele ediyor. Son dönemdeki petrol fiyatlarındaki aşırı düşüş bu durumu daha da kötüleştirdi. Dünya Bankasının tahminlerine bakılırsa Irak ekonomisi bu yıl sonuna kadar %9,7 oranında küçülmüş olacak. Öte yandan Irak sağlık sistemindeki donanım ve ekipman yetersizliğinden dolayı koronavirüs salgınının da ülkede ağır bir tahribata yol açmasından endişe ediliyor. Kazımi "Tarihimizde kritik bir aşamadan geçiyoruz. Irak; güvenlik, ekonomi, sağlık ve hatta sosyal olarak pek çok zorlukla karşı karşıya. Ancak bu zorluklar onlara karşı koyma kararlılığımızdan daha büyük değil." diyerek ülkedeki zorluklarla baş etme iradesini ortaya koydu. Ancak başarılı olup olamayacağını zaman gösterecek.

ABD ve İran Arasında Denge Arayışı

ABD ile yakın ilişkileriyle bilinen Kazımi’nin İran için de kabul edilebilir bir başbakan olduğu anlaşılmakta. El-Zurfi tecrübesi de göstermiş oldu ki İran’ın kabul etmediği bir ismin Irak’ta başbakan olması pek de mümkün değil. Dolayısıyla Kazımi ismini ABD-İran arasındaki zımni bir uzlaşının sonucu olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Ancak yeni dönemde de ABD-İran gerginliği Irak siyasetinde rol oynamaya devam edecek ve bu gerilimin seyri Irak’ı da doğrudan etkileyecektir. Hatta şu anda Irak iki ülke arasındaki gerilimin yüzleşme ve hesaplaşma alanıdır denilebilir. Bu nedenle İran destekli grupların Irak'taki ABD birliklerinin azaltılması veya geri çekilmesi için baskısı devam ederken ABD hedeflerine yeni saldırıların gelmesi sürpriz olmayacaktır. Böyle bir ortamda Kazımi içerideki kırılgan siyasi yelpazenin gereği denge siyaseti takip edeceği gibi kendisine hareket alanı açabilmek için de ABD ile İran arasında da denge siyaseti takip edecektir. Dış politikada atacağı adımlar da bu denge politikasının kendisine kazandıracağı alan kadar olacaktır. Bu açıdan Kazımi’den çok büyük bir dış politik açılım yapması beklenemez.

Kazımi hükûmeti için bir başka önemli görev de bu yıl haziran ayında ikili ilişkilerin geleceğini yeniden yapılandırmak için ABD ile görüşmeler/müzakereler yapmak olacak. Hatırlanacağı gibi 3 Ocak’ta Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’in ABD tarafından düzenlenen bir suikastla Irak’ta Bağdat Havaalanı'nda öldürülmesi üzerine 5 Ocak’ta Irak Meclisi yapılan olağanüstü oturumda oy çokluğuyla ABD ve diğer yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasına karar vermişti. Meclisten yapılan açıklamada, kararın uygulanması yükümlüğünün hükûmette olduğu belirtilmişti. ABD’nin çekilip çekilmeyeceği yönündeki tartışmalar devam ederken ABD'nin Irak hükûmetiyle stratejik müzakere başlatma kararı aldığı açıklanmış ve 5 Nisan'da Irak Dışişleri Bakanı Stratejik Çerçeve Anlaşması yapılmasına dair bir mektup aldığını duyurmuştu. ABD Bağdat Büyükelçisi Matthew H. Tueller'i kabul eden Abdülmehdi, iki ülkenin yararı doğrultusunda aralarında stratejik bir müzakere başlatılmasını memnuniyetle karşıladığını ifade etmişti. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise ABD'nin Irak hükûmetiyle stratejik müzakerenin başlatılması kararı almasının ardından Beyaz Sarayın haziran ayı ortasında Iraklı yetkililerle stratejik diyaloga başlayacağını açıklamıştı.

Henüz Kazımi hükûmetinde dışişleri bakanının belli olmaması ABD ile yürütülecek görüşmelerin hazırlığının büyük oranda Başbakanlık tarafından yapılacağı anlamına geliyor. Bir açıdan bu durum Kazımi’ye ABD ile doğrudan müzakere şansı sağlayacak. Dolayısıyla bu görüşmeler, ABD-Irak ilişkilerindeki birçok sorunu çözmek için iyi bir fırsat olabilir. Ancak Kazımi daha önce de ifade edildiği gibi ABD ile yürüteceği müzakerelerde içerideki dengeleri de gözetmek zorunda olacaktır.

Bölgesel İlişkilerin Geleceği

Kazımi hükûmetinin Irak'ın Orta Doğu'daki diğer bölgesel güçlerle ilişkisi konusunda da önemli kararlar alması beklenebilir. İran’ın ekonomik krizin ortasında karşılaşacağı jeopolitik zorluklar Bağdat’ın Riyad ile daha iyi ilişkiler geliştirmesinde ve ekonomik ortaklıkları genişletmesinde fırsat olabilir. Ayrıca ABD ile İran arasında kurulacak bir denge Bağdat’ın Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri ve Arap dünyasıyla ilişkilerinin seyrini olumlu etkileyecektir.

Bilindiği gibi Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilim Bağdat'ın bölgesel ilişkilerini belirlemekte önemli bir faktördür. Bu noktada Riyad, Irak'ta İran'a karşı duyulan memnuniyetsizliği de kullanarak Irak'la ilişkilerde önemli adımlar atabilir.

Sonuç

Başarısız devlet (failed state) olarak nitelendirilebilecek Irak’ta Saddam Hüseyin’in yıkılması sonrası meydan gelen ani anarşi ile ülke siyasetinde oluşan güvensiz ortam, güvenlik vaadinde bulunan yerel/etnik/mezhebi siyasi hareketleri ön plana çıkarmıştır. Siyasî sürecin en belirgin özelliklerinden biri olan etnik ve mezhepsel çekişmeler Irak’ın kronik sorunu hâline gelerek 2003’ten bu yana ülkede bitmek bilmeyen siyasî ve güvenlik krizlerinin de temel nedeni olmuştur. Irak’ta mezhep boyutundaki gerginliklerin artması ve iktidar mücadelesinde dış destek edinerek daha fazla güçlenme ihtiyacı da tarihsel ve ideolojik bağlarla birlikte Şiilerin İran’a yaklaşmasının bir başka nedenidir. Dolayısıyla böyle bir siyasi atmosferde Kazımi’nin ülkedeki siyasi/askerî/dinî aktörlerle kuracağı ilişki bu zeminde şekillenecek; Kazımi Irak’ın siyasi, ekonomik, sosyal sorunlarıyla baş edebilmek için hem ülke içi aktörler arasında hem de ABD ile İran arasında denge politikası takip edecektir. Kazımi’nin iç ve dış dengelemeleri doğru yapamaması durumunda ise Irak’ta yeniden bir hükûmet krizi kaçınılmazdır.