PKK Terörü ve Türkiye-İran Yakınlaşması

PKK Terörü ve Türkiye-İran Yakınlaşması
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Mart 2018’de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye-İran sınırında PKK’ya yönelik İran’la ortak operasyon başlatıldığını duyurdu. Ancak Soylu’nun açıklamasından kısa bir süre sonra Tahran’dan bu tarz bir operasyonun yapıldığına ilişkin haberlerin yalanlandığı bir açıklama geldi. Soylu’nun Antalya’nın Serik ilçesindeki bir mitingde yaptığı bu açıklama; Ankara-Washington arasında Suriye ve S-400 Rus füzeleri üzerinden ortaya çıkan yeni anlaşmazlıklar bağlamında ve Türkiye’nin PKK ve uzantılarını kendi sınırları içinde ve üç ülkenin de yönetimleriyle koordinasyon dâhilinde Suriye, Irak ve İran’da zayıflatma gündemi çerçevesinde anlaşılmalıdır.

Son açıklamayla Türkiye, ABD’ye bir mesaj göndermektedir. Kısaca özetlemek gerekirse Ankara, Washington’un PKK ve YPG tarafından domine edilen Suriye Demokratik Güçlerine verdiği desteği kabul edilemez bulmaktadır. Diğer yandan Türkiye, İran da dâhil olmak üzere Kürt ayrılıkçı güçlerine karşı bölgede Türkiye’nin menfaatlerini paylaşan ortaklarla çalışmaya hazırdır. Ankara’nın bu stratejisi, Trump yönetiminin İran’a “maksimum baskı” seferberliğini baltalasa da Türkiye-ABD ilişkilerindeki bu gerginlik, Ankara tarafından göze alınabilir bir risk olarak değerlendirilmektedir.

Suriye’nin kuzeydoğusunun idari kontrolünü elinde tutan YPG’yi terör örgütü olarak gören ve Washington’un DEAŞ ile mücadelede PKK ile olan ittifakına tamamen karşı çıkan Türkiye hem Trump hem de Obama yönetimlerini, DEAŞ ile mücadelede YPG’ye değil Türk ordusuna güvenmeye ikna etmek için yıllardır uğraşmaktadır. ABD’nin, Trump’ın bütün Amerikan askerlerini Suriye’nin kuzeydoğusundan çekeceği yönünde geçen yıl verdiği sözünü tutmayacağına dair çıkan son haberler, Ankara’nın ABD kuvvetlerinin Suriye’nin kuzeydoğusunda konuşlanmaya devam etmesinin Türk askerinin YPG’ye yapacağı olası bir operasyona karşı tampon bir bölge oluşturacağı hakkındaki endişelerini artırmaktadır.

Soylu’nun açıklaması, PKK ile Türk askerinin Irak’taki son çatışmaları da göz önüne alındığında Türkiye'nin PKK ve onun bölgedeki uzantılarını yok etme planlarına uymaktadır. Ankara, ABD’li yetkililerin itirazlarını rağmen 2016’dan bu yana Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye karşı üçüncü bir harekat gerçekleştirebileceğini göstermek istemektedir. Nitekim Soylu Antalya’daki mitingde halka “ABD bize Afrin'e girmememizi söyledi ama biz girdik, girmedik mi!” şeklinde seslenmişti.

Türkiye sadece İran’a değil Suriye ve Irak’a da PKK’ya karşı birlikte çalışmak için baskı yapmaktadır. Ankara ve Şam arasındaki yakınlaşma söylentilerinin ardında Türk yetkililer, Esed rejimindeki mevkidaşlarına, 1998 Adana Anlaşması’na bağlı olarak PKK’lı milisleri ülkelerinden ihraç etmeleri için baskı yapmaya çalışması vardır. Bu anlaşma 20. yüzyılın sonlarında, Şam’ın PKK’ya verdiği destek gibi birçok konu üzerinden çıkabilecek olası bir Türkiye-Suriye savaşını engellemiştir. Anlaşma yıllarca süren anlaşmazlıklardan ve özellikle de 2011’de Arap Baharı’nın başlamasından sonra ikili ilişkilerde patlak veren krizde uzlaşı bulunmasında önemli bir rol oynayabilir. Bu gelişmelerle birlikte Mart 2017’de Irak ordusu PKK uzantılı Şengal Direniş Birlikleri ile çatıştı ki bu, Irak Ordusunun DEAŞ dışında çatıştığı nadir gruplardan biridir.

