Uluslararası Değerlendirmeler Işığında İran’da İş Ortamı

Uluslararası Değerlendirmeler Işığında İran’da İş Ortamı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

2018 yılından itibaren İran’a karşı yeniden uygulanan ekonomik yaptırımlar enflasyonun artmasına, dövizin yerel para birimi karşısında hızla değer kazanmasına ve ülkeye yapılan yabancı yatırımın azalmasına neden olmuştur. Ancak yabancı yatırımcılarda İran’a karşı isteksizliğin veya tereddüdün tek nedeni yaptırımlar gibi dış faktörler değildir. Ülke ekonomisinin kurumsal yapısı, devlet bürokrasisinin ekonomideki egemen pozisyonu ve ülkedeki iş ortamının kronik sorunları süreci etkileyen iç faktörlerdir.

Uluslararası iş ortamı raporlarında ve ilgili endekslerde İran’daki iş ortamı için yapılan genel değerlendirmeler, İran’da iş yapmanın o kadar da kolay olmadığını ortaya koymaktadır. Örneğin, Dünya Bankası “İş Yapma Kolaylığı 2019” (Doing Business 2019) yıllık değerlendirme raporunda İran’da iş kurma, inşaat ruhsatı alma, elektrik bağlantısı, gayrimenkul tescili, kredi alma, azınlık yatırımcıların korunması, vergi ödeme, sınır ötesi ticaret, sözleşme uygulama ve iflas prosedürleri gibi iş ortamının bazı önemli bileşenlerinde ciddi sorunlar olduğu belirtilmektedir.

Bu değerlendirmeye göre İran, iş yapma kolaylığına göre 190 ülke arasında 128. sırada, iş kurma kolaylığı bakımından ise 173. sırada yer almaktadır. İran’da iş kurmak için en az 10 prosedür tamamlanması gerekirken bu işlerin yerine getirilmesi için asgari 72 günlük bir zamana ihtiyaç vardır. Bu bağlamda İran’ı bölgedeki diğer ülkelerle kıyaslamak faydalı olabilir. Örneğin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yeni bir iş yeri kurmak için tamamlanması gereken prosedür sayısı ortalaması yedidir ve resmî prosedürü tamamlamak için 20 günlük bir zaman gereklidir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi ülkelerde ise resmî prosedür daha kolaydır. OECD ülkelerinde iş kurmak için ortalama prosedür sayısı beştir ve bunların tamamı ortalama dokuz günde halledilebilmektedir.

İran’da orta ölçekli bir şirketin ödediği vergi ve katkı payı adedi 20 civarındadır. Oysaki bu göstergede OECD ülkeleri ortalaması 11’dir. Dahası İran’da bu vergi ve katkı paylarının ödenmesinin yanında söz konusu vergi kalemlerin hesaplanması ve gerekli evrakların tutulması için harcanan süre yıllık olarak 216 saattir. Başka bir deyişle haftalık 40 saatlik çalışma mesaisi göz önünde bulundurulursa bir personelin yıllık beş haftalık mesaisini sadece bu işlere ayırması gerekmektedir. Kuzey Afrika ülkelerinin 197 saatle bu konudaki ortalaması İran’a oldukça yakındır.  İran’da işletmelerin vergi ve vergi benzeri kalemler için ödedikleri toplam tutarın firmaların yıllık karlarının %45’ine eşit olduğu yine bu raporda belirtilmektedir.

Ticari emtianın ihracat ve ithalatının lojistik süreciyle ilgili zaman ve maliyete bakıldığında ise sadece ithal zamanı belge alma, hazırlama, gönderme, gümrük işlemleri ve belgelerin uyumu için yapılan denetimler OECD ülkelerinde ortalama 12 saat iken İran’da 181 saat sürmektedir. Ticari işlemlerin maliyetine bir örnek verilecek olunursa, Çin’e ihraç edilmek üzere Bandar Abbas Limanı’na götürülen organik kimyasal ürünlerin 15 ton kapasiteli konteyneri için ortalama yurt içi nakliye maliyeti 700 dolardır. Dolayısıyla İran içinde nakliye oldukça pahalı bir hizmettir.

Dünya Ekonomi Forumunun (WEF) 2018 yılında yayımlanan “Küresel Rekabetçilik Raporu’nda” (Global Competitiveness Report 2018) İran ekonomisi, 140 ekonomi arasında rekabet gücü bakımından 89. sırada yer almıştır. Fikrî mülkiyetin korunması konusunda 126. sırada, denetim ve raporlama standartlarının etkinliği açısından 127. sırada, şirketlerin iflas sürecini düzenleyici yasal çerçevenin kalitesine göre ise 121. sıradadır. Rapor, İran’a ilişkin çıkar çatışması düzenlemeleri, vergi ve sübvansiyonların rekabete zararı, hizmet sektörlerinde rekabetin düzeyi ve dış ticarette tarife dışı engellerin yaygınlığı gibi sorunların altını çizmektedir.

