İran’da Koronavirüs Salgını ve Hapishane Firarları

İran’da Koronavirüs Salgını ve Hapishane Firarları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da koronavirüs salgınının patlak vermesinin ardından Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi 25 Şubat’ta yayımladığı bir genelgede mali davalardan hüküm giymiş mahkûmların kefaletle serbest bırakılabileceğini duyurmuştu. Bu açıklamanın ardından 28 Şubat’ta Reisi, tüm hâkimlere yeni bir genelge göndererek acil durumlar dışında tutuklama emri çıkarmamalarını emretti. Ayrıca Reisi, Devrim Rehberi’ne bir mektup göndererek bazı mahkûmların af veya ceza indirimine tabi tutulmasını istedi. Devrim Rehberi Hamenei, “Rehberlik Affı” çıkararak daha fazla mahkûmun serbest bırakılmasını kabul etti. Hamenei, genellikle Nevruz arifesinde her yıl bir kısım mahkûmlar için af çıkarıyordu ancak salgın krizinin iyi yönetilememesinin ardından bu yıl daha fazla kişiyi af kapsamına aldı. Yetkililere göre sadece bu afla on bin mahkûm serbest bırakıldı.

İran genelinde siyasi ve ideolojik sebeplerle mahkûm edilmiş yüzlerce mahkûm şartlı izinden yararlanamadı. Ancak Yargı Sözcüsü Gulam Hüseyin İsmaili, 7 Nisan’daki açıklamasında siyasi mahkûmların yarısının şartlı izne ayrıldığını belirtti. İsmaili, İran yargısının bu hareketinin “dünya için bir model” olduğunu söyledi. Ancak kamuoyunda tanınan kişilerden Nergis Muhammedi, Muhammed Nurizad, Nesrin Sutude ve Süheyl Arabi gibi siyasi mahkûmlar bu izinden yararlanamadı.

Nevruz öncesi Feşafuye ve Evin hapishanelerinde koronavirüsün yayılmasıyla birçok aile siyasi mahkûmların şartlı tahliye edilmesi için yargı makamlarına dilekçe ve mektup gönderdi. Hapishanelerde sayıca fazla mahkûmun olması, karantina ve sosyal mesafe gibi önlemlerin uygulanmasının imkânsızlığı ve sağlıklı bir ortamın sağlanamaması hapishanelerin durumunu daha çok kötüleştirdi. Bu nedenlerle mahkûmlar zaten birçok hapishanede ayaklanmış, bazı hapishanelerde de firarlar başlamıştı.

İran’ın çeşitli şehirlerinde en az sekiz hapishanede binlerce mahkûm koronavirüs salgını nedeniyle ayaklandı ve bazı hapishanelerde kaçma eylemleri görüldü. Protestolar; Tebriz, Şiraz, Ahvaz, Hemedan ve Kürdistan gibi bölge ve şehirlerde gerçekleşti. 19 Mart 2020 tarihinde Luristan’ın merkez şehri Hürremabad’daki Parsylon Cezaevi’nde 23 mahkûm firar etti. Bu mahkûmların hiçbirinin ağır suç işlemediği açıklandı. Luristan Vali Yardımcısı Mahmud Samini, firar sırasında güvenlik güçleri tarafından ateş açılması sonucu bir mahkûm hayatını kaybederken bir mahkûmun da yaralanarak hastaneye kaldırıldığını, kaçışla ilgili soruşturma başlatıldığını ve sorumluların cezalandırılacağını belirtti.

27 Mart’ta ise Tebriz Hapishanesi’nin 7 ve 9. koğuşlarında mahkûmlar, hapishane görevlilerinin sağlık ve hijyen koşullarına yönelik herhangi bir iyileştirme girişiminde bulunmadığını belirtip salgından dolayı şartlı izne tabi tutulmalarını ya da hijyen koşullarının iyileştirilmesini talep ederek protestoya başladı. Ayaklanma güvenlik güçleri tarafından sert bir şekilde bastırıldı ve mahkûmlar arasında ölü ve yaralıların olduğu aktarıldı.

