İmralı’nın Silah Bırakma Çağrısını İran Nasıl Gördü?

İmralı’nın Silah Bırakma Çağrısını İran Nasıl Gördü?
Görsel @mehrnews
Çağrının hemen ardından İran’dan gelen açıklama ve değerlendirmelerin ton ve içeriğinin, iki ülke ilişkilerinin önümüzdeki günlerde takip edeceği seyre göre değişmesi olasıdır. Zira İran’ın PKK konusundaki tutumunu ikili ilişkilerin durumuna endekslediğine daha önce çok defa tanıklık edilmiştir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde İmralı Cezaevi’nden gönderdiği, terör örgütü PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısını içeren mesajı, genel olarak İran’da özeldeyse İran basınında geniş yankı buldu. PKK’nın kırk yılı aşkın süredir sürdürdüğü terör eylemlerine son verme potansiyeli taşıyan bu çağrıya ilişkin İran’da farklı görüşler dile getirildi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, “İran İslam Cumhuriyeti, komşu Türkiye’de terörizmi durduracak ve güvenliği güçlendirecek her türlü süreci memnuniyetle karşılıyor ve bu gelişmenin bölgesel düzeyde de olumlu etkileri olacağını umuyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İran’ın resmî haber ajansı İRNA da konuyla ilgili İran devletinin resmî tutumuna paralel bir yaklaşım benimsedi. Çağrıyı “Türkiye Kürtleri Silaha Veda Ediyor” başlığıyla okuyucularına aktaran İRNA’nın, görüş bildirmekten ziyade bilgilendirici bir dil kullandığı görüldü. İRNA tarafından servis edilen haberde, İmralı’nın mesajında yer alan “Tüm gruplar silahlarını bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir. Demokrasi ve demokratik diyalogdan başka yol yoktur ve Cumhuriyet’in bekası ancak demokrasi yoluyla mümkündür.” ifadeleri öne çıkarıldı. Haberde ayrıca uluslararası tepkilere geniş yer verilerek ABD, Almanya, Birleşik Krallık ve BM’nin İmralı’nın çağrısını olumlu karşıladığı, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece destek verdiği vurgulandı. Ajans aynı zamanda Associated Press’in haberine atıfta bulunarak, bazı PKK fraksiyonlarının çağrıya ayak direme olasılığına rağmen, örgütün lider kadrosunun bu mesaja saygı göstermesinin beklendiğini aktardı.

Ülkede rakip siyasal görüşleri yansıtan gazetelerin ise konuya ilişkin farklı tavırlar takındığı görüldü.

Muhafazakâr Keyhan gazetesi çağrıyı, “Öcalan’ın Tarihî Talimatıyla PKK Teröristleri Cephesinde 9 Şiddetinde Deprem” başlığıyla okuyucularına aktardı. PKK’yı terör örgütü olarak tanımlayan gazete, çağrının örgüt içinde büyük bir şok etkisi yarattığını ve 2014’teki çağrıdan çok daha kesin ve etkili olduğunu belirtti. PKK’nın 1980’lerden bu yana Türkiye ve bölgede şiddet eylemleri gerçekleştirdiğine dikkat çeken Keyhan, örgütün, İran kolu PJAK ile sadece Türkiye için değil bölge ülkeleri ve bölgesel istikrar için de bir tehdit kaynağı olduğunu vurguladı.

Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakınlığıyla bilinen bir diğer muhafazakâr yayın organı Tasnim haber ajansı, “Türkiye ile Öcalan Arasındaki PKK Anlaşmasının Farklı Yönleri” başlığıyla süreci inceleyen bir analiz paylaştı. Çağrının Türk devleti ile İmralı arasında yapılan bir anlaşma çerçevesinde gerçekleştiği ve birçok farklı boyutunun olduğu belirtilen yazıda, Türkiye’deki birçok siyasi ve güvenlik analistinin PKK’ya şüpheyle baktığı ve örgütün lider kadrosunun Öcalan’ın yaptığı çağrıyla ilgili olarak nasıl bir karar alacağının henüz belirsizliğini koruduğu vurgulandı. Tasnim’in analizinde ayrıca Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum ve AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın sürece ilişkin açıklamaları, muhalefet partilerinin tutumu ve çok sayıda Türk analist ve gazetecinin değerlendirmelerine yer verildi. Keyhan gibi Tasnim’de de PKK’dan terör örgütü olarak bahsedildi. 