Ekonominin küresel rekabet edebilirliği kapsamında WEF’in 2010 yılından sonraki İran’a ilişkin değerlendirmelerinde örneğin “kurumlar”, “tekelcilik karşıtı politikanın etkinliği” ve diğer pek çok alt kategoride sonuçlar, 2015-2016 yıllarında göreceli olarak iyileşmiş fakat 2017-2018 yıllarında yeniden negatif seyir izlemiştir. Yatırımcıların korunmasıyla ilgili düzenlemelerin hayata geçirilmesinde son yıllarda olumlu yönde bir değişim olmasa da ticari veya ekonomik anlaşmazlıkların çözümünde yasal çerçevenin etkinliği gene göreceli olarak iyileşmiştir.

Küresel rekabetçilik raporlarında “Ülkenizde yargı; hükûmet üyelerinin, vatandaşların veya firmaların etkilerinden ne ölçüde bağımsızdır?” sorusuna iş adamlarından gelen yanıtlarla yapılan ölçümde, İran’da yargı bağımsızlığı 2014-2015 yılları için (ülkenin dâhil edildiği en son araştırma) dünya ortalamasından daha aşağı düzeyde değerlendirilmiştir. “Ülkenizde, hükûmet yetkilileri sözleşmelere (ihalelere) karar verirken firmalarla ve bireylerle olan iyi ilişkilerine ne kadar öncelik vermektedir?” sorusuna verilen cevapta da İran, dünya ortalamasının daha altında puan almıştır. “Ülkenizde, işletmelerin devletin düzenleyici taleplerine ve idari gereksinimlerine (örneğin izinler, düzenlemeler, raporlama) uyması ne kadar zordur?” sorusuna verilen cevapta İran, 144 ülke arasında 125. sırada, “Ülkenizde, özel işletmelerin yasal işlem yoluyla devlet eylemlerine veya düzenlemelerine meydan okuması ne kadar kolaydır?” sorusuna verilen cevapta ise 144 ülke arasında 130. sırada yer almıştır.

Heritage Vakfının 2019 yılı için yayımladığı “Ekonomik Özgürlük Endeksi’nde” (Index of Economic Freedom 2019) İran, 180 ülke arasında 155. sırada yer almıştır.  2013 yılında aynı vakıf tarafından yayımlanan raporda 185 ülke arasında 168. sırada yer almıştı. Son raporda hukukun üstünlüğü kategorisinde yine İran’da yargı sisteminin bağımsızlığı ve bağımsız finansal denetim sorununun altı çizilmektedir.

Söz konusu endeksin iş özgürlüğü (business freedom) bileşeni, düzenleyici ortamın ve fiziki altyapı şartlarının, işletmelerin verimli çalışmasını ne ölçüde kısıtladığını ölçmektedir. Bu kategoride İran’ın endeksteki durumu veya pozisyonu, 2013-2019 yılları arasında daha da kötüleşmiştir. Mülkiyet haklarına ilişkin puan durumu ise yine de çok yüksek olmamakla birlikte 2013-2019 yıllarına göre bir miktar iyileşme gösterebilmiştir.

Düzenleyici kurumların verimliliğinin düşük olması, yatırım ve üretim sürecinin aşırı bürokrasi ve zorlaştırılmış sıkı bir denetime tabi tutulması, kısıtlayıcı düzenlemeler, ekonomik olarak rasyonel olmayan fiyat kontrolleri ve sübvansiyonlar raporda ayrıca not edilmiştir. Rapora göre devlete ait ticari bankalar ve uzmanlaşmış finansal kurumlar, bankacılık sektöründeki varlıkların çoğunluğunu kapsamaktadır. İşletmelerin finansmana erişimi ise sıkı hükûmet kontrolleri ve müdahaleci devlet uygulamalarıyla sınırlandırılmaktadır.

Sonuç olarak İran, dünyanın en büyük ikinci doğal gaz ve dördüncü en büyük ham petrol rezervine sahip olmasına rağmen ülkenin petrol ihracatını artırması ve dış yatırım çekmesi yaptırımlar nedeniyle zorlaşmıştır. Bunun yanında düşük yaşam standartları, yüksek işsizlik ve ekonomik özgürlük eksikliği sosyoekonomik sonuçlar doğurmaktadır. İran ekonomisi yatırım cazibesinin yanı sıra mevzuat ve uygulamalardan kaynaklı ciddi riskler barındırmaktadır. Devletin ekonomik işlem hacmindeki büyük payı ve ekonomiye müdahalesi zaten bilinen bir gerçektir.

ABD’nin tek taraflı uyguladığı yaptırımlardan dolayı ekonomik bir darboğazdan geçen İran’ın bütün riskleri göz önüne alarak ülkeye yatırım yapmayı düşünen veya bu ülkeyle ticaret yapmak isteyen iş adamlarının önünü açan ve işini kolaylaştıran reformlar yapması ülke ekonomisi açısından şarttır. Ne var ki hâlihazırda çoğunlukla güvenlik eksenli kurumlarla bağlantılı ülke içindeki güçlü çıkar grupları, ekonomik serbestleşme ve sürdürülebilir ekonomik büyüme gibi reform gerektiren konuların önünde engel teşkil etmektedir.