Muhammed Musaddık ve İran Petrolünün Millîleştirilmesi

Muhammed Musaddık ve İran Petrolünün Millîleştirilmesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Başkan Vekili Turgay Şafak

Muhammed Musaddık Kimdir?

Anne tarafından Kaçar Hanedanı üyesi olan Muhammed Musaddık 16 Haziran 1882 tarihinde Tahran’da dünyaya gelmiştir. İlk memuriyetine 19 yaşında Horasan bölgesinde maliye memuru olarak başlamıştır. Eğitimine devam etmek için gittiği Fransa’da iki yıl iktisat okuduktan sonra İsviçre’ye geçerek hukuk alanında doktorasını (1909-1913) tamamlamıştır. İran’a döndükten sonra bir süre Tahran Üniversitesinde ders vermiş, maliye bakan yardımcılığı yapmış ve ülke yönetimini neredeyse İngilizlere bırakan 1919'da imzalanan anlaşmaya tepki göstererek istifa edip yeniden İsviçre’ye gitmiştir1 (Özgüdenli, Pira, 2006). Kısa bir süre sonra İran’a tekrar döndüğünde Fars eyaletine vali olarak atanan Musaddık’ın valiliği sırasında Rıza Han ve Seyyid Ziyaüddin Tabatabai Tahran’da darbe yaparak yönetimi ele geçirmiştir. Darbe sonrası kurulan hükûmetlerde maliye bakanı ve Azerbaycan valisi olarak görevde bulunmuş ve bir süre de dışişleri bakanlığı yapmış olsa da anlaşmazlıklar yüzünden birkaç ay sonra istifa etmek zorunda kalmıştır (Katuzyan, 1372, s. 52-54). 1924'de Tahran milletvekili olarak Meclise giren Musaddık, 1925'te Rıza Han’ın Meclisi zorlayarak saltanatın Kaçar Hanedanı'ndan Pehlevi Hanedanı'na geçişini sağlaması üzerine Meclisteki arkadaşları ile sıkı bir muhalefet ortaya koymuştur. Beşinci ve altıncı Mecliste, milletvekili unvanıyla muhalefetine devam etmiş ve ardından Rıza Şah’ın iktidarı ele geçirmesinden sonra uzun yıllar zorunlu ikamete tabi tutulmuştur (Katuzyan, 1372, s. 61-86).

1940'da bir süre tutuklu kalan Musaddık, Bircend şehrine sürgüne gönderilmiştir. Muhammed Rıza tahta çıkınca 1943 ve 1951 yılı seçimlerinde Tahran milletvekili olarak Meclise giren ve verdiği mücadeleyle 30 Mart 1951 tarihinde petrolle ilgili kanunun çıkmasını sağlayan Musaddık, 28 Nisan 1951 tarihinde başbakanlık koltuğuna oturmuştur (Abrahamian, 2008, s. 130).

Başbakan Musaddık ilk iş olarak petrolün millîleşmesini öngören kanunun yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Bunun anlaşmaya aykırı olduğunu savunan İngilizler kanunun iptali için uluslararası mahkemeye başvurmuştur. Mahkeme heyetini ikna eden Musaddık, uluslararası mahkeme nezdinde petrolün millîleşmesi için onay almıştır. Bu arada Şah’la arasındaki ihtilaf derinleştiğinden istifa etmiştir. Ancak Musaddık’ın istifasını istemeyen halk duruma itiraz edince tekrar dönmek zorunda kalmıştır. 16 Ağustos 1953'te Şah tarafından görevden alınıp yerine General Zahidi'nin başbakan olarak atanması üzerine Musaddık görevi bırakmayı kabul etmemiş ve sokak gösterileri tekrar başlamıştır (Abrahamian, 2008, s. 130).

Petrol imtiyazlarını kaybeden İngilizler; MI6 tarafından planlanan ve Amerikalı ajan Kermit Roosvelt’in uygulamaya koyduğu bir darbeyle Musaddık’ı devirmiştir. Şah daha sonra Roosvelt’e hitaben abartılı bir şekilde “Tahtımı Allah’a, halkıma, orduma ve size borçluyum.” diyecekti (Dabashi, 2007, s. 139). Darbe sonrası Millî Cephe ve Tudeh Partisi taraftarları hakkında soruşturmalar açılmış, tutuklamalar gerçekleşmiş ve idamlar yapılmıştır. Şah’ın İran’a dönmesinin ardından yargılanan Musaddık üç yıl hapse mahkûm edilmiş ve 5 Mart 1967'de vefat edene kadar Tahran yakınlarında bulunan Ahmedabad’taki evinde yaşamını sürdürmüştür (Özgüdenli, Pîra, 2006, s. 229).

