Muafiyetler ve İran’ın Petrol İhracatı

Muafiyetler ve İran’ın Petrol İhracatı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD Başkanı Trump’ın Mayıs 2018’de ülkesinin nükleer anlaşmadan çekildiğini açıklamasının ardından, ABD Hazine Bakanlığı yeniden devreye girecek ABD yaptırımlarına ilişkin iki kademeli bir takvim açıkladı. Ağustos 2018’de birinci kademesi devreye giren yaptırımların Kasım 2018’de de ikinci paketinin yürürlüğe girmesinden birkaç gün önce bakanlık; Çin, Hindistan, Türkiye, Güney Kore, Japonya, Tayvan, Yunanistan ve İtalya’ya İran’dan petrol ithal etme konusunda muafiyet tanındığını duyurdu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, muafiyet kararında söz konusu ülkelerin 2018 yılı yaz aylarında İran’dan petrol alımını azaltmasının etkili olduğunu bildirmişti. Sürece ilişkin diğer bir önemli husus ise söz konusu bakanlığın aynı yaz döneminde İran’dan petrol ithal eden devletler yerine ithalatçı rafinerilerin yetkilileriyle görüşmeler yürütmesidir. Çoğu sermaye şirketi olan söz konusu rafinerilerin muhatap alınması aslında zekice bir yöntemdir. Zira bu yöntemle, devletlerle pazarlık yapmanın maliyetleri azaltılmıştır.

İran’dan petrol ithal etmek, başta yaptırım riski gelmek üzere nakliye, sigorta ve para transferi gibi sorunlara yol açmakta ve bu sorunlar da rafineri yöneticilerini alternatif arayışına itmektedir. Son kertede şirket vasfına sahip olan rafineriler, yönetim kurullarında fayda/maliyet analizi yapmakta ve İran ile ticaret yapıp yapmama kararını rasyonel bir çerçevede almaktadır. Siyasi irade, belirli düzeyde bu şirketlerin kararlarına etki etme gücüne sahip olsa da Mayıs 2018 sonrasında İran ile ticari ilişkiye girme kararının ağırlıklı olarak ekonomik değişkenlere göre alındığı görülmektedir.

İran’ın hangi ülkeye ne kadar petrol sattığı hususunda açık kaynaklarda birinci elden veri bulunmamaktadır. Ayrıca İran’ın üçüncü ülkelerle yaptığı SWAP (değişim) anlaşmaları nedeniyle ihraç edilen petrolün kaynağın İran mı yoksa başka bir ülke mi olduğu tam olarak belirlenememektedir. Diğer yandan sınır bölgelerinde “kaçak” olarak yapılan petrol ticareti her ne kadar çok yüksek düzeyde olmasa da ülkenin petrol ihracatını hesaplamayı zorlaştıran diğer bir unsurdur. Bunun yanında İran’ın yaptırımlarla mücadele sürecinde öğrendiği bazı yollar vardır. Örneğin, petrol taşıyan bir gemideki yükün cinsinin, miktarının ve rotasının anlaşılmasını engellemek için bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin bazıları deniz taşıma hukukuna aykırı olsa da İran, yaptırımları devre dışı bırakmak üzere bu yöntemleri kullanmaktadır. Bütün bu nedenlerden ötürü İran’ın petrol ihracatı ile ilgili kesin bir rakam vermek güçtür.

İran’ın petrol ihracatı miktarıyla ilgili birincil kaynaklardan net bir sonuç elde edilemediği için ikincil kaynaklardan elde edilen veriler derlenmekte ve bu verilerden hareketle tahminler yapılmaktadır. Bu noktada, uzmanlarca ikincil verilere dayalı olarak yapılan tahminler arasında önemli farkların olduğunu da not etmek gerekir.

