Azerbaycan-İran geriliminde şimdiye kadar sözlü savaş, sınırda askerî tatbikatlar, karşılıklı notalar verme gibi adımlarla sınırlı kalınsa da sürecin kontrolden çıkarak çatışmaya dönüşebileceğinden endişe ediliyor.
İran-Azerbaycan Geriliminin Geleceği
İran-Azerbaycan ilişkileri son aylarda oldukça gergin seyrediyor. İkili ilişkiler özellikle 27 Ocak 2023’te Tahran’ın Azerbaycan Büyükelçiliğine düzenlenen saldırının ardından daha da kötüleşti. Tahran, Azerbaycan Büyükelçiline yönelik saldırının altında yatan motivasyonun şahsi olduğunu belirterek herhangi bir sorumluluk üstlenmedi. Ancak bu açıklama, Azerbaycan makamları açısından ikna edici bulunmadı. Saldırı, başta Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev olmak üzere Azerbaycanlı yetkililer tarafından birçok uyarıya rağmen İranlı makamların gerekli önlemleri almamasına bağlı olarak meydana gelen terör saldırısı olarak tanımlandı ve olayın hemen akabinde Bakü, Tahran Büyükelçiliğini kapatma kararı aldı.
İran’ın Ermenistan’dan yana tavır aldığı II. Karabağ Savaşı, Tahran-Bakü ilişkilerindeki çatlağın başlangıcı oldu. O zamandan beri ikili ilişkilerdeki gerilim düzeyi yükselen bir trend izliyor. İki ülke; birbirlerini, toprak bütünlüklerini tehdit eden politika izlemekle suçluyor. Azerbaycanlı yetkililer; İran’ın sınır bölgesinde düzenlediği askerî tatbikatlar, sınırda uçuş yapan İran’a ait savaş uçakları, büyükelçilik saldırısı, İranlı üst düzey askerî yetkililerden gelen tehditkâr açıklamalara işaret ederek İran’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tehdit eden bir politika izlediğini öne sürüyor. Buna karşın Tahran’a göre Bakü’den gelen İran karşıtı açıklamalar ve Azerbaycan-İsrail ilişkilerinde yaşanan hızlı gelişme, Bakü’nün açıkça İran’daki etnik ayrılıkçılığı körüklediği ve İran karşıtı bir politika izlediğini göstermektedir. Azerbaycan-İran geriliminde şimdiye kadar sözlü savaş, sınırda askerî tatbikatlar, karşılıklı notalar verme gibi adımlarla sınırlı kalınsa da sürecin kontrolden çıkarak çatışmaya dönüşebileceğinden endişe ediliyor.
İran’ın Endişeleri
İranlı üst düzey siyasi ve askerî yetkililerin açıklamaları ve devlete yakın basın yayın organları incelendiğinde biri Zengezur Koridoru, diğeri Azerbaycan-İsrail yakınlaşması olmak üzere Tahran’ın iki temel endişesinin olduğu görülüyor. Tahran’da, İran’ı baypas ederek Azerbaycan ve Nahçıvan’ı Türkiye ve Rusya’ya bağlayan Zengezur Koridoru’nun açılmasının bölgenin jeopolitik manzarasını büyük ölçüde değiştireceği ve İran’ın ulusal güvenliği ile stratejik çıkarları açısından tehlike oluşturacağı görüşü hâkim. İranlı yetkililer, İran-Ermenistan sınırındaki Ermeni kenti Sünik’ten geçmesi planlanan koridorun, bölgenin Azerbaycan tarafından fiilen işgal edilmesine yol açacağını ve buna bağlı olarak da İran’ın Ermenistan’la sınırının tamamen ortadan kalkacağını iddia ediyor. Ayrıca Tahran, bu koridorun açılmasının Kafkasya’daki mevcut güç dengesini değiştireceğine inanıyor. İranlı siyasi elitler, Zengezur Koridoru inisiyatifini Türkiye, ABD ve İsrail’in rol oynadığı İran karşıtı büyük bir stratejinin parçası olarak değerlendirmektedir. Bu bağlamda bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin Zengezur Koridoru vasıtasıyla Hazar Denizi’ne ulaşması, ABD ve NATO’nun Hazar Denizi’ne erişimi anlamına geleceğinden İran’ın ulusal güvenliği açısından bir tehdit olarak görülmektedir.
