Pompeo’nun Ortadoğu Turunun Amacı Ne?

Pompeo’nun Ortadoğu Turunun Amacı Ne?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ülkesinin İran karşıtı kararlı pozisyonunu teyit etme amacı taşıyan ve bölgedeki birçok Arap ülkesini kapsayan Ortadoğu turuna 8 Ocak Salı günü Ürdün’den başladı. Amman, Bağdat, Kahire ve Körfez ülkelerinin başkentlerine ziyaretler gerçekleştirecek olan Pompeo’nun programının ABD Başkanı Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasının ardından gelmesi ayrı bir anlam taşıyor. Ayrıca Yemen krizi ve Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası özellikle Suudi Arabistan’a karşı ABD kamuoyunda artan tepkiler, bölgedeki İran karşıtı cephenin hanesine eksi puan olarak yazılmıştır. Bu nedenle Washington açısından Riyad, Abu Dabi ve Manama ile olan ilişkilerin öneminin bu ziyaret vesilesiyle yeniden vurgulanmasının da Pompeo’nun ziyaretinin önceliklerinden olduğu anlaşılmaktadır.

Bir önceki ABD Başkanı Obama döneminde ABD’nin Suriye konusundaki pasif politikasının İran’a açtığı alanların sonraki süreçte ABD ve müttefikleri için bir mücadele sahasına dönüştüğü düşünüldüğünde, Tahran’ın bölge politikalarından rahatsızlık duyan ABD müttefiki Arap kampı, Trump’ın Suriye’den çekilme kararından oldukça kaygılandı. Nitekim ABD’deki bazı şahin isimler, bu çekilmenin zamana yayılacağını ve asla İran ile mücadelenin dozunu azaltmak anlamına gelmeyeceğini vurgulama gereği duydu. Pompeo’nun sekiz günlük Ortadoğu turu da süreçten kaygı duyan ülkelere “garantiler” verme amacı taşıyor. Diğer bir deyişle Pompeo’nun ABD’nin bölgedeki müttefiklerine, ülkesinin Ortadoğu’dan çekilmeyeceği ve bölgedeki İran nüfuzu ile çok daha fazla mücadele edeceği mesajını vereceği görülmektedir.

Pompeo’nun Ürdün ziyaretinde, ABD’nin bölgedeki DEAŞ tehlikesine ve “İran yayılmacılığına” karşı mücadeleye ara vermeden devam edeceği ve Ürdün sınırında bulunan Tanf’daki askerî varlığını sürdürebileceğini yinelemesi gibi mesajlar öne çıktı. Mike Pompeo ikinci durağı Bağdat’ta ise Cumhurbaşkanı Salih, Başbakan Abdulmehdi, Dışişleri Bakanı el-Hekim ve Meclis Başkanı el-Halbusi ile yaptığı görüşmelerde de ülkesinin Suriye’den çekildikten sonra da DEAŞ ile mücadeleye devam edeceğini iletti. Ziyarette ABD Dışişleri Bakanının, Irak’tan enerji alanında İran’a olan bağımlılığını sonlandırmasını ve Amerikan şirketlerine bu alana yatırım kolaylığı getirilmesi gibi önemli bir talepte bulunduğu da görüldü. Bir başka deyişle ABD, İran ile ticaretini sürdürmek isteyen Irak’a tanıdığı “muafiyet”in geçici olduğunu tekrar hatırlatırken İran’a karşı Irak içerisinde de mücadele edileceği mesajını verdi.

Pompeo, 10 Ocak’taki Kahire ziyaretinde de ABD’nin Arap ortaklarına İran ile mücadelenin süreceği mesajını iletti. Cumhurbaşkanı Abdelfattah el-Sisi ve Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry ile görüşen Pompeo, Mısır’ın insan hakları karnesine yönelik ABD kamuoyunda yer alan eleştirilerin aksine ülkesinin Kahire’nin dinî özgürlüğe ve terörizme karşı mücadelesine destek verdiğini açıkladı. Bu durum, ABD’nin uluslararası toplumun ve CIA’nın, Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi olduğu yönündeki kanaatinin aksine bu cinayetle ilgili Suudi Arabistan’a yönelik tepkisiz kalmakla yetinmeyerek İran’a bölgede baskı kurmak için son kertede Arap müttefiklerini yanında tutmak istediğini göstermektedir. Dolayısıyla Pompeo’nun son durağı olan Körfez ülkelerinde, özellikle Riyad’da Kaşıkçı cinayeti soruşturmasından daha çok Körfez’deki bölge ülkelerinin oldukça hassas olduğu İran konusuna yoğunlaşacağı anlaşılmaktadır.