İran Ermenileri Türkiye-İran İlişkilerinde Ne Kadar Etkili?
Bölgenin önemli ülkelerinden biri olan İran, tarihî süreçte Rusya ve Türkiye ile farklı bölgelerde olduğu gibi Kafkasya’da da ciddi mücadeleler vermiştir. Kafkasya bölgesindeki tarihî mücadele günümüzde de dolaylı da olsa devam etmektedir. Bu noktada, bölgede izlediği uzlaşmaz politikalarıyla âdeta izole edilmiş durumda olan Ermenistan’ın İran için özel bir anlam taşıdığı söylenebilir.
Ermenistan, günümüzde Azerbaycan ve Türkiye ile sınırları kapalı olduğu için dış dünyayla temasını büyük oranda İran üzerinden sağlamaktadır. Türkiye’nin kapalı tek kara sınırı olan Akyaka Doğu Kapı ve Alican Sınır Kapısı; 1915 olayları, Dağlık Karabağ sorunu, Ermeni diasporası ve uluslararası arenada sıkça dile getirilen 1915 olaylarına ilişkin parlamento kararları nedeniyle 3 Nisan 1993 tarihinde kapatılmıştır. İki ülke arasındaki sorunlar diplomatik ilişkilerin de durmasına neden olmuştur. Bu durum Türkiye’yi olduğu kadar Ermenistan tarafını da olumsuz etkilemiştir. Hâlihazırda Ermenistan’la diplomatik ilişkiler üçüncü ülkeler üzerinden sağlanmaktadır. Bu ülkelerden biri olan İran’da günümüzde yaklaşık 100.000-150.000 civarında Ermenin yaşadığı tahmin edilmektedir.
Yurt dışında, anavatandakinden daha fazla nüfusa sahip tek millet olan Ermenileri diasporada birleştiren yegâne ortak payda sözde soykırım iddialarıdır. Bu durum İran Ermenileri için de geçerlidir. Ortadoğu’da tıpkı Lübnan gibi İran da Ermeni diasporasının önemli merkezlerinden biridir ve ülkedeki Ermenilerin ayrıcalıklı bir konumda oldukları söylenebilir. İran parlamentosunda iki milletvekiliyle temsil edilen İran Ermenileri, Ermeniceyi aktif bir biçimde günlük hayatta kullanabilmektedir. İran Ermenilerinin tıpkı Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi İran’da da Batı ile ilişkilerde dil alanındaki yetenekleri sayesinde önemli mevkilere geldiğini kaydeden araştırmacılara göre bu durum, beraberinde İran Ermenileri arasında sanat, edebiyat, kültür, siyaset ve iş hayatında hızlı bir ilerleme ve Batı dünyası ile entegrasyonu getirmiştir.
Ancak aynı başarının İran toplumuyla entegrasyonda görülmediğini söylemek mümkündür. Nitekim İran’da Ermenilerin toplumdan daha izole bir hayat yaşadıkları edebî eserlerde de açık bir biçimde görülmektedir. Örneğin İranlı Ermeni yazar Zoya Pirzad’ın eserlerine bakıldığında özellikle Der Yek Ruz Mande be İyd-i Pak (Paskalya’ya Bir Gün Kaldı) başlıklı eserindeki “Vişne Çekirdekleri”, “İstiridyeler” ve “Beyaz Menekşeler” adlı öykülerinde yazarın 1915 olaylarına sıkça taraflı bir şekilde nasıl yer verdiği ve İran’daki Ermeni toplumunun ne kadar izole bir hayat yaşadığı net olarak görülmektedir. Ermenilerin İran’daki yaşam biçimleri ve İran toplumuyla olan ilişkilerine dair bir diğer önemli kaynak basın-yayın organlarıdır ve bu meyanda Alik ve Yerkir gazeteleri zikredilebilir.