İsrail Faktörü
İran’ın başdüşmanı İsrail, II. Karabağ Savaşı’nda Türkiye ile birlikte Azerbaycan’ın ana destekçilerinden biriydi. İsrail aynı zamanda Azerbaycan’ın en büyük silah tedarikçilerinden biridir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsüne göre Azerbaycan, 2016-2020 yılları arasında silah ithalatının %69’unu İsrail’den karşılamıştır. Bakü-Tel Aviv ilişkilerinin hızla gelişmesi, Tahran’ı endişelendiren konuların başında gelmektedir. Tahran iki ülke arasında özellikle askerî alandaki artan iş birliğini kendi güvenliği için büyük bir tehlike olarak değerlendirmektedir. Son olarak Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un 29 Mart’ta Azerbaycan’ın Tel Aviv Büyükelçiliğinin açılışı için İsrail’e düzenlediği ziyaret, İran tarafının tepkisini çekmiştir. Ziyarete ilişkin açıklama yapan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Bakü-Tel Aviv yakınlaşmasının İran’ın ulusal güvenliği açısından göz ardı edilemeyecek bir tehdit olabileceğini söylemiştir. Ayrıca İran Meclisinden 210 milletvekili, ortak bir bildiri yayımlayarak Azerbaycan’ın bu girişimini kınamış ve Bakü’nün bu adımının “Azerbaycanlı siyasiler açısından olumsuz sonuçları olacağı” tehdidinde bulunmuştur. İsrail’in İran’ı izlemek üzere Azerbaycan’da casusluk şebekeleri kurduğu, sınır bölgesine yerleştirdiği yüksek teknoloji aletlerle İran’ı izlediği, Azerbaycan topraklarında F-35 savaş uçakları konuşlandırdığı; Bakü’nün muhtemelen İsrail’in İran üzerinde keşif uçuşları yapmak için üsleri kullanmasına ve nükleer faaliyetlerini sekteye uğratmak için ülkeye istihbarat ajanları göndermesine izin vereceği vs. İran’da bazı çevrelerce dillendirilen iddialardır.
Gerilim Sıcak Çatışmaya Dönüşür mü?
Son dönemde ikili ilişkilerdeki gerilim doruk noktasına ulaşmasına rağmen iki ülkenin doğrudan sıcak bir çatışmaya girmesi düşük bir olasılık olarak görülmektedir. İranlı analistlere göre iki ülke sıcak savaşı göze alamayacak kadar güçlü bağlarla birbirine bağlı durumda. Örneğin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin ekonomisi İran’a oldukça bağımlıdır. Doğal gaz, petrol ve ana vatana ulaşım; İran üzerinden sağlanmaktadır. Öte yandan İran’ın Rusya ile kara trafiği genellikle Azerbaycan üzerinden yapılıyor. İran, aynı mezhebi paylaşmanın yanı sıra 35-40 milyon Türk nüfusuna da ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Tahran, Azerbaycan’la olası sıcak bir çatışmanın ikili ilişkilerin geri dönülmez biçimde kopmasına ve Bakü’nün İsrail ile daha da yakınlaşmasına neden olacağının farkında. Öte yandan İran’da son günlerde, Tahran’ın Zengezur Koridoru’na yönelik karşıt duruşunu tartışmaya açan görüşler de dillendirilmeye başlanmıştır. Bu görüşü ortaya atanlara göre Tahran’ın din, dil, kültür ve mezhep gibi birçok ortak noktayı paylaştığı Azerbaycan’a karşı, “Batı yanlısı” Nikol Paşinyan Ermenistan’ını desteklemesi rasyonel bir temele dayanmamaktadır. Tahran’ın bölgede oluşturulması planlanan transit yollar ve rotalara karşı çıkmaktan ziyade iş birliği yapması, İran’ın çıkarları açısından daha faydalı olabilir. Bu kapsamda ilk olarak İran, daha sonra Türkiye tarafından ortaya atılan 3+3 platformunun canlandırılmasının, sorunun çözümü açısından önemli bir adım olabileceği öngörülüyor. Yeni yeni dillendirilmeye başlanan bu görüş, Tahran’ın Bakü ile gerilimi yükselten ve çıkmaz bir sokak olarak görülen mevcut yaklaşımına alternatif olarak ilerleyen süreçte daha da ön plana çıkabilir.