Petrolün Millîleştirilmesi

19. yüzyılın sonunda ekonomik sorunlarla başa çıkamayan Nasırüddin Şah, sorunları yabancılara ülkenin kaynaklarının kullanım hakkına ait imtiyazlar vererek çözmeye çalışmıştı. O yıllarda verilen imtiyazları Lord Curzon “bir hükümdarlığın bütün kaynaklarını hayal bile edilemeyecek şekilde, tarihte hiç görülmedik ölçüde tamamen yabancı ellere teslim edişi” şeklinde yorumlamıştır (Abrahamian, 2008, s. 53).

İmtiyazlar bazen ulemanın bazen de İran üzerinde nüfuzu olan devletlerin çekişmesi sebebiyle ya iptal edilmiş ya da farklı şekillere bürünmüştür. İngiliz firmaları önceleri Karun Nehri’nde arama yapma, İran’ın muhtelif şehirlerinde halı dokuma tezgâhlarını destekleme, telgraf hattının inşası, banknot basma yetkisi ve hepsinden de önemlisi İran’ın güneybatısında petrol arama imtiyazını almıştı. 1901'de William Knox D'Arcy adlı bir İngiliz, İran’da petrol arama imtiyazını 60 yıllığına almış ve çalışmalara başlamıştır. D’Arcy Anlaşması olarak da bilinen bu anlaşmayla çıkarılacak olan petrolün %16’sı İran devletine %84’ü ise İngiliz şirketine ait olacaktı. Yapılan petrol arama çalışmaları neticesinde 1908'de Mescid-i Süleyman şehrinde petrol bulunmuştur (Garthwaite, 2011, s. 201). 1909'da kurulan Anglo-Persian Oil Company (İngiliz-İran Petrol Şirketi) çalışmalarını hızlandırmış ve Mescid-i Süleyman’dan çıkarılan petrol ilk kez 1912'de Körfez'e taşınmaya başlanmıştır. Bölgedeki petrol üzerinde söz sahibi olmak isteyen İngiliz devleti 1914'te şirketin hisselerinin %50'den fazlasını alarak şirkette resmen söz sahibi olmuştur. Bu süreçte İran'a herhangi bir ödeme yapılmamış ve İran adeta yok sayılmıştır (Abrahamian, 2008, s.74).

İran ile İngilizler arasındaki petrol anlaşmasına İran’ın ilk itirazı anlaşmada belirtilen %16’lık kâr payının şirket tarafından başka bölgelerde çıkarılan petrolü de kapsaması gerektiğine dairdir. İngilizler 1929'da dünya genelinde yaşanan ekonomik krizi bahane ederek İran devletine ödenen miktarı daha da azaltmıştır. Bunun üzerine İran’ın rahatsızlığı katlanarak devam etmiş ve sonunda İran, Kasım 1932’de imtiyazları iptal ettiğini ilan etmiştir. İki ülke arasında süren tartışmalar sonucu yeniden anlaşma yolunda iki taraf da şartnameler hazırlamasına rağmen sonunda İngiliz devletinin önerdiği anlaşma kabul edilmiştir. Rıza Şah’ın saltanatının yedinci yılında D’Arcy Anlaşması'na ek denebilecek maddeler getirilmiş, 28 Mayıs 1933 tarihinde imzalanan anlaşmayla İran’ın kâr payı %20'ye çıkartılmış ve 1901 yılında yapılan anlaşma gibi 60 yıl olması kararlaştırılmıştır. Bu anlaşmaya göre İran petrollerini 1993 yılına kadar İngiliz şirketi işletecekti.

