Pakistan-Hindistan Gerilimi ve Güney Asya’nın Güvenliği

Pakistan-Hindistan Gerilimi ve Güney Asya’nın Güvenliği
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Keşmir’in başkenti Srinagar yakınlarında bulunan Hindistan güvenlik güçlerine yönelik 14 Şubat 2018’de düzenlenen ve en az 42 güvenlik görevlisinin hayatı yitirmesine birçoğunun da yaralanmasına neden olan terör saldırısı Hindistan-Pakistan askerî geriliminin ana gündem maddesi oldu. Bu saldırıya Hindistan, Pakistan’ın Pakhtunkhwa eyaletindeki Balakot merkezli JeM (Jaish-e-Muhammad) kampına en az 12 Mirage savaş uçağıyla düzenlenen operasyonlarla karşılık verdi. Hindistan yönetimindeki Keşmir bölgesinde düzenlenen bu terör saldırısı, üzerinde Pakistan merkezli JeM Örgütü’nün bayrağı bulunan bir kıyafetle videosunu yayınlayan genç bir intihar bombacısı tarafından düzenlenmişti. Bu örgüt BM Güvenlik Konseyi tarafından illegal bir yapılanma olarak ilan edilmiş ve el-Kaide ile yakın bağları olması nedeniyle 2001 yılında terör örgütleri listesine eklenmiştir. Örgüt daha önce de 1 Ekim 2001'de Hindistan parlamentosuna saldırmakla ve Srinagar'daki Cammu ve Keşmir parlamento binasına intihar saldırısı düzenlemekle suçlanmıştır.

JeM örgütünün lideri Mesud Azhar, 31 Aralık 1999’da Hindistan Hava Yollarına ait 814 uçuş numaralı uçağı kaçıran korsanlara Kandahar’da teslim edilmeden önce bir süre bir Hindistan hapishanesinde kalmış bir kişidir. Azhar ve onun JeM Örgütü, örgütün Pakistan’daki üslerinden Hindistan karşıtı yaptığı eylemlerle bilinmektedir. Güvenlik uzmanları bu üslerin sadece eğitim merkezleri değil aynı zamanda militanların eğitildiği yerler olduğu kanaatindedir.

JeM, intihar saldırısından önce yayınlanan videoyu üstlenmemiş bu da Pakistan’a, bu şiddet eyleminin bölgedeki Hindistan zulmüne karşı Keşmir halkının bir tepkisi olduğunu iddia etme fırsatı vermiştir. Hindistanlı yetkililer Pakistan hükûmetinden terör örgütüne karşı derhâl harekete geçmelerini talep etmiştir. Pakistan tarafı ise intihar bombacısının Pakistan’la ilintisini kanıtlayan “kovuşturmayı” gerektirecek deliller talep etmiştir. Pakistan bir yandan da intihar saldırısının Keşmir halkının “Hint işgali” altında yaşadığı hayal kırıklığını yansıttığını vurgulamıştır. Ayrıca Pakistan hükûmeti “şiddet içeren eylemleri” kınamış ve “saldırıyı Pakistan’a bağlamak isteyen her türlü imayı” reddetmiştir.

Türkiye, Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri de dâhil olmak üzere İslam ülkelerinin çoğu gecikmeden saldırıyı kınamıştır. Başta ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gelmek üzere Batılı ülkeler de “Pakistan'ın uluslararası güvenliği tehdit edecek teröristler için güvenli bir liman olmaması” gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda Hintli yetkililer ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile görüşme yaparken Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval da “Hindistan’ın kendini savunma hakkını” destekleyen Amerikan mevkidaşı John Bolton ile görüşmüştür.

