Zarif’in Meclise Çağrılması Ne Anlama Geliyor?

Zarif’in Meclise Çağrılması Ne Anlama Geliyor?
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, 5 Temmuz Pazar günü milletvekillerinin dış siyasetle ilgili sorularını yanıtlamak üzere Meclis Genel Kuruluna çağrıldı. Nükleer Anlaşma, ABD ile kriz meselesi, Çin’le ilişkilerin geliştirilmesi ve komşu devletlere ilişkin soruları cevaplayan Zarif, konuşmasına İran’ın dış politika yaklaşımına değinerek başladı. Zarif uluslararası düzenin 30 yıldan beri bir geçiş sürecinde olduğunu ifade ederek İran’ın geçmişte bu sürece uygun tedbirler alamadığının altını çizdi. Ayrıca söz konusu sürecin iki özelliği olarak kısa süreli itilafların öne çıktığını ve güç odaklarının kaymaya başladığını öne sürdü. Nükleer Anlaşma’nın tarihî bir başarı olduğunu dile getiren Zarif, mevcut durumda ABD’nin baskılarına direneceklerini vurguladı.

İran-Çin ilişkileri içinse Çin’le görüşülen 25 yıllık anlaşmanın en önemli maddelerinden birinin İran’ı tekrar Yeni İpek Yolu Projesi’ne dâhil etmek olduğunu ifade eden Zarif, bu çerçevede Yeni İpek Yolu Koridoru’yla beraber Kuzey-Güney Koridoru’na da odaklandıklarını açıkladı. Zarif, ABD’nin İran’ın bölgeye yönelik stratejik gücünü çökertmeye çalışmasına karşı, komşu devletlerle ilişkilerini geliştirmek istediklerini ve bu amaç doğrultusunda İran’ın bölge için bir güvenlik kaynağı olması yönünde çaba sarf ettiklerini söyledi. Ancak İran’ın bölgesel politikalarıyla ilgili en çok eleştirilen ismi olan ve ocak ayında ABD saldırısında öldürülen Kasım Süleymani ile o dönem tamamen koordineli çalıştıklarını hatırlatarak bu vesileyle DMO Kudüs Gücünün İran’ın dış politikasındaki konumunun da altını tekrar çizmiş oldu.

Zarif’in Meclise çağrılarak milletvekillerine açıklamalarda bulunması, İran’ın hem ülke içinde hem de uluslararası alanda kritik bir süreçte olduğu dönemde gerçekleşti. Nitekim ABD baskıları başta olmak üzere bu sürecin yansımaları Zarif’in açıklamalarında da görülmektedir. 2013 yılında Nükleer Anlaşma imzalanmadan önce Mecliste “ABD tek bir bombayla bizim tüm hava savunma sistemimizi çökertebilir.” diyen Zarif, Meclisteki son açıklamasında “Arkadaşlar artık ABD’yi bir süper güç olarak görmeyin.” dedi. Zarif’in Çin’le ilgili açıklamalarını da bu doğrultuda değerlendirmek gerekmektedir. Görünen o ki İran, Çin’le ilişkilerini geliştirmeye çalışarak bir yandan ABD’nin siyasi ve ekonomik baskılarını hafifletmeye çalışmakta diğer yandan da Çin’le stratejik anlaşma görüşmelerini bir baskı aracı olarak ABD’ye karşı kullanmaktadır ki Çin’in de kendi çıkarları doğrultusunda aynı amacı güttüğünü söyleyebiliriz.

İran’ın dış politikasındaki bu değişim, daha tutucu ve muhafazakâr bir yaklaşıma işaret ettiği gibi iç siyasette de muhafazakârlaşmanın bir sonucudur. Zira ABD’nin İran’a karşı sert tutumuyla beraber çoğunluğu ılımlı-reformculardan oluşan 10. Dönem Meclisinin ardından 11. Meclisin muhafazakârların eline geçmesi ve 2021’de gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de muhafazakârların kazanma şansının yüksek olması İran’da siyasetin giderek radikalleşmesine yol açıyor.

Bu gelişmelerin etkisindeki 11. Meclis, Ruhani hükûmetine karşı baskılarını giderek artırmakta. Nitekim son günlerde Ruhani’nin de Meclise gelip milletvekillerinin sorularına cevap vermesi Meclisin gündeminde. Zarif’in Meclise çağrılmasının bir nedeni de her ne kadar kendisi bunu reddetse de önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olma ihtimalidir. Muhafazakârlar karşı cenahtan aday olabilecek isimlere baskı yapmaktadır. Nitekim geçtiğimiz haftalarda Haberleşme ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed Cevad Azeri Cehromi’nin de Zarif gibi Mecliste sorgulanmasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.