Şide Lalemi’nin İntiharı ve İranlı Gazetecilerin Yaşam Mücadelesi

Şide Lalemi’nin İntiharı ve İranlı Gazetecilerin Yaşam Mücadelesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Geçtiğimiz günlerde İran’da genç bir gazetecinin intihar haberi, basın camiasını yasa boğdu. 17 Ocak Pazar günü 39 yaşındayken hayatına son veren Şide Lalemi, İran’ın önde gelen gazetelerinden biri olan Hamshahri (Hemşehri) gazetesinin editörlerindendi. Lalemi özellikle toplumsal sorunlarla ilgili yaptığı araştırmalar ve kaleme aldığı yazılarla ün kazanmış ve birçok ulusal mesleki ödüle layık görülmüştü.

Lalemi’nin, kendisini böylesi acıklı bir karar almaya sürükleyen nedenler kişisel olabilir. Ancak yaşanan bu hadiseye karşı özellikle basın camiasından gelen tepkiler, sadece üzüntü ifade etmekle sınırlı kalmadı. Örneğin Tejaratnews Başeditörü İbrahim Alizade “Son dokuz aydır âdeta savaş durumu gibi olağanüstü bir durumla karşı karşıyayız. Pandemi belası, işsizlik, yoksulluğun artması vs.” yorumunda bulunurken çevreci gazeteci Hamid Rıza Mirzade “Gazetecilerin karşılaştığı sorunlar ve mesleğin zorluklarıyla ilgili saatlerce konuşabiliriz. Bu gerçeklerin, birçok gazetecinin hayatına ve Şide’nin bu yürek yakan kaderine etkisi üzerinde çalışmalar yapılmalı.” dedi. Bunlar ve gazetecilerin dertlerini dile getiren benzer tepkilerle beraber bazı gazetecilerin aynı girişimde bulunabilecekleri yorumları da meslek mensuplarının ciddi ortak sorunlarla uğraştıklarına dikkat çekmiştir.

Baskı Sorunu

Ülkede basın özgürlüğünün önündeki engeller ve baskılar, birçok basın kuruluşunun yayın hayatına son vermesine sebep olmuştur. Kapatılan her basın kuruluşuyla onlarca gazeteci de işini kaybetmiştir. Devrim’den bugüne kadar yaklaşık 71 gazete ve derginin yayını durdurulmuştur. 2000 Mayıs ayında bir günde 16 gazetenin kapatılması ve diğer birçok basın kuruluşunun faaliyetlerinin durdurulması ise bu süreçteki zirve noktası olmuştur. Medya üzerindeki baskılar, onlarca gazetecinin cezaevine girmesine veya meslekten ayrılmasına yol açmıştır. Gazetecilerin durumu ile ilgili bir başka gelişme ise geçtiğimiz günlerde yaşanmıştır. Gazeteci Muhammed Musaid, 17 Ocak’ta yasa dışı yollarla İran’dan Türkiye’ye kaçıp tutuklandıktan sonra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine sığınma başvurusunda bulunmuştur. Ekonomi gazetecisi olan Musaid, yolsuzlukla ilgili yaptığı araştırmalarıyla İran’da öne çıkan gazetecilerdendir. Ancak dört yıl dokuz ay hapis ve gazetecilikten men cezasına çarptırıldıktan sonra ülkeden kaçma kararı almıştır.

Gazetecilerin baskılardan dolayı ülkeyi terk etmek durumunda kalması, 2009 ayaklanmalarından sonra olduğu gibi belli dönemlerde daha fazla yaşanmıştır. 2009 ve 2010 yıllarında yabancı ülkelere iltica eden İranlı gazeteciler, sayı olarak dünya genelinde birinci sırada yer almıştır. Bazısı İran’da geniş takipçi kitlesine sahip olan BBC Persian, Iran International, Manoto TV, VOA Persian ve Radio Farda gibi Farsça yayın yapan yabancı medya organlarının, çoğu deneyimli ve bilinen isimlerden olan İranlı medya mensuplarının faaliyet yerine dönüşmesi, bu durumun somut bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yaşam Zorlukları