ABD’nin Meşru Müdafaa Hakkı Desteği

ABD’nin genellikle NATO müttefikleri ve İsrail’le sınırlandırdığı “meşru müdafaa hakkına” yönelik desteği Hindistan’a da vermesi oldukça ender görülen bir durumdur. Açıklama Hindistan'ın sınır boyunca teröristlere karşı tek taraflı bir eylemde bulunabileceğinin ipuçlarını vermiştir. Hindistan güvenlik alanında genellikle Rusya ile ortaklaşa iş yapmaktadır. Bu bağlamda Hindistan’daki Hindu gazetesine göre, Rusya’nın en büyük silah müşterisi olan Hindistan’ın 2013-2017 yılları arasında Rusya’dan yaptığı silah ithalatı ülkenin toplam silah ithalatının %62’sini oluşturmaktadır. Bununla birlikte aynı dönemde Hindistan’ın ABD’den silah ithalatı %550 yükselerek toplam silah ithalatın %15’ini oluşturmuştur. Aynı zamanda Hindistan’ın ithalatındaki %11'lik paya sahip olan İsrail, Hindistan'ın üçüncü büyük silah tedarikçisi olmuştur. Pakistan’ın ABD’den silah ithalatı ise %76 oranında düşmüştür. Başbakan Narendra Modi yönetiminde Hindistan, bir yandan Rusya ile arasındaki ilişkileri askerî iş birliğinin ötesine taşıma politikası izlerken bir yandan da Batı ülkeleriyle daha yakın güvenlik ortaklığı arayışına girmiştir. Uzmanlar Hindistan-Rusya stratejik iş birliğinin istikrarlı bir şekilde azaldığına dikkat çekmektedir. Hindistan, ABD için yeniden önem kazanan Hint-Pasifik politikasında eksen ülke olmaya devam etmektedir. Modi yönetimindeki Hindistan, dikkatini Pakistan’a yönelttiği gibi ABD liderliğindeki Asya Pasifik stratejik iş birliğinde daha yakın ortaklıklar aramaktadır. Bu politika, Hindistan’ın büyük küresel güçlerle ittifak kurmadan eşit mesafeli ilişkiler sürdürmeye dayalı geleneksel dış politika tutumunu terk etme olarak görülmektedir. ABD’nin Hindistan’ın karşıt militan grupları veya tehditleri ortadan kaldırmak için Pakistan sınırlarını geçme hakkı olarak yorumlanabilecek “meşru müdafaa hakkını” desteklemesi eğer Hindistan sınır ötesine yönelik tek taraflı eylemlerde ısrar ederse bu bölgede güvenlik krizine yol açabilir. Nitekim son birkaç yılda İsrail’in terörle mücadele stratejileri, Hindistan'ın sağcı elitleri ve İsrail-Filistin sorununun politik yapısını göz ardı eden düşünce kuruluşları arasında daha popüler hâle gelmiştir.

Hindistan’ın önde gelen haber dergisi India Today’in aktardığına göre, Başbakan Modi’nin baş stratejisti Ram Madhav, Hindistan’ın sınır ötesi hava saldırıları yaparak “İsrail gibi ülkeler kategorisine dâhil olduğu” kanaatindedir. Madhav ve onun yönettiği düşünce kuruluşu Hindistan adına İsrail ile benzer terörle mücadele politikaları geliştirmekten sorumludur. Madhav ayrıca yıllık Terörle Mücadele Konferansı’na İsrailli güvenlik görevlilerini davet etmiştir. İsrail’de Haaretz gibi büyük yayın organları “İsrail yapımı Spice 2000 akıllı füzelerle donanmış beş Mirage jetinin Hindistan’ın Pakistan’ın hedeflerine karşı kullanıldığı” yönünde muhtelif kaynaklardan alıntı yapmıştır. Gazete kaynaklarına göre jetler uçuşlarının engellenmesi ve saptırılmasına karşı dayanaklı teknolojilerle donatılmıştır. Başka bir İsrail gazetesi olan The Jerusalem Post, Keşmir ve Golan arasında paralellik kurarak Hindistan ve İsrail’in benzer problemlerle ve zorlu seçimlerle karşı karşıya kaldığını belirtmiştir. Şimdilerde hem Hindistan hem de İsrail sınır ötesi hava saldırıları ve ön alıcı eylemlerinin meşru olduğuna dair aynı anlatıları tekrarlamaktadır.

Önceki saldırılarda Hindistan’ın politikası Pakistan’ı stratejik ve diplomatik olarak çevreleme odaklı olmuştur. Bu politika Pakistan’ın Kasım 2008’deki Bombay terör saldırısından sonra ciddi bir şekilde tecrit edilmesine yol açmıştır. Ancak Hindistan’da BJP liderliğindeki hükûmetin 2014'te iktidara gelmesinden sonra terör saldırılarının yeniden canlanması çevreleme politikasının sorgulanmasına neden olmuştur. BJP hükûmeti ve politikacıları Kongre dönemini, terörle mücadele politikasını zayıf ve etkisiz olduğu yönünde eleştirmiştir. İsrail tarzı ön alıcı stratejiler Hindistan’ın düşünce kuruluşları arasında daha fazla rağbet görmeye başlamıştır. Aşırı, militarist ve halk arasında “Hindutva” olarak bilinen Hinduizm’in siyasallaştırılmış yorumuyla tanınan Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Party) İsrail’i terörle mücadele için rol model olarak görmektedir.

