Irak seçimleri, İran’ın bölgesel stratejisini doğrudan etkileyecek kritik bir eşik niteliğindedir.
İran, Irak Seçimlerinden Ne Bekliyor?
Irak’ta 11 Kasım’da yapılması planlanan parlamento seçimleri, ülkenin geleceğini birçok yönden etkileyeceği gibi bölgesel ve küresel siyaset açısından da önemli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. İran, 1.600 kilometrelik kara sınırı ve çeşitli boyutlarda nüfuz sahibi olduğu Irak’taki seçimleri yakından takip eden ülkelerden biri konumundadır. Hatta seçimler, İran’ın bölgesel stratejisini doğrudan etkileyecek kritik bir eşik niteliğindedir.
Suriye’de 8 Aralık 2024’te Esed rejiminin çöküşü ve 7 Ekim’den bu yana Lübnan’da Hizbullah’ın askerî ve siyasi alanlarda aldığı büyük hasar, İran’ın “direniş ekseni” olarak tanımladığı bölgesel etki ağını ciddi şekilde sarsmıştır. Bu, Irak’ın İran’ın bölgesel stratejisi açısından zaten kritik olan konumunu daha da hayati hale getirmiştir. Diğer bir ifadeyle, Tahran için ABD’nin 2003 işgalinin ardından yalnızca mezhepsel yakınlık veya ideolojik bağlar üzerinden tanımlanan bir komşu olmanın çok ötesine geçmiş bulunan Irak, mevcut koşullarda İran için derinleşen bölgesel izolasyonu kırmada stratejik bir nüfuz alanına dönüşmüştür. Nitekim iki ülke arasında son dönemlerde gerçekleşen üst düzey temaslar, İran’ın süreçte aktif rol oynayarak gidişatı etkileme arayışında olduğunu göstermektedir.
İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi (MGYK) Genel Sekreteri Ali Laricani’nin Ağustos ayında Irak’a gerçekleştirdiği ziyaret ve sonrasında sırasıyla Eylül ve Ekim aylarında Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim ve Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci’nin Tahran ziyaretleri, bu temaslar arasında en dikkat çekici olanlardır. Görüşmelerde iki ülke arasındaki güvenlik işbirliği başlıklarının ön plana çıkarılması da İran’ın Irak seçimlerinde hangi noktaya yoğunlaştığına dair önemli ipuçları vermektedir.
Seçimler İran için neden önemli?
İran’ın son beş yılda yaşadığı bölgesel nüfuz kaybı, Tahran’ın Irak politikasında köklü bir dönüşümü beraberinde getirmiştir. Suriye’deki İran yanlısı ağların çözülmesi ve Hizbullah’ın zayıflaması, Tahran’ın Doğu Akdeniz’e uzanan stratejik koridorunun ana bağlantı noktalarını işlevsizleştirmiştir. Bunun sonucu olarak Irak, İran’ın bölgesel iddialarını sürdürebilmesi için vazgeçilmez bir jeopolitik önem kazanmıştır. Her ne kadar İran’ın Irak’taki nüfuzunun bütünüyle ortadan kaldırılması olası değilse de seçim sonuçları, Tahran’ın bu ülkede kültürden ekonomiye, güvenlikten enerjiye kadar muhtelif alanlarda sahip olduğu nüfuzun sınırlarının test edildiği kritik bir eşik olacaktır.
Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra Tahran, asimetrik araçların kullanımında daha temkinli bir yaklaşım benimseyerek “düşük profilli fakat etkili” bir nüfuz koruma stratejisine yönelmiştir. Ancak İran’ın Haşdi Şabi üzerinden uygulamaya koyduğu bu strateji, ABD’nin sistematik karşı baskısıyla ciddi ölçüde sınırlandırılmaktadır. Washington’un Hizbullah konusunda takındığı silahsızlandırılma ve demobilizasyon tutumunu Haşdi Şabi karşısında da sergilemesi, Tahran’ın nüfuzunu zayıflatan temel unsurlardan biridir.
Öyle ki Mart ayında ABD Temsilciler Meclisi’nde gündeme gelen “Irak’ı İran’dan Kurtarma Yasası (Free Iraq From Iran Act)” ile bu yapılara yaptırım uygulanması önerisinin ardından Trump yönetimi, Ekim 2025’te Nüceba Hareketi, Seyyidü’ş-Şüheda Tugayları, Ensarullahü’l-Evfiya Hareketi ve Irak İmam Ali Tugayları gibi “terör örgütü” listesine dahil ettiği yapılara yaptırım uygulamaya başlamıştır. Bu karar, Tahran’ın Haşdi Şabi eksenli nüfuzuna yönelik doğrudan ve stratejik bir darbe niteliğindedir. Böylelikle İran’ın Haşdi Şabi bileşenlerini devlet yapısı içinde meşrulaştırma çabaları hem mali hem operasyonel düzeyde zayıflamıştır. Bu gruplar uluslararası finans sisteminden dışlandığı gibi ülke siyasetinde de meşruiyet kaybı yaşamıştır.
Washington’un bu stratejik hamlesi, Haşdi Şabi’ye yasal statü kazandırmayı hedefleyen yasa tasarısının Irak Parlamentosu’ndan geri çekilmesiyle açık şekilde etkisini göstermiştir. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin Şii Koordinasyon Çerçevesi toplantısında yaptığı “Ağır ABD yaptırımları Irak’ı harap edebilir” uyarısı, Bağdat’ın Washington’un ekonomik baskısından duyduğu derin endişeyi ortaya koymuştur.
Haşdi Şabi üzerindeki bu baskının yanında Irak’ın, İran’a veya İran destekli gruplara yönelik İsrail ve ABD saldırılarının sahası haline gelme riski de Tahran açısından önemli bir tehdittir. Tahran, bu riski bertaraf etmek için Kudüs Gücü aracılığıyla bu gruplara, bir ABD-İsrail saldırısını kışkırtabilecek hamlelerden uzak durma telkininde bulunmaktadır. Kudüs Gücü komutanı İsmail Kaani’nin Eylül 2024-Eylül 2025 tarihleri arasında Irak’a gerçekleştirdiği 8 farklı ziyaretin temel amacı budur.
Bütün bunlara İsrail’le yaşadığı 12 gün çatışması sürecinde Irak’ın hava sahasının İran’a yönelik hava saldırılarında kullanıldığına ilişkin iddialar da eklenmelidir. İran’ın Irak seçimlerinden bir beklentisi de olası bir ikinci çatışma durumunda Irak’ta, bu ülkenin hava sahasını kapalı tutacak ve İran destekli grupların ABD-İsrail saldırısına hedef olmasını önleyebilecek bir siyasal yapının oluşmasıdır. Irak’taki herhangi bir hükümetin böyle bir gücünün olup olmayacağı ise ayrı bir tartışma konusudur.
İran süreci nasıl yürütüyor?
İran’ın Irak’ta karşı karşıya bulunduğu mevcut tablo, Kasım 2025 seçimlerine yönelik tutum ve stratejisini doğrudan şekillendirmektedir. Şimdiye dek Tahran, doğrudan aday dayatmak ya da açık siyasi müdahalelerde bulunmak yerine parlamentoda etkili olacak blokları güçlendirmeye yoğunlaşmıştır. Bu yolla İran, Fetih İttifakı ve Koordinasyon Çerçevesi gibi Şii bloklar aracılığıyla seçim sonrası hükümet kurma ve bakanları belirleme süreçlerinde etkili olmayı amaçlamaktadır. İçişleri, Savunma ve Enerji gibi kilit bakanlıklara atanacak isimler Irak’taki nüfuzunun geleceği açısından İran için özellikle önemlidir.
Bununla birlikte, İran’ın stratejisinin başarısı hem iç dinamiklere hem de uluslararası gelişmelere bağlı olarak önemli belirsizlikler taşımaktadır. Ekim 2019 protestolarının ardından Irak kamuoyunda artan “ulusal egemenlik” hassasiyeti ve genç kuşakların İran etkisine yönelik eleştirel yaklaşımı, İran yanlısı blokların seçim performansını olumsuz etkileyebilir. Kentli orta sınıfın, gençlik hareketlerinin ve teknokrat eğilimli sivil grupların parlamentoda güç kazanması da İran’ın meclis mekanizmaları üzerinden doğrudan nüfuz icra etme arayışlarını sınırlandırabilir.
İran açısından Kasım 2025 Irak seçimlerinin kritik önem taşıdığı bir diğer alan ise ekonomi ve enerji politikalarıdır. İki ülkenin ticaret hacmi 2024 itibarıyla yıllık 10 milyar doları aştığı gibi doğalgaz ihracatı, elektrik ve gıda ticareti iki ülke arasındaki ekonomik karşılıklı bağımlılığı derinleştirmektedir. İran, bu bağımlılığı siyasi nüfuz elde etmenin bir aracı olarak kullanmakta ve enerji arzı, altyapı yatırımları ve sınır ticaretini kolaylaştırıcı adımlar yoluyla seçimler öncesinde kendi lehine Irak’taki toplumsal desteği artırmaya çalışmaktadır. Son aylarda İran’a yönelik ekonomik yaptırımların yeniden yoğunlaşması da Irak’ı Tahran’ın ekonomi politikaları açısından kritik hale getirmektedir.
Sonuç
Kasım 2025’te gerçekleştirilmesi planlanan Irak parlamento seçimleri, ülkenin başbakan Sudani liderliğinde 2022 yılından itibaren nispi olarak tesis etmeye başladığı siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma süreçlerinin muhafazası bakımından kritik bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Söz konusu dönemde Irak’ın iç ve dış politika alanlarında kaydettiği ilerlemeler, ülkenin uzun soluklu bir istikrar sürecine girdiğine dair önemli göstergeler sunmaktadır. Bu kapsamda, Bağdat merkezî hükümeti ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki yapısal ve siyasi anlaşmazlıkların çözümüne yönelik atılan somut adımlar, bölgesel entegrasyonu hedefleyen Kalkınma Yolu projesi gibi altyapı odaklı stratejik girişimler, Türkiye Cumhuriyeti ile ekonomik ve ticari ilişkilerin derinleştirilmesi, PKK terör örgütüne karşı güvenlik işbirliğini öngören tarihî nitelikli anlaşmaların imzalanması, Amerika Birleşik Devletleri ve Körfez ülkeleri ile diplomatik münasebetlerin güçlendirilmesi gibi gelişmeler, Irak’ın istikrar ve kalkınma gündeminin en belirgin unsurları arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, söz konusu istikrarın devamlılık ve sürdürülebilirlik kazanması, yalnızca Irak’ın iç dinamikleri açısından değil, aynı zamanda bölgesel güvenlik ve ekonomik entegrasyon perspektifinden de arzu edilen bir durum olarak değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte, İran’ın Irak özelinde benimsediği dış politika stratejisi, kendi ulusal çıkar tanımlamaları ve bölgesel nüfuz alanlarının korunması hedefi doğrultusunda şekillenmektedir. Irak’ın istikrar ve kalkınma ekseninde attığı bazı adımlar ve geliştirdiği diplomatik hamlelerin, İran’ın stratejik hedefleri ile doğrudan veya dolaylı olarak çelişme potansiyeli taşıdığı gözlemlenmektedir. Özellikle Irak’ın Batı ve Körfez ülkeleri ile kurduğu yakın ilişkiler, İran’ın bölgedeki etki alanını daraltabilecek bir dinamik yaratmaktadır. Ne var ki, İran bu çelişkilerin yönetimi noktasında Irak üzerinde doğrudan baskı mekanizmaları oluşturmaktan imtina eden, daha çok dolaylı etki kanallarını ve yerel müttefik ağlarını harekete geçiren temkinli bir strateji izlemektedir.
Bu bağlamda, Kasım 2025 Irak parlamento seçimlerinin sonuçları ve seçim sonrası oluşacak siyasi denge, İran’ın Irak üzerindeki nüfuz kapasitesinin ve bölgesel stratejisinin etkinliğinin belirlenmesi açısından dönüm noktası niteliği taşımaktadır.