İran’da Muhafazakârların Hesaplaşmaları ve İfşa Olan Sırlar

İran’da Muhafazakârların Hesaplaşmaları ve İfşa Olan Sırlar
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran siyaseti bir kez daha sızdırılan bir ses kaydı ile hareketlendi. Sızdırılan ses kaydında Ammar Karagâhı Başkanı Mehdi Taib1, Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın ve ailesinin iki buçuk hafta önce Türkiye ziyaretleri sırasında bebekleri için yaptıkları alışverişin basına servis edilmesiyle başlayan tartışmalar üzerine Kalibaf’ın dürüstlüğünü savunmuş ve devrimci kişiliğini ön plana çıkarmıştır. Taib; Direniş Cephesi, reformcu cenah, Ahmedinejad yanlıları ve Adalet Taraftarları Hareketinin Kalibaf’ın Meclis Başkanlığını önlemek amacıyla harekete geçtiklerini ve söz konusu tartışmaların bu amaçla köpürtüldüğünü ileri sürmektedir. Hatta bu ziyareti basına servis edenin Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin damadının kardeşi olan Meysem Nili olduğunu da açık bir şekilde ifade etmiştir. Ancak Taib’in ses kaydında dile getirdiği daha başka hususlar da vardır. Taib; Kalibaf’ın Kasım Süleymani’nin yakın çalışma arkadaşı olduğunu, kimi zaman kamufle etmek amacıyla ailesiyle birlikte Türkiye ziyaretleri gerçekleştirdiğini ve bu esnada Kudüs Gücünün finansmanı için Türkiye üzerinden birtakım faaliyetler yürüttüğünü ileri sürmüştür. Ayrıca Türkiye’nin İran’ın Suriye’deki politikalarına karşı olmadığını ve Irak’ta bulunan İranlı yanlısı gruplar aracılığıyla Türk askerî üslerine saldırı gerçekleştirdiklerini de dile getirmiştir. Dolayısıyla sızdırılan ses kaydı, muhafazakâr cenahın kendi içerisindeki güç ve iktidar mücadelesini gözler önüne sererken DMO’nun sınır ötesi faaliyetlerini koordine eden ve yürüten Kudüs Gücünün finansal desteğinin temini ve Kalibaf’ın da bundaki rolünü açıkça ortaya koymuştur.

Muhafazakâr Blokta Güç ve İktidar Mücadelesi

Müsesses nizamın Şubat 2020 Genel Seçimlerinde ve Haziran 2021 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde uyguladığı seçim mühendisliklerinin ardından önce yasama ardından yürütme erkleri tamamen muhafazakâr cenahın kontrolüne geçmiştir. Söz konusu mühendisliğin neticesi olarak hem reformcu hem ılımlı kesimler siyaseten diskalifiye edilmiştir. Genel seçimlerin ardından 290 sandalyeli Meclisin dörtte üçünü ele geçiren muhafazakâr cenahlar önce Meclis Başkanlığı, Meclis Başkanlık Heyeti ve komisyon başkanlıkları için kendi aralarında sıkı bir rekabete girmiştir.

İslam Devrimi Direniş Cephesi, Hizmet Cephesi (Ahmedinejad’ın eski çalışma arkadaşları) ve İslami Koalisyon Partisi kendisini neo-muhafazakâr olarak tanımlayan Muhammed Bakır Kalibaf’ın Meclis başkanı olmaması için her türlü çabayı sergilemelerine rağmen buna engel olamamıştır. Zira sızan ses kaydında Taib, o gün Meclise girmeye hak kazanmış olan bugünkü Tahran Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Rıza Zakani’nin Kalibaf’ın Meclis Başkanlığı hususunda Devrim Rehberi Hamenei’ye yazdığı mektuba aldığı yanıtta, Kalibaf’ın başkan olmasının maslahata uygun olacağını belirttiğini ifade etmiştir. Söz konusu üç grup Kalibaf’ın Tahran Belediye Başkanlığı Dönemi’nde (2005-2017) emlak yolsuzluklarının yanı sıra büyük altyapı projelerinde de yolsuzluklara bulaştığı gerekçesiyle Meclis Başkanlığına engel olmaya çalışmışlardır. Hamenei’nin desteğine rağmen her yıl 28 Mayıs tarihi yaklaştıkça bu üç grup bir kez daha aynı iddiaları gündeme taşıyarak bir kez daha Kalibaf’ın Meclis Başkanlığına engel olmaya çalışmaktadır.

