İran’ın kısa vadede Bavar-373 ile ülke hava sahasının güvenliğini mutlak bir şekilde sağlaması düşük ihtimal olsa da bu yönde bir niyetinin ve imkânın olduğu anlaşılmaktadır.
Beyrut’ta gerçekleşen patlamalar ve akabindeki gelişmeler, 2006 yılından beri istisnalar dışında sakin bir evre içinde olan İsrail-Hizbullah gerginliğinde 13 yıl sonra yeni bir evreye girildiğini gösterdi.
Zamanın aleyhine işlediğini bilen Tahran yönetimi, ABD’nin ekonomik ve politik baskılarına karşı nükleer faaliyetlerini artırarak ve bölgede Amerikan müttefiklerine karşı pratik adımlar atarak cevap verecek gibi görünüyor.
Netanyahu’nun saldırıları üstü kapalı üstlenmesi ABD’nin İsrail’e Irak’ta saldırı düzenlemesi için “yeşil ışık” yaktığı şeklinde yorumlandı.
ABD ile İran’ın birbirlerine karşı sabiteleri her zaman bir problem oldu ve dönem dönem aşılır gibi dursa da ilişkileri tıkadı.
ABD ile İran arasında farklı alanlarda süren gerilim tırmanmaya devam ediyor ve mevcut manzaraya bakılırsa ufukta İran’ı daha çetin bir süreç bekliyor.
İslam Cumhuriyeti ile Batı arasındaki husumetin arttığı mevcut koşullarda, Doğu ülkeleri İran’ın geleceğinde büyük önem arz etmektedir.
Körfez için Ortak Güvenlik Konsepti, bölgedeki güç dengesinde ciddi değişikliklere yol açacak öneriler sunarken, Rusya’nın bu yönde atacağı adımlarla ilgili hiç söz etmemektedir.
Trump’ın İran’a karşı niyetinin iyi olduğuna ve yeni bir anlaşma için masaya oturmak istediğine dair söylemleri İran tarafından bir zayıflık göstergesi olarak anlaşılmaktadır.
Nasrallah, Temmuz Savaşı münasebetiyle verdiği mülakatta bölgesel, uluslararası ve yerel sorunlarla alakalı birçok konuya değindi.
Rusya, görünüşte İran’ın Suriye’deki varlığını meşrulaştırmış, onu ABD’ye karşı desteklemiş ve İran’ın ABD ile yaptığı her türlü anlaşmayı reddetmiş olsa da İran’ın Suriye’deki nüfuzunu azaltmak için adımlar atmıştır.
ABD’nin bu koalisyon planının diğer müttefikleri tarafından desteklenmesi durumunda İran’a yönelik baskı kurma konusunda elini güçlendirecektir.