Siyasi baskılarla beraber İranlı gazetecilerin bir diğer önemli sorunu, çalışma ve yaşam koşullarıyla ilgilidir. Nitekim ülkedeki gazetecilerin, bu yönde en çok dile getirdikleri sorunlardan biri geçim sıkıntısıdır. Geçim sıkıntısıyla ilgili akla gelen ilk soru, gazetecilerin aldıkları maaş miktarı olabilir. Bu konuda her gazetenin açıkladığı bilgiler mevcut olmasa da ülkenin önde gelen ulusal gazetelerinden Shargh (Şark) gazetesinin, gazetecilerine ödediği maaşların miktarı aktarılan bilgiler arasındadır. Bu bilgilere göre çalışan gazetecilerin aylık ortalama maaşı, 2020’de 2 milyon 300 bin Tümen (yaklaşık 800 TL) civarında olmuştur. Bu dönemde asgari ücret yaklaşık 2 milyon tümen miktarındaydı. Tahran’da yaşayan dört kişilik bir aile için aylık 4,5 milyon tümen gelirin, 2020 yılı için yoksulluk sınırı olarak belirlendiği dikkate alınırsa alınan maaşların geçim sorunlarına yol açtığı açıkça ortadadır. Kaldı ki bu ortalama maaş, piyasada öne çıkan ulusal gazetelerden birinin ödediği meblağdır. Ne var ki özellikle yerel basın gibi daha geride duran basın organları için durum daha da kötüdür.

Düşük ücret meselesi, basın mensuplarının önemli bir mesleki sorununu teşkil etmesine rağmen bu yöndeki sıkıntılar sadece bununla sınırlı değildir. Sigortasız çalışmak da meslekteki çoğu gazetecinin yakındığı bir diğer önemli sorundur. İran’daki basın mensuplarının sayısıyla ilgili net bilgiler paylaşılmamasına rağmen bu sayının, resmî makamlar tarafından yaklaşık 30 bin civarında olduğu ifade edilmiştir. Hâlbuki sigortalı olarak çalışan gazetecilerin sayısı, açıklanan rakamlara göre 12 bin civarındadır. Bu da bu meslekte çalışanların yarısından fazlasının, sigortasız çalıştığı anlamına gelmektedir. Yerel basında çalışan gazetecilerin sigortasız çalışanların çoğunluğunu oluşturduğunu da ayrıca not etmek gerekir.

Sendikasızlık

Zor çalışma şartları ve geçim sıkıntısı, basın mensuplarının çözülmesini istedikleri en önemli sorunu teşkil ederken diğer haklarıyla beraber bu taleplerini de takip edecek etkili bir mesleki kuruluşun yokluğu da üzerinde durdukları diğer bir sorundur. Hâlbuki basın mensuplarının ilk mesleki kuruluşu, yaklaşık 100 yıl önce “Basın Derneği” adıyla faaliyete başlamıştı. Devamında 1946’da kurulan “İran Gazeteciler Derneği” ve 1962’de faaliyete başlayan “İran Yazarlar ve Gazeteciler Sendikası” ise Devrim’e kadar basın mensuplarının en etkili mesleki örgütü olmuştur.

Sendikanın 1980’de kapatılmasının ardından 1998’e kadar basın mensupları herhangi bir mesleki örgüte sahip olamamıştır. Bu tarihte, Reformcuların iktidara gelmesiyle ülke siyasetinde yaşanan nispi açılımdan yararlanarak “İran Gazeteciler Derneği” adıyla kurulan kuruluş da siyasi tarafgirlik ile mesleki görevini yapma arasında kararsız kalınca kendisinden beklenen sonucu verememiştir. İlerleyen süreçte ise siyasi şartların zorlaşmasıyla baskılara dayanamayan kuruluş, faaliyetlerini defalarca durdurmak zorunda kalmış ve gelinen noktada işlerliğini kaybetmiştir.

İran’ın mevcut siyasi koşulları, yapısal hukuki sorunları ve ülkede uzun zamandır devam eden ekonomik kriz ülkeyi olumsuz etkilemiştir. Bu durum, hâliyle birçok meslekte çalışanlar gibi gazetecilerin de çalışma ve hayat şartlarına yansımıştır. Ayrıca dünya genelinde teknolojinin hızlı gelişmesi ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla beraber geleneksel basının yeni şartlara ayak uydurmasındaki sıkıntılar da diğer bir neden olmuştur. Tüm bunlar devam ederken eski ABD Başkanı Donald Trump Dönemi’nde daha da ağırlaşan ekonomik yaptırımlar ve bir yıldır süren koronavirüs salgını, durumu bir varoluş meselesine çevirmiştir. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak mevcut koşullarda basın mensuplarının en önemli kaygısı, mesleki faaliyetten ziyade maddi ve manevi olarak yaşam mücadelesi olmuştur.