İran’da Devrim Rehberliğinin Geçişi Meselesi

İran’da Devrim Rehberliğinin Geçişi Meselesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Müştak El-Hılo

Giriş

İran’da ülkenin en önemli siyasi makamı olan devrim rehberinin seçimi meselesi, mevcut Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin yaşı ilerledikçe daha çok tartışma konusu olmaktadır. Ülkenin anayasası gereği rehberin; azli, istifası veya vefatı durumunda Uzmanlar Meclisi yeni rehberi seçmekle mükelleftir. Bu Meclisin üyelerinin adaylığını Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) onaylamakta, bazıları doğrudan devrim rehberince aday gösterilmekte ve halk da önüne gelen adaylar arasında seçim yapmaktadır. Dolayısıyla devrim rehberi, AKK’nin fakih üyelerini doğrudan seçmekte; bu Konsey, Uzmanlar Meclisi üyelerinin adaylığını belirlemekte, bu Meclis de yine devrim rehberini seçmektedir. Buna bağlı olarak birbirini döngüsel olarak seçen üç anayasal kurumdan söz edilebilir. Uzmanlar Meclisi üyelerinin görevi sekiz yıllıktır. Bu Meclisin ve AKK’nin başkanı, Hamenei’ye yakın bir isim olan Ali Cenneti’dir.

1985 yılında Hüseyin Ali Muntazeri, yaşlanan Devrim Rehberi Ruhullah Humeyni’nin halefi ilan edilmiş ancak yönetimdeki bazı uygulamaları eleştirmesi sonucu Humeyni’yle arası açıldığından Mart 1989’da haleflikten istifa etmiş ve ardından bu istifası da kabul edilmiştir. Haziran 1989’da Humeyni’nin vefat etmesi üzerine esasen o gün itibarıyla rehberlik kriterlerini sağlayamayan dönemin Cumhurbaşkanı Hamenei, dönemin İslami Şûra Meclisi Başkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin siyasi mühendislikle önünü açması sonucunda Uzmanlar Meclisi tarafından rehber seçilmiştir. 33 yıllık rehberlik görevinde sistem içindeki siyasi, hukuki, iktisadi ve dinî gücünü pekiştiren Hamenei, İran’daki mutlak belirleyici ve otorite konumundadır.

Hamenei’nin Sağlık Durumuna Dair Artan Söylentiler

Şimdiye kadar en az bir defa ameliyat olduğu bilinen 83 yaşındaki Hamenei’nin sağlık durumuna ilişkin kamuoyu pek bilgilendirilmediğinden ne zaman planlanan bir görüşmesi iptal edilse veya bir süre kamera karşısında görünmese kendisinin sağlık durumuna ilişkin söylentiler sosyal medyaya ve basına yansımaktadır. Nitekim 6 Eylül Salı günü, Uzmanlar Meclisinin beşinci dönemi, 88 üyeden 30 kadarının yokluğunda açılmış ve açılıştan bir gün sonra yine 15’inin yokluğunda sona ermiştir. Gelenek olduğu üzere medya kuruluşları, Meclisin toplantısının ardından Hamenei’yle görüşeceğini duyursa da görüşme iptal edilmiştir. 12 Eylül’de, bazı haber ajansları Hamenei’nin bir grup sporcuyla görüştüğüne dair bir haber girse de alışılanın aksine fotoğraf yayımlamamıştır. 13 Eylül’de ise IRNA, Gorgan Valiliğine dayandırarak 21 Eylül’de şehirdeki Besiçlerin video konferans yoluyla Hamenei’yle görüşme gerçekleştireceğini duyurmuş; nedense bir gün sonra haberi siteden kaldırmıştır. Nihayet 17 Eylül’de Hamenei’nin Erbain Merasimi’ne katıldığına dair bir fotoğraf yayımlanmış ve kısa bir konuşması paylaşılmıştır. New York Times, Hamenei’nin bu 10 günü aşan yokluğunda ameliyat olduğunu, açıklanmayan kaynaklara dayanarak yazmıştır. Bunların yanı sıra Hamenei, son yıllarda ekran karşısında yorgun görünmekte ve bu yorgunluğu konuşmasına da yansımaktadır. Son fotoğrafla söylentilerin önüne geçilse de müesses nizamın, kamuoyuyla paylaşılmasa bile bir sonraki rehberi belirleme zarureti kendini göstermiştir.

