Muhafazakârların Reformcu Avı: Ekonomide Şeffaflık

Muhafazakârların Reformcu Avı: Ekonomide Şeffaflık
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’ın yeni Ekonomi ve Maliye Bakanı İhsan Handuzi, Meclisteki güven oylamasında ve bakanlık programında sıkça kamu şirketlerinin finansal tablolarının şeffaflaştırılması gerektiğine vurgu yapmış; bu da söz konusu şirketlerde, meydana gelebilecek yolsuzluk şüphelerini artırmıştı. Handuzi, geçtiğimiz günlerde bankacılık sektöründen başlanarak kamu şirketlerinin finansal tablolarının şeffaf bir biçimde yayımlanıp inceleneceğinin işaretini verdi. Handuzi, kamuya karşı halkın güveninin artırılması için bunun elzem olduğunu düşünüyor. Ancak muhafazakârların bu hareketi, eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve ekibini teşhir ederek cezalandırma ihtimalini akıllara getiriyor.

İran’da kamu sektörü, ekonomide büyük bir rol oynamaktadır. İstihdam, üretim ve tüketim bağlamında kamu şirketlerinin ekonomideki payı oldukça yüksek ve ekonomik güç dengesinde ağırlıkları fazladır. Ancak Mayıs 2018 tarihinde, ABD ambargolarıyla kamu şirketlerinin finansal dengeleri bozulmuş ve bu şirketler, çeşitli göstergelerde İran Merkez Bankasının standartlarından uzaklaşmıştır. Buna ilave olarak kamu şirketleri, bütçenin yaklaşık %70’ini oluştururken bütçede 382 adet şirket bulunmaktadır. Bunlardan 9’u banka, 5’i sigorta şirketi, 2’si kâr amacı gütmeyen kuruluş, 31’i su ve kanalizasyon, 37’si elektrik ve 298’i ise diğer sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerdir. Kamu şirketlerinin bütçedeki payının yüksek oluşu; ABD ambargoları nedeniyle şiddetli bütçe açıklarıyla karşı karşıya kalan Ruhani hükûmetini, alternatif finansman kaynağı bulmak amacıyla kamu şirketlerini borsaya arz etmek zorunda bırakmıştır. Ayrıca eski hükûmet, kamu bankalarını maliyeti düşük kredi kaynağı olarak kullanarak kamu şirketlerini krediler aracığıyla kurtarmaya çalışmıştır. Bazı iddialara göre Ruhani hükûmeti, kamu şirketlerinin tablolarıyla alakalı eksik bilgilendirme yapmıştır. Meclis Ekonomi Komisyonu Üyesi ve Isfahan Milletvekili Mehdi Teğyani, dönemin Ekonomi ve Maliye Bakanı Ferhad Dejpesend için “Dejpesend Dönemi’nde milletvekillerine, devlete ait söz konusu şirketlerin performansı hakkında eksik bir rapor verilmişti ve bu rapor, hiçbir şekilde incelenemez veya kullanılamazdı. Nitekim önceki hükûmetin Ekonomi ve Maliye Bakanı Dejpesend şeffaf bilgi vermeyerek temsilcileri, medyayı ve analistleri bu şirketlerin performansını doğru bir şekilde değerlendirme olanağından mahrum bırakmıştır.” demiştir.

Kamu şirketlerinin finansal tablolarının, krizin yanı sıra kötü yönetim ile daha da bozulması; cumhurbaşkanlığını alan muhafazakârları, bu şirketlerin finansal tablolarını incelemeye itmiştir. Bakan Handuzi, şeffaflığın sağlanabilmesi için kamu şirketlerinin bazı bilgilerinin kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini vurgulamıştır. Bunlar:

