İran’ın Hindistan’a Karşı Sert Çıkışı: Neden ve Sonuçları

İran’ın Hindistan’a Karşı Sert Çıkışı: Neden ve Sonuçları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, 2 Mart’ta Twitter’da yaptığı paylaşımda, New Delhi’de Hintli çetelerin Müslümanları öldürdüğü olayları kınadı. Kıyımı, 1984’te Hindistan’ın başkentindeki Sih karşıtı hareketlere, 1993’te Mumbai’deki Müslüman katliamına ve 2002’de Gucarat’taki Müslümanlara uygulanan ağır şiddet eylemlerine benzetti. Zarif, İran’ın Hindistan Müslümanlarına karşı uygulanan örgütlü şiddet dalgasını kınadığını söyledi. Ardından “Asırlardır İran, Hindistan’ın dostu olmuştur. Hindistan yönetimini tüm Hintlilerin refahını teminat altına alması ve caniliğin yayılmasına engel olması hususunda uyarıyoruz. Bu meselede kat edilecek yol barışçıl diyalog ve hukukun egemenliğinden geçmektedir.” ifadelerini kullandı. Zarif, Kuzeydoğu Delhi’de gerçekleşen ve 50’den fazla ölüme ve 200’den fazla kişinin yaralanmasına sebep olan olaylara tepki gösterdi. Delhi polisini; Müslüman mahalle, ev ve iş yerlerinin hedef alındığı olayları görmezden gelmek veya silahlı çetelere yardım etmekle suçladı.

Zarif’in Hindistan’da yaşanan bu olayları kınaması İran yürütme erkinden beklenmeyecek bir hamledir. Zira bu açıklama, Yeni Delhi ile Washington’un gittikçe artan yakınlığından rahatsızlık duyan Tahran’ın taktiksel bir tepkisi olarak ele alınabilir. Çünkü İran, Hindistan’ı ABD baskıları karşısında yeterince direnç göstermemesi konusunda eleştirmişti. Nitekim Hindistan, geçen mayıs ayından beri ABD’nin uygulamaya koyduğu yaptırımlar neticesinde İran’dan yaptığı petrol alımını durdurmuştu. Bununla birlikte İran, Çabahar Limanı sürecinin ağır işlemesinden dolayı duyduğu endişeyi de dile getirmişti. Zira Liman’ın kısmi idaresini elinde bulunduran Hindistan, İran açısından stratejik bir değere sahip. İran, Hindistan’a Orta Asya bölgesinde bir terminal tahsis etmek suretiyle Yeni Delhi’yi Trump hükûmetine karşı yanına çekmek niyetindeydi ancak Hindistan üzerindeki ABD tesirini küçümsedi.

Her ne kadar İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Müslümanlara uygulanan şiddete dair duyulan endişeye ortak olsa da Körfez’deki Arap devletleri beklenmedik bir şekilde Hindistan’da yaşanan olaylara sessiz kaldı. Tahran verdiği tepkiyle Hindistan’ın Yeni Delhi’deki milliyetçi hükûmetine İran’ın Hindistan’a İİT’de ve diğer İslami forumlarda verdiği desteği görmezden gelmemesi gerektiği hususunda bir mesaj vermiş oldu. Bununla birlikte İran, kendisinin Pakistan’ın eski Arap müttefikleri olan Suudi Arabistan ve BAE’den farklı olduğunu göstermek niyetindedir. Nitekim söz konusu devletler son zamanlarda Hindistan ile derin ve kapsamlı ilişkiler kurmaktadır. Pakistan Dışişleri Bakanı ve diğer devlet görevlileri, Zarif’in Hindistan çıkışını takdir ettiler ki bu durum Suudi ve BEA yöneticilerini de konu hakkında açıklama yapmaya zorlayacaktır.

Pakistan, Malezya, Türkiye ve Endonezya’nın açıklamalarından sonra İran, yükselen Hint milliyetçiliği karşısında ötekileştirilen 200 milyonluk Müslüman toplumu desteklemekte çekingen görünmek istememektedir. İran’ın Devrim Rehberi Ayetullah Hamenei de Twitter hesabından 5 Mart’ta yaptığı paylaşımda dünya üzerindeki tüm Müslümanların kalplerinin Hindistan’daki Müslümanların katledilmesi dolayısıyla ızdırap duyduğunu belirtti. Paylaşımında “Hindistan hükûmeti aşırıcı Hintlilerle ve onların partileriyle başa çıkmalı ve Hindistan’ın İslam dünyasından izole edilmesini engellemek için Müslümanların katlini durdurmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Bu durum Hindistan’da seslerin yükselmesine ve Hindistan’ın dış politikası üzerinde baskı oluşmasına yol açacaktır. BJP hükûmeti altında Müslümanların maruz kaldığı muamele dolayısıyla Hindistan’a uluslararası müdahale talebinde bulunan Pakistan’la beraber büyük Müslüman ülkeler de bilhassa Endonezya, Malezya ve Türkiye Hindistan’ı kınadı. Hindistan’ın artan Hint milliyetçiliğinin sonuçlarıyla karşı karşıya kalacak olan Bangladeş de Hindistan’daki en son şiddet olaylarının temel sebebi olan yeni “Vatandaşlık Yasası”nı eleştirdi. Özetle ifade özgürlüğüne izin veren ülkeler Hint milliyetçiliğine karşı cephe alırken otoriter rejimler sessizliklerini korudu.