İran Ulusal Radyo Televizyonu Seda ve Sima’nın basın organı olan Cam-ı Cem gazetesi çağrıyı, “İmralı Hapishanesi’nden Öcalan’ın Beyaz Bayrağı” manşetiyle bir teslim olma şeklinde nitelendirdi. Gazete, mesajdaki “bağımsız bir devlet kurmanın, federalizmin veya özerkliğin Kürtlerin sorunlarını çözemeyeceği” vurgusunu ve özerklik talebinden vazgeçilmesini, ‒Al-Monitor’den nakille‒ Suriye’nin kuzeydoğusundaki “Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG)” baskı yapmak için Öcalan’ın Türkiye ile koordinasyon içerisinde hareket ettiğinin göstergesi olarak yorumladı. SDG’yi ortadan kaldırmanın Ankara’nın hedeflerinden biri olduğu belirtilen yazıda, Öcalan’ın çağrısına rağmen PKK ile Türk ordusu arasında Irak’taki Metina Dağı eteklerinde şiddetli çatışmaların yaşandığı ve bunun “Öcalan’ın silah bırakma çağrısının ilk açık ihlali” olduğu öne sürüldü.

Reformcu cenaha yakın gazetelerin ise İmralı’nın çağrısına daha temkinli ve şüpheci yaklaştığı görülüyor. Reformcu basının önde gelen gazetelerinden Etimad, gelişmeyi “Ankara’nın PKK ile Soğuk Barışı” başlığıyla okuyucularına aktardı. Gazete çağrıyı, “Ankara ile PKK arasındaki gerilimi sona erdirmeye yönelik tarihî bir adım” olarak nitelendirmekle birlikte; 1993, 2011 ve 2015 yıllarında yaşanan benzer süreçlerden sonuç alınamadığını hatırlatarak, İmralı’nın 27 Şubat’taki çağrısının istenilen neticeyi verip vermeyeceğinin belirsiz olduğunun altını çizdi. 

Söz konusu çağrıyla ilgili en çarpıcı değerlendirmelerden biri Şark gazetesinden geldi. Reformcu basının önde gelen gazetelerinden biri olan Şark, “Öcalan’ın Zehir İçmesi, İran İçin İyi Bir Haber Değil” başlığıyla uzun bir analize yer verdi. İranlı Kürt uzmanı Kudret Ahmediyan tarafından kaleme alınan analizde, İmralı’nın çağrısının İran açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceği savunuldu. Yazara göre, “Suriye’deki gelişmeler, Trump’ın yeniden Başkan seçilmesi, Türkiye’nin Kafkasya’dan Orta Asya’ya, Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar nüfuzunu genişletmesi ve Avrupa’nın Rusya ve ABD baskılarına karşı koymak için Türkiye’yi yanında tutma ihtiyacı hissetmesi, Öcalan’ı silahlı mücadeleyi bıraktığını ilan etmek zorunda bırakmıştır.” Dolayısıyla yazara göre çağrı, Ankara’nın bölgesel nüfuzunu daha da artıracak, İran’ın manevra alanını ise daraltacaktır.