Ancak bu tek başına Hindistan’ın Pakistan’a karşı hareket etme hakkına ilişkin iddiasını haklı çıkarmamaktadır. Uzmanlar Hindistan'ın sınır ötesi terör gruplarına yönelik uzun zamandır alternatif bir strateji geliştirme sürecinde olduğu kanaatindedir. Hindistan Soğuk Başlangıç Doktrini (Cold Start Doctrine), Pakistan topraklarındaki devlet dışı saldırgan unsurları sınırlı bir süre ve kaynak kullanarak etkisiz hâle getirmeyi hedeflemektedir. Salı günkü hava saldırıları, Hindistan’ın öteden beri sürdürdüğü ilk harekete geçen ülke olmak konusundaki gönülsüzlüğünü bıraktığını göstererek dünyayı şaşırtmıştır. Operasyonun başarısının açıklanmasından sonra Hindistan medyası operasyona geniş bir şekilde yer vermiştir. Resmî kaynaklar net bir sayı vermekten kaçınsa da Hint basını 300’den fazla teröristin etkisiz hâle getirildiğini savunmuştur. Pakistan tarafıysa hasar ve zayiatın bilançosuna dair kesin bir açıklama yapmamıştır.

Pakistan’dan Karşılık

Hindistan’ın ön alıcı saldırısından sonraki 24 saat içinde Pakistan tarafı da kendisinin belirleyeceği şekilde karşılık vereceğini sert bir dille duyurmuştur. Pakistan bir yandan da Hint jetlerinin tespit edilmeden Pakistan hava sahasına nasıl girdiği, saldırıyı gerçekleştirdiği ve yine tespit edilmeden buradan nasıl çıktığını soruşturmaktadır. Ertesi sabah Pakistan ordusu iki MiG-21 Hint jetini düşürdüğünü ve kendisini fırlatıp Pakistan yönetimindeki Keşmir tarafına düşen bir Hint pilotunu da gözaltına aldığını iddia etmiştir. Bu olay Hindistan’daki Modi’nin Pakistan’da askerî operasyonlarla yapmaya çalıştığı algı oyununu değiştirmiştir. Çatışmanın ikinci gününde Pakistan medyası zafer kazanmış gibi bir tutum sergilerken Hindistan medyası pilotun serbest bırakılması için daha uzlaşmacı bir tavır takınmaya başlamıştır. Gerçekten de Hintli pilotun esir alınması bu yılın Nisan ayında zorlu bir seçimle karşı karşıya olan Modi'nin en büyük başarısızlığı olabilir. Hindistan ve Pakistan gibi aşırı milliyetçi ülkelerde algı savaşı özellikle genel seçim dönemlerinde fiilî savaştan çok daha önemlidir.

Pakistan Hava Kuvvetlerinin Hintli bir pilotu esir almasıyla uluslararası diplomasi hızla yön değiştirmiştir. Pakistan böylece ülkesinin hava sahasındaki düşman nesnelere karşı hızlı ve kararlı bir şekilde hareket etme yeteneğini göstermeyi başarmıştır. Tüm bunlar Hindistan-Pakistan ihtilafının yönünü değiştirmiş ve uluslararası toplum her iki tarafı da sakinleştirmek amacıyla arabuluculuk için bir araya gelmiştir. Batı ülkeleri, Rusya, Çin, Suudi Arabistan, BAE ve Türkiye, Pakistan liderine seslenmiştir. Ertesi sabah Başkan Donald Trump Vietnam'daki Kuzey Kore Başkanı ile yaptığı zirvede Hindistan ve Pakistan'dan “dikkat çekecek haberler” geleceğini açıklamıştır. Suudi Büyükelçisi nadir görülen diplomatik bir temasla Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’dan önemli bir mesaj iletmiştir. Suudi Dışişleri Bakanı Adel al-Jubeir de Pakistanlı yetkililerle görüşmek üzere İslamabad'a gitti. Doval, Bolton ile iki kez iletişime geçmiştir. Pompeo ise Hintli ve Pakistanlı meslektaşlarıyla konuşmuştur. Bu yoğun müzakereler göstermektedir ki Modi, Hint pilotunun serbest bırakılması için Batılı ve Körfez’deki dostlarının yardımına ihtiyaç duymuştur. Çünkü bu pilotun Pakistan’daki olası uzun süreli esareti Hindistan’daki seçimlerin gidişatını değiştirebilir. Yine de Hintli yetkililer pilotun serbest bırakılması için herhangi bir uluslararası arabuluculuk girişimine gidilmesini reddetmiştir. Pakistan Başbakanı İmran Han ise parlamento ortak oturumunda yaptığı konuşmada Hintli pilotu bir barış jesti olarak serbest bırakma kararını açıklamıştır. Açıklama dünya çapında memnuniyetle karşılanmış ve tedricî sakinliğe doğru olumlu bir adım olarak görülmüştür.

