İran’ın Kürt Bölgelerinde Şiddet Sarmalı

İran’ın Kürt Bölgelerinde Şiddet Sarmalı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da eylül ayında başlayan halk hareketleri 2. ayını doldururken gösteriler çerçevesinde kendini gösteren şiddet düzeyi de her geçen gün artmaktadır. Göstericiler ve güvenlik güçleri arasındaki küçük çaplı çatışmaların yerini yoğun ve kapsamlı bir çatışma ortamına bırakmaya başlaması, ciddi endişelere sebebiyet vermiştir. Bu durum, göstericiler ve güvenlik güçleri arasında yoğunlaşan çatışma ve şiddetin bir sarmal hâlini almaya başlaması sonucunda ortaya çıkmıştır. Söz konusu şiddet sarmalı, İran’da faaliyet gösteren bazı silahlı grupların uyguladığı terörizm tuzağı ile birlikte gelişmeye ve yoğunlaşmaya başlamıştır. 

Temel olarak terör örgütlerinin başvurdukları bir strateji olarak kabul edilen fakat geniş çerçevede tüm devlet dışı silahlı aktörler tarafından kullanılabilen terörizm tuzağı, İran’da gelişen şiddet sarmalında önemli bir etken hâline gelmektedir. Temel olarak silahlı grupların, devlet güçlerine yönelik olarak gerçekleştirdikleri şiddet eylemleri, devlet otoritesi ve devletin kamu düzenini sağlamasına yönelik algı ve inancı sarsma ile zedeleme amacını taşımaktadır. Bu durum; devletlerin, otorite imajı ve kamu düzenini sağlayabilme yetkinliklerini ortaya koyabilmek adına yoğun ve çoğu zaman sivil-silahlı grup militanı/sempatizanı ayrımının ortadan kalktığı şiddet kullanımı, tutuklama, gözaltı ve kötü muamele uygulamalarına yönelmesine yol açmaktadır. Bu süreç nihai olarak devletin, kitleler açısından sempati, destek ve meşruiyet kaybetmeye; silahlı grupların ise destek, sempati ve meşruiyet kazanmaya başladığı bir ortamı yaratabilmektedir. Söz konusu ortam, aynı zamanda kitlesel bir radikalleşme zemini de ortaya çıkarabilmektedir. 

Şiddet sarmalı ve terörizm tuzağına ilişkin bu çerçevenin örnekleri, yaklaşık 2 aylık süreçte İran’daki halk hareketleri kapsamında somut bir biçimde gözlemlenmiştir. Bu bağlamda özellikle Kürt bölgeleri, gösterilerin başladığı tarihten itibaren şiddet sarmalı ve terörizm tuzağının net biçimde kendini gösterdiği alanlara dönüşmüştür. Mevcut halk hareketi sürecinin en dinamik alanlarını temsil eden Kürt bölgeleri, gösterilerin merkez üssü niteliğine kısa zaman içerisinde kavuşmuştur. Bu nitelik; söz konusu bölgelerin, İran Devleti ve güvenlik güçleri açısından yüksek risk ve tehdit alanları olarak algılanmasına ve beraberinde bu bölgelerde yoğun şiddet kullanımına yol açmıştır. 

İran’ın Kürt bölgelerinde göstericiler tarafından sergilenen, devlet otoritesi ve kamu düzenine doğrudan meydan okuyan tutum ve hareketler, bu süreçte gelişen şiddet sarmalının öncü boyutunu oluşturmuştur. Bu durum, kısa zamanda silahlı Kürt gruplar İKDP, KOMELA ve PJAK’ın, kendileri ile örgütsel iltisaka sahip olan kişi ve grupların faaliyetleri ile birlikte ciddi bir ivme kazanmıştır. Bu bağlamda İran’ın pek çok Kürt şehrinde kamu binalarına yönelik saldırılar ve ele geçirme girişimleri kendini göstermiştir. Bununla birlikte İran güvenlik güçleri tarafından, halk hareketini kriminalize hâle getirme ve güvenlikleştirmeye yönelik örtülü faaliyetlerde bulunulduğuna; göstericilerin arasında yer alan özellikle Besic teşkilatı ve DMO istihbarat birimi mensuplarının kamu düzenine ve kamu binalarına yönelik saldırılarda rol aldığına dair iddialar da bu süreçteki yoğun şiddetin arka planı adına dikkat çekmiştir. 

