İran’a Yönelik Sürpriz Askerî Harekât Senaryoları

İran’a Yönelik Sürpriz Askerî Harekât Senaryoları
(Photo) AA Images
İran’a yönelik sürpriz askerî harekât söylemleri yeniden gündeme gelse de bu türden bir sürpriz saldırının gerçekleştirilmesinin önünde bazı engeller ve zorluklar bulunmaktadır.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Hurşit Dingil

Askerî-Siyasi Bağlam

ABD, Avrupa ülkeleri ve İran arasındaki nükleer görüşmelerin tıkanmasıyla birlikte İran’a karşı zorlayıcı bir askerî caydırıcılık oluşturulması gündeme gelmiştir. Zira İran, müzakeredeki taleplerini elde etmek üzere nükleer zenginleştirme oranını %84 oranına getirmiş ve bu durum mevcut diplomasi çabalarının önünde yeni bir engel olarak belirmiştir. Her ne kadar diplomatik yollarla söz konusu gerilimli süreç sürdürülmeye çalışılsa da müzakerelerin tıkanması, İran’a karşı yeni askerî arayışların tartışılmasına neden olmuştur. Bu kapsamda ABD, son zamanlarda İsrail ile ortak askerî tatbikatlar icra etmiş, bununla birlikte tatbikatlar öncekilerin aksine görece daha kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir.

Juniper Oak askerî tatbikatı, ABD ve İsrail ordusunun hava, deniz, kara, uzay ve siber uzay kuvvetlerinin müşterek katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Bu tatbikat, önceki rutin askerî tatbikatların aksine tüm kuvvetlerin müşterek katılımının gerçekleştirildiği en geniş kapsamlı tatbikat olmuş ve İran’a karşı zorlayıcı bir caydırıcılık oluşturmayı hedeflemiştir. Nitekim İran da söz konusu askerî tatbikatın ardından "Velayet Seması Savunucuları 1401" isimli geniş kapsamlı bir askerî hava savunma tatbikatı düzenlemiş; bu tatbikat dâhilinde nükleer ve kritik askerî tesisler olmak üzere olası bir savaş durumunda hazırlık ve savunma seviyesini artırma öncelenmiştir. Nitekim İran’ın düzenlediği ülke hava sahasının yaklaşık üçte ikisini kapsayan hava savunma tatbikatında, muhtelif lokasyonlarda gizli yer altı füze şehirleri, tatbikatın önemli vurgusu olarak gündeme getirilmiştir.

Bu tatbikat dâhilinde İran, olası bir hava saldırısı senaryosuna hazırlık derecesini artırmak suretiyle hava savunma sistemlerini test etmiştir. Nükleer ve kritik askerî tesislerin de muharebe şartlarında korunmasına yönelik kapasite ve kabiliyetler denenmiştir. Bununla birlikte tatbikatın hemen öncesinde İran Hava ve Uzay Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, 1.650 km menzile sahip olduğu ileri sürülen Pave isimli seyir füzesini tanıtmış, İran balistik füzeleri ve seyir füzeleri ile 2.000 km menzil dâhilindeki bölgede ABD askerî varlığının kolay bir şekilde hedef alınacağını belirtmiştir. Bu açıklamaların hemen ardından İran, Zülfikar ve Aşure sınıfı askerî sürat motorlarına konuşlandırılmış dünyanın deniz üzerindeki hareketli ilk hava savunma sistemi Nevvab’ı tanıtmıştır. Bu yeni sistem ile Basra Körfezi üzerinden yapılacak daha çok seyir füzelerinin kullanılabileceği olası bir hava saldırısına karşı savunma, önleme ve engelleme kabiliyetlerinin test edilmesi gerçekleştirilmiştir. Özellikle alan engelleme ve geçiş engelleme kapasitesi ile imkân ve kabiliyetleri tatbikatın önemli vurguları arasındadır. İran bilhassa ABD ve İsrail’in müşterek olarak gerçekleştirdiği Juniper Oak isimli askerî tatbikata karşılık olası bir saldırıya hazır olduğunu; aynı zamanda olası bir askerî girişimde saldıran tarafın yüzleşeceği maliyetlerin yüksek olabileceğini aktarmaya çalışmaktadır. Bir diğer ifadeyle İran, hasım ülkelere karşı caydırıcı bir mesaj vermeye çalışmaktadır. Nitekim yer altı füze şehirlerinin tatbikatlar dâhilinde vurgulanması; aldatma, yanıltma, seferber olma kapasite ve kabiliyetleri etkisinde ABD ve İsrail’in İran’a yönelik harekât değerlendirmelerini etkileme çabasına işaret etmektedir. Öyle ki yer altı füze şehirlerinin nerede/nasıl konuşlandırıldığı noktasında bilinmezlik ve belirsizlik oluşturma maksadı, bununla birlikte ülkenin geneline konuşlandırılmış mobilize kuvvet dağılımını açığa çıkarma; bu tatbikatlarda önemli bir öncelik olarak değerlendirilmektedir. İran bu yolla özellikle olası sürpriz bir askerî harekâta mütekabil bölgedeki ABD ve İsrail varlığını hedef alabileceğini, her ne kadar ilk saldırılarında başarılı olma ihtimali yüksek olsa da İran’ın ikinci vuruş kapasitesinin mevcut ve hazır olduğunu göstermeye çalışmaktadır. İran’ın art arda gerçekleştirdiği askerî tatbikatlar ve yeni askerî kabiliyetlerin tanıtılması, İran komuta kademesinin güvenlik tehdit algılamalarının yüksek olduğuna işaret etmektedir. İran’ın uzun süredir muhtelif askerî tatbikatlar icra ettiği bilinse de Juniper Oak askerî tatbikatı sonrası İran’ın askerî reaksiyonlarının önceki askerî tatbikatlara görece daha yüksek olduğu değerlendirilmektedir.