Doğu Ermeni diasporası kapsamında İran Ermenilerinin Türkiye-İran ilişkilerine bazen doğrudan bazen de dolaylı etkileri olmaktadır. Bu noktada Ermenistan’a yapılan ithalat ve ihracat açısından İran stratejik bir konumdadır. Türkiye’den Ermenistan’la dolaylı yollardan yapılan sınırlı miktardaki ithalat ve ihracat Gürcistan ve İran üzerinden yapılmaktadır. Dağlık Karabağ’daki haksız işgali nedeniyle Azerbaycan ve Türkiye ile olan sınır kapılarının kapalı olması ve Gürcistan’a yönelik ayrılıkçı talepleri, Ermenistan’ın İran’la ilişkilerini büyük bir dikkatle sürdürmesini gerektirmektedir. Nitekim bölgenin mevcut jeopolitik planlarında İran’la iş birliği, Ermenistan’ın tıkanmış bölgesel diplomasisi ve enerji açığı için bir çıkış noktası olarak görülmekte ve bu politika devletin resmî söylemlerinin yanı sıra gündelik hayata da yansımaktadır.
Yeri gelmişken kısaca problemli bir seyir takip eden Gürcistan-Ermenistan ilişkilerine değinmek uygun olacaktır. Ermenilerin Gürcistan’dan toprak talepleri, özellikle XIX. yüzyılda, Rusya’nın Gürcistan topraklarına Ermeni nüfusunu yerleştirme politikasıyla başlamıştır. Rusya'nın, Kafkasya coğrafyasında özellikle Revan Hanlığı’ndan, Karabağ bölgesinden, İran'dan ve belirli bir süre kontrol altında tuttuğu Osmanlı İmparatorluğu’na ait bazı topraklardan çok sayıda Ermeni aileyi, Gürcistan'a kitleler hâlinde göç ettirdiği ve özellikle İran'dan gelen Ermeni nüfusunun Tiflis’e bağlı olan ve Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Borçalı vilayetine, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kars, Erzurum ve Beyazıt illerinden gelen Ermeni nüfusunu ise Tiflis’e ve Ahıska’ya yerleştirdiği bilinmektedir. Bu göçler sonucu, Gürcistan’ın demografik yapısında ciddi değişiklikler meydana gelmiştir. Günümüzde ise Ermenistan, Gürcistan’da yaşayan Ermenilerin sosyal, kültürel ve siyasi olarak örgütlenmesini desteklemekte ve faaliyetlerini koordine etmektedir. Ayrıca Ermenistan, Cavahetiya Ermenilerinin özerklik taleplerini siyasi zemine taşımakta ve dahası ayrılıkçı faaliyetlere destek vermektedir.
İran-Ermenistan ilişkileri, genel hatlarıyla enerji, ticaret, savunma, eğitim-kültür ve ulaşım konuları ağırlıklıdır. Ancak günümüzde İran’dan çok sayıda Ermeni gencin Ermenistan’a eğitim amaçlı gittiği ve aynı şekilde Ermenistan’dan İran’a eğitim amaçlı öğrencilerin gittiği bilinmektedir. Bu noktada İran-Ermenistan ilişkilerindeki potansiyel çıkarlar ister istemez İran’daki Ermeni nüfusu da doğrudan etkilemektedir. Ancak genel olarak İran Ermenilerinin tıpkı Lübnan’daki Ermeni diasporası örneğinde olduğu gibi Batı’daki Ermeni diasporasından farklı özelliklere sahip olduklarını söylemek mümkündür. Özellikle Türkiye açısından günümüzde henüz beklenen düzeyde Doğu ve Batı Ermeni diasporalarının araştırılmamış olması bu bağlamda önemli bir eksiktir.