Ancak İmran Han için asıl zorluk ülkesinin Batılı ve Körfezli liderlerden aldığı tepkiler oldu. Ayrıca Amerika’nın ön alıcı saldırılar konusunda Hindistan’a verdiği destek Pakistan için büyük bir sürpriz olmuştur. Körfez ülkelerinin Hindistan Dış İlişkileri Bakanını, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Dışişleri Bakanları Konseyine davet etmemeyi kabul etmemesi ve Çin’in Hindistan’a verdiği ılımlı destek Han adına siyasi başarısızlık olarak görülmüştür.

Sonuç

Hindistan-Pakistan askerî taktikleri, Hint tarafının “Soğuk Başlangıç” adlı doktrini altında tepkisini güncellemeye çalışması veya Hindistan'ın resmî söylemlerinde yer alan “askerî olmayan ön alıcı” saldırıları sebebiyle zor bir durumla karşı karşıya kalmıştır. Hindistan’ın “askerî olmayan ön alıcı” saldırıları, Hindistan’ın güvenlik mekanizmaları tarafından uzun süredir yürütülen askerî ve siyasi arayışların bir sonucudur. Pakistan topraklarına düzenlenen Hindistan hava saldırısından kaynaklanan aşağılanma, Pakistan’ın saldırıyı engelleme kabiliyetinin yetersizliği ve Pakistan’ın bu saldırılarla ihlal edilen egemenliğini korumaya yönelik uluslararası camiadan bir destek görememesi Pakistan için endişe verici gelişmelerdir. Pakistan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyini boykot etmesi, Pakistan’ın Arap ve İslam ülkeleriyle ilişkilerinin yeniden değerlendirilmesinin önünü açabilir. Pakistan halkı Pakistan’ın önemli ortağı konumundaki BAE’nin ev sahipliği yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı’na karşı tavır almaktadır. Zayıf bir koalisyon hükûmetinin başkanı olan İmran Han, Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militan veya devlet dışı grupların nasıl dizginleneceği, Hindistan’ın gelecekteki “askerî olmayan ön alıcı” saldırılarına nasıl cevap verileceği ve Hindistan liderliğindeki Pakistan’ı çevreleme diplomasisini nasıl etkisizleştirileceği gibi muhtelif sorulara cevap bulmak zorundadır.

Pakistan kendi topraklarına yöneltilen her türlü ihlale karşı yanıt verme hakkına sahip olduğu için uluslararası topluluk, Güney Asya'nın iki nükleer gücü arasında yaşanması olası ciddi bir askerî gerginlik ihtimaliyle karşı karşıya kalmıştır. Hem Pakistan hem de Hindistan terörizm sorununu çözmeye yönelik ikili veya bölgesel bir anlaşma üzerinde mutabakat sağlayamamıştır. Dahası Hindistan’ın sınır ötesinde gerçekleştirdiği tek taraflı hamleler yalnızca Pakistan’ın egemenlik haklarını ihlal etmemekte aynı zamanda Güney Asya’daki istikrar ve güvenlik ortamını da etkilemektedir. Terörizm ve çatışmaları önlemek için çok taraflı, bölgesel veya iki taraflı bir strateji, sınır ötesi terörle mücadelede kullanılacak tek yöntem olarak görülmektedir. Bunun için devletlerin Filistin veya Keşmir gibi uluslararası kabul görmüş ihtilaflar ile terörizmi net olarak birbirinden ayıracak ortak bir terör tanımı yapması gerekmektedir.


Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.