Tarihsel bakımdan özellikle Tahran’da dinî rejimin kurulmasından beri İran, Hindistan’ın politikalarını ya devrim rehberi ya da din adamları vasıtasıyla kınamıştır. İran cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanı ise Keşmir anlaşmazlığı ve onunla alakalı meseleler hakkında beyanat vereceği zaman daima Hindistan’ın hassasiyetlerini gözetmiştir. Yani İran devlet görevlilerinin Hindistan’ın iç problemlerine ilişkin kullandığı değişken kanallar mevcuttur. Dolayısıyla Zarif’in görece sert beyanı Hindistan hükûmetini kızdırmıştır. Fakat Hindistan’ın Washington ve İsrail ile müttefik oluşu İran için işleri ciddiye bindirmektedir. Hindistan’ın vaatlerini yerine getirmeyişinden İran’ın rahatsızlık duyduğu, İran gazetesi Farehtighan’da yer alan manşetten anlaşılabilir. Manşette Modi, “Delhi Kasabı” olarak tabir edilmiştir.

Şu ana dek İran, son derece hassas Keşmir meselesi de dâhil olmak üzere, Hindistan’la alakalı kritik meselelerde katı bir duruş sergilemekten kaçınmıştır. Modi hükûmeti 5 Ağustos 2019’da Hindistan yönetimindeki Cemmu ve Keşmir’i özel statüsünden çıkardığında Tahran yumuşak bir tepki göstermişti. Tahran, Keşmir Vadisi’ndeki insanların durumu hususunda endişesini dile getirmiş ve Yeni Delhi’yi bölgeye karşı “adil bir politika” benimsemeye davet etmişti.

Keşmir ve Müslümanlara karşı tutumlar konusunda hep kararlı bir duruş sergilemiş olan Türkiye ve Malezya’nın aksine Hindistan’ın eski dostu olan İran’dan böyle kınayıcı bir beyan gelmesi Tahran ve Yeni Delhi ilişkilerinde bir değişime işaret etmektedir. Aralık ayında 19. İran-Hindistan Ortak Komisyon Toplantısı için Hindistan Dışişleri Bakanı S. Jaishankar’ı ağırlayan Zarif, ocak ayında da her yıl düzenlenen Raisina Diyaloğu’na açılış konuşmacısı olarak katılmıştı. Bir röportajda Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkileri geliştirmek adına İran’ın aracılığını teklif etmişti. Yeni Delhi’deki bir iş etkinliğinde Zarif şöyle konuşmuştu: “Zor zamanlarda Hindistan bizim yanımızda durmuştur, bu yüzden biz de sizi iyi zamanlar geldiğinde asla unutmayacak ve size daha iyi zamanların geleceği teminatını vereceğiz.”

Fakat vaziyet çoktan değişmiş görünüyor. Hindistan Dışişleri Bakanı, Zarif’in beklenmedik ifadeleri karşısında İran Büyükelçisi Ali Çegeni’yi protestoda bulunmak için çağırdı. Dahası Hindistan Hükûmet Sözcüsü “İran’ın Hindistan Büyükelçisi çağrıldı ve İran Dışişleri Bakanı’nın asılsız ifadelerine karşı sert bir yanıt verildi. Kendilerinin Delhi’deki son olaylara dair seçmece ve önyargılı tasvirlerinin kabul edilemez olduğu ifade edildi. İran gibi bir ülkeden böyle yorumlar beklemiyorduk.” ifadelerini kullandı. Hindistan ve İran ikili ilişkileri yeni bir devreye giriyor gibi gözüküyor ve bunun neticesinde Hindistan, Müslüman dünyasında var olan kısmi etkisini tamamen kaybedebilir. Eğer İran, Hindistan’a karşı keskin bir çizgi çekerse bu durumun Güney Asya ve Orta Doğu için daha büyük sonuçları olabilir ve bu da takip etmeye değer.


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.