2017 yılında, başta Çin ve Hindistan gelmek üzere Asya ülkelerinin İran’dan ham petrol ithalatı günlük ortalama 1,3 milyon varil düzeyinde olmuştur. Asya ülkelerinin 2018 yılı ham petrol ithalatı 2017’ye göre %20 azalarak 1 milyon varil/gün seviyesine gerilemiştir. 2019 yılının ilk aylarında muafiyet kapsamında olan ülkelerin satın alımları, muafiyet kotası civarında devam edecektir ki bu da yaklaşık 800 bin varil/gün civarında bir rakama tekabül etmektedir (Tablo-1). Ancak yürüklükteki muafiyetler 180 günlük mahdut bir süre için geçerlidir ve Mayıs 2019’da son bulacaktır. ABD’nin muafiyetleri devam ettirip ettirmeyeceği veya kota kapsamını azaltıp azaltmayacağı ise önümüzdeki dönemde hem petrol piyasalarını hem de İran’ın petrol ihracatını etkileyecektir.

Notlar:
(1) Beş ayın ortalaması alınarak hesaplanmıştır.
(2) Farklı kaynaklardan elde edilen veriler kullanılarak tahmini olarak hesaplanmıştır.
(3) Bazı mekanizmalar kullanılarak İran’ın dolaylı yollardan 100-200 bin varil petrol sattığı söylenmektedir. Yaptırımların devreye girmesi sonrasında bu rakamın 200 bin varil bandında olacağı düşünülmektedir.

Kaynak: Farklı kaynaklardan yararlanılarak oluşturulmuştur:

Sürecin nasıl ilerlediğini ve gelinen noktada İran’ın petrol ihracatının hangi yönde seyrettiğini anlamak için muafiyete konu olan ülkelerin tavrına göz atmak yararlı olacaktır. Japonya muafiyet kapsamında yer alan önemli bir petrol ithalatçısıdır. Nisan 2018’de Japonya’nın İran’dan ithal ettiği ham petrol miktarı 300 bin varil/gün civarında iken 2018’in ilk dört ayı için bu miktarın ortalaması 200-220 bin varil/gün dolayında olmuştur. Mayıs 2018-Ekim 2018 arası dönemde, Japonya’nın İran’dan ithal ettiği petrol yaklaşık olarak 140-160 bin varil/gün düzeyine gerilemiştir.  Japonya muafiyet listesinde yer almasına rağmen Kasım-Aralık döneminde İran’dan petrol almamış ve petrol siparişindeki ilk kıpırdanma geçtiğimiz günlerde görülmüştür. Şubat 2019’da Japon rafinerilerinin İran’dan 14 milyon varil petrol alacağı tahmin edilmektedir. Bu bağlamda 2019’un ilk iki ayı baz alındığında, Japonya’nın günlük ortalamasının kabaca 80 bin varil/gün seviyesinde olacağı söylenebilir. Mayıs ayına kadar olan dönem için ise ithalatın 100 bin varil/gün civarında olacağı tahmin edilmektedir.

Güney Kore günlük ortalama 2,8 milyon varil petrol tüketen ve bunun tamamını ithal eden bir ülke konumundadır. 2017 yılında bu ülkenin İran’dan ithal ettiği petrol miktarın günlük ortalaması 400 bin varil civarında iken 2018 yılının ilk aylarında bu rakam 200 bin varil düzeyine gerilemiştir. Güney Kore’ye verilen muafiyetin üst sınırının günlük 200 bin varil civarında olduğu tahmin edilmektedir. Japonya ve G. Kore’deki rafinerilerin, ABD’nin Mayıs ayında muafiyetleri uzatmaması hâlinde İran’dan petrol alımını tamamen durdurması ya da ABD’nin kota miktarının daha da azaltılmasını istemesi durumunda bu yönde karar alması beklenmektedir.

Nükleer anlaşma sonrasında, Hindistan’ın İran’dan ithal ettiği petrol miktarında oldukça ciddi bir artış olmuş ve 2017 yılında ithalat miktarı 680 bin varil/gün civarına yükselmişti. Aralık 2018’de Hindistan’ın İran’dan günlük ithalatının 300 bin varil seviyesine düştüğü ve bu rakamın hemen hemen Hindistan’a tanınan muafiyet kotasının üst sınırı olduğu söylenebilir. İran’dan petrol ithalinde yaşanan bu kesintinin tamamı Suudi Arabistan’dan ithalatın artırılmasıyla telafi edilmiştir.  Önümüzdeki aylarda (Şubat-Mart-Nisan) Hindistan’ın İran’dan ithalatının bu seviyelerde seyretmesi beklenmektedir.