Mevcut Seçenekler ve Sınırlılıklar

ABD ve İsrail’in İran’a yönelik sürpriz bir askerî harekât hazırlığında olduğu yönünde spekülasyonlar bulunmaktadır. Bu durum, spekülasyonların ötesinde son kapsamlı askerî ve siyasi gelişmelerle de tutarlılık arz etmektedir. Ancak ABD’nin böyle bir iradeye sahip olup olmadığı konusunda belirsizlik bulunmaktadır. Her ne kadar İsrail bu yönde bir siyasi irade ortaya koysa da ABD’nin desteği olmaksızın bu türden bir askerî harekâtın gerçekleştirilme imkânı sınırlı görülmektedir. Buna karşın mevcut sürpriz askerî harekât senaryolarında hava saldırısı ön plana çıkmaktadır. Bu senaryoya göre ABD ve İsrail müşterek bir hava harekâtı ile İran’ın kritik nükleer tesislerini hedef alabilir. Bilhassa nükleer zenginleştirmenin gerçekleştirildiği Kum’da bulunan Fordo Nükleer Tesisi, bu senaryonun öncelikli hedefini oluşturmaktadır. Ancak Fordo Nükleer Tesisinin, dağların içinde konuşlandırılmış yer altı tünellerinden oluşması, olası bir hava harekâtında bazı kısıtlar sunmaktadır. Bu durumdan ötürü İsrail’in ABD’de bulunan nüfuz edici bombaları (GBU-57 MOP) kullanması gerekmektedir. Ancak söz konusu tesisin, dağın sert kaya tabakasının altında konuşlandırılması; artan derinlik ve yükseltiden kaynaklı bu türden nüfuz edici bombaların etkinliğini de sınırlandırmaktadır. Bununla birlikte nükleer tesisi koruyan hava savunma sistemleri de hava harekâtını olabildiğince zorlaştıran başka bir faktörü oluşturmaktadır. Buna karşın İsrail ya da ABD, F-35 savaş uçaklarını kullanabilecektir. Zira F-35 savaş uçakları, radara görünmez olmaları itibarıyla bu tür harekâta uygun bir seçenek sunmaktadır. Öte yandan bu tür bir hava harekâtında eğer İsrail savaş uçakları kullanılacaksa harekât sonrası uçakların geri dönebilmesi için tanker uçakların kullanım ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Zira İsrail’den kalkacak savaş uçaklarının hedef menzili, tanker uçakların harekât sırasında kullanımını gerektirmektedir. Nitekim ABD ve İsrail ortak askerî tatbikatlarında, askerî tanker uçakların sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Buna ek olarak Fordo Nükleer Tesisinin İran’ın derinliklerinde olması da olası bir askerî harekâtı sınırlandıran zorluklara neden olabilecektir. Bu durum, sürpriz bir askerî harekât sonrası geri dönme ve tahliye süreçleri dâhilinde görülebilecektir.

