İran’ın Suriye’ye Ölümcül Hediyesi

İran’ın Suriye’ye Ölümcül Hediyesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Rusya ve İran desteğiyle Esed rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği insani felaket henüz yeni bitmişken Suriye ve özellikle de ülkenin kuzey batısı için başka bir insani felaket kapıda olabilir. Koronavirüs salgının yoğun olduğu İran’dan Suriye’ye gelişlerin devam etmesine rağmen Şam’daki Baas rejimi, 22 Mart’ta ilk vakanın tespit edildiğini açıklamasına kadar herhangi bir vakanın bu ülkede tespit edilmediğine dair ısrarını sürdürmüştür. Hâlbuki Suriye’nin geneline yayılmış bir salgından şu an için bahsetmek erken olsa da şimdiye kadar pozitif vakaların ortaya çıktığına kesin gözle bakmak mümkün.

Umursamazlık ve İnkâr

Koronavirüs salgını, İran’da ve Suriye’ye komşu ülkelerde ortaya çıkmasına rağmen virüsün şimdiye değin Suriye’ye sıçramadığında ısrarcı olan Şam rejiminin bu tutumu doğasına aykırı bir durum değildir. Dolayısıyla rejimin bu yöndeki açıklamalarına inanmak zordur. Bu doğrultuda Suriye Sağlık Bakanı’nın hükûmetin hiçbir bilgiyi vatandaşlardan saklamayacağı yönündeki iddialarını da ciddiye almamak gerekir. Nitekim rejimin kontrolündeki bölgelerde bulunan sağlık merkezi çalışanları salgınla ilgili konuşmaktan menedilmişdir. Esed rejimi gerçekleri mümkün olduğu kadar halktan saklamaya, sorunu örtbas etmeye ve olaya güvenlik açısından yaklaşarak çözmeye çalışmaktadır. Rejim, halkın gerçekleri öğrenmesinden sonra göstereceği tepkiden ziyade salgınla mücadelenin ağır yükümlülüğünden kaçınmak istemektedir.

Esed rejiminin virüsün yayılmasıyla oluşacak tehlikeleri göz ardı etmesi şaşılacak bir durum değildir. Zira büyük olasılıkla Esed rejimi dahi enfekte olmuş kişilerin gerçek istatistiklerinden habersizdir. Dünya Sağlık Örgütü Sözcüsü Hedinn Halldorsson’ın da ifade ettiği gibi Suriye, hastalığın tespiti için gerekli imkânlardan yoksundur. Zaten savaştan önce birçok sorunla uğraşmak zorunda kalan Suriye’nin sağlık sistemi, dokuz yıllık yıkıcı savaşla birlikte çökmüştür. Rejimin kontrol ettiği noktalardaki sağlık altyapıları yıpranırken doktor ve diğer sağlık personellerinin temini konusunda da eksiklikler yaşanmıştır. Buna rağmen herhangi bir yeniden imar veya personel temini söz konusu olmamıştır. Muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde de yeterli sağlık tesisi bulunmamaktadır. Kaldı ki hastane ve diğer sağlık merkezlerini bombalayan ve hapishanelerinde bulunan doktorları işkence ederek öldüren bir rejimin, vatandaşlarının sağlığı için endişelenmesi veya yaşamlarını korumak için etkili tedbirler alması beklenemez. Suriye halkı, yaşamlarının rejim için hiçbir değeri olmadığının farkındadır. Dolayısıyla virüsle mücadeleyi kendi başlarına sürdürmek zorunda olduklarını bilmektedir.

Suriye’deki durumun farkında olan bazı ülkeler, Suriye'ye uçuşlarını askıya alırken bu ülkeden gelen yolculara karantina uygulamaktadır. İran ise virüsün yayılmasını önlemek amacıyla Suriye’deki türbelere ziyaret için kafile gönderilmesini martın sonuna kadar iptal etmiştir.