Türkiye ve İran’ın PKK'ya ve onun İranlı ortağı PJAK’a karşı yaptığı ortak operasyonların Ankara'nın Kürt ayrılıkçılara yönelik başka bir devletle koordine ettiği ilk askerî operasyon olduğu söylenebilir. PKK ve PJAK’ın ana karargâhı Kuzey Irak’taki Kandil Dağlarında olduğu için Türk yetkililer, yıllardır ülkelerinin İran’la iş birliği içinde Kürt terör gruplarıyla savaşması gerektiğini söylemektedir.

Soylu geçen yaz Ankara ve Tahran’ın, Kandil’de ortak oparasyon hazırlığı yaptığını söylemişti. İran bu ay olduğu gibi operasyona katılmadığı hâlde Türk basını, İran’ın Kandil’de operasyonlara katılmak üzere olduğunu iddia etmiş ve Tahran’daki yetkililer yapılan ortak operasyon planlarıyla ilgili bu tarz açıklamalar yüzünden Ankara’ya tepki göstermişti. Yine de 2018 yılı sonlarında İran-Türkiye ortak çalışma grubu, İran’ın başkentinde bir araya geldiklerinde Ankara’nın, ortaklaşa gerçekleştirilecek PKK karşıtı operasyonları saklı tutacağını belirttiği gizli bir güvenlik anlaşması imzalamıştı. İran hükûmeti de özellikle PKK veya PJAK’a değinmeden “gerektiğinde operasyonların gerçekleştirileceğini ve bu operasyonların terör eylemleri ve güvenlik ihlallerine karışan herkesi kapsayacağını” kabul etmişti.

Türkiye ile İran’ın, ayrılıkçı terör örgütlerine karşı ortak bir operasyon yapıp yapmadığı ve yapmış ise bunu sürdürüp sürdürmeyeceği henüz net değildir. Fakat Ankara’nın İran’ı, PKK’ya karşı askerî operasyonlara dâhil etme konusundaki isteği, Türkiye'nin doğusuyla olan ilişkilerini derinleştirdiğini ve bunun NATO üyeleriyle ilişkilerinde sorunlar yaşerken Ankara’nın elini daha da güçlendirdiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Dahası Türkiye, PKK/YPG’yi en büyük terör tehlikesi olarak gördüğü için Ankara'daki yetkililer, PKK/YPG ve PJAK tehdidine karşı koymak için Suriye karşısında İran ile anlaşmazlıklarını aşmak istemektedir. Bu süreçte, Türk yetkililer ve Amerikalı mevkidaşları arasındaki iç savaş sonrası Suriye’den kaynaklanan güvenlik sorunlarına özellikle de Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yerleşim bölgelerinin siyasi ve güvenlik problemlerine ilişkin hassas konulardaki görüş ayrılıkları gittikçe artmaktadır.

Ankara, bu terör örgütü özellikle İran topraklarını kullanarak Kuzey Irak’taki üslerinden Türkiye’ye girdiği için PKK’ya karşı yapılan operasyonlarda İran’ın desteğini almaya çabalamaktadır. Ankara’ya göre İran’la PKK’ya karşı operasyonlardaki iş birliği çok önemlidir ve Türkiye'nin Tahran’la çalışma kararlılığı onun ayrılıkçı grupları ortadan kaldırmadaki ciddiyetini göstermektedir. Açıkça görüldüğü üzere Türkiye ile İran arasında bölgesel güvenlik sorunları ekseninde gelişen yakınlaşma Ankara-Washington hattında sorunlara neden olsa da Türkiye, Tahran’la askerî ilişkilerinin derinleşmesinin faydalı olacağını düşünmektedir. Bu süreçte, İranlı yetkililer ve Kremlin’deki mevkidaşları, Türkiye’nin ABD’ye olan güveninin giderek daha da sarsılmasına ve doğudaki aktörlele daha verimli ortaklıklar kurmasına neden olacak gelişmeleri memnuniyetle karşılamaktadır.

 

Bu makaledeki görüşler İRAM'ın editoryal politikasını yansıtmayabilir.