Netanyahu’nun Umman Ziyareti Ne Anlama Geliyor?

Netanyahu’nun Umman Ziyareti Ne Anlama Geliyor?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ülkesiyle arasında diplomatik ilişki bulunmayan Umman Sultanlığı’na 25 Ekim’de beklenmedik bir ziyaret gerçekleştirdi. 22 yıl aradan sonra Başbakan düzeyinde gerçekleşen ilk ziyaret olan Netanyahu’nun Umman seferiyle ilgili İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada “uzun müzakerelerin ardından İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Umman Sultanı Kabus bin Said tarafından davet edildiği” belirtildi.

Netanyahu’nun Umman ziyareti özellikle zamanlaması açısından çeşitli spekülasyonları beraberinde getirmiştir. Öncellikle Netanyahu’dan önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Umman’da Sultan Kabus’la bir araya gelmiş olması dolayısıyla ziyaret, İsrail-Filistin meselesi bağlamında değerlendirilmiştir. Bazı uzmanlar ise ABD’nin İran’a uygulayacağı yaptırımların ikinci aşamasının yürürlüğe gireceği 4 Kasım’ı işaret ederek ziyaretin İran meselesiyle ilgili olabileceğini ileri sürmüştür. Fakat Netanyahu’nun Umman ziyareti, İsrail ile Körfez ülkeleri arasında son dönemde ilişkilerin geliştirilmesi için atılan adımların devamı olarak görülmelidir.

İsrail ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkiler, son dönemde pek fazla medyaya yansımadan ilerlemektedir.  İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail ile resmî ilişkileri bulunmamasına rağmen son yıllarda Körfez ülkeleriyle ilişki geliştirme çabasındadır. Geçen hafta parlamentodaki konuşmasında "Nükleer İran tehdidine karşı İsrail ile Arap ülkeleri hiç olmadıkları kadar yakınlaşmıştır" diyen Netanyahu, son olarak 26 Ekim’de Tele Aviv’deki Peres Barış ve İnovasyon Merkezinde yaptığı konuşmada, İsrail’in Arap dünyasında yeni bir açılım gerçekleştirdiğinden bahsetmiştir. Geçen sene İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot’un Suudi gazetesi Elaf’a verdiği bir röportajda, İsrail’in İran’a karşı Körfez ülkeleriyle istihbarat paylaşımına hazır olduğunu belirtmesi ve akabinde Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın İsrail gazetesi Maariv’e konuşması sonrasında iki ülke arasında giderek gelişen “örtülü ittifakın” ipuçları gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.

Diğer Körfez ülkeleri de İsrail ile olan ilişkilerini kademeli olarak geliştirmeye devam etmektedir. Her ne kadar taraflar arasında diplomatik ilişki bulunmasa da fiilî normalleşme süreci sessiz bir şekilde ilerlemektedir. Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Bahreyn gibi diğer Körfez ülkelerinin her biri de kendi yöntemleriyle İsrail ile ilişkilerini sürdürmektedir. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Başkenti Abu Dabi’de devam eden Judo Turnuvasında İsrailli sporcu Sagi Muki’nin altın madalya kazanması sonucunda ilk kez bir Körfez ülkesinde İsrail millî marşı okunmuştur. Geçen sene aynı turnuvada bir başka İsrailli sporcu altın madalya kazanmasına rağmen İsrail millî marşının okunmasına izin verilmemişti. Muki’nin madalyasını İsrailli sporcularla birlikte Abu Dabi’de bulunan İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev takdim etmiştir. İsrailli bakan daha sonra dünyanın en büyük camilerinden biri olan Abu Dabi’deki Şeyh Zayid Ulu Camii’ni de ziyaret etmiştir.

Körfez ülkelerinin İsrail karşıtı retoriği görünürde devam ederken İsrail-Körfez ülkeleri ilişkileri örtük bir şekilde gelişmektedir. Ortadoğu’da İran’ın yayılmacılığına karşı mücadelede Körfez ülkelerine anahtar bir rol biçen ABD Başkanı Trump da İsrail ile Körfez ülkeleri arasındaki yakınlaşmayı desteklemektedir. Trump’ın geçtiğimiz Eylül ayında Filistin sorununun çözümü için hazırlayıp “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı planında, Suudilere önemli bir misyon yüklediği gelen haberler arasındadır. İsrail, Körfez ülkeleriyle İran’ın bölgede artan nüfuzundan kaynaklı ortak tehdit algısı temelinde ilişki geliştirmektedir. Netanyahu, Körfezin küçük ama stratejik ülkesi Umman’la ilişki geliştirmenin Arap dünyasına yeni kapılar açacağını düşünmektedir. Ayrıca İsrail konusunda diğer Körfez ülkelerine nazaran daha ılımlı bir politika izleyen Umman’a gerçekleştirilen resmî bir ziyaret Arap kamuoyunu, İsrail ve Körfez ülkeleri arasındaki yeni döneme alıştırmak için iyi bir başlangıç olabilir. Körfez ülkeleri de İran’ın bölgede artan nüfuzuna karşı İsrail’le iş birliğini önemsemektedir. İsrail, İran’ın Ortadoğu’daki yayılmacılığına karşı dengeleyici bir unsur ve stratejik bir ortak olarak görülmektedir. Bütün bunlar Filistin meselesinin Körfez ülkelerinin İsrail’le normalleşmesine engel teşkil ettiği dönemin sona erdiği anlamına gelmektedir.