İran, Suriye ve Koronavirüs

İran, Orta Doğu’da koronavirüsün yoğunluk kazandığı ülkelerden biri olarak salgının yayılma merkezlerinin de başında gelmektedir. Ülkede salgının patlak vermesinin ardından birkaç Körfez ülkesi ile beraber Irak, Lübnan, Afganistan, Pakistan ve hatta bazı Latin Amerika ülkeleri de virüsün İran'dan bulaştığını duyurdu. İranlı silahlı unsurların ve devlete bağlı milis güçlerinin Suriye’de bulunması ve İran’dan Suriye’ye kutsal türbeleri ziyaret için seyahatlerin devam etmesi koronavirüsün Suriye’ye sıçramış olma ihtimalini yükseltmiştir. Devrim Muhafızları komutanlarından bazılarının virüse yakalandığı ve bazılarının nedeni açıklanmaksızın Suriye’de öldüğü şeklinde haberlerin gelmesi, bu yöndeki endişeleri arttırmıştır. Dolayısıyla tüm bunlar, Esed rejiminin sürekli reddettiği hastalığın Suriye'de yayılmasıyla ilgili soruları gündemde tutmaktadır.

Bununla birlikte koronavirüsün Suriye’de yayılmasıyla ilgili birtakım haberler de dolaşmaktadır. İnsan Hakları İzleme Örgütü 10 Mart Salı günü yayımladığı açıklamada Şam, Humus, Lazkiye, Tartus ve Hama'da 62 koronavirüs vakasının kaydedildiğini duyurdu. Örgüt ayrıca virüsten dolayı birkaç ölümün gerçekleştiğini de aktardı. Açıklamaya göre ölen hastalar daha öncesinde İranlı, Iraklı milisler ve kutsal türbe ziyaretçileriyle temasta bulunmuşlar. Örgüt sonraki duyurularında ise Deyrizor bölgesinde 6 İranlı ve 2 Iraklı milisin daha karantinaya alındığını aktardı. Pakistan Sağlık Bakanlığı Sözcüsü’nün Suriye’den dönen altı kişide virüs tespit edildiğini açıklaması, virüsün Suriye’de yayılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir. Nitekim İran’a bağlı Pakistanlı milislerin Zeynebiyyun Tugayı adı altında Suriye’deki çatışmalara katıldığı bilinmektedir.

Diğer yandan sahadaki kaynaklar, İran’a bağlı güçlerin kontrolünde olan Deyrizor, Ebu Kemal ve Meyadin’de onlarca vatandaşın hayatını kaybettiğini aktarmaktadır. Suriye muhaliflerine yakın kaynaklara göre İranlı milislerden bazıları Lazkiye ve Hama hastanelerinde karantinaya alınmış ve bunlardan bazıları hayatını kaybetmiştir. Başka kaynaklar da Şam’ın Zeynebiye bölgesinde bulunan ve daha çok İranlı milislerin tedavi gördüğü Humeyni Hastanesi etrafında güvenlik tedbirlerinin daha önce hiç görülmemiş bir biçimde arttırıldığını ifade etmektedir. Rusya ise geçtiğimiz ayda, kendi güçlerine İranlı milislerden tedbir amaçlı uzak durmalarını tavsiye etmişti. Tüm bu bilgilerin henüz teyit edilmediğinin altını çizmekle birlikte salgının yoğun olduğu İran’dan milislerin gelmeye devam ettiği dikkate alındığında söz konusu bilgileri tamamen yok saymanın da doğru olmadığını söylemek gerekir.

Geç Kalınmış Tedbirler

Dünya Sağlık Örgütünün koronavirüsü küresel bir salgın olarak ilan etmesi sonrasında Esed rejimi harekete geçmek zorunda kaldı. Bu doğrultuda Rejim 10 Mart günü bazı tedbir kararları aldığını açıkladı. Örneğin 13 Nisan’da gerçekleşmesi planlanan, aslında gösteriş amaçlı olan parlamento seçimlerini 20 Mayıs tarihine erteledi. Ürdün ve Irak’tan bir ay, –İran’ın adı zikredilmeden– salgının yaşandığı ülkelerden ise iki ay süreyle ülkeye gerçekleşecek tüm dinî ve turistik seyahatler durduruldu; kara ve hava sınır kapılarındaki denetimlere ek tedbir kararları alındı; okullar ve üniversiteler 3’er hafta tatil ilan edildi; tüm sosyal faaliyetler durduruldu; restoran ve kafeler kapatıldı ve devlet dairelerinin çalışma saatleri azaltıldı. Alınan bu tedbirlerin ardından birkaç gün sonra Seyyide Zeynep ve Seyyide Rukiye türbeleri 3 hafta için ziyarete kapatıldı. Komşu ülkeler tarafından Suriye ile sınır kapılarının kapatılması ardından Irak sınırındaki Ebu Kemal ve Ürdün sınırındaki Nasib sınır kapıları da tüm geçişlere kapatıldı. Bu gelişmenin devamında Suriye Sağlık Bakanı, virüsle mücadele için Çin’den bir sağlık heyeti gönderilmesi talebinde bulundu.