Bu beklenmedik gelişmeler dolayısıyla yine dedikodular yayılmıştır. Görüşmelerin iptalini Hamenei’nin sağlık durumuna bağlayanlar olduğu gibi Uzmanlar Meclisinde, oğlu Mücteba’nın devrim rehberi olmasına muhalefet edenlerin bulunması sebebiyle Hamenei’nin, Meclisi kabul etmediğini ileri sürenler de olmuştur. Uzmanlar Meclisi Üyesi Gıyaseddin Taha Muhammedi, toplantının sonunda “Meclisin, bir hadise meydana gelirse ulema arasında en layık kişinin seçilebilmesi için bir sonraki rehberin kim olacağını gündemine alması gerektiğini” söylemiştir. Bu türden beyanların, rehberin halefini tayin etmenin zamanı geldiği konusunda kamuoyunu hazırlamaya yönelik olduğu söylenebilir. Buna mukabil Sadık Laricani’nin de aralarında bulunduğu oturuma katılım göstermeyenlerin, Ali Hamenei’den sonra oğlu Mücteba Hamenei’nin rehberliğine karşı olduğu dillendirilmektedir.

Mücteba Hamenei Kimdir?

Hamenei’nin ikinci çocuğu olan Mücteba, 1969 yılında Meşhed’de dünyaya gelmiştir. İlk önce temel dinî eğitim almıştır. Liseyi, babasının cumhurbaşkanlığı dönemine (1981-1989) denk gelen yıllarda Tahran’ın en iyi okulu olan Medrese-yi Alevi’de tamamlamıştır. Dinî eğitimini; babasının ofisine gelen din adamlarının yanında ilerlettiği söylenmekte ve daha sonra Kum’a giderek Misbah Yezdi idaresinde İmam Humeyni Eğitim-Araştırma Kurumunda sürdürdüğü aktarılmaktadır. 17 yaşında, 27. Muhammed Resulullah Tümenine bağlı Habib bin Mezahir Tugayına kaydolmuştur ki bu tugayın komutanları hâlihazırda ona yakın askerî şahsiyetleri teşkil etmektedir. 1999 yılında, ülkenin önde gelen siyasi çehrelerinden Gulam Ali Haddad Adil’in kızıyla evlenmiştir.

İsmi, ilk defa 2005 yılında Mehdi Kerrubi’nin Ali Hamenei’ye yazdığı mektupta, Cumhurbaşkanlığı seçimine Mahmud Ahmedinejad lehine müdahil olduğundan şikâyetle basına yansımıştır. 2009 yılındaki tartışmalı seçimlerde de yine adı toplumsal olaylara müdahaleyle anılmıştır. Mücteba’nın, babasının yerine rehber olabileceği ilk olarak bu dönem akıllara gelmiştir. Bu nedenle Mir Hüseyin Musevi, yakın dönemde Arapçaya tercüme edilen Yeşil Hareket’in Beyannamesi başlıklı eserin ön sözünde, “13 yıldır bu türden haberler duyulmasına karşın neden şimdiye kadar kimse böyle niyeti olmadığını söylememiştir?” diye sormaktadır. Aynı soruyu Kerrubi de ortaya atmıştır. Bundan bir müddet sonra internette, “Ayetullah” Mücteba Hamenei’nin Hariç dersine katılmak isteyenlerin doldurması talep edilen bir kayıt formu yayımlanmıştır. Medresede bu dersi yeni veren bir kimseye, ayetullah unvanının verildiğine şahit olunmadığından bu teşebbüs hemen fark edilmiştir. Zira gelenek gereği, yıllarca Hariç dersini yürüttükten sonra içtihat icazetini ancak alabilen din adamları, bu unvanı kullanabilmektedir.

Mücteba’nın ismi, geçtiğimiz on yılda Rehberlik Ofisindeki belirleyici şahıslardan biri olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca yurt içinde ve yurt dışındaki bazı mahfillerde yaptırımların delinmesine yönelik büyük çaplı ekonomik operasyonlarda yer aldığı ifade edilmektedir. Kasım Süleymani’nin, Rehberlik Ofisindeki hamisi olarak da bilinmekteydi. Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücünün yurt dışındaki bazı faaliyetlerine nezaret ettiği WikiLeaks belgelerine yansımıştır. 2019 yılında ABD Hazine Bakanlığı tarafından Hamenei’nin ofisindeki birkaç isimle birlikte yaptırım listesine alınmıştır.

Niçin Mücteba Hamenei Adı Öne Çıkıyor?

Hamenei sonrası adı muhtemel rehber adayları arasında sayılan şahısların kimisi ya vefat etmiş ya da siyaset sahnesinin dışında kalmıştır. Her ne kadar bunlardan biri İbrahim Reisi olsa da cumhurbaşkanlığı makamındaki bir yıllık performansı, bu şansını azaltmıştır. Öte yandan Hamenei tarafından yakın dönemde yasama, yürütme, yargı ve DMO’nun yapılandırılma şekli, Mücteba’nın rehberliği açısından uygun bir zemin oluşturduğundan gözler ona çevrilmiştir. Bilhassa resmî olmayan lakin müesses nizama yakın sosyal medya şebekelerinde babasının ofisindeki aktif rolünden bahsedilmekte, devletin aldığı kararlara katılımından söz edilmekte, içtihat verebilecek yetkinliğe eriştiği zikredilmekte, DMO ile yakın ilişkisi vurgulanmakta; seyitliği, orta yaşı gibi özelliklerinden hareketle dolaylı olarak babası gibi nispeten uzunca bir süre rehberlik makamında kalarak İran açısından istikrar sağlayabileceğine dikkat çekilmektedir. Âdeta toplumda meşruiyet ve taban kazanması için algı oluşturulmaktadır.