Hamenei’nin açık desteğine rağmen muhafazakâr cenahın Kalibaf’a yönelik muhalefeti sona ermiş değil. Oysa dinî-siyasi literatüre göre veli-yi fakihin (Devrim Rehberi) talimatına uymak ve itaat etmek vacip olmasına karşın söz konusu üç grubun Kalibaf’a muhalefetlerinin devam ediyor olması, sistem içerisinde daha başka derin krizlerin olduğunu da göstermektedir. Reformcu ve ılımlı kesimlerin oyun dışı bırakıldığı yeni dönemde muhafazakâr cenahın sanıldığı gibi homojen bir yapıya sahip olmadığı ve kendi içerisinde farklı güç bloklarına ayrıldığı apaçık ortadadır. Bu grupların hem din adamları hem DMO içerisinde uzantıları bulunmaktadır. Dolayısıyla Hamenei sonrası kimin devrim rehberi olacağı muamması devam ederken her grup kendi adayının şansını artırma çabasındadır. Bu yüzden Meclis Başkanlığı doğrudan olmasa da söz konusu süreçte dolaylı bir etkiye sahiptir.

Hükûmet Tepkileri Başka Yöne mi Çekmeye Çalışıyor?

Reisi hükûmetinin iş başına gelişinden bu yana sekiz ay geçmiştir. Hükûmet bu süre zarfında halkın ekonomik sorunlarını giderebilecek kayda değer somut bir ilerleme ortaya koyamamıştır. Bu yüzden son günlerde hem Meclis içerisinde hem Meclis dışında hükûmete yönelik eleştirilerin dozu giderek artmaktadır. Hatta kimi bakanların gensoru ile görevden alınması dahi Meclis kulislerinde güçlü bir şekilde dillendirilmektedir. Hükûmetin, üzerindeki baskıyı azaltmak ve dikkatleri başka tarafa yönlendirmek amacıyla yaklaşan Meclis Başkanlığı seçimleri üzerinden tepkileri Kalibaf’a çevirmeye çalıştığı ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Zira Taib’in açıklamasından Kalibaf’ın ailesinin Türkiye ziyaretini basına servis edenin Reisi’nin damadının kardeşi olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. 
Kalibaf 2017 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Reisi lehine seçimlerden çekilmiş ve Reisi, seçimleri Ruhani’ye karşı kaybetmişti. 2021 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde de Reisi’nin adaylığı için son güne kadar beklemişti. Reisi’nin aday olmaması durumunda muhafazakâr cenahın en güçlü adayı olarak seçimlere girmesi ve kazanması çok yüksek ihtimaldi. Bütün bunlara rağmen Reisi, cumhurbaşkanı seçildikten sonra Kalibaf’a yakın isimlere kabinede yer vermemiş hatta Tahran Belediye Meclisinde Kalibaf’ın adamları çoğunlukta olmasına rağmen Reisi’ye yakın olan Zakani başkanlığa getirilmişti.

Esasen Kalibaf’ın Meclis Başkanlığına karşı olduğu kadar Reisi’ye açık desteğine rağmen kabinede kendisine yer bulamayan ve Mecliste hükûmeti en sert eleştiren grup Direniş Cephesidir. Direniş Cephesi hem iç politika hem dış politika (özellikle nükleer müzakereler) konusunda hükûmete ciddi eleştirilerde bulunmaktadır. Nili’nin basına servis ettiği Türkiye ziyareti, Direniş Cephesinin eleştirilerini ve tepkilerini Kalibaf’a kanalize etme çabası olarak da değerlendirilebilir. Ayrıca Reisi’nin birçok milletvekili üzerindeki nüfuzu da göz ardı edilmemelidir. Reisi, Meclis Başkanlığı sürecinde Direniş Cephesinin adayına desteğini ima ederse Direniş Cephesinin Meclis başkanlığı için şansı artabilir. Ancak Hamenei’nin Kalibaf’a desteği devam ettiği sürece bu makamda Kalibaf’ın kalacağı kesindir.