Diğer bir seçenek, İran’da ya da bölgede konuşlu milis eğitim üsleri ile kritik askerî tesislerin hedef alınması senaryosu üzerinden görülmektedir. Zira ABD’nin öncelikli endişelerinden birisi, İran’ın bölgesel vekil gruplar aracılığıyla bölgedeki ABD askerî varlığına oluşturduğu tahribat ve yıpratma faaliyetleri üzerine yoğunlaşmaktadır. ABD devam eden nükleer görüşmelerden ötürü İran’ın bu faaliyetlerine karşı caydırıcı bir karşılık verememekte ve bu süreç ABD’nin bölgedeki imajını zedelemektedir. Nitekim olası bir sürpriz askerî harekâtta İran’ın bölgesel vekil ağlarından sorumlu Devrim Muhafızları Ordusunun (DMO) tesis ve yerleşkelerinin hedef alınması önerisi gündeme getirilmektedir. İran topraklarındaki bu nitelikte askerî tesislerin hedef alınması sonucunda İran’a zorlayıcı bir caydırıcılık oluşturulacağı, dolayısıyla İran’ın bölgesel yıpratıcı faaliyetlerinin sınırlandırılacağı öngörülmektedir. Bununla birlikte ABD’nin bu yönde bir müdahalesiyle nükleer görüşmeleri tıkayan engellerin de aşılabileceği üzerinde durulmaktadır.

Bölgede, Rusya ve Çin’e karşı da bir caydırıcılık mesajı verilebileceği değerlendirilmektedir. ABD’nin İran’ın bölgesel faaliyetlerine karşı zorlayıcı bir caydırıcılık oluşturmaması durumunun, Rusya ve Çin’e fırsatlar sunabileceği endişeleri de bu senaryolar da önemli bir yerde durmaktadır. Buna ek olarak İsrail’in sürpriz askerî bir harekâta yönelik hazırlık durumu değerlendirildiğinde, İsrail’in tek başına bu türden bir harekât düzenleyemeyeceği düşünülmektedir. Nitekim Binyamin Netanyahu’nun yeniden başbakan olmasıyla birlikte İsrail’in İran kaynaklı güvenlik endişelerini tek başına giderebileceği söylem ve iradesinin güçlendiği görülmüştür. Ancak Netanyahu’nun yeniden seçilmesiyle ABD, İsrail’e karşı yeniden havuç-sopa politikasını uygulamaya koymuştur. Bu kapsamda, İsrail’de Netanyahu’nun yasal değişiklik reformlarına karşı geniş çaplı protestolar başlamış, İsrail halkı ve siyasi iradesi arasında muhtelif gerginlikler çıkmıştır. Bu durumun Netanyahu’nun ABD’ye rağmen sürdürmek istediği otonom politikalarından bağımsız olduğu düşünülmemektedir. Zira İsrail’in Çin ile otonom alanlar oluşturmak suretiyle sürdürmeye çalıştığı ilişkiler, İran konusu dâhilinde otonom eğilimlere yönelmesi; ABD’nin endişelerini artıran gelişmeler olarak değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda İsrail’de devam eden geniş çaplı protestolar ile birlikte güvenlik kurumlarının da siyasi iradeye karşı pozisyon aldığına dair gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Öyle ki başta İsrail ordusu yetkililerinin Netanyahu karşıtlığı temelinde istifa ettiği, benzer şekilde güvenlik kurumlarındaki çalışanların İsrail’de devam eden protestolara katıldığı yönündeki gelişmeler; söz konusu geniş çaplı protestolarla birlikte siyasi istikrarsızlığın boyutlarını göstermektedir. Tüm bunlarla birlikte İsrail halk iradesinin ve siyasi iradesinin uzlaşmadığı şartlarda, İran’a karşı tek taraflı otonom bir askerî harekâtın gerçekleştirilmesi zorlaşabilecektir. Öte yandan İran ile dolaylı şekillerde müzakereleri sürdürme çabasına dair gelişmeler de görülmektedir. Nitekim ABD’nin diplomasiyi önceleyeceğine yönelik söylemleri, ABD İstihbarat Topluluğu Yıllık Tehdit Değerlendirmesi raporundaki “İran’ın nükleer silah programı yürütmediği” yönündeki değerlendirmeler de bu noktada diplomasi çabalarının sürdürülmeye çalışıldığına işaret etmektedir. Yakın zamanda İran’ın Çin ara buluculuğunda Suudi Arabistan’la ve diğer Körfez ülkeleriyle anlaşmaya yönelik adımları, ABD’yi endişelendirmektedir. Bu gelişmeler de sürpriz bir askerî harekâta karşı bazı zorluklar oluşturma potansiyeli taşımaktadır.