Ali Hamenei rehber olmadan önce Anayasa’da Rehberlik için taklit mercisi olma şartı bulunmaktaydı ve Hamenei de “Hüccetü’l İslam Ve’l Müslimin” payesine sahipti. Bu sebeple onun bu makama gelebileceğine dair bir beklenti de bulunmuyordu. Ancak hâlihazırda Anayasa’da (109. madde) sadece içtihat şartı mevcuttur ve Mücteba, ayetullah unvanıyla bu kriteri sağlamaktadır. Dahası İran, 33 yıl önceki İran değildir. Humeyni, vefatından kısa bir süre önce Rafsancani’ye, İran-Irak Savaşı’nda hatası görülen DMO komutanlarının yargılanması ve bu yapının orduyla birleştirilmesi yönünde talimat verdiğinden DMO, o sıra zayıf bir dönemindeydi. Bununla birlikte dinî kurumlar ve ulema sınıfı daha bağımsızdı. Lakin şimdilerde DMO, yerine göre hükûmetten daha kuvvetlidir ve rehber seçiminde rolü azımsanmayacak derecededir. Yine de DMO’daki bütün kanatların Mücteba’nın rehberliğini desteklediği iddia edilemez. Üstelik Hamenei’nin koruma ekibinin değiştirilmesinin ve DMO İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hüseyin Taib’in görevden alınmasının Mücteba’nın elini zayıflattığı öne sürülmektedir. Kum’dan; Vahid Horasani, Musa Şubeyri-yi Zencani, Mekarim-i Şirazi gibi ağırlığı olan mercilerin Mücteba’nın halefliğine karşı çıkarak Hamenei sonrası Rehberlik Şûrası oluşturmaya sıcak baktıklarına dair sesler yükselmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki Mücteba’nın kamu idaresi tecrübesi yoktur fakat babasına bağlı kurumların idaresinde aldığı görevlere ilişkin bilgiler verilerek kendisinin bu zaafı “sahnenin arkasındaki idareci” etiketiyle giderilebilir.

Devrim’in ilke ve idealleri düşünüldüğünde Rehberliğin saltanata dönüşmesi, Mücteba’nın rakiplerinin kullanacağı bir argüman olacaktır. Zira Humeyni, sağlığında oğullarını siyaset sahnesinde vitrine çıkarmamıştır. Buna mukabil onun Hamenei’nin evladı oluşu, Hamenei’nin takipçileri arasında ona bir meşruiyet yaratmaktadır. Nitekim 2 Eylül’deki cuma namazı hutbesinde Baharistan şehri Cuma İmamı; Mücteba Hamenei ile Hz. Ali’nin oğlu Hasan Mücteba arasında özdeşlik kurarak nasıl ki Hz. Ali’den gelen imamet Hasan Mücteba için bir ayıp değilse Seyit Ali’den gelecek [rehberliğin] de Mücteba Hamenei için bir kusur olmayacağından bahsetmiştir.

Sonuç

Görüldüğü üzere İran’da, Mücteba’nın tabiri caizse parlatılarak halk nezdinde taban bulması ve toplumun onun adına alışması için çabalayan bir kesim bulunmaktadır. Ali Hamenei’den de Mücteba’dan da yorumlara dair bir yalanlama gelmemesi, iddiaların güçlenmesine sebebiyet vermektedir. Mücteba’nın rehberliğine yönelik tartışmalara meydan verilmesi, zihinlerin meşgul edilerek arka planda, başka bir ismin yıpranmasının önüne geçmek için yapılıyor olabilir. Düşündürücü olan, sistemin dışında kalmış bazı ciddi aktörlerin peşinen devrim rehberliğinin tevarüs edilemeyeceğini vurgulamasıdır. Bu yüzden müesses nizam içerisindeki bazı odakların; Mücteba’nın rehberliğini, rehberlik olmasa dahi rehberin yetkileri bir şûraya devredilirse şûra üyesi olmasını arzuladığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Mücteba, rehberlik için babasının 33 yıl önceki adaylığından daha güçlü bir aday profilindedir. Son olarak Hamenei’nin yaşı ilerledikçe rehberliğin intikali, zihinleri daha çok kurcalayan bir mesele olarak tartışmalara konu olmaya devam edecektir.