Özel Amaçlı Ödeme Sistemi ABD Yaptırımlarının Baskısını Hafifletebilir mi?

Özel Amaçlı Ödeme Sistemi ABD Yaptırımlarının Baskısını Hafifletebilir mi?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD yaptırımlarının ikinci paketinin yürürlüğe gireceği Kasım ayı yaklaşırken AB’nin İran ile ticari ilişkilerini korumak için attığı adımlara bir yenisini daha eklendi. ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından İran ile AB ülkeleri, yeni koşullardan kaynaklı sorunları giderecek bir çözüm bulmak amacıyla yoğun diplomatik görüşmeler yapmış ancak her iki tarafı da memnun edecek bir sonuca ulaşılamamıştı. Her ne kadar AB ülkeleri anlaşmaya bağlı kalacaklarını belirtseler de İran bunu yeterli görmemektedir. İran’ın talebi, İran'da faaliyet gösteren Batılı şirketlerin yatırımlarına devam etmesini güvence altına alacak bir garanti sağlanmasıdır. Nitekim AB, Sofya'da 17 Mayıs 2018'de düzenlenen AB-Batı Balkanlar Zirvesi'nden bir gün sonra, İran'da faaliyet gösteren şirketleri korumak amacıyla "Önleyici Yasa" ve "Avrupa Yatırım Bankası" seçeneklerini uygulamaya koymuş ancak İran bu adımları da yaptırımların baskısını azaltamayacağı gerekçesiyle tatmin edici bulmamıştı. AB'den bu bağlamda son hamle, New York'ta düzenlenen 73. BM Genel Kurulunda Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini başkanlığında E3+2 olarak adlandırılan İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin’in yanı sıra İran dışişleri bakanlarının katılımıyla düzenlenen Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) toplantısının ardından geldi. Mogherini ve Zarif'in ortak açıklamasında, tarafların ortak bir anlaşma zemini bulduğunun işareti verildi ve yaptırımlara takılmadan İran ile ticaretin sürdürülmesini hedefleyen Özel Amaçlı Ödeme Mekanizması (Special Purpose Vehicle / ÖAÖM) üzerinde çalışıldığı açıklandı.

Nükleer anlaşmanın 2016’da yürürlüğe girmesinin ardından birçok ülkeden şirketler, İran’a yatırım yapma eğilimi göstermiş ve bu şirketlerle İran arasında çeşitli alanlarda sözleşmeler imzalanmıştı. İran'a yatırım yapan çok uluslu şirketlerin birçoğu alanlarında neredeyse dünyanın tamamında faaliyet gösteren lider şirketler konumundadır.[1] Ancak İran için ilk başta büyük bir avantaj olarak görünen bu durum, ABD yaptırımlarının yeniden uygulanmaya başlanmasıyla bir tehlikeye dönüşmüştür. Zira bu şirketlerin ticari faaliyetlerinin, ABD'nin öncülük ettiği küresel finans sistemine entegre durumda olması, şirketlerim İran'daki faaliyetlerini aniden sonlandırmalarına neden olmuştur. Her ne kadar AB, önleyici yasa üzerinden mevzu bahis şirketleri cesaretlendirmeye çalışmışsa da ABD'nin kararlı tavrı onları, İran pazarından uzaklaştırmaya yetmiştir. Söz konusu şirketlerin ülkedeki yatırımlarına devam etmesinde ısrar eden İran ise siyasi iktidarların yatırımcıları İran piyasasında tutamayacağına kani geldikten sonra politikasını değiştirmiş ve AB'den bu yönde talepte bulunmayı bırakmıştır. Nükleer anlaşmadan ayrılma ve dolaylı olarak nükleer faaliyetlerini yeniden başlatma tehditleriyle taraflara baskı yapan İranlı yetkililer, AB'den petrol ve petrol ürünleri ticaretinde ödeme kanallarının korunması yönünde güvence talep etmiştir. Taraflar arasında bu meyanda gerçekleştirilen yoğun müzakereler, yaklaşık beş ayın ardından sonuç vermiş ve BM Genel Kurulunun açıldığı günün akşamında yapılan bir toplantının ardından konuya ilişkin bir bildiri yayımlanmıştır. Toplantıya başkanlık eden Mogherini ve İran Dışişleri Bakanı Zarif yaptıkları basın açıklamasında, yatırımcıların İran ile yasal çerçevede ticaret yapabilme özgürlüğünü korumak konusunda kararlı olduklarını belirtmiştir.  Mogherini ayrıca bu doğrultuda İran'ın uluslararası pazarda başta petrol ve petrol ürünlerinin satışı gelmek üzere ticari faaliyetlerini sürdürebilmesi için özel amaçlı bir mekanizmanın ihdas edileceğini belirtmiştir. ABD dolarına ve küresel finans sistemine bağlı kalmadan işleyecek olması ve bu sayede İran ile ticaret yapan tarafların ABD yaptırımına maruz kalmasının önüne geçecek olması bu mekanizmanın en önemli özelliğidir. Mogherini, üzerinde 6 Haziran 2018’den beri çalışıldığını belirttiği mekanizmanın "uygulanabilir hâle getirilmesi" için teknik uzmanların katılımıyla bir toplantı düzenleneceğini ve diğer  alternatifler gibi yaptırımlarla birlikte değil  Kasım ayı gelmeden  hayata geçirileceğini açıklamıştır.  AB'nin böyle bir mekanizma üzerinde çalıştığı yönünde haberler daha önce basında yer almıştı. Nitekim basın açıklamasından yaklaşık iki hafta önce Spiegel gazetesinde yayımlanan bir haberde sistemle ilgili birkaç ipucu verilmiştir. Habere göre uygulamanın fikri her ne kadar Fransa'ya ait olsa da süreçte rol alan ana aktör Almanya'dır. Nitekim Almanya Maliye Bakanı Olaf Scholz, uygulamanın faaliyete geçirilmesi amacıyla diğer ülkelerle yapılan görüşmelere öncülük etmiştir.