İkinci Dünya Savaşı sürecinde İngiliz ve Rusların ortak kararıyla tahtından indirilen Rıza Şah’ın yerine henüz yirmili yaşlardaki oğlu Muhammed Rıza geçirilmiştir. Müttefik güçlerin İran’ı işgali de bu yıllarda gerçekleşmiştir. Yabancı güçlerin İran topraklarında bulunması halkın milliyetçi duygularını da yükselişe geçirmiştir. İran petrol endüstrisinin devletin kontrolüne geçmesini ilk dile getiren Tudeh Partisi olmuştur. Bu düşünceyi daha sonra daha gür bir şekilde Musaddık dile getirecekti. Meclise girdikten sonra genç Şah'a karşı sert bir muhalefet sergileyen Musaddık; 1949'ta muhtelif siyasi parti, dernek, din adamları ve çarşı esnafının desteğini alarak Millî Cephe'yi kurmuştur. Mecliste yapılan tartışmalar neticesinde Başbakan Hac Ali Bezmara’nın (1901-1951) karşı çıkmasına rağmen 19 Şubat 1951 tarihinde Petrolün Millîleştirilmesi Kanunu Meclisin onayından geçmiştir. Başbakan Bezmara’nın suikast sonucu öldürülmesinin ardından Şah’ın onayıyla başbakanlık koltuğuna oturan Musaddık, ilk iş olarak Ulusal İran Petrol Şirketini kurmuş ve İngiliz şirketiyle görüşmelere başlamıştır. Görüşmelerden bir şey elde edemeyen Musaddık Ulusal Petrol Şirketinin; İngiliz şirketine ait rafineri, büro ve petrol kuyu ve hattıyla devralmasını emretmiştir. Bunun üzerine İngiltere, petrol endüstrisinde çalışan bütün çalışanlarını tahliye edip çalışmaları durdurarak BM nezdinde İran aleyhinde şikâyette bulunmuştur. Musaddık bir sonraki hamle olarak İngilizlerle diplomatik ilişkileri koparıp Tahran’daki İngiliz Büyükelçiliğini kapatmıştır. Şah’la da arası bozuk olan Musaddık, Mecliste yetkilerini artırmaya yönelik bir çalışmayla savunma bakanını atama yetkisini de uhdesine almıştır. M. Rıza Şah ile arası iyice açılan Musaddık doğrudan halka hitap ederek petrolün millîleşmesini hazmedemeyen güçlerin önünü alabilmek için silahlı kuvvetleri kontrol altında tutması gerektiğini radyodan halka açıklamıştır. Bunun üzerine halk sokaklara dökülerek Musaddık’a destek yürüyüşleri yapmıştır. Musaddık da yürüyüşlerin başladığı 30 Tir (21 Temmuz) tarihini “Millî Ayaklanma Günü” olarak ilan etmiş ve elde ettiği gücü hızlı bir şekilde kullanan orduda ciddi değişiklikler yapmıştır.

İran petrolünün millîleşmesinin Endonezya, Venezuela ve Irak gibi ülkelere örnek teşkil etmesinden korkan İngilizler, ABD’nin desteği ile daha sonra Ajax Darbesi olarak isimlendirilecek bir darbe planı yapmıştır. Musaddık’a yönelik kara propaganda çalışmalarına başlayan İngiliz ve ABD istihbaratları onunla başa çıkmanın tek yolunun onu devirmekten geçtiğini düşünmekteydi. İran’da uzun yıllardan beri istihbarat çalışmaları yapan İngilizler; siyasetçilerden din adamlarına, aşiret liderlerinden esnafa, subaylardan tüccarlara kadar birçok kesimle irtibat hâlindeydi. Amerika da ciddi bir ekonomik destekle daha önce ABD’de eğitim gören subaylarla irtibata geçmişti. Ayetullah Behbehani ve daha önce Musaddık’la Millî Cephe’de yer alan Ayetullah Kaşani’nin kışkırtmasıyla çarşı esnafı ve spor salonlarındaki (zurhane) kabadayıların harekete geçmesiyle planlanan darbe 19 Ağustos 1953 tarihinde gerçekleşmiştir. Böylece Millî Cephe hareketiyle başlayan petrolün millîleşmesiyle elde edilen bütün kazanımlar kaybedilmiştir. Bu darbe İngilizlerin İran hâkimiyetine son vermiş ancak bu defa da ABD hâkimiyetini başlatmıştır.


1919 İngiliz-İran Anlaşması olarak anılan anlaşma ile İran’ın askerî ve idari yönetimi neredeyse tamamen İngilizlere bırakılmaktaydı. Büyük tepki çeken anlaşma hiçbir zaman uygulamaya geçmedi. 1921’de bir darbeyle Tahran’a gelen Rıza Han anlaşmayı feshetti.


Kaynaklar

  • Abrahamian, E. (2008). Modern İran Tarihi. (Şendil, D., Çev.). İstanbul: Türkiye İş Bankası.
  • Dabashi, H. (2007). İran: Ketlenmiş Halk. (Ayhan, E., Çev.). İstanbul: Metis.
  • Garthwaite, G. R. (2011). İran Tarihi. (Aytuna, F., Çev). İstanbul: İnkilap.
  • Özgüdenli, O, Pira, P., (2006) Musaddık.. TDV İslam Ansiklopedisi içinde (Cilt. 31, s. 228-229). Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı.
  • Katuzyan, H. (1372 ş.). Musaddık ve Neberd-i Kudret. (Tedeyyun, A., Çev.). Tahran: Ferheng-i Resa.