1. Kamuya ait şirketlerin ve varlıklarının tam listesi

2. Şirketlerin yönetim kurulu üyeleri ve CEO’larının listesi

3. Kâr ve zarar tablosu gibi mali tablolar

4. Şirketlerin, mallarının satış ve alım istatistikleri ile hizmet alma ve sağlama sözleşmelerini içeren sözleşmelerin ve ayrıntılarının listesi

5. Şirketlerin aldığı krediler ile şirketlerin bankalara yatırdığı kaynakların istatistikleri

6. Şirket yöneticilerinin maaş, menfaat ve mal varlıkları

İlk İnceleme: Kamu Bankaları

Yazılı olmayan ancak 1393 (2014) yılından beri uygulanan bir prosedür sebebiyle kamu bankalarının finansal tabloları yayımlanmıyordu. Ancak geçtiğimiz günlerde Bakan Handuzi’nin talimatıyla Bank-ı Millî, Bank-ı Keşvarzi, Bank-ı Senat ve Maden, Bank-ı Ticaret, Bank-ı Tose’i Saderat ve Bank-ı Mesken’in finansal tabloları incelendi. Söz konusu bankaların toplam 82 trilyon tümen birikmiş zararı bulunuyor ve bu meblağ, 1400 yılı İran konsolide bütçesinin yaklaşık %3’ü. Bank-ı Millî ve Mesken dışındaki bankaların borçlarında 1398 (2019) yılından beri azalma görülmektedir. Millî, Senat ve Maden ile Keşaverzi bankaları, İran Merkez Bankasının belirlediği çoğu standardı karşılayamamakta ve standartlardan uzak oluşları, söz konusu bankaların risklilik düzeyini artırmaktadır. Ayrıca bankalara borçlu veya bankalardan kredi almış kişilerin isimlerinin sansürlenmesi, finansal tablolarda sıkça görülüyor. Buna ilave olarak bazı spesifik bilgiler de finansal tablolarda gizlenmiş durumdadır.

Söz konusu bankalar arasında en dikkat çeken finansal işlemler Bank-ı Millî’ye ait. İran’ın ilk ulusal perakende ve Orta Doğu’nun en büyük bankaları arasında yer alan Bank-ı Millî, süreç içerisinde aktif olarak değerlenmiş ve sermayesi 19,9 trilyon tümenden 92,3 trilyon tümene yükselerek ülkedeki tüm bankalar arasında en yüksek sermayeye sahip banka olmuştur. Bank-ı Millî, sermayesi %364 büyümesine rağmen 67,5 trilyon tümen birikmiş zarara sahiptir ki bu zarar, banka sermayesinin %73’üne denk gelmektedir. Aynı durum Bank-ı Mesken’de de görülmektedir. Yaklaşık 13 trilyon tümen sermayesi olan bankanın, 10,5 trilyon tümen birikmiş zararı bulunuyor. Ticaret Kanunu’nun 141. maddesine göre şirket sermayesinin en az yarısının zarar nedeniyle kaybolması veya diğer bir ifadeyle şirketin birikmiş zararının şirket sermayesinin yarısından fazla olması hâlinde, yönetim kurulu derhâl bir toplantı düzenlemekle yükümlüdür. Olağanüstü genel kurul toplantısının tasfiye veya devamının görüşülmesine karar verilir ve söz konusu kurul, şirketin feshine karar vermezse aynı Kanun’un 6. maddesine göre aynı toplantıda şirket, sermayesini mevcut sermaye miktarına kadar azaltmak zorundadır. Elbette bu banka; sermayesini, “varlıkların ve döviz rezervlerinin yeniden değerlenmesi” sebebiyle artırmıştır ki bu tür sermaye artırımı, bankaya herhangi bir nakit akışı getirmemekte; banka, sermayesini reel bir şekilde artırmamaktadır.