Özel amaçlı mekanizmalar, her ne kadar uluslararası platformlarda kullanılmasa da finans sektöründe çeşitli amaçlarla sık sık başvurulan yöntemlerden biridir. Bu tarz uygulamalara somut bir ticari amaca ulaşmak için başvurulmaktadır. Diğer bir ifadeyle ÖAÖM’ler yalnızca bir proje için kurulmuş ve içinde bu proje dışında herhangi bir varlığı, borcu ve daha genel bir ifade ile faaliyeti bulunmayan şirketleri kapsamaktadır.[2] Her ne kadar uygulamadan ÖAÖM olarak bahsedilse de bazı yorumcular, bu uygulamanın Soğuk Savaş döneminde SSCB ve ardından Rusya ile petrol karşılığı yapılan takasların benzeri olduğunu  savunmaktadırlar. Rusya'nın ilk etapta kendi petrol bölgelerinde sonrasında ise uluslararası düzeyde gerçekleştirdiği bu takaslarda ticaret sadece ürün takasıyla yapılmış ve Avrupa ile olan işlemlerde kliring (clearing) sistemi kullanılmıştır.[3] Kliring sistemiyle ihracat yapanlar kayıt altına alındığından İran'la bu şekilde ticaret yapan kişiler kolaylıkla yaptırımların hedefi olabilir.  Diğer yandan her ne kadar İran, geçmiş yaptırımlar döneminde iki ürünlü takas sistemine başvursa da bundan memnun kalmamıştır. Ayrıca bazı takaslarda karşı taraf taahhüdünü yerine getirmekte zorlandığı görülmüştür. Bu deneyimleri göz önünde bulunduran İran dâhil bütün taraflar ÖAÖM’nin mezkûr riskleri taşımadığını düşünmekte ve uygulamanın karşılıklı ticaretin artmasını sağlayacağını öngörmektedir. Kaldı ki İran'ın uluslararası ticaret kalemlerinin tümü mal-takası (barter) uygulaması için elverişli değildir. Ayrıca İran ekonomisi büyük oranda petrol satışına olan bağımlı olduğu için takas yöntemi ülkeye ihtiyaç duyulan döviz akışını istenilen düzeyde sağlayamayacaktır. Farklı takas sistemlerinin uygulanmasını kolaylaştıracak bir ÖAÖM ise İran'ın taleplerini daha kolay karşılayabilecektir. Üstelik BM Uluslararası Ticaret Komisyonunun 1992’de hazırladığı Uluslararası Karşılıklı Ticari İşlemler Yasal Rehberi de konuya ilişkin yasal dayanağı sağlamaktadır. Bu rehber, İran'ın diğer ülkelerle petrol ticaretini ABD yaptırımlarına maruz kalmadan gerçekleştirebilmesi için gerekli uluslararası hukuki zemini sağlamaktadır. Bu rehberden yola çıkılarak bir ÖAÖM modeli inşa edilebilir. Rehbere göre karşılıklı ticari işlemlerde ürünleri sağlayan ya da alanların dışında bu faaliyetleri gerçekleştirecek üçüncü bir taraf bu işlemlere dâhil olabilmektedir. Metin bahsedilen üçüncü tarafın herhangi bir nihai tüketici ya da bir şirket olmasına imkân tanımaktadır. Bu madde ışığında, ÖAÖM ile kurulacak tüzel kişilik bir ticaret şirket olabilir. Bu tarz işlemlerde taraflar üçüncü tarafla birlikte ikili gruplar hâlinde anlaşmalar yapabilmektedir. Böylece tarafların bir anlaşma yapmadan ya da doğrudan bir bağlantı kurmadan faaliyetlerini sürdürebilmektedir. Dahası bu işlemlerin merkez bankaları üzerinden yapılması ve anlaşma için seçilecek bankanın bulunduğu ülkenin yasalarına tabi bulunması, hesaplara başka alacaklılarca el konulmasını da engelleyebilecektir. Ayrıca işlemlerin doğrudan merkez bankalar arasında gerçekleşmesi, SWIFT gibi başka sistemleri kullanma zorunluluğunu ortadan kaldıracaktır. Bu bağlamda Zarif'in, 7 Avrupa merkez bankasının uygulamaya koyacağı ÖAÖM modeline destek vereceğine ilişkin açıklaması  bu sistemin faaliyete geçeceğinin bir işareti olarak yorumlanabilir.

