Tahran’ın Körfez Adaları Kararı ve Anlamı

Tahran’ın Körfez Adaları Kararı ve Anlamı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’da 29 Nisan’da törenlerle kutlanan “Fars Körfezi Günü” münasebeti ile ülkede Basra Körfezi’nin yeri ve önemine dair birçok haber ve yoruma yer verildi. Bu sene de rutin olduğu üzere Körfez’in adının ebedi olarak “Fars” kalacağı yönünde ülke içinde bolca hamasi yayın yapıldı. Bununla birlikte Körfez’e ilişkin haberlerde özellikle bir haber dikkat çekiciydi: İran Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, Devrim Rehberi Ayetullah Hamenei’nin Körfez’deki adaları yerleşime açma talimatı verdiğini söyledi. Söz konusu stratejik kararın seçilmiş sivil hükûmet yerine askerî yetkililer tarafından açıklanması kararın sosyopolitik saiklerden çok askerî-stratejik nedenlerden kaynaklandığına işaret ediyor.

Basra Körfezi İran açısından özellikle modern tarihte önemli bir yere sahip. Portekiz, Hollanda ve ardından İngiltere gibi Batılı sömürgeci güçlerle Körfez yoluyla tanışmış olması ülkenin kolektif belleğinde acı hatıralara yol açmıştır. İran’ın açık denizlere ulaşım kanalı olan Körfez'in önemi, yirminci yüzyılda petrolün bulunmasının ardından daha çok artmış, kazandığı stratejik konum nedeniyle gerek Şah rejimi gerekse de mevcut yönetim tarafından özel bir hassasiyete sahip olagelmiştir. 1971 yılında İngiltere’nin bölgeden çekilmesinden faydalanarak Körfez’deki bazı adalara el koyan Şah yönetiminin bu tavrı bile ülkedeki milliyetçi kesimlerce yeterli görülmemiş ve adalar karşılığında Bahreyn’i “sattığı” için rejim muhalifleri ve sonraki devrimcilerin tepkisini çekmiştir.

Körfez'de irili ufaklı çok sayıda ada olmasına rağmen İran’ın son aldığı kararın başta Birleşik Arap Emirlikleri’nin hak iddia ettiği Küçük ve Büyük Tunb adaları ile Ebu Musa Adası olmak üzere stratejik öneme sahip bazı adalarla ilgili olduğu düşünülüyor. Nitekim Tahran yönetimi yakın geçmişte Büyük Farur ve Siri gibi bu adaların bazılarına önemli hava savunma sistemleri ve seyir füzeleri yerleştirmişti. Adaların coğrafi konumları İran’a Körfez’de ciddi bir avantaj sağlamakla birlikte olası bir çatışma durumda anakaraya olan mesafeleri ve üzerlerinde kara gücü konuşlandırmanın zorluğu gibi nedenlerden ötürü savunulması en zor yerlerin başında geliyor. Nitekim geçtiğimiz aylarda Körfez’de ABD-BAE ve Suudi Arabistan’ın ortak düzenlediği deniz tatbikatlarında adaları işgal senaryoları da canlandırılmış ve bu maksatla çeşitli savaş oyunları gerçekleştirilmişti.

İran ile ABD arasında gerçekleşmesi muhtemel askerî çatışmanın büyük bir kara savaşından çok akıllı füzelerin, SİHA'ların ve asimetrik savaş yöntemlerinin yer alacağı hibrit bir savaş olacağı biliniyor. Bununla birlikte mevzubahis çatışma hâlinde ABD ve müttefikleri açısından öncelikli hedeflerin başında İran’ın Körfez’deki etkinliğinin sonlandırılması ve özellikle de donanmasının etkisiz hâle getirilmesi gelecektir. Bu durum; Suudi Arabistan ve BAE gibi İran karşıtı Körfez ülkelerini rahatlatacak, BAE hak iddia ettiği adalarına kavuşabilecek, İran’ın dünya petrol ihracatının büyük bölümünün gerçekleştirildiği Körfez'i kapatma gibi tehditlerini sona erdirecektir. Böylesi bir durumun gerçekleşmesi hâlinde ABD ve müttefik hava kuvvetleri tarafından ağır hava bombardımanına maruz kalan adaların işgal edilmesinin önünde ciddi bir engel kalmamış olacaktır. Adaların kaybı İran açısından nihai bir hezimet sayılmamasına rağmen Körfez’in İran ticaret ve güvenliğinde oynadığı rol ile İran milliyetçiliği açısından sahip olduğu konum düşünüldüğünde Tahran’daki yönetimin uzun süre bu şekilde varlığını sürdürmesi mümkün olmayacaktır. Kuşkusuz böyle bir savaş yalnızca Tahran için değil başta Körfez ekseni olmak üzere karşıt cephede de ağır yıkıma yol açacağından hâlâ yüksek bir ihtimal olarak görülmemektedir.

Tahran’ın son kararı ile bu adaları sivil nüfusa açmayı planlaması şüphesiz bugünden yarına olacak bir iş değildir. Zira sivil yerleşim için gerekli alt ve üst yapının hazırlanması, mevcut yaptırımlar ve koronavirüs salgını baskısı altındaki ekonomik koşullar düşünüldüğünde muhtemelen yıllara yayılacaktır. Ancak yine de bu kararın pratiğe geçmesi hâlinde bu durum, ABD’nin bazılarında yer altı sığınak ve cephaneliklerin de olduğu adalara yönelik olarak ağır bombardıman uçaklarını kullanmasını güçleştirecek, sonrasında da İran açısından işgal güçlerine karşı direnişi kolaylaştırıcı bir etken olacaktır. Dolayısıyla ihtilaflı adalara el konulmasından 50 yıl sonra böyle bir kararın alınması hem BAE’ye bir ciddiyet mesajı hem de İranlı yöneticilerin en kötü senaryoları bile tamamen dışlamadıklarının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.


Bu makale ilk olarak 6.5.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/brnmh-h/2020/05/06/tsmym-thrn-bry-mskhwny-khrdn-jzyr-khlyj-dlyl-w-pymdh-1412157