İran’ın Muhtemel Adımları
Mevcut konjonktürde Tahran’ın Kafkasya’ya yönelik politikası, fiilî statüko ve güç dengesinin korunması ile bu dengeyi bozacak çatışma ve savaşların önlenmesi yönünde. Tahran açısından Güney Kafkasya’daki hareketlilik, Ukrayna savaşıyla meşgul olan Rusya’nın yarattığı güç boşluğunun sonucu olarak meydana gelen konjonktürel gelişmelerdir. Dolayısıyla Tahran tarafından hâlâ Kafkasya’daki en belirleyici güç olarak görülen Rusya’nın bölgeye dönmesiyle taşlar yeniden yerine oturacaktır. Tahran’da ağırlıklı görüş, Ukrayna savaşıyla meşgul olmasına rağmen Rusya’nın, arka bahçesi olarak gördüğü Kafkasya’da radikal bir değişime asla izin vermeyeceği yönünde. Hatta gerekirse Tahran’ın, Zengezur Koridoru’nun açılması da dâhil bölgenin jeopolitik manzarasında değişiklik yaratacak adımlara engel olmak adına Moskova üzerindeki nüfuzunu kullanabileceğine dikkat çekiliyor. Hâlihazırda Ukrayna savaşı nedeniyle İran’ın askerî alandaki iş birliğine ihtiyaç duyan Moskova’dan, böyle bir talepte bulunulabileceğine veya bu konuda tavizler alınabileceğine inanılıyor. Aynı şekilde Tahran, Pekin’in de Kafkasya meselesine müdahil olmasını istiyor. Bu strateji doğrultusunda Tahran, Kafkasya meselesinde Moskova ve Pekin’i yanına çekmek için Zengezur Koridoru’nu bilinçli ve kasıtlı olarak “NATO Koridoru”, “Turan Koridoru” olarak tanımlıyor. Bu noktada Tahran’ın, Türkiye’de mayıs ayında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Kafkasya’daki denklemi önemli ölçüde etkileyeceği beklentisinin olduğunu söylemek mümkün. Mayıstaki seçimlerin ardından Türkiye’de mevcut iktidarın değişmesi hâlinde Ankara’nın Güney Kafkasya politikasının da değişeceği ve Bakü’nün eskisi kadar “cüretkâr” adımlar atamayacağı düşünülüyor. Ancak olası kötü senaryoda ilk akla gelen, Tahran’ın tıpkı Suriye, Irak ve Yemen’de olduğu gibi Şii silahlı bir grup olan Hüseynçileri harekete geçirmeyi deneme ihtimalidir. Nitekim Tahran bir süredir bu yönde bir adım atabileceğinin sinyallerini veriyor. İran-Azerbaycan ilişkilerinin gerilmesine paralel olarak Bakü tarafından terör örgütü olarak görülen Hüseynçilerin, İran basını ile sosyal medyada Azerbaycan karşıtı paylaşımlarının yer bulmaya başladığı görüldü. Önce, örgütün Azerbaycan’ın İsrail’de diplomatik temsilcilik açmasını kınayan açıklamasına İran basınında yer verildi. Ardından örgütün üst düzey üyeleriyle yapılan uzun bir röportaj, hükûmete yakın olan İran gazetesinde tam sayfa yer buldu. Bakü’ye gözdağı vermek amacıyla Tebriz’deki Azerbaycan Konsolosluğu önüne bir grup gönderilerek örgüt bayrakları açıldı. İran’da özellikle Tahran’ın Azerbaycan’a karşı daha sert bir tutum sergilemesini isteyen çevreler, bu seçeneği sık sık gündeme getiriyor. Bunun yanında bir diğer seçenek de İran’ın Ermenistan’ı silahlandırması olabilir. Son zamanlarda İran medyası, yeni bir Azerbaycan-Ermenistan savaşında Tahran’ın Erivan’a askerî yardım sağlayabileceği yönünde iddiaları gündeme getirdi. Ayrıca Ermenistan’ın, İran’dan insansız hava araçları satın almaya ilgi gösteren ülkelerden biri olduğu bazı İranlı yetkililerce dillendirildi.
- Etiketler:
- İran
- Azerbaycan.