Şemhani’nin Irak Ziyareti ve Artan ABD-İran Gerginliği

Şemhani’nin Irak Ziyareti ve Artan ABD-İran Gerginliği
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

2019 Mayıs ayından beri sürekli olarak artış gösteren ancak bu yılın başında İranlı ünlü General Kasım Süleymani ve beraberindeki üst düzey İran, Irak ve Lübnanlı askerî isimlerin öldürülmesi ile zirve yapan ABD-İran gerginliği Irak üzerinden tekrar şiddetleniyor. Söz konusu saldırıdan sonra yaşadığı şoku atlatan ve sahadaki örgütlerini asimetrik savaş koşullarına göre yeniden organize etmeye çalışan İran, Süleymani’nin yerine Kudüs Gücü Komutanlığına getirilen İsmail Kaani’nin yanı sıra bazı Iraklı ve Lübnanlı isimleri de daha aktif biçimde sahaya sürüyor. Bu durumun sebepleri arasında Kaani’nin Süleymani’nin boşluğunu doldurmakta zorlanması kadar Tahran yönetiminin ABD ile doğrudan çatışma ihtimalinden mümkün olduğunca kaçınma düşüncesi de etkili. Ancak yine de üst akıl olarak İranlıların devreye girmesi kaçınılmazdı ve bu doğrultuda 8 Mart'ta Bağdat’a bir ziyaret düzenleyerek geniş kapsamlı görüşmeler yapan Amiral Ali Şemhani’nin girişimleri önemliydi. Her ne kadar İran basınındaki kimi yorumlarda Şemhani’nin koronavirüsle ilgili ülkesinin tecrübesini Iraklı yetkilerle paylaşma vurgusu öne çıkarılsa da ziyaret siyasi-askerî boyutlarıyla daha yakından incelenmeyi hak ediyor. İslam Devrimi'nin başından beri yer aldığı askerî faaliyetler nedeniyle tecrübeli bir asker olan Şemhani Arap kökenli olduğu için Arapçaya da hâkim durumda ve bu alanda Kaani’nin iletişim eksikliğini örtebilecek bir isim. Uzun yıllar Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yapan Hasan Ruhani tarafından 2013 yılında aynı göreve getirilen Şemhani, Devrim tarihinin en reformcu hükûmeti Hatemi kabinelerinde Savunma Bakanlığı yapabilecek kadar da iç politikada tarafsızlığı ile biliniyor.

Şemhani’nin ziyaretinde Irak’ta süregelen hükûmet kurma krizi ön plana çıksa da ziyaretten yalnızca üç gün sonra 11 Mart'ta Bağdat'ın kuzeyindeki Taji Askerî Üssü'ne roketli saldırı düzenlenmesi ve iki ABD ve bir İngiliz askeri hayatını kaybederken, 12 askerin yaralanması gözleri tekrar askerî gerginliğe çevirdi. İran’ın vekil güçlerince düzenlenen saldırının hemen ardından Suriye’de Ebu Kemal’deki İran’a bağlı Haşdi Şabi gruplarına yönelik muhtemelen İsrail kaynaklı hava saldırısında 30 civarı militan öldürüldü, üç üs hasar gördü. Saldırıdan bir gün sonra ise ABD uçakları Kerkük, Kerbela ve Anbar gibi bölgelerde Haşdi Şabi’ye ait ve çoğunlukla silah ve mühimmat depolarına yönelik şiddetli hava saldırıları düzenledi.

Bununla birlikte başta Mike Pompeo olmak üzere ABD’li ve İngiliz üst düzey yetkililerin tehditlerine rağmen misilleme saldırılarının yalnızca lojistik üslerle sınırlı kalması ABD'nin stratejisinde ciddi bir esneme anlamına geliyor. Hatırlanacak olursa Süleymani saldırısını ABD üslerine saldırı istihbaratına dayandıran ve böyle bir saldırının gerçekleşmesi durumunda yalnızca saldırganı değil azmettiriciyi de hedef alacağını açıklayan Trump yönetimi en azından şimdilik bu tehditlerini hayata geçirmemeyi tercih etmiş görünüyor. Trump’ın isteksizliğinin muhtemel sebepleri arasında küresel koronavirüs salgınıyla ilgili sorunlar, seçim menziline giren ABD’deki iç politik tartışmalar ve İran ile büyük ölçekli bir çatışmanın getireceği maliyetler öne çıkıyor. Yine de birçok gözlemciye göre bu tür sınırlı askerî operasyonların İran’ı engellemesi mümkün değil ve Koalisyon Güçleri'nin misilleme saldırılarından sonra da Taji Üssü'ne saldırı yapılması da bunun göstergesi.

ABD’nin Basra Konsolosluğunu kapatması, Suriye sınırındaki Kaim Üssü'nü boşaltması ve Irak’taki bazı üslere Patriot hava savunma sistemleri getirme kararı alması İran’ın artırdığı baskılara teslim olma anlamına mı geliyor yoksa Washington yönetimi İran ve vekil güçlerine yönelik kapsamlı ve büyük saldırılar için hazırlık mı yapıyor sorusunun cevabını zaman gösterecek. Ancak tek bir şey kesin; son bir yıldır büyük ekonomik ve siyasi baskılar altında olan Tahran yönetimi uluslararası yardım çağrısı yaptığı ve binlerce cana mal olan salgın hastalığa rağmen kısa vadede ABD karşıtı siyasetlerinden vazgeçmeyecek ve getirdiği tüm maliyetlere rağmen bölgesel politikalarında bir değişikliğe gitmeyecek.


Bu makale ilk olarak 19.3.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/thlyl-w-gzrsh/2020/03/19/sfr-shmkhny-bh-rq-w-tshdyd-tnsh-byn-amrykh-w-yrn-1380657