Belirtilen bu isyan girişimlerinden sonra gene 27 Mart Cuma günü Kürdistan eyaletine bağlı Sakız şehrindeki Sakız Hapishanesi’nde çıkan isyanda yaralanan 74 mahkûm firar etti. Kürdistan Devrim Muhafızları Komutanı, mahkûmların salgından dolayı kaçtığını açıkladı. Bu olaydan bir gün sonra Mahabad ve Hamedan hapishanelerinde de koronavirüs bahanesiyle mahkûmlar isyan çıkarttı. Mahkûmların, hapishanelerde sağlık prosedürlerinin yerine getirilmediğini ve hijyenin sağlanmadığını gerekçe gösterdiği aktarıldı. Diğer ayaklanmalara müteakip Fars eyaletinin merkezi Şiraz’ın Adilabad Hapishanesi’ndeki mahkûmlar da 29 Mart Pazar akşamı ayaklandı. Fars Başsavcısı Kazım Musevi bu olayı doğrularken hapishanenin iki koğuşunda çıkan huzursuzluğun güvenlik güçleri tarafından bastırıldığını belirtti. Musevi, bu iki koğuşta ağır ve özel suçlu mahkûmların bulunduğunu ve bu mahkûmların da af veya şartlı izine tabi kişiler arasında olmadığını vurguladı. 30 ve 31 Mart tarihlerinde de Ahvaz’daki Sepidar ve Şeyban hapishanelerinde ayaklanmalar çıktı ve bu ayaklanmalar da güvenlik güçleri tarafından bastırıldı.

11 Nisan’da Kürdistan Başsavcısı Muhammed Cebbari haber ajanslarına verdiği demeçte, Sakız Hapishanesi’nden kaçan 74 mahkûmdan yaklaşık 65’inin tekrar tutuklandığını veya kendi isteği ile teslim olduğunu belirtti. Cebbari, kaçan mahkûmların saklandıkları yerlerin tespit edilmesi ve tutuklanması için polis teşkilatı, istihbarat idaresi ve DMO istihbarat birimi servislerinden bir ekip kurulduğunu ifade etti. Kaçış planını organize eden Mustafa Selimi, İran dışı kaynaklara göre Irak “Bölgesel Kürt Yönetimi” güvenlik güçleri “Asayiş” tarafından Panjwin bölgesindeki Garmak köyünde tutuklanarak İran’a iade edildi. Ancak Cabbari bunu reddetti ve Selimi’nin Bane’nin sınır bölgesinde polisler tarafından yakalandığını açıkladı. Ayrıca mahkûmların belirtilen süre içinde teslim olmamaları durumunda yeni bir cezayla karşı karşıya kalacaklarını söyledi. Selimi 11 Nisan Cumartesi günü idam edildi. 51 yaşında olan Selimi, Nisan 2003’te “silahlı çatışma”, “silahlı soygun” ve “İran Kürdistan Demokratik Partisi” üyeliği suçlamasıyla tutuklanmıştı. Cebbari, Selimi’nin daha önceden idama mahkûm edildiğini ve şimdi de sürecin hızlandırılarak infaz edildiğini açıkladı.

Uluslararası Af Örgütü 9 Nisan’da yaptığı açıklamada, İran hapishanelerinde koronavirüs salgınıyla ilgili protestolar sırasında en az 36 mahkûmun öldüğünü ve yüzlerce kişinin de yaralandığını söyledi. Örgüt, kendilerini koronavirüs tehdidinden korumak isteyen mahkûmların meşru taleplerine cevap vermek yerine onları susturmak için öldürülmesini utanç verici olarak niteledi. Ayrıca İslam Cumhuriyeti liderlerini, mümkün olan en kısa sürede koşulsuz olarak barışçıl muhalefet ettiği için tutuklanan ve uzun süreli hapis cezasına çarptırılan tüm mahkûmları serbest bırakmaya çağırdı. Örgüt, İran hapishanelerindeki binlerce kişinin virüse maruz kalmaya devam ettiğini vurguladı. Bu çağrılar karşılık bulmadığı gibi son zamanlardaki ayaklanmalar, tahliye veya şartlı tahliye talepleri sonrasında özellikle İranlı siyasi mahkûmlar olmak üzere hapishanelerdeki baskı ve tehditlerin arttığı, hatta cezaevi yetkililerinin mahkûmların ziyaret ve telefon görüşmelerini dahi kısıtladığı rapor edildi.

İran diğer ülkelerden farklı olarak virüs salgınından önce de siyasal-sosyal ve ekonomik alanda bir dizi krizle boğuşuyordu ve bu durum, yönetilmesi hâlihazırda zor olan koronavirüs krizini daha da zorlaştırmıştı. Salgın dolayısıyla hapishanelerde ortaya çıkan son durum da krizi iyice derinleştirmiş oldu. Bununla birlikte hapishanelerde son dönemde yaşanan olaylar İran’da hâlen siyasi mahkûmlara dönük baskıcı uygulamaların ve idamların güncel bir sorun olarak devam ettiğini bir kez daha dünyanın gözleri önüne sermiş oldu.