Çin’e tanınan muafiyetten sonra bu ülkenin İran’dan petrol ithalatının 350 bin varil/gün aralığında olduğu gözlemlenmektedir.  Çin’in ABD ile başka sorunları olması nedeniyle ABD yaptırımlarına uyma hususunda beklenenden çok daha titiz davrandığı ve ABD ile uyumlu hareket ettiği anlaşılmaktadır. Çin’in yaptırımlara muhalefet konusunda agresif bir tutum izleme potansiyeline sahip olmasına rağmen bu yolu izlememesinin makul nedenleri vardır. İlk olarak ABD ile zaten son derece gergin olan ilişkiler düşünüldüğünde Çin’in gerilimde yeni bir cephe açmaktan kaçındığı söylenebilir. İkinci olarak ise Çin’in devasa petrol tüketimi düşünüldüğünde, Mayıs ayına kadar 350 bin varil düzeyinde gerçekleşen ithalatın devam etmesi ve Çin’e verilen muafiyetin Mayıs sonrasında bir kez daha uzatılması beklenmektedir. Muhtemelen Çin tarafı, 350 bin varillik kotanın korunmasını ABD tarafı ise bu miktarın biraz daha azaltılmasını isteyecek ve o dönemde petrol piyasasının durumu ve ABD-Çin ticaret savaşındaki dengeler, kota için verilecek nihai kararı belirleyecektir.

Yaz aylarında Çin’in İran’daki enerji sektöründe, İran’dan çıkan bazı Avrupalı firmaların yerini aldığı ve yatırım projelerinde ana partner olduğu konuşulmuştu. Ne var ki Çin ile İran arasında yatırımların finansmanına ilişkin görüş ayrılıkları bulunduğu için söz konusu sektörde şu ana kadar somut adımlar atılamamıştır. Çin tarafı, yatırım bedelini doğrudan İran’a göndermek yerine ikili ticarette Çin lehine oluşan ticaret fazlasının yatırımın finansmanında kullanılmasını arzulamaktadır. Ancak acil şekilde nakit dövize ihtiyaç duyan İran, yatırım bedelinin bir an önce kendisine aktarılmasını istemektedir.

Türkiye’nin İran’dan petrol ithalatı TÜPRAŞ kanalıyla yapılmaktadır. TÜPRAŞ yaz aylarının başında petrol ithalatını %30 civarında azaltarak 200 bin varil/gün seviyesinden 120-130 bandına çekmişti. Türkiye için ABD Hazinesi kotasının mayıs ayına kadar bu seviyede kalacağı tahmin edilmektedir. ABD tarafı muhtemelen Mayıs sonrasında Türkiye’den mevcut ithalatını daha da azaltılmasını isteyecektir.

Kendilerine muafiyet tanınan Yunanistan ve İtalya’nın tutumu dikkat çekicidir. Nitekim İran Petrol Bakanı Bijan Namdar Zengene, geçtiğimiz günlerde verdiği bir demeçte biraz da sitem ederek bu iki ülkenin muafiyet kapsamında olmasına rağmen İran’dan petrol almadığını açıklamıştır

Yukarıdaki tabloda önümüzdeki dönem için yapılan öngörüde, İran’ın petrol ihracatı üst limitler dikkate alınarak 1,3 milyon varil/gün olarak hesaplanmıştır. Mayıs ayına kadar İran’ın günlük petrol ihracatının 1-1,3 milyon varil arasında seyretmesi beklenmektedir. Geçtiğimiz Aralık ayı referans alınırsa, İran ekonomisi için hayati bir öneme sahip olan petrol ihracatında bir önceki yılın rakamlarına göre günlük %60 civarında bir azalma olduğu görülmektedir. Genel olarak yaptırımların özel olarak ise petrol ihracatındaki azalmanın İran ekonomisinde yarattığı tahribatın büyüklüğün anlaşılması bakımından geçtiğimiz günlerde Zengene’nin verdiği şu demeç oldukça dikkat çekicidir: “Mevcut yaptırımların neden olduğu ekonomik sıkıntılar, sekiz yıllık Irak savaşı dönemindeki ekonomik sorunlardan bile daha zordur”.  Bu demeçten de anlaşılacağı üzere İran ekonomisini 2019’da zor günlerin beklediği ortadadır.