İran’da İç Güvenlik Tehdidi Olarak İnternet

İran’da İç Güvenlik Tehdidi Olarak İnternet
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da yaşanan son halk hareketleri bölge gündemini ciddi anlamda etkiledi. İran’ın bölgede sahip olduğu etki, bölgeye yönelik etnik ve mezhepsel bağlantılar, enerji ve ekonomik ilişkilerin önemi gibi konular İran’da yaşanan herhangi bir siyasal, toplumsal veya ekonomik gelişmenin yakından takibini gerekli kılmaktadır. İran, söz konusu alanlarda sahip olduğu doğrudan ve dolaylı etki gücü ile bölgesel denklemin önemli bir parçası konumundadır.

15 Kasım 2019’da benzin fiyatlarına yapılan zam dolayısıyla İran’ın farklı bölgelerinde ve şehirlerinde yaşanan halk hareketleri bu bağlamda bölgesel odağın Irak ve Lübnan’dan sonra İran üzerine yoğunlaşmasına neden oldu. Bu doğrultuda söz konusu halk hareketinin sebepleri ve kaynakları, halk hareketine öncülük eden grupların kimlikleri, halk hareketine ilişkin dış destek gibi farklı analiz düzlemleri ve çerçeveleri ortaya kondu. Yaşanan halk hareketine ilişkin olarak ortaya konan analizler nedensellik değerlendirmelerine yoğunlaşırken bu süreçte son derece önemli bir etken olan İran’ın iç güvenlik doktrini ve internet erişimi ilişkisi çoğu kez göz ardı edilmektedir.

İran iç güvenlik doktrini, İslam Devrimi sonrasında birkaç farklı temel unsur doğrultusunda şekillenmiştir. Bu unsurlardan en önemlisi, rejim ve ülke güvenliğini sentezleyen yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre İran’da Velayet-i Fakih öğretisine dayanan siyasal rejim ve asayiş ile kamu düzeni ve kamu güvenliği bütünsel şekilde değerlendirilmektedir. Bu unsurlardan herhangi birine yönelen tehditlerin doğal biçimde diğer unsura da tehdit oluşturduğu kabul edilmektedir. İran Anayasası ve Ceza Kanunu göz önüne alındığında adi suç ve siyasal suç arasındaki ayrım ve tanımlamaların belirli bir ölçüde muğlaklık arz ettiği görülebilmektedir. Bu durum İran’da iç güvenlik çerçevesinin ve kapsamının son derece geniş bir nitelik almasına yol açmaktadır. Bu kapsamda; devrim ilkelerine, sosyal ahlaka, kamu düzeni ve güvenliğine yönelik tehdit olarak değerlendirilebilecek her unsur siyasal bir forma bürünebilmektedir.

Bu unsurlar arasında İran iç güvenlik tehditleri açısından istisnai bir yere sahip olan internet erişimi son dönemde sıkça tartışılan bir konu olmuştur. Özellikle toplumsal hareketler sırasında internet erişimine yönelik kısmi veya bütünsel kısıtlamalar bu unsurun güvenlik ile ilişkisine dair bir bağlam yaratmaktadır. İran’da 1999 yılından bu yana çeşitli sebepler doğrultusunda ve çeşitli kapsam ve ölçeklerde ortaya çıkan toplumsal hareketlerde farklı metot ve yaklaşımlar kendisini göstermiştir. 1999 ve 2009 yıllarında yaşanan gösterilerde şiddet içeren veya şiddet dışı protesto biçimleri şeklinde bir metodolojik tasnifin gerçekleştirilmesi olasıyken 2011 yılıyla birlikte bu durum önemli bir değişime uğramıştır. 2011 yılında başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan toplumsal hareket ve siyasal değişim süreçlerinde internet ve sosyal medyanın son derece etkili araçlar olarak kendisini göstermesi tüm ülkeler açısından dikkatle takip edildiği gibi İran’da da ciddi bir hassasiyet ortaya çıkarmıştır.

Arap Baharı süreciyle birlikte internet erişimi ve sosyal medyanın iki temel işlevi tüm toplumlara örneklik teşkil edebilecek bir seviyede kendisini göstermiştir. Buna göre internet erişimi ve sosyal medya; toplumlarda, toplumsal muhalefetin örgütlenmesi, koordinasyonu ve senkronize eylem imkânı sunduğu gibi aynı zamanda ülke içinde yaşananların dış dünyaya birincil kaynaklardan net bir biçimde aktarılması ve uluslararası kamuoyunun bu yolla etkilenmesi imkânını da yaratmaktadır. Bu durum toplumlar ve muhalif hareketler açısından önemli bir yetenek kazanımını ifade ederken devlet yapıları açısından ise ciddi bir güvenlik sorunu alanı olarak değerlendirilebilmektedir. Bu durum İran çerçevesinde ele alındığında somut örnekler sunmaktadır.