Şiddet sarmalı ve İKDP, KOMELA ve PJAK örgütleri aracılığıyla uygulanan terörizm tuzağı stratejisinin ilk boyutunu temsil eden bu aşama ve ardından İran güvenlik güçlerinin Kürt şehirlerine yönelik yoğun şiddet kullanımı ile tutuklama ve gözaltı uygulamaları; bu sarmalın ikinci düzeyini ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte, 300’e yakın kişinin İran güvenlik güçlerinin şiddet kullanımı sonucunda hayatını kaybettiği yönündeki iddialar, yüzlerce kişinin ise tutuklama ve gözaltı uygulamaları ile karşı karşıya kalması, şiddet sarmalı ve terörizm tuzağı stratejisinin tamamlanmasına yol açmıştır. Bunun sonucunda, göstericiler tarafından çok sayıda İran güvenlik gücünün öldürülmesi, bu ölümlerin ardından güvenlik güçlerinin göstericilere ve yerel halka yönelik sert müdahalelerini artırması, kitlelerin İKDP, KOMELA ve PJAK örgütlerinin etkisine daha açık hâle gelmesi ve bu doğrultuda göstericilerin daha fazla şiddet eylemlerine yönelmeleri; şiddet sarmalının sürekli biçimde kendini yeniden üretmesine elverişli bir zemin yaratmaktadır. 

Şekil 1: İran Kürt Bölgelerinde Şiddet Sarmalı


Mevcut ve Olası Sonuçlar

  • İran’ın Kürt bölgelerinde ortaya çıkan şiddet sarmalı, kadın özgürlük hareketi argümanı ile şekillenen gösterilerin etnik kimlik merkezli bir niteliğe evrilmesi potansiyelini barındırmaktadır. Özellikle hayatını kaybeden göstericilerin “Kürdistan’ın şehidi” söylemi ile sembolleştirilmeye başlanması, kitlenin esas aldığı söylem ve sloganlarda kendini gösteren Kürt kimliği ve Kürdistan vurguları, gösterilerin ilk safhalarında kadın özgürlük hareketi imajının gerisinde kalan etnik kimlik argümanlarının daha görünür bir hâle geldiğine işaret etmektedir.
  • Kitlelerin, şiddet sarmalı ve terörizm tuzağı stratejisi sonucunda daha radikal bir nitelik kazanmaya başlaması; İKDP, KOMELA ve PJAK örgütlerinin kitlelerin desteğini daha fazla alabileceği ve aynı zamanda kitleleri daha fazla etkileyip yönlendirebileceği bir ortam yaratmaktadır.
  • İran güvenlik güçleri tarafından Kürt bölgelerine yönelik olarak uygulanan sert müdahaleler özellikle bu süreçlerde yaşanan can kayıpları, bu bölgelerde ılımlı tutumlara sahip olan din adamları ve kanaat önderlerinin de kitlelere destek sunan bir tavır sergilemesine yol açabilecektir.
  • İran resmî makamlarının, gösterileri “dış kaynaklı proje” biçiminde tanımlamaları ve kolektif hafızada yer alan 1979 Kürt ayaklanması ve ayrılıkçılık olgusunun yarattığı etki; İran Devleti’nin, İran halkının geneline yönelik algı inşasının zeminini oluşturmaktadır. Buna karşın Kürt bölgelerine yönelik yoğun ve sistematik şiddet kullanımı ile kitlesel tutuklama ve gözaltı uygulamaları, söz konusu algı inşasının etkisini orta ve uzun vadede sınırlayıcı ve işlevsizleştirici bir rol oynayabilecektir.
  • İran’ın Kürt bölgeleri ile birlikte yoğun ve sistematik şiddet kullanımının diğer hedef bölgeleri ise Huzistan ile Sistan ve Beluçistan olmuştur. Bu durum, İran güvenlik stratejisi açısından, ilgili bölge halklarının birbirlerinden etkilenmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacını taşısa da pratikte söz konusu halklar arasında dayanışma iklimini güçlendirmiştir. Bu durum, etnik gruplar arası dayanışma iş birliği yönelimini güçlendirebilecektir.
  • İran’ın Kürt bölgelerinde gelişen şiddet sarmalı genel olarak İran’ın, spesifik olarak ise Kürt bölgelerinin uluslararası kamuoyunun ilgisini daha fazla çekmesini sağlamakta; bu durum, İran’ın uluslararası alanda karşı karşıya kaldığı baskıları pekiştirici nitelikte bir ortam yaratmaktadır.