İncelenen söz konusu bazı bankaların sermaye yeterlilik rasyosu İran Merkez Bankası tarafından belirlenen sermaye yeterlilik rasyosu standardına (%8) göre oldukça düşüktür. Örneğin Bank-ı Millî’nin rasyosu -%11, Senat ve Maden %2,6 ve Keşaverzi’nin rasyosu ise %6,3’tür. Tose’i Saderat ve Mesken’in rasyoları ise %12 ve %8,5 olarak gerçekleşerek Merkez Bankası standartlarına en yakın rasyolar arasında yer almaktadır. Sermaye yeterlilik rasyosu; bankaların sermaye güçlerini ve aldıkları riskleri kontrol etmek, mudi ve alacaklıları korumak ve bankacılık sistemine güvenin sağlanması için oldukça önemli uluslararası bir kriterdir. Ancak ülkenin en büyük bankasının rasyosunun negatif bir değere sahip olması, İran bankacılık sistemi üzerindeki şüpheleri daha da artırmaktadır.

Muhafazakârların Reformcu Avı

Bir hukukçu kimliğiyle öne çıkan İbrahim Reisi, yargı erki başkanlığı yaparken “yolsuzluklarla mücadele” söylemiyle siyaset arenasında parlatılmıştı. Buna ilave olarak Reisi’nin hükûmeti, halk nezdinde popülerliğini artırmak ve siyasi arenaya hâkim olmak için geçmiş dönem reformcu hükûmetin açıklarını araştırmakta ve kamuoyuyla paylaşmaktadır. Handuzi’nin “şeffaflık” hareketinin de bu bağlamda okunması gerekiyor.

Her ne kadar Ruhani Dönemi’nde bankaların finansal göstergelerinde bozulmalar gerçekleşse de bu kurumların üzerindeki müesses nizam vesayetini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Anayasal, siyasi ve ekonomik olarak yetkisi oldukça kısıtlı olan bir hükûmetin, başta kamu bankaları olmak üzere kamu kurumlarını büyük çapta kendi çıkarları doğrultusunda müesses nizamın kuşatıcı gücü altında kullanması zor bir ihtimaldir. Ancak reformcu oyuncuların sekiz yıllık reformcu bir hükûmette kamu kurumlarından kısıtlı rant elde etmesi olasıdır. Muhafazakârlar, ilerleyen zamanlarda reformcular tarafından elde edilen rantları ifşa ederek kamuoyunda popülerliklerini pekiştirmeye çalışacaktır. Buna ilave olarak yerel basında söz konusu elde edilen rantlar ve oluşan yolsuzluk ortamıyla ilgili tutuklama haberlerinin görülmesi olasıdır.

İran’ın Yolsuzluk Karnesi Zayıf

2020 Yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’ne (Corruption Perceptions Index, CPI) göre İran, 180 ülke arasında 149. sırada yer alıyor. İran, 2013 yılında Mahmud Ahmedinejad Dönemi’nde yaşanılan yoğun yolsuzluk sürecinde 177 ülke arasından 144. sırada yer almış ve 2017 yılında 130. sıraya kadar yükselebilmişti. Ülkede kamunun hayatın her alanında söz sahibi olması, yolsuzluk karnesinin kötü olmasına yol açmakta ve ülkedeki kamu kaynakları sebebiyle güç dengelerinin arasındaki çıkar çatışmaları; yolsuzluk, rüşvet ve iltimas ile sonuçlanmaktadır.

Son tahlilde İran’da yolsuzluk ile ilgili tartışmalar yeni değil. Uluslararası göstergelerde bu konuda uzunca bir süredir oldukça kötü konumda. Reisi’nin gerek kendi seçim çalışmalarında yaptığı vurgu gerekse de ülkede yolsuzlukların önüne geçilmesini ve kamu idaresinin mümkün olduğu kadar şeffaflaştırılmasına yönelik Handuzi’nin başlattığı çalışmalar, bugünlerde giderek gündemde öne çıkıyor. Ancak bu çalışmaların, İran’da köklü ve yapısal reformlara dönüşüp dönüşmeyeceğini bugünden kestirmek zor.