İran ve ABD Arasındaki Mahkûm Takası Anlaşması

İran ve ABD Arasındaki Mahkûm Takası Anlaşması
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Bilgehan Alagöz

Mehsa Emini’nin gözaltındaki şüpheli ölümüyle birlikte 16 Eylül’den bu yana dünya kamuoyunun tüm dikkati, İran’da başlayan protestolara kaydı. Ne var ki bu esnada İran ve ABD arasında önemli bir diplomatik girişim oldu. İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyine yakın Nournews’in 1 Ekim’de yaptığı habere göre İran ve ABD, bölgesel bir devletin aracılığıyla (Katar olduğu tahmin ediliyor.) tutukluların serbest bırakılması konusunda karşılıklı anlaşmaya vardı. 

Bu bağlamda ilk adım, İran tarafından geldi. Yaklaşık yedi yıldır İran'da hapiste olan, İran kökenli ABD vatandaşı Siamak Namazi, Tahran'daki Evin Hapishanesinden bir haftalığına ev iznine çıkarıldı. Namazi’nin avukatı bu bilgiyi 1 Ekim’de kamuoyu ile paylaştı. İlaveten Birleşmiş Milletler (BM) Sözcüsü Stephane Dujarric’in yaptığı açıklamaya göre "düşman bir hükûmetle iş birliği" suçlamasıyla mahkûm edilen ve eski bir BM yetkilisi olan Namazi’nin babası Bakır Namazi’nin de tıbbi tedavi için İran'dan ayrılmasına izin verildi. Buna karşılık ABD’nin de 7 İran-ABD çifte vatandaşını, ABD'de daimî ikametgâhı olan 2 İran vatandaşını ve ABD'de yasal statüsü olmayan 4 İran vatandaşını serbest bırakması beklenmektedir.

Öte yandan Nournews, İran’ın ABD tarafından bloke edilen 7 milyar dolar civarında parasının serbest bırakılacağını da duyurdu. Ne var ki İran menşeli olarak çıkan bu haberle ilgili ABD’nin Millî Güvenlik Konseyinin Twitter hesabından yapılan açıklamada, Bakır ve Siamak Namazi’nin serbest bırakılması karşılığında İran’ın dondurulan paralarının transfer edildiği haberinin tamamen yalan olduğu ifade edildi.

Söz konusu bu gelişmelerin zamanlaması oldukça dikkat çekicidir. Zira Nisan 2021'den beri Avrupa Birliği'nin (AB) koordinatörlüğünde Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP, Nükleer Anlaşma) yeniden canlanması ve ABD’nin Anlaşma’ya geri dönmesi için Viyana'da yapılan nükleer müzakereler 8 Ağustos'ta sona ermiş; akabinde müzakerelerin koordinatörlüğünü üstlenen AB'nin sunduğu taslak anlaşma metni, İran ve ABD arasında gidip gelmiş ve henüz nihai bir sonuca ulaşılamamıştır. Buna ek olarak İran ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasında yaşanan anlaşmazlık da nükleer müzakerelerin kitlenmesine sebep olmuştur. Esasen İran'ın UAEA ile olan anlaşmazlığı, KOEP kapsamında olmayıp Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın (NPT) kapsamı ile ilintilidir. Ancak Mayıs 2022’de UAEA bir rapor yayımlamış ve İran'ın, üç bölgede bulunan gizli nükleer materyallerle ilgili soruşturmanın gereklerine uymadığını ve söz konusu bu yerlerle ilgili "teknik olarak inandırıcı" cevaplar vermediğini kayıtlara geçirmiştir. Buna karşılık olarak İran, UAEA’nın taraflı olduğunu iddia etmiş ve sorunun çözümünü KOEP’in bir koşulu hâline getirmiş, böylelikle nükleer müzakerelerin çıkmaza girmesine sebep olmuştur.

Öte yandan 2 Eylül'de Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, UAEA soruşturması ile KOEP görüşmeleri arasında bir bağlantı olmadığını söylemiş; İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olan Muhammed İslami ise 29 Eylül’de yaptığı açıklamada, İran’ın Ajans ile iş birliğine hazır olduğunu, ülkedeki inceleme ve soruşturma faaliyetlerini kolaylaştıracaklarını açıklamıştır. Böylelikle İran, Ağustos 2022’de nükleer müzakerelerin tıkanmasına sebep olan tavrını yumuşatmış ve sürecin başlamasına yönelik isteğini yansıtmıştır. 

İşte tüm bunlar ekseninde, İran ve ABD arasındaki mahkûm takası anlaşmasını, her ne kadar nükleer müzakerelerin bir konusu olmasa da iki ülkenin KOEP’in canlandırılması hususundaki isteklerinin bir yansıması olarak değerlendirmek mümkündür. Zira her iki ülke yöneticilerinin de bir anlaşmaya varılması durumunda bunu kendi kamuoylarına sunmaları ve kabul ettirmeleri gerekecektir. Bu noktada özellikle ABD’de Kasım 2022’de gerçekleşecek Kongre ara seçimleri oldukça önemlidir. Zira KOEP başlı başına bir muhalefet sebebi iken Joe Biden’ın, partisinin ara seçimlerde kan kaybetmesine sebep olacak hamleler yapmaması ve KOEP karşıtlarının sesini azaltacak bir kazanım elde etmesi gerekmektedir. Bu noktada mahkûm takası anlaşması, ABD vatandaşlarının başka ülkelerde tutsak düşmelerine yönelik hassasiyeti olan ABD kamuoyu için önemli bir adım olup Biden’ın KOEP muhaliflerine karşı elini kuvvetlendirmiştir.