2009 yılında yaşanan toplumsal hareketlerde kısmen, 2017-2018 Aralık-Ocak ve 2019 Kasım tarihlerinde yaşanan toplumsal hareketlerde ise ana araç şeklinde kendisini gösteren internet erişimi ve sosyal medya araçları, İran iç güvenlik doktrininde bir adaptasyon zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bu süreçlerde, internet erişimi ve sosyal medya araçlarının toplumsal muhalefeti örgütleme ve dış dünyaya yönelik bilgi aktarımı işlevleri İran devlet yapısı ve güvenlik doktrini açısından ciddi bir tehdit olarak kabul edilmiştir. Özellikle söz konusu toplumsal hareket süreçlerinde bu hareketlere öncülük eden gruplar bu işlevlerden yararlanmaktadırlar. Rejim karşıtı grupların, etnik ayrılıkçı veya mezhepsel terör örgütlerinin gerek iç kamuoyuna ve gerekse uluslararası kamuoyuna yönelik söylem, anlatı ve içerik aktarımları ve sosyal medya araçlarını, örgütlenme ve koordinasyon doğrultusunda işlevselleştirmeleri iç güvenliğe yönelik öncelikli bir tehdit olarak algılanmıştır. Bunun sonucunda İran iç güvenlik kurumları bu yeni tehdit türüne karşı bir müdahale arayışına girmiş ve bu arayış, söz konusu toplumsal hareket dönemlerinde internete ve sosyal medya araçlarına erişimin kısıtlanması ya da tamamen ortadan kaldırılması şeklinde olmuştur. Özellikle 2017-2018 Aralık-Ocak ve 2019 Kasım toplumsal hareket süreçlerinde Telegram, Whatsapp, Twitter, Facebook ve Instagram gibi sosyal medya araçlarına erişimlerin kısıtlanması ve bu kısıtlamalarla birlikte bu hareketlerde yaşanan gerileme ve ivme kaybı, bu hareketlerle mücadelede bu yöntemin etkin bir seçenek olarak algılanmasını sağlamıştır. Bu bağlamda toplumsal hareket süreçlerinde, internet ve sosyal medya araçlarına erişimin kısıtlanması İran iç güvenlik stratejisinde önemli bir bileşen olarak yerleşme eğilimindedir.

Bununla birlikte İran’da iç güvenlik açısından internet erişimi toplumsal hareket süreçleri dışında da yapısal bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Başta Devrim Rehberi Hamenei ve Devrim Muhafızları Ordusu komutanları olmak üzere pek çok yetkili tarafından yapılan açıklamalar göz önüne alındığında, internet erişiminin “devrim ilkelerine yönelik saldırı kaynağı, fitne aracı, ahlakı zedeleyen ve bozan bir araç” gibi sıfatlar ile nitelendirildiği görülmektedir. Bu durum İran’ın internet erişimini bağlam ve süreçlerden bağımsız olarak rejim güvenliğine ve kamu düzenine yönelik tehditlerin aracı ve kaynağı olarak algılama eğilimini ifade etmektedir. İnternet ve sosyal medya araçlarının, Batılı güçlerin İran’a yönelik yumuşak güç araçlarını temsil ettiği ve ideolojik/kültürel savaşta önemli bir unsur olduğuna yönelik kanaat İran devlet yapısının ve güvenlik anlayışının internet erişimine yönelik yaklaşımını ortaya koymaktadır. Buna ek olarak İran İslam Cumhuriyeti’ne muhalif olan ve ülke dışında faaliyet gösteren grupların internet üzerinden yayın gerçekleştirmeleri ve İran içerisinde ve uluslararası alanda kamuoyu oluşturabilme güçleri de bu yaklaşımın somut bir gerekçesini yansıtmaktadır.

İnternete ve sosyal medya araçlarına ulaşımın kısıtlanmasının bir güvenlik stratejisi olarak benimsenmeye başlanmasına rağmen bu durum İran açısından bir maliyeti de beraberinde getirmektedir. Hâlihazırda demokratik ilkeler, ifade ve basın özgürlüğü gibi hususlarda uluslararası kamuoyu tarafından ciddi ölçüde eleştirilen ve son derece olumsuz bir imaja sahip olan İran yönetimi, bu stratejisiyle birlikte özelikle uluslararası kamuoyunda bu olumsuz imajı pekiştirmektedir. Bu durum son dönemde ABD’nin karşıt tutumuna karşı uluslararası kamuoyunda destek arama zorunluluğu olan İran’ın arayışına olumsuz yansımaktadır. Zira ülke dışında İran yönetimine muhalif olan gruplar bu gerekçeler doğrultusunda, bulundukları ülkelerin yönetimleri ve kamuoyları üzerinde etki yaratarak İran yönetiminin antidemokratik bir niteliğe sahip olduğu savını daha somut ve güçlü biçimde ifade edebilmektedir. Bu durum kısa ve uzun vadede İran yönetiminin çözümlemesi gereken bir paradoks olarak kendisini göstermekte; İran yönetimi iç güvenlik ve uluslararası imaj arasında bir tercih ile karşı karşıya kalmaktadır.


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.