İRAM 16. Tez Sunumu Etkinliği Gerçekleştirildi

İRAM 16. Tez Sunumu Etkinliği Gerçekleştirildi

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) İstanbul tarafından yapılan tez sunumlarının on altıncısında, Muhammed Habib Saçmalı tarafından California Davis Üniversitesinde hazırlanan “18. Yüzyılın İlk Yarısında Sünni-Şii Siyasi İlişkileri ve Erken Modern Dönem’de Osmanlı Hilafeti” (Sunni-Shiite Political Relations in the First Half of the Eighteenth Century and Early Modern Ottoman Universal Caliphate) başlıklı doktora tezinin sunumu yapıldı. Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Atçıl’ın müzakereci olarak katıldığı sunum, çevrim içi olarak gerçekleştirildi.

Dr. Habib Saçmalı, sunumuna tezinin içeriğine ve argümanlarına değinerek başladı. Tezinin ele aldığı konular arasında Osmanlı hilafeti, 1720-1730’lu yıllarda Osmanlılar, Safeviler, Afganlar ve Rusya arasındaki siyasi ve askerî ilişkiler, Nadir Şah’ın Caferiliği beşinci Sünni mezhep olarak tanıtmak istemesi ve buna Osmanlı Devleti’nin cevabı gibi başlıkların bulunduğunu söyledi. Çalışmasında Osmanlı hanedanının hilafet-i kübra iddiasını yalnızca 16. ve 19. yüzyılın ikinci yarısında siyasi olarak dile getirdiğine ilişkin yerleşik görüşe karşı çıktığını ifade etti. Osmanlı Devleti’nin Şii Safevileri, Sünni Afganlara karşı desteklemesinin arkasında, İran’da kendine rakip olabilecek Sünni bir güç istememesi olduğunu belirterek sunumuna şu sözlerle devam etti:

Bilindiği üzere ikincil literatürde Osmanlıların, fetihlerin durmaya yüz tuttuğu 16. yüzyılın sonunda hilafet iddialarından vazgeçtiği söylenir. Bu durumun 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar değişmeden devam ettiği, Osmanlı tarihçiliğinde yerleşik bir kanaat hâline gelmiştir. Birincil kaynaklara bakıldığında ise Osmanlı padişahlarının hilafet iddialarını 17. ve 18. yüzyıllarda da sürdüğü görülmektedir. Hatta bu durum kimi zaman Osmanlı Devleti’ne uzak coğrafyalardaki Sünni güçlerden olan Fas ve Babürlü devletleriyle gerilim yaşanmasına sebep olmuştur. 1722’de Safevi Devleti’nin Afganlar tarafından yıkılmasıyla oluşan yeni duruma bakıldığında Osmanlı hanedanının hilafet iddiasını sürdürdüğü anlaşılır. Osmanlı Devleti başlangıçta hem Safevi bakiyeleriyle hem de Afganlarla ilişkileri sürdürme yoluna gitmişti. Ancak Safevi şehzadesi Tahmasp’a kendisini şah olarak tanımayı vadeden Osmanlı Devleti, Afgan hükümdarı Mahmut’a ise kendisini ancak han olarak tanıyacağını beyan etmiştir. Ayrıca Afganlardan Osmanlı hilafetine bağlı olmasını da istemiştir. Tahmasp’tan böyle bir şeyin istenmemiş olması kayda değerdir. Nadir Şah’ın İran’da gücü ele geçirmesinden sonra yaşanan gelişmeler, Osmanlıların İran’da Sünni bir gücü tercih etmemesinin bir başka örneğidir. Osmanlı Devleti, başlarda Nadir Şah’ın teklifi olan Caferiliğin beşinci hak mezhep olarak tanınmasını zımnen kabul etmiş görünse de sonunda muhtemelen düzmece bir Safevi şehzadesi olan Safi Mirza’yı, Nadir Şah’a karşı desteklemiştir. Osmanlı Devleti’nin 1730 Patrona Halil İsyanı öncesi ve sonrası birbirine zıt iki rejimde de benzer siyasetleri takip etmesi, meselenin, Osmanlı Devleti’nin genel siyasetinin bir parçası olduğunu düşündürmektedir.

Programa müzakereci olarak katılan Atçıl, Saçmalı’nın sunumunun ardından tez hakkındaki görüşlerini paylaştı. Saçmalı’nın dinî düşünceyi devlet siyasetinde yalnızca meşrulaştırıcı bir enstrüman değil asli bir unsur olarak gördüğünü ifade etti. Tezin kaynak çeşitliliğine sahip olduğunu ve ikincil literatürün yönlendirmelerinden sıyrılarak metinler üzerine sağlam analizleri içerdiğini söyledi. Atçıl, tezin mükemmele yakın bir çalışma olduğunu belirterek 18. yüzyıl Osmanlı tarihiyle ilgilenen araştırmacıların tezi okumalarını tavsiye ederek yorumlarını tamamladı. Program, Saçmalı’nın dinleyicilerden gelen soru ve eleştirileri cevaplamasıyla sona erdi.