İran’ın; Irak Kürt bölgesine yönelik saldırıları doğrudan üstlenmesi ve asimetrik saldırılarla birlikte konvansiyonel eğilimlere yönelmesi, İran güvenlik doktrininde meydana gelen mecburi değişimlere işaret etmektedir.
Bedahşan, dağlık ve geçilmez doğasıyla Çin ve Rusya'nın yanı sıra Orta Asya ülkeleri için ciddi tehdit olarak görülen grupların bir araya gelme potansiyeli yüksek bir bölgedir.
Kadın özgürlük hareketi argümanları ile ideolojik olarak ciddi bir yakınlık gösteren PJAK, bu süreçte daha fazla ön plana çıkmış ve alan kazanmıştır.
İsrail’in gösterdiği agresiflik ve diğer gelişmeler alt alta konulduğunda İran’ın nükleer silah yapmaya oldukça yaklaştığını söylemek mümkündür.
İran S/İHA’ları Rusya için birçok açıdan avantajlı olsa da İran S/İHA’larının Ukrayna sahasına girmesi; İran’ın, S/İHA tedarik pazarındaki rekabet arayışını görünür kılmaktadır.
Son yıllarda meydana gelen askerî uçak kazaları, İran Hava Kuvvetlerinin modernleşme ihtiyacını gündeme getirdi.
İran-İsrail gölge savaşları bölgesel gerilimi tırmandırırken İsrail, “Ahtapot Doktrini” dâhilinde İran içindeki operasyonlarının temposunu artırıyor.
DMO Komutanı Albay Seyid Hüdayi’ye düzenlenen suikast, İsrail’in İran’a yönelik operasyonlarındaki hedeflerinin niteliğinde değişime işaret etmektedir.
“Devrim sonrası asimetrik harp kapasitesini geliştirmeye odaklanan İran, bu kapasitesini direniş ekseni politikası gibi bölgesel projeksiyonlarında kullanırken aynı zamanda ekonomik bir kazanca dönüştürmek istemektedir.”
2020 yılında gerçekleşen 2. Karabağ Savaşı bölgesel aktörler açısından, konjonktür değişimi ve yeni bir jeopolitik durumun oluşum süreci olarak değerlendirilmiştir.
“Nükleer bir İran” Moskova’nın çıkarlarıyla çelişiyor olabilir ancak “İran’ın nükleerleşmesi tehdidi”, Rusya’nın Batı’ya karşı kaldıraç olarak kullanabildiği bir kriz yaratmıştır.