Türkiye’ye Dönük İddialar

Taib ses kaydında Türkiye’ye dair birtakım değerlendirmelerde bulunmaktadır. Değerlendirmeleri bir hayli yüzeysel kalan Taib, “Türkiye, lafa gelince vururuz ederiz sözlerinden sonra kendi kontrolündeki İdlib’de filan hattın gerisine çekilin dediğimizde geri çekilmektedir.” derken ortama uygun konuşmaktadır. Irak’ta ise “Türkler yoktur biz varız.” gibi sözleri de gerçeği yansıtmamaktadır. Zira Türkiye’nin Irak’ta artan varlığı İran’ı günden güne daha fazla rahatsız etmektedir. Taib, “Enerjide dışa bağımlı olan Türkiye’nin savaş durumunda limanlarının vurulması hâlinde tanklarının yakıtsız kalacağını” ileri sürmektedir. Askerî ve enerji konularında bilgi ve analiz düzeyi bir hayli düşük olan Taib’in bu hususları çok basite indirgediği görülmektedir. Irak’ta seçimlerden bu yana bir hayli köşeye sıkışmış olan ve 2003’ten bu yana ABD ile oyun kurucu olan İran artık bu avantajını yitirmiş durumdadır. Türkiye’nin gerek Irak merkezî hükûmeti gerek Bölgesel Kürt Yönetimi ile geliştirdiği yakın ilişkilerin yanı sıra terörle mücadele kapsamında Kuzey Irak’ta konuşlanmasından da oldukça rahatsızlık duyan Tahran’ın, Haşdi Şabi’nin içerisindeki kendisine yakın radikal unsurlar üzerinden Türk askerî üslerine roket saldırılarında bulunduğu bir gerçektir. Bu durum aslında Tahran’ın bölgesel anlamda ne kadar köşeye sıkıştığının da göstergesidir.

Kudüs Gücünün Finansmanında Türkiye Paravan Olarak mı Kullanılıyor?

Şubat ayında sızdırılan ses kaydında eski DMO Genel Komutanı Muhammed Ali Caferi ve eski DMO Ekonomi ve Kalkınma İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Sadık (Mirza Hasan) Zulkadir Niya arasında geçen konuşmada, DMO’ya bağlı ekonomik kuruluşlar üzerinden Kudüs Gücünün finansmanına ilişkin bilgiler paylaşılmakta ve Yas Holding dosyasında Kalibaf ve Süleymani’nin isimleri yolsuzlukla anılmaktaydı. Oysa yolsuzluklara konu olan paranın Kudüs Gücünün finansmanında kullanıldığı belirtilmekte ve Kalibaf’ın bu husustaki iş birliğinden dolayı yargılanması; gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında birçok askerî, istihbari ve siyasi faaliyetini bu yöntemle finanse eden yetkililere dönük de benzer yolsuzluk iddialarını ortaya atılabileceği ihtimalini doğuracaktır. Bu bağlamda bu hususun, ilgili yetkililer ve kurumlar kadar sistemin tamamına zarar vereceği endişesi ile her daim üstü örtülmektedir. Yeni ses kaydında ise Kudüs Gücünün ülke içerisindeki ekonomik kuruluşlar üzerinden finansmanına ek olarak Türkiye’nin de paravan olarak kullanılmakta olduğu iddiaları ortaya atılmaktadır. Taib, Kalibaf’ın bu konuda da rol aldığını ileri sürmekte ve ailesini kamufle olmak amacıyla kullandığını ima ederek onlarla Türkiye’yi ziyaret ettiğini bu sırada da Kudüs Gücünün finanse edilmesi işleri ile meşgul olduğunu belirtmektedir. İslam Devrimi’nden bu yana İran, birçok ülkede paravan şirketler kurmuş ve yurt dışındaki faaliyetlerini bu şirketler üzerinden finanse etmeye çalışmıştır. Türkiye’de de bu anlamda çeşitli şirketler kurmuş olması ve birtakım faaliyetler içerisinde olduğu ihtimali göz ardı edilmemelidir.


1 Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hüseyin Taib’in abisi.