Ilımlı tutumuyla bilinen Hemmihan gazetesi, “PKK’nın Feshi” başlığını kullandı. Yazıda analistlerin görüşlerine yer verilerek, PKK’nın lider kadrosunun Öcalan’ın çağrısını destekleyebileceği, bununla birlikte örgüt içerisindeki bazı grupların direnç gösterme ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiği ileri sürüldü. Gazete ayrıca İmralı’nın çağrısıyla ilgili uluslararası tepkilere de geniş yer verdi. Bu bağlamda Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un çağrıyı “tarihî bir fırsat” olarak nitelendirdiği ve sürece ilişkin Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’ndan da destek mesajı paylaşıldığı bilgisine yer verildi.  

Analitik yaklaşımıyla öne çıkan Şehrvend gazetesi, “Kürtlerin Devlet Kurma Hayali Sönüyor mu?” başlığıyla çağrının Kürt siyasi hareketinin geleceği üzerindeki etkisini inceleyen bir yazı paylaştı. Yazıda çağrı, yaklaşık elli yıllık silahlı mücadele geçmişine sahip olan PKK’nin halihazırda “varoluşsal bir krizle” karşı karşıya olduğunun göstergesi olarak yorumlandı. Gazeteye göre, örgüt varoluşsal bir krizle karşı karşıya olmasına rağmen Öcalan’ın çağrısı PKK’nın lider kadrosu tarafından reddedilebilir veya örgüt içerisindeki daha radikal kesimler yeni bir silahlı mücadeleyi başlatabilir. Zira gazeteye göre, “Ankara’nın Türkiye’deki yaklaşık 20 milyon Kürt’e (nüfusun %23’ü) yönelik ayrımcı ve Pan-Türkist tutumu ayrılıkçı taleplere zemin” oluşturmaktadır. Gazete buradan hareketle, “PKK’nın lağvedilmesinin Türk hükümetinin Kürtlerin hakları konusundaki yaklaşımına, PKK liderliğinin tutumuna ve bölgedeki diğer dinamiklere bağlı” olacağını savundu.  

Sonuç olarak İran basını İmralı’nın çağrısını çoğunlukla önemli bir gelişme olarak değerlendirmiştir. Çağrıya ilişkin sergilenen farklılıkların kullanılan dil, başlık seçimleri ve haberin ele alınış biçimine yansıdığı görülmektedir. Keyhan ve Tasnim gibi muhafazakâr mecralar PKK’yı terör örgütü olarak tanımlayıp örgütün Türkiye ve bölgede yarattığı istikrarsızlığı ve şiddet eylemlerini ön plana çıkarmıştır. Keyhan gazetesinin Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin temsilcisi Hüseyin Şeriyetmedari tarafından yönetildiği dikkate alınınca bu vurgu daha da önemli hale gelmektedir.

Reformcu yayın organları ise meseleye daha temkinli ve şüpheci yaklaşmış ve geçmişteki benzer girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığını hatırlatarak sürecin neticeye ulaşıp ulaşmayacağının belirsiz olduğuna dikkat çekmiştir. Bu kuşku gerek Etimad gerekse Şark gazetelerinin yukarıda aktarılan manşetlerine de yansımıştır. Ayrıca muhafazakâr basın PKK’yı terör örgütü veya terörist grup olarak tanımlarken, reformist ve bağımsız basın PKK’yı tanımlamak için çoğunlukla “Kürt silahlı grubu” veya “Kürdistan İşçi Partisi” gibi daha nötr ifadeler kullanmıştır.

Bekayi’nin açıklamaları çizgisinde duran resmî haber ajansı İRNA da nötr bir dil kullanarak silah bırakma çağrısına gelen uluslararası ve bölgesel tepkileri aktarmaya odaklanmıştır. Kandil’in İmralı’nın çağrısına ne ölçüde uyacağı veya sürecin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı İran basının temel sorularından biri olmuştur. Çağrının hemen ardından İran’dan gelen açıklama ve değerlendirmelerin ton ve içeriğinin, iki ülke ilişkilerinin önümüzdeki günlerde takip edeceği seyre göre değişmesi olasıdır. Zira İran’ın PKK konusundaki tutumunu ikili ilişkilerin durumuna endekslediğine daha önce çok defa tanıklık edilmiştir.