ÖAÖM'nin bir diğer önemli boyutu ise AB dışındaki ülkelerin katılımına açık olmasıdır. Her ne kadar basın bildirisinde bu noktaya yer verilmemiş olsa da konuya ilişkin açıklama Mogherini tarafından yapılmıştır. AB'nin daha önce İran'a yönelik çözümleri sadece AB ülkelerini kapsamış ve diğer ülkeleri dışarıda bırakmıştır. Ancak isteyen ülkelerin bu sisteme katılabiliyor olması hem İran hem de İran'ın, Çin, Hindistan ve Türkiye gibi AB ülkesi olmayan ticari partnerleri için önemli bir avantajdır. Yapılan toplantıya Çin ve Rusya katılmış ve her iki ülke de sistemi kabul etmiştir. Türkiye'nin sisteme ilişkin tavrı da İran-Türkiye ticari ilişkilerinin seyrini önemli ölçüde etkileyecektir. Her ne kadar Türkiye tarafından sisteme yönelik henüz bir açıklama yapılmamışsa da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin konuya ilişkin son uygulamalarını eleştiren pek çok açıklama yapmıştır. Ayrıca enerji tedariki konusunda İran’a bağımlı olan Türkiye, İran ile ticari ilişkilerini sürdürmek zorundadır. Bu nedenle Türkiye'nin bu bağlamda yasal zeminde atılacak adımlara destek vermesi beklenmektedir.

Henüz ABD'nin konuya ilişkin tutumunun bilinmemesi ve kapsamının henüz bütünüyle netlik kazanmamış olması sistemin etkinliğine yönelik kuşkular doğurmaktadır. ABD’li yetkililerin, terörü desteklediğini savundukları Tahran yönetiminin işini kolaylaştıracak ÖAÖM sistemine yönelik çaba gösteren ülkeleri sert bir dille uyardıklarını kaydetmek gerekir.

Uzmanların ortak görüşü, bu sistemin uygulanabilir olduğu ancak şimdilik İran pazarından ayrılan büyük şirketlerin geri dönmesinin söz konusu olmadığı yönündedir. Bu bağlamda ikinci paket yaptırımların yürürlüğe gireceği 4 Kasım yaklaştıkça sinirlerin gerildiği ve belirsizliklerin arttığını söylenebilir. Ekim ayının ortası gelinmesine rağmen ÖAÖM’ye ilişkin detayların netleşmemesi ise kuşkulara neden olmuştur. Dolayısıyla bu mekanizmanın yürürlüğe girip girmeyeceği ve girerse ne kadar etkili olacağı önümüzdeki süreçte görülecektir.

 

[1] İran'da yatırım yapan 67 şirket, dünyanın en büyük 500 şirketinin sıralandığı Fortune 500 Global listesinde yer almaktadır.

[2] G. B. Gorton - N. S. Souleles, Special Purpose Vehicles and Securitization (2006)

[3] D. Rogers, Petrobarter: Oil, Inequality, and the Political Imagination in and after the Cold War, Current Anthropology Cilt 55, Sayı:2