Zarif Neyin Peşinde?

Zarif Neyin Peşinde?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Son birkaç gündür Türkiye-İran ilişkileri suni bir kriz ile karşı karşıya. Kriz, görünüşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakü’deki 10 Aralık Zafer Geçidi Töreni’nde okuduğu, İran ve Azerbaycan’da meşhur olan bir şiire tepkilerle başladı. Şiirin duyulması üzerine sosyal medyada Fars milliyetçileri, Aras Nehri’nden ve zorla ayrılıktan bahsedilmesinin, İran’ın toprak bütünlüğünü hedef aldığını öne sürdüler. Bu kesimler arasında genelde yabancı karşıtlığı, özelde de Türk, Türkiye ve Azerbaycan karşıtlığı yaygın bir olgu olduğu için tepkiler fazla ciddiye alınmadı. Ancak olaydan bir gün sonra İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Cevad Zarif diplomatik teamüllere ve Farsçadaki asgari saygı ilkelerine aykırı olarak “Erdoğan’a Bakü’deki halt/yanlış yaparak okuduğu şiirin Aras’ın kuzeyindeki bölgelerin ana vatan topraklarının zorla ayrılması ile ilgili olduğunu söylememişler. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin egemenliğine karşı bir söz söylediğini anlamadı mı? Hiç kimse aziz Azerbaycan’ımız hakkında konuşamaz.” şeklinde bir tweet attı. Bunun ardından, açıklamada seçilen “galat” kelimesinin, yaygın kullanılan argo karşılığı küfürler İran’da “Trend Topic” (TT) oldu.

İslam Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği en tecrübeli diplomatlardan birisi olan Zarif’in, neden asgari nezaket kurallarını ve diplomatik teamülleri hiçe sayarak İran’ın en önemli komşusunun liderini hedef aldığı hâlâ muamma. Nitekim kendisi o günden sonra konuyla ilgili konuşmadı. Ancak İran’ı yakından takip edenler, son iki aydır Zarif’in etrafında kümelenmiş bazı Fars milliyetçilerinin rahatsızlıklarını fark ediyorlardı. Karabağ krizinin kötü yönetilmesi, gelişmelerin doğru okunamaması, bocalamalar ve gelgitler yaşanmasından sonra doğrudan ülke lideri Hamenei’nin sert bir vurgu ile “Bütün işgal edilmiş Azerbaycan toprakları bu ülkeye geri verilmelidir.” demesi ve “bütün” kelimesini tekrarlaması, Bakü ve Erivan arasında denge siyaseti gözetmeye çalışan Zarif ve ekibi için ciddi bir soğuk duş oldu. Anayasal ve dinî açıdan tartışılmaz bir otorite kabul edilen Hamenei’nin bu açıklamasına rağmen bugün bile Zarif’e yakın isimlerin “Keşke açıkça Ermenistan tarafında savaşa girseydik.” şeklinde konuşabilmeleri söz konusu milliyetçi damarın ne kadar güçlü olduğunu ve yeri geldiğinde en üst otoriteyi bile görmezden gelebildiğini gösteriyor. Bu hazımsızlık ve öfke o kadar güçlü ki Zafer Geçidi Törenleri esnasında Tahran’a giderek birçok yetkili ile görüşen Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un verdiği güvence ve teklifler ya da Erdoğan’ın önerdiği Altılı Bölgesel İşbirliği Platformunun İran’ı da kapsaması ülkedeki histeriyi dindirmedi.

Zarif’in başlattığı milliyetçi dalga kısa süre içinde Mecliste de yankı buldu ve 225 milletvekili bir bildiri yayımlayarak “İran’ın iç işlerine müdahale edilmesini” kınadı. Mahmud Ahmedi Biğaş’in konuşması ise tam bir facia idi. Erdoğan’ın, Fahrizade suikastında Netanyahu’dan daha fazla payının olduğunu ileri sürerek ABD ve AB’nin Türkiye’ye uygulamayı düşündüğü yaptırımları desteklediğini belirtti. İran basını da beklendiği gibi üzerine düşeni yaptı ve Erdoğan karikatürleri ile el kol hareketlerinin kullanıldığı onlarca manşet, yazılı basında yer buldu.

İranlı bazı yetkili isimlerin de ifade ettiği gibi ağır yaptırımlar altında, ülkenin en önemli dış ticaret kanalı olan Türkiye’ye karşı bu öfke nöbetinin altında ne yattığı belirsiz olsa da yurt dışında yaşayan Fars milliyetçiliğinin sembol isimlerinin dahi Zarif’i eleştirmesi; şiirin çok yaygın olan Ayrılık türküsü gibi herkesin bildiği ve okuduğu, İran karşıtı bir yönü olmadığı açıklamaları, Zarif’in tek motivasyonunun milliyetçilik olmadığını düşündürüyor. Ruhani hükûmetinin seçimlere bir yıldan az bir zaman kala tek umudu, Biden yönetiminin Nükleer Anlaşma’ya dönmesi ve artık çöküş alarmları veren ekonominin toparlanmaya başlaması. Her kabine toplantısından sonra Biden ve Nükleer Anlaşma vurgusu yapan Ruhani hükûmetinin önümüzdeki dönemdeki cumhurbaşkanı adaylarından birisi de Cevad Zarif. Yine Umman üzerinden tarafların ön görüşmelere başladığı yönünde birtakım iddialar mevcut. Zarif’in Erdoğan karşıtlığı yaparak başta Biden yönetimi olmak üzere Türkiye karşıtı bazı güçlere mesaj gönderdiği, seçim sürecinde Washington’dan destek beklediği yönünde değerlendirmeler var.

Sonuç olarak sürekli vurgulanageldiği üzere Türkiye-İran ilişkilerinin belirli bir karakteristiği var ve sorumsuz bazı devlet adamlarının buna vurabileceği darbenin limitleri bulunuyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Ruhani’nin 14 Aralık’ta krizi yatıştırmaya yönelik soğukkanlı açıklamaları da İran Devleti’nin Türkiye ile olan ilişkilere verdiği önemi ortaya koyuyor. İki ülke arasındaki irtibat kanalları son derece çeşitli ve genişken medya üzerinden kampanyalar düzenlemenin ya da şuursuz bazı milletvekillerin ellerine hezeyanlar tutuşturmanın iki ülkeye de faydası olmayacağı aşikârdır.


Bu makale ilk olarak 17.12.2020 tarihinde TRT Farsça'da yayımlanmıştır.

https://www.trt.net.tr/persian/brnmh-h/2020/12/17/zryf-bh-dnbl-chyst-1546990