Ayrıca İran’da yaşayan Türk nüfusun da İran-Ermenistan yakınlaşmasında önemli bir etken olduğu söylenebilir. Bilindiği üzere İran’ın Azerbaycan bölgesinde yaşayan Türk nüfus kendisini Türk ve dillerini Azerbaycan Türkçesi olarak adlandırmaktadır. Ancak başta eğitim gelmek üzere birçok konuda İran Türklerinin İran Ermenileriyle eşit haklara sahip oldukları söylenemez. Örneğin İran Anayasası’nın 15. maddesine göre bütün İran vatandaşları ana dilde eğitim hakkına sahiptir. Ancak bu madde Ermeniler gibi gayrimüslim bir topluluk için uygulanırken İran Türkleri için uygulanmamaktadır. Örneğin anayasanın söz konusu maddesi uyarınca devletin ana dil eğitimi için bütçe oluşturması, öğretmen yetiştirmesi ve azınlık dillerinde kitap basımını desteklemesi gerekmektedir. Ancak İran devletinin bunu fiilî olarak sadece Ermeni azınlıklar için yerine getirildiği görülmektedir. Bu kapsamda İran’da azınlık olmalarına rağmen Ermeniler, kendi dillerinde ve kendi bütçeleriyle kitap basma hakkına sahiptirler.
Araştırmacılara göre Türkçe konuşan nüfusun büyüklüğü nedeniyle İran hem iç hem de dış siyasette oldukça temkinli bir yol izlemeyi tercih etmektedir. Yaklaşık 30 milyon civarında olan ve büyük bir çoğunluğu Azerbaycan Türklerinden oluşan bu demografik yapının gerek nüfus içindeki payı gerekse de İran ekonomisindeki (özellikle Tahran ve Tebriz’de) hakimiyeti dikkate değerdir. Güney Azerbaycanlı olarak da adlandırılan bu nüfusun “İranlı” üst kimliğinde bir alt kimliği ifade ettiği öne sürülmektedir. Bu noktada Türklük İran sınırlarını aşan bir kimliğe vurgu yaparken Güney Azerbaycanlılık aslında Azerbaycan'ın bir bütün olduğunu, diğer yarısının da kuzeydeki Azerbaycan Cumhuriyeti olduğunu ifade eder. Konuya bu açıdan bakıldığında, İran açısından Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sorunların ve İran’daki Türk nüfusun neden iki ülkeyi yakınlaştırdığı daha net bir biçimde anlaşılmaktadır.
İran-Ermenistan ilişkilerinde ve dolayısıyla İran-Türkiye ilişkilerinde etkili olan diğer bir faktör Ermeni diasporasının rolüdür. Ermeni diasporasının genel olarak bütün dünyada sürdürdüğü Türkiye karşıtı faaliyetleri İran’da da yoğun bir biçimde yürüttüğü bilinmektedir. Daha da önemlisi Ermeni diasporasının ABD’de ve Avrupa’da İran lehine zaman zaman lobicilik faaliyetleri yürüttüğünü ve bu faaliyetlerin İran için oldukça değerli olduğunu kaydetmekte yarar vardır.
Sonuç olarak İran’ın Ermenistan’ı Azerbaycan’a baskı uygulayabilmek için bir müttefik olarak gördüğünü, Ermenistan’ın ise İran’ı içinde bulunduğu izolasyondan kurtulmak için adeta tek çare olarak değerlendirdiğini söylemek mümkündür. Yani iki ülke ilişkileri büyük oranda karşılıklı çıkarlar çerçevesinde şekillenmektedir. Ancak bu durum Türkiye tarafından ve İran’ın sorunlar yaşadığı Azerbaycan tarafından dikkatle takip edilmektedir. Aynı şekilde Ermenistan, Rusya’yla tarihten gelen ve günümüzde de süren ilişkileri nedeniyle İran’la yakınlaşma konusunda oldukça dikkatli davranarak deyim yerindeyse Rusya’yı küstürmemeye özen göstermektedir.
Bu makalede dile getirilen görüşler yazarların kendisine aittir ve IRAM'ın yayın politikasını yansıtmayabilir.
- Etiketler:
- İran
- Ermenistan
- İran Ermenileri
- Diaspora