Söz konusu tedbirler daha öncesinden alınmış olsaydı şüphesiz etkili olabilirdi. Fakat mevcut aşamada alınan bu tedbirler için geç kalındığı endişesi vardır. Nitekim İran’a ait Mahan Hava Yolları’nın uçakları, İran’dan Suriye’ye güç ve silah sevkiyatı faaliyetlerini 10 Mart tarihine kadar devam ettirmiş ve hatta en son 16 Mart’ta bu firmaya ait bir uçak Şam Havaalanı’na iniş yapmıştır. Mart ayının başında da yüzlerce Haşdi Şabi milisi Ebu Kemal sınır kapısını kullanarak Irak’tan Suriye’ye geçmiştir. Burada tüm sınır kapılarının geçişlere kapalı olmasına rağmen DMO güçlerinin ve İran’a bağlı milislerin hâlâ Ebu Kemal Sınır Kapısı’ndan ülkeye giriş çıkış yapmakta olduklarının altını çizmek gerekir. Bununla beraber Hasan Nasrallah’ın da açıklamalarında ifade ettiği gibi Lübnan Hizbullahı güçlerinin Suriye’ye giriş çıkışlarının devam ettiğini de unutmamak gerek. Ayrıca Seyyide Zeynep ve Seyyide Rukiye türbelerinin ziyarete kapalı ilan edilmesine rağmen bu türbelerde yapılan bazı dinî merasimlerin görüntüleri yayılmıştır. İktidarda kalmasını İran’a borçlu olduğunu gören Esed, İranlı ve İran’a bağlı güçlerin ülkeye girişlerinin önünü alamamakta ya da almak istememektedir. Tüm bunlara rağmen salgına karşı alınan kararlar ciddiyetle uygulanırsa salgının önünün alınacağı konusunda iyimser olunabilir.

Muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelere gelince durumun çok endişe verici olduğunu söyleyebiliriz. İran ve Rusya’nın desteğiyle Esed rejiminin yaptığı acımasızca saldırılar neticesinde sağlık altyapıları büyük oranda tahrip edilmiş durumdadır. Buna ilaveten hâlihazırda yüzbinlerce mülteci sınırlarda ağır şartlar altında yaşam mücadelesi vermektedir. On binlerce mülteci de kısıtlı imkânlara sahip kalabalık kamplarda bulunmaktadır. Muhaliflerin elindeki bölgelerde sağlık tesislerinin %80’ni tahrip edilmiş durumdadır. Faaliyetlerini sürdürenler ise zor şartlar ve sınırlı imkânlarla çalışmaktadır. Bu bölgelerdeki hastanelerde koronavirüs testleri yapılamamakta ve şüpheli durumların numuneleri Türkiye’ye gönderilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü yakın zamanda İdlib ve Halep bölgelerinde virüs testi gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Bu durumda virüsün yüz binlerce nüfusu içinde barındıran İdlib’deki kamplara sıçraması hâlinde büyük bir insani felaket yaşanabilir. Dolayısıyla dünya kamuoyu bu durum karşısında sessiz kalmamalıdır.

Sonuç

Suriye; yabancı askerlerin, milislerin ve kutsal mekân ziyaretçilerinin giriş çıkışlarıyla, sağlık altyapılarının tahrip edilmesiyle ve sağlık sisteminin verimsizliği gibi nedenlerle yakın zamanda salgının yoğun olduğu ülkeler listesinin başına geçebilir. Esed rejiminin salgınla ilgili bilgileri saklaması virüsün yayılmasına yol açabilir. Ülke içinde salgınla mücadele konusunda başarısızlık sergileyen İran, Suriye’ye silahlı güç sevkiyatında ısrar etmekle Suriye halkını yeni bir ölüm tehlikesiyle karşı karşıya getirebilir. Salgın geniş bir şekilde yayılırsa Esed rejimi bu durumu bir fırsat olarak kullanmak isteyebilir. Nitekim virüs tehdidinden dolayı ABD’nin ülkesine uyguladığı yaptırımları kaldırmasını istemesi bu duruma bir örnektir. Bunun yanında Rejim, kontrolünde tuttuğu bölgelere salgınla mücadele kapsamında uluslararası kuruluşların girmesine izin vermek